Türkiye’de bankalarla bir şekilde sorun yaşamayan var mıdır bilemiyorum. Ama tüketici olarak, ama işletmeci olarak ekonomik sıkıntının arttığı bu süreçte karşı karşıya gelindiğini biliyoruz. Elbette olay sırasında mesleki sorumluluk içinde davrananlar kadar, bunu bir fırsata çevirenler de var.
Açıkça belirtmek isterim ki, hükümetin kaş yapayım derken göz çıkartan baskısı, finansal açıdan sonuç vermezken, bankaların mudileri ya da kredi verdikleri kesimler üzerindeki baskısını daha da arttırıyor. Bunların hepsi bir şekilde kamuoyunun gündemine geliyor. Ama konuşulmayan bir kesim var.
Aynı durumun sigorta ve finansal kuruluşlarda da yaşandığını biliyoruz. Nereden: Nisan 2011’de BASİSEN tarafından üç gazeteye verilen ilanlarla yaşanan isyandan... Aradan 6 yıl geçmesine rağmen sorunun tüm varlığıyla ortada durduğu, hatta şiddetini arttırdığı da görülüyor.
Değerli bir okurumun ve izleyicimin, bir yazım üzerine vicdani sorumluluk hissederek bana ulaştırdığını söylediği mektubu, mesleki sorumluluk gereği paylaşacağım bugün sizlerle. Elbette bankanın ve okurumun adı bende saklı olacak. Fakat bir banka üzerinden anlatılan örneğe ilaveten toplamda 5 bankanın adının sayıldığını, hepsinin bende olduğunu, fakat mesele sektörel sorun olduğu için isimler üstü yazdığımı belirtmem gerekir. İşte o mektup:
“... Özel bankalardaki ahlâksız, vicdansız kölelik düzeni had safhaya ulaşmış durumda. Bankacılıktaki haksız ve ahlâksız uygulamaları şube çalışanlarından öğrenseniz, isyanınız daha da artar. Bu konuda en acımazsız bankalar ...
X bankasında, şubeler kendi giderlerini (personel, kira, yakıt) kendileri karşılıyor. Bu durum şube kârlığını etkiliyor. Kârlılığı etkileyen en önemli unsur olarak çalışan ücreti görülüyor. Kıdemli personelin ücreti nispeten yüksek olduğu için kıdemlileri işten çıkarmaya yoluna gidiyorlar.
Özellikle 10-15 yıla yaklaşan personel tacizle istifaya zorlanıyor. Böylece kıdem ve ihbar tazminatı ödenmiyor. Sürekli yer değiştirme yapılarak bezdirmeye çalışılıyor. Özellikle yeni doğum yapmış ve emziren annelere yapılıyor. Direnenler arkadaşları içinde aşağılanıyor ve soyut uyarılarla yazılı olarak uyarılıyor.
İlk iki uyarıda cevap istenmiyor. Personel yazılı cevap vermek isteğinde kabul edilmiyor. Üçüncü uyarıda cevap isteniyor. Amaç, tazminatsız isten çıkarmak. İlk iki uyarıya cevap vermeyen personel zımnen kabul etmiş oluyor. Yani tuzağa düşürme yöntemi. Yeni doğum yapmış, bebeğini emziren ve geri planda (operasyon) çalışan arkadaşıma yapılan uyarılardan örnek vereyim sizlere:
1-Müşteri ile kavga ettiğiniz (hangi müşteri, ne zaman, şahit belli değil),
2-Kredi satışında işbirliği yapmadığınız (kiminle ve nasıl bir işbirliği),
3-Arkadaşınızla tartıştığınız (hangi çalışan ve tarih belli değil)
..... tespit edilmiştir.
Bu açıkça mobbingtir. Çalışanlar korkularında şikâyette dahi bulunamıyor. Sonu işsizlik oluyor. Çalışma Bakanlığı bu bankanın son on yılda çıkardığı personelin çıkış nedeni ve bu uyarı belgelerini incelese ve işe iade davalarına bir baksa, haksızlığı ve çalışma düzeni bozucu yapıyı görür. Bunu yapanlar; ... bölge müdürleri ile onların atadıkları şube müdürleri.
... Depresyon tedavisi görenler, ‘işten çıkarılırım’ korkusuyla özel tedavi görüyor ve ilacını sandığa ve özel sigortaya yazdırmıyor. Personel acillik olmadığı sürece hafta içi doktora/hastaneye gidemiyor. Korkudan alınan raporlar kullanılmıyor.
Çalışma Bakanı’na aşağıdaki soruları bir sorun lütfen! Veya vicdanlı bir millet vekili sorsun.
1-Her bir özel bankada ağırlıklı personel yaş ortalaması nedir?
2-Her bir özel bankada ağırlıklı kıdem süresi ne kadardır?
3-Her bir özel bankada işten çıkarılan personel sayı nedir?
4-Her bir özel bankada işten çıkarılan personelin ne kadarı evli, ne kadarı çocuk sahibi, ne kadarı bekar?
5-Her bir özel bankada çıkarılan personeli kaçı işe iade davası kazanmıştır?
6-Fazla mesai denetimini neden yapılmıyor? (Müdürlerin insafına bağlı. Genelde 1 saatten sonrasını işletiyorlar. Tabii ki müdürün lütfuyla)
7-Özel statüye sahip ve devlet koruması altındaki özel bankalarda, banka personelinin yükselmesinde neden objektif ölçüler olmaz? Batınca bu millet bunları yükünü çekiyor. Yönetici ile çalışanlar arasındaki ücret farkı neden astronomik? Şube müdürleri, bölge müdürleri, işleri güçleri hava atıp gezmek ve kârdan pay almak olan genel müdür yardımcıları ve genel müdür mü kredi satıyor, mevduat topluyor?
8-Her sektör genel denetime alınıyor da, bu sektör neden denetlenmiyor? İşten çıkışlarda mobbing uygulanıp uygulanmadığı tespiti neden yapılmıyor?
9-Sendikal örgütlenmenin olmadığı bankalara kamunun parası neden yatırılır?”
Okurumun bir sorusu da sendikalara... Diyor ki:
“Bir soru da sendikalara:
Ey sendika ağaları; sendikal örgütlenmenin olmadığı bankalarla neden çalışırsınız? Siz ne için varsınız?”
Esasen paylaşımlar, 2011 yılındaki ilanın içeriğiyle uyum gösteriyor. Hatta durumun daha da kronik hale geldiğini gösteriyor. Şimdi Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’na görev düşüyor. İlgili kurumları harekete geçirip, denetim mekanizmasını işletecek misiniz? Göreceğiz...
Çetin Ünsalan