Brexit’ten sonra Frexit mi?

Ali Rıza Taşdelen Yazar arizatasdelen@yahoo.fr

İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden (AB) ayrılması uzun ve sancılı oldu. 23 Haziran 2016’da referandumla AB’den ayrılma kararı aldı. Ayrılık 31 Ocak 2020’de gerçekleşti.

Bu dört yıllık BREXİT sürecinden en çok Fransız halkı etkilendi. Bu süreçte, Brüksel’in dayatmalarına karşı en güçlü siyasal karşı çıkışlar Fransa’da yaşanıyordu veAB’ye karşı, ulusal egemenlikçi hareketin başını çeken Marine Le Pen’in Ulusal Birlik Partisi (Ulusal Cephe) ve bir çok irili ufaklı diğer parti ve gruplar çıktı.

KÜRESELLEŞME VE AB’NİN İFLASI

Fransa küreselleşmenin yarattığı vahşi sonucu yaşıyan Avrupa ülkelerinden birisiydi. Borç batağında, işsizliğin ve yoksulluğun hız kesmeden yükseldiği, sistemin krizi altında ezilen, iktidarı ve muhalefetiyle, siyasal ve bürokratik elitiyle bir çıkış yolu bulamayan bir ülke durumundaydı.

İşte bu süreçte, “Önce Fransa” şiarı ile ulusal egemenliği ve kimliği ve ekonomik korumacılığı öne çıkaranprogramla en alt kesimlere hitap eden, dış politikada müdahaleciliğe karşı çıkarak Fransa’nın çıkarları doğrultusunda Rusya gibi jeostratejik bir dev ile işbirliğini savunan oluşumlar ortaya çıkmaya ve güçlenmeye başladı. Le Pen’in partisi, içinde işsizler, esnaflar, çiftçiler ve düşük gelirli emeklilerin de bulunduğu yoksul kesimlerin oylarını alarak,Fransa’nın en çok oy alan birinci partisi durumuna gelmişti. Son cumhurbaşkanlığı seçiminde Marine Le Pen, ikinci turda Emmanuel Macron’un rakibi olmuştu.

SARI YELEKLİLER VE KORONAVİRÜS

Fransız halkı, Küreselleşmenin ülkede yarattığı yıkıma ve bu sistemin temsilcisi Macron’a karşı ayaklandı.Önce 1,5 yıl süren Sarı Yelekliler ve ardından emekli reformuna karşı sendikalar isyan etti.

Bu mücadele Koronavirüs salgının ortaya çıktığı Mart 2020’ye kadar sürdü.

Dünya Sağlık Örgütü “Avrupa’nın koronavirüs salgının merkezi haline geldiğini” açıklamıştı. Bir ay içinde sağlık sistemleri çöktü. Rekor düzeyde vaka ve ölü sayısı Avrupa’nın küreselleşmeci neoliberal sistemini çökertmişti. İş yeri iflasları ve görülmemiş işsizlik Fransız ekonomisini iflasın eşiğine getirdi.

BATI UYGARLIĞI ÇÖKTÜ

Macron, “Avrupa projesinin çöktüğünü, etkisini yitirdiği ve yeniden yapılandırılması gerektiğini” söylüyordu. Ardından Macron’un “Şu anda yaşadığımız NATO’nun beyin ölümüdür” açıklaması geldi. Macron “Eğer Avrupa Birliği askeri olarak egemen olmaz, kendisini stratejik bir güç olarak düşünmez ve Rusya ile stratejik diyalog yollarını açmazsa jeopolitik olarak yok olur” diyordu. Fransa bir arayış içindeydi.

FREXİT TARTIŞMALARI

İşte bu son dört yıllık BREXİT sürecinde, Fransa’nın da AB’den ayrılması (FREXİT) gündemi meşgul etti. FREXİT bugün daha yüksek perdeden dillendiriliyor.

Laurent Herblay imzasıyla 12 Mart 2021’de yayımlanan yazısında "AB bizi herhangi bir ekonomik veya sağlık krizinden korumadı. AB hiçbir şey inşa etmemize izin vermedi, …AB Amerika Birleşik Devletler iradesini dayatmaya devam etti… AB, bizi felç eden ve dikkatimizi dağıtan, bize asla yardım etmeyen yetersiz bir bürokrasi" diyordu.

İtalya Başbakanı Mario Draghi “Avrupa rüyası kimseyi kendi kaderiyle baş başa bırakmamaktı. Ancak pandemiden önce bile, toplumumuz ve işgücü piyasalarımız parçalanmıştı.” dedi.

AB adına İngiltere ile BREXİT görüşmelerini yürüten Michel Barnier de AB’den umudunu kesmiş: “Yeni bir jeopolitik durum ortaya çıktığı günümüzde Avrupa karşıtlığının yükselişinden üzüntü duyduğunu” ifade ediyordu.

Barnier “Kendi başlarına güvenliklerini sağlayan ve dünyanın düzenine veya düzensizliğine katılmak için yeterli kaynak ve nüfusa sahip büyük kıta ülkeleriÇin, Hindistan, Brezilya, Rusya gibi ülkeler bir masanın etrafındalar. Avrupa için soru şu: ‘Bu masada biz ne yapıyoruz?’Hiçbir komplekse kapılmadan çıkarlarımızı ve değerlerimizi nasıl savunuruz?” diye soruyor.

Aslında AB’nin dağılmaya başlaması 2005 yılında, Fransa ve Hollanda’nın AB Anayasasına Hayır demesiyle başlamıştı. 2007’de dönemin Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin çabasıyla Aralık 2007’de bu Anayasanın yerine kabul edilen “Lizbon Antlaşması” ile AB rüyası bitmişti. Lizbon Anlaşması’nda AB bayrağı, milli marş ve semboller yer almadığı gibi Ulusal hassasiyetler dikkate alınmıştı. Bunun bir aldatmaca olduğu Le Pen’nin yükselmesiyle ortaya çıkmıştı.

O dönem, AB’nin bu dağılma sürecini, geçen hafta sonsuzluğa uğurladığımız Ulusal Kanal programcısı Teoman Alili’nin sunduğu Haber Masası programına katılarak ayrıntılı bir şekilde ele almıştık. Bu vesileyle değerli arkadaşım, cesur ve devrimci gazeteci, büyük vatansever Teoman Alili’yi saygıyla anıyorum.

Tüm yazılarını göster