İyi insanlar oradaydı...

Soner Polat Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Marmaray metro hattından Üsküdar’da indiğimde, otobüs duraklarında olağandışı bir kalabalık vardı. Boğazdan esen sert rüzgârlardan korunmak isteyen insanların gözleri otobüslerin tabelalarını tarıyordu. Ortak soru şuydu: “Selimiye camiine hangi otobüs ile gidebilirim?”

Heyecanla toplu taşıma vasıtalarına akın eden insanlar birbirlerine sevgi, saygı ve hoş görü ile bakıyorlardı. Birbirlerini hiç tanımayan insanlar arasındaki ortak bağlar hemen hissediliyordu. Selimiye camiine zamanında ulaşmak için onlarca soruyu art arda soruyorlardı.

Her yaştan ve her meslek grubundan yüzlerce duyarlı yurttaşımız efsane askere son görevlerini yapmak için akın akın Selimiye’ye koşuyordu. Otobüsten iner inmez hızlı hızlı yürüyen orta yaşlı bir bayana gözüm ilişti. “Selimiye camiini biliyor musunuz?” Soluk soluğa cevap verdi: Bilmez miyim, oranın imamını, “Genelkurmay Başkanı’nın terörist diye içeri tıkıldığı bir ortamda ibadet mi yapılır?” diye haşlamıştım. Beni takip et! Ben de oraya gidiyorum.

Mahşeri bir kalabalık vardı. Güçlükle avluya girebildim. Kafamı çevirdiğimde TGB’li altın gençleri gördüm. Üzgün ama vakur bir duruşları vardı. Balyoz’da kader birliği yaptığım arkadaşlarımın, komutanlarımın neredeyse tamamı oradaydı. Ergenekon iftirası ile hayatları alt üst edilen yurtseverler de yerlerini almıştı.

Bir ara sıkışıp kaldım; ilerleyemiyordum. Yaşlı bir grup insan ile tanıştım. Bir dakika içinde sanki kırk yıllık dostmuşuz gibi sarmaş dolaş olduk. Genç bir delikanlı kahraman komutanını son yolculuğunda yalnız bırakmamak için Almanya’dan geldiğini çevresine anlatıyordu. Son sözü yürekleri burkmuştu: “Sağken kıymetini bilemedik, bari ölüsüne saygı gösterelim!”

10 metre ileride Amiral Cem Gürdeniz ve Amiral Türker Ertürk’ü gördüm. Yanlarına doğru ilerledim. Efsane komutanın muhterem eşine ulaşıp, “taziye dileklerimi iletmek istediğimi” söyledim. Güç bela Hanımefendi’nin yanına yaklaşabildik. Anadolu kadınının zarif ve asil bir temsilcisi olan Hanımefendi’nin yüzündeki gururla karışık büyük acı ve ıstırap hemen farkediliyordu.

Vatan Partisi bütün kadroları ile oradaydı. Parti’nin üyesi olan yiğit bir askeri kaybetmenin acısını yüreklerinin derinliklerinde hissediyorlardı. Soğuk giderek etkisini artıyor, sabah güneşine aldanıp hafif kıyafetlerle gelenlerin iliklerine kadar işliyordu. Birdenbire önümden resmi kıyafeti ile Haydarpaşa GATA Hastanesi Komutanı Tümgeneral Tarık Özkut geçti. Özkut Paşa, mağdur askerlerin tedavilerine verdiği destek ile Hasdal’da esir subayların beğenisi kazanan ender komutanlardan birisiydi.

Cami avlusunda toplananlar sarsılmaz bir aile olmuştu. Herkes yeni ve candan dostlar edinmişti. Kendimi 1919 yılında İstanbul’dan Samsun’a hareket eden Bandırma vapurunun güvertesinde sandım. Sağım, solum, önüm, arkam, gözümün gördüğü her yer, bu topraklar için neyi var neyi yok, her şeyini feda edebilecek yurtseverlerle doluydu.

Bir an tansiyonum düşer gibi oldu; düşüncelerim geriye doğru aktı. Kıbrıs Harekâtı yapıldığında, genç bir askeri lise öğrencisiydim. İzinler kaldırılmış, Heybeliada’ya, Deniz Lisesi’ne geri dönmüştük. Televizyondaki küçücük bir görüntü için saatlerce beklerdik. Sonraları harekâtı bütün boyutlarıyla inceleme şansım oldu.

Cumhuriyet ordusu Kıbrıs’ta gerçekten tarih yazdı. Arslan yürekli Muzaffer teğmen, küçücük birliği ile ismini alan “Zafer Tepeyi” ele geçirdi. Bu cüretkâr taktik başarı, gerçek anlamda stratejik bir sonuç doğurdu. Ordumuzun önü açıldı ve karşısındaki düşmanı süpürüp attı.

Cumhuriyet tarihimizin en görkemli askeri başarısı olan Kıbrıs’ın değerini bilemedik. Önce Atatürk’ten sonraki en büyük Türk önderlerinden birisi olan Rauf Denktaş’ı yaşarken öldürdük. Düşmanın saplayamadığı hançeri arkasından biz indirdik! Kıbrıs’ı soysuzlara hediye ettik!

Son olarak Kıbrıs’ta bedenini siper, yüreğini süngü yaparak savaşan altın şeref madalyalı gerçek bir kahramanı, her Türk’ün gurur duyacağı bir onur abidesini, hiç utanmadan, sıkılmadan, yüzümüz kızarmadan iftiralarla cezaevine attık. Hastane hastane dolaştırdık. 20 defa biyopsi yaptık! Sonunda şehit oldu! Kına yakın! O, yaşam gayeniz olan dizilerinizi seyretmeye devam edin! Aman rahatınız bozulmasın!

Selimiye’de bugün iyi insanlar efsane komutan için toplandı ve mahşeri bir kalabalık oluşturdu. Ama Cumhuriyetimizin gurur sayfası olan Kıbrıs Harbi’nin en cesur bu yiğit askeri son yolculuğuna, hele bir de göz göre göre yapılan alçaklıklardan sonra en az bir milyon kişi ile uğurlanmalıydı!Kahramanlar hep yalnız mı yürüyecek? Bu bir kader mi?

Kahraman Şehidim! Nur içinde yat, ruhun şad, mekânın cennet olsun! Davan davamızdır!

Son sözü vatan şairi Namık Kemal’e bırakalım:

Gitme vatan kavgasına

Yetiş rütbe yağmasına

Daldık dünya sefasına

Ne utanmaz köpekleriz

Vatanın girdik kanına

Leke getirdik şanına

Topumuzun bok canına

Ne utanmaz köpekleriz

Amiral Soner Polat

ulusalkanal.com.tr

Tüm yazılarını göster