Hamas’ın yeni yüzü ve Filistin’de yeni dönem

Soner Polat Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

ABD’nin Kudüs hamlesi, Şii Hizbullah ile Sünni Hamas’ı ortak bir hedef için bir araya getirdi. Dün Hizbullah’ı kısaca inceledik. Bugün de Hamas’ı farklı boyutlarıyla analiz edeceğiz.

TARİHİ ARKA PLAN

Hamas’ın (Hareket-Ül-Mukavemet-Ül-İslamiyye, İslami Direniş Hareketi) tarihi kökleri Mısır’da 1928 yılında kurulan Müslüman Kardeşler Örgütü’ne (İhvan-ı Müslimin) dayanıyor. Hasan El-Benna (1906-1949) tarafından kurulan bu örgütün Filistin’e girişi ilk kez 1948 yılında gerçekleşti.

İsrail’in 1967 yılında Gazze ve Batı Şeria’yı işgaliyle birlikte, Müslüman Kardeşlerin yeşerip büyüyebileceği doğal bir ortam oluştu. Şeyh Ahmed Yasin (1938-2004), 1973 yılında Hamas’ın önceli olan İslami Merkez’i kurdu. Ancak İslami Merkez’in kurulmasında İsrail devletinin de örtülü desteği olduğu iddia ediliyor. İsrailli General İzak Segev’in bu yönde açıklamaları büyük yankı uyandırdı. Ayrıca, bizatihi Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) üst düzey yöneticileri, “Hamas’ı İsrail gizli servisinin kurdurduğunu” ileri sürdüler. İsrail, doğal olarak cephede bir çatlak yaratarak, kendisine yönelik Filistin halkının tamamının desteğini alan ortak bir hareketin oluşmasını engellemek istiyordu.

İsrail güvenlik güçleri 1987 yılında protesto maksadıyla Gazze’deki bir hastaneyi saran Filistin halkının üzerine ateş açtı. Özellikle küçük yaştaki çocukların bu ateşe taşlarla karşılık vermesi üzerine Filistin İntifada Hareketi (İntifada, Arapçada ayaklanma anlamına gelir) başladı. Hamas, İntifadanın ilk günlerinde Şeyh Ahmed Yasin, Abdülaziz el Rantisi ve Muhammed Taha tarafından Mısır’daki Müslüman Kardeşler Örgütü’nün Filistin kolu olarak kuruldu.

İsrail ile Filistin arasındaki Oslo görüşmeleri sürecinde (1993-1995) Hamas, meşru görmediği İsrail’i tanımadığını ve silahlı mücadeleye devam edeceğini vurgulayarak, müzakere sürecini yürüten FKÖ’yü zor duruma düşürdü.

Sonraki yıllarda Başbakan olacak Ana Muhalefet Partisi Lideri Ariel Şaron (1928-2014), Sabra ve Şatilla celladı olarak tanınıyordu. 28 Eylül 2000 tarihinde, Şaron’un öncülük ettiği yaklaşık 1000 askerin Mescid-i Aksa’yı ziyareti Filistin’i karıştırdı. Bu olay, Hamas’ın öncülük ettiği “El-Aksa İntifadası” olarak bilinen “İkinci İntifada” hareketini tetikledi.

Hamas sürekli hatalar yaptı. İsrail, ABD’nin desteği ile Hamas’ı uluslararası ve ulusal düzeyde terör örgütü olarak tescil ettirdi. Böylece Filistin’in haklı ve soylu mücadelesine, “terör etiketi” yapıştırmak için İsrail’e önemli bir koz verildi.

HAMAS’IN ŞAŞIRTAN HAMLELERİ

Hamas, Mayıs 2017 yılı başında Katar’ın başkenti Doha’dan 42 maddelik yeni bir siyaset ve strateji belgesi yayınladı. Bu belge ile “İsrail’i tanımamakla birlikte, uluslararası antlaşmalarla da kabul görmüş 1967 sınırlarını tanıdığını” beyan ediyordu. Aynı zamanda Yahudilere karşı bir din savaşı verilmediği, Siyonizm ile mücadele edildiği vurgulanıyordu. Bu ise dolaylı olarak İsrail’in tanındığı anlamına geliyordu.

Hamas’ın bir diğer manevrası ise kendini “Filistin İslami Ulusal Özgürlük ve Direniş Hareketi” olarak yeniden tanımlayarak İhvan ile arasına mesafe koyması oldu. Fikri olarak İhvan ekolünün bir parçası olduğunu bildiren Hamas, kendini bağımsız bir örgüt olarak tanımladı. Son olarak Hamas, Kasım 2017’de Mısır’ın arabuluculuğunda Kahire’de El Fetih ile arasındaki buzları eritti. 11 yıllık bir aradan sonra Filistin Ulusal Uzlaşı Hükümeti’nin kurulmasını kabul etti.

FİLİSTİN SORUNUNDA YENİ DÖNEM

ABD’nin Kudüs kararı Filistin sorununda yeni bir dönem başlattı. Bu karara tepki olarak Hamas, eski alışkanlığı ile hesap kitap yapmadan Üçüncü İntifadayı ilan etti. Filistin ve İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT), “ABD’nin arabuluculuğunu kabul etmeyeceğini” bildirdi. Hamas ve Hizbullah ortak direniş stratejisi için çalışıyor. Filistin sorununda ABD, AB, BM ve Rusya’dan oluşan ve “Kuartet (Dörtlü)” olarak tanımlanan dörtlünün çözüm için yeterli olmayacağı anlaşıldı. Tarih bize bu sorunda bu dörtlüye güvenilmeyeceğini öğretti. Türkiye ve İİT, İslam ülkelerini dışlayan uluslararası bir çözüm formülünü hiçbir koşulda kabul etmemelidir!

Amiral Soner Polat

ulusal.com.tr

Tüm yazılarını göster