Asgari ücreti belirlemek için komisyon çalışmalarına başladı. 2018 yılı ücretlerini belirlemek için yapılan basın toplantısında da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Jülide Sarıeroğlu, hem işçiden hem de işverenden fedakârlık beklediğini açıkladı.
Peki fedakârlık anlam olarak nedir? Elde ettiğiniz ve gelirden ya da değerden ödün vermek, geri adım atmak, bazı haklardan vazgeçmek anlamına geliyor. O zaman ben de düşündüm; mesela çalışan hangi konuda fedakârlık yapabilir?
Yani nasıl bir edinimi var ki, bundan özveri göstersin? Açlık sınırının altında, en iyi ihtimalle yoksulluk sınırına yaklaşamadığı noktada bir geri adım mı atabilir? 200 gr ekmeği 1,25 TL’ye almak yerine, 150 gr ekmeğe mi razı gelebilir?
Güvencesiz çalıştırılmayı mı göze alabilir? Daha mı güzel ölebilir? Külliyen işinden mi vazgeçebilir? Kredi borçlarını ödemek için aç mı kalabilir? İşe yürüyerek mi gidip, gelebilir? Mesela öğle yemeği yemese olur mu?
Çocuklarını okula göndermese, sağlık harcaması yapmasa, işten çıkarılırken tazminat istemese, hatta aybaşlarında maaş almasa bu yeterince fedakârlık anlamına gelebilir mi?
Döndüm işverene baktım. Örneğin piyasadan alacaklarını toplamaktan mı vazgeçsin? Zaten ne kadar topladığı da tartışılır ya... Yerlerde sürünen kârından mı vazgeçsin? Üretim mi yapmasın? Diğer taraftan da dolduramadığı kapasitesinin üzerine yatırım yapmasını isteyip, yanına yeni işçi almasını istemiyor muyuz?
Daha çok vergi ve prim mi versin? Satış yapamadığı halde fatura mı kessin? Yurtdışından gidip ödeyemeyeceği borçlar bulmanın peşine mi düşsün? Para kazanmadan insanlara daha çok ücret mi ödesin? Tam olarak işveren kanadından istediğiniz fedakârlığın tanımı ne?
Bakana göre iki taraf da özveride bulunsun. Elbette uzlaşı kültürü için böyle bir yaklaşım önemli. Ama bir anlamda da şu ortaya çıkmıyor mu? Ben iktidar olarak bu işi beceremiyorum, yani birinizin refah seviyesini arttırıp, diğerinize yeni pazarlar yaratamıyorum; iç piyasayı ithalattan kurtaramıyorum lakin aranızda bu işi bitirin.
Oysa bu işin hiçbir riske girmeden, işçi ve işveren kadar olaya dahil olan üçüncü bir tarafı da var. Kim o? İktidar... Neden vergi ve primlerde bir kolaylığa, ödenebilir oranlara razı olmuyor da, zaten yaşam mücadelesi veren iki kesimi karşı karşıya bırakıyor.
Sanki ülkede her şey güllük gülistanlık, asgari ücreti 10 bin TL olup olmayacağını konuşuyoruz da, yeni zam oranları için iki taraftan fedakârlık bekleniyor? Güler misin, ağlar mısın memleketin haline.
Yetmiyor Bakan, yeni müteşebbislere hibe desteği için son günlere yaklaşıldığını hatırlatıyor. Yani mevcut işletmeleri işçisi ve işvereniyle ayakta tuttular; yeni müteşebbis arıyorlar.
Elbette bunlar da hiçbir sektörel analiz ya da fizibilite olmadan piyasalara dalacaklar ve zorlanan işletmelere yeni bir haksız rekabet unsuru olacaklar. Ama Maliye bu arada üç kuruş daha vergi toplayacak. O da toplayabilirse...
Kümesteki kaz sayısını arttırırken, işsizleri de işletme sahibi yapıp, 3 – 5 ay daha idare edecekler. Neden derseniz; zaten ulufe gibi insanlara teşvik verirseniz, plan ve programınız olmazsa bir işletme ancak o kadar dayanabiliyor.
Sözü özü Bakan fedakârlık bekliyor, haberiniz olsun. Sahi feda edilmedik bir şey kaldı mı? Tartışılır...
Çetin Ünsalan