Ülkemin gündeminde orman yangınları var. En büyük zenginliklerimiz gözümüzün önünde cayır cayır yanarken, bir yandan da içimizdeki acının kamuoyuna nasıl yansıdığına şahit oluyoruz. Çayla gelen mutluluğu (!) saymazsak…
Gerçekten çok üzücü ve iç yakan bir durum. Ama durup bir düşünmek gerekmiyor mu bu bir afet mi? Çok farklı iddialar var ama onlardan bahsetmiyorum. Bir şeyin afet olabilmesi için, az rastlanılan ve elde olmayan sebeplerden oluşan bir durum olması gerekmiyor mu?
Peki şimdi biraz hafızalarımızı yoklayalım. Biz geçen sene de bu denli büyük ve yaygın olmamakla birlikte bu yangınları yaşamadık mı? Ondan önceki sene, daha önceki sene… Yani ortada bir afet, kader ya da şanssızlıktan kaynaklanan bir durum yok.
Gerçek sebebini bilmem mümkün değil. Sabatoj iddiaları da var; Türkiye’nin bitki örtüsünün yangına müsait olduğuna dair bilimsel görüşler de… İşin aslını bulmak herkesin fikir yürütebileceği bir başlık değil.
Lakin ortada bir soru var ve bunu sormak en doğal hakkımız. Bir şey sürekli, yani mütemadiyen yaşanıyorsa, orada başka başlıkları tartışmamız gerekmiyor mu? Ne yani, şanssızlık deyip işin içinden çıkacak mıyız?
Orman yangınlarını mütematideyen yaşıyor; geçene kadar tepki vermeye devam ediyoruz. Her sene tepki verenin ‘bunu niye önlemek için bir şey yapmıyorsunuz’ diye sorması gerekmez mi?
Mütemadiyen kavramı sadece orman yangınlarında mı karşımıza çıkıyor? Ekomide işsizliğin sürekli can yakmaya devam etmesi, ekonominin sürekli krizlere girip çıkması, bazılarının Milli bayramlarda istisnasız rahatsızlanması, dünyada sürekli boşa düşen bir dış siyasetin sonuçlarını yaşamamız, kadın cinayetleri, trafik kazaları, hayvanlara yapılan eziyet, yoksulluğun artan hızla hayatımıza girmesi ve daha niceleri hep bir şanssızlık mı?
Mütemadiyen yaşanan terörden ekonomiye kadar yaşadığımız acıların kader olması mümkün mü? Soma diye bir iş cinayeti yaşadık. 301 canı kaybettik. O süreçten sonra iş kazaları istisnai durum olmaya döndü mü? Yoksa bir cinayet haline gelen bu sistemsel sorun sürekli can almaya devam mı etti?
Bakın bir ülkede başlıklar değişiyor ama sorunlar mütematiyen yaşanıyorsa, bu sorunlar karşısında sorumlu olması gerekenler hesap vermek ve ardından işleri düzeltmek yerine, sürekli bahane üretiyorsa, daimi olarak ‘bizimle ne ilgisi var, kader’ tadında bir yaklaşım sergileniyorsa o ülkede gerçek ve sistematik afet yaşanıyor demektir.
Bu afetin adı da ne deprem, ne kriz, ne yangın, ne terördür. Bunun tek bir açıklaması vardır o da, o ülkenin iyi idare edilmediği, ehliyetli kişilerin görev yapmadığıdır. Yani gerçek afetin yönetilememe durumudur. Bunu sorgulamadığımız sürece sosyal medya hesaplarınızdan daha çok taziye ya da kınama paylaşımı yaparsınız.
Ama sonuç değişmez. Çünkü sorunun kaynağını görmeden sorunları konuşuyorsanız, orada sadece yenisini beklersiniz. Türkiye mütemadiyen hastalığına kapılmış gidiyor, ama bunu sorgulamak yerine alışmanın getirdiği bir doğallaştırma virüsüyle uğraşıyor.
Durum buysa zaten başka bir afete ihtiyacımız yok.