Dünyanın olduğu gibi son dönemde bizim de reel sektör açısından en çok tartıştığımız ve akıl yorduğumuz başlık endüstri 4.0... Gerçi ben buna ısrarla dördüncü sanayi devrimi demeyi tercih ediyorum. Çünkü bu haliyle ilk üçünde ne yapıp ne yapmadığınız sorgulanabilir oluyor.
Fakat adına ne derseniz deyin, ‘hap yap para kazan’ bir konu olmadığı, her firmanın, kendi gerçeklerine göre dönüşümünü yapmak durumunda olduğu bir süreçten bahsediyoruz. 5G teknolojisindeki olası gelişmeleri de dikkate aldığınızda, bunun dışında kalanların rekabetçi olamayacağı çok açık.
Ne var ki mesele bizde biraz ‘yapay zeka ve robotlarla insanlar işsiz kalacak ya da tatil yapacak’ zemininde tartışılıyor. Oysa bu dönüşümün temelinde zannedildiği gibi yapay zeka ya da robotlar yok. Yaratıcı, geliştirici, aklıyla katma değer yaratan insan ve buna erişimdeki eğitim politikaları var.
İşte tüm bu meseleleri ısrarla anlatmaya çalışırken, duayen bir sanayici iki üç cümleyle ülkeye adeta endüstri 4.0 dersi verdi. Kuruluşunun 50. yılını yeni fabrikasındaki törenle dostlarıyla paylaşan Parsan firmasının kurucusu, aynı zamanda bir mühendis olan İdris Yamantürk, mikrofon kendisine uzatıldığında şu tarihi cümleleri söyledi:
“Sanayi denince bir çok insan makineden bahsedildiğini zanneder. Ben sanayi denilince, yetişmiş insan gücünü anlıyorum.” Ve son derece anlamlı bir günü yaşarken teşekkürü de kendilerini bugüne ulaştıran yol arkadaşlarına yöneltti.
O kadar anlamlı ve başarının tesadüf olmadığını gösteren bir yaklaşımdı ki; günlerce dördüncü sanayi devrimiyle oluşacak ortamı tartışsak, bu kadar net özetlenemezdi. Fakat bu bakış açısının Yamantürk’ten yeni kuşaklara miras kaldığını da görüyoruz.
Oğul Yamantürk, yani Parsan Yönetim Kurulu Başkanı Tevfik Yamantürk de yaptığı konuşmada benzer bir vurguda bulundu. Öncelikle kurucularından bahsederken ‘Ben onursal Başkan, Kurucu Başkan gibi sözleri sevmiyorum. İdris Yamantürk hepsinin ötesinde benim babam, sadece babam” diyerek ilişkilerdeki insani tavrın önemini paylaştı. Ve konuşmasında o da babası gibi nitelikli eleman konusuna değindi.
Dedi ki: “Grup şirketlerimizde bir tanesi hariç hepsinde bizlerle çalışan mavi yakalıların yüzde 3’ü yabancı. Bu, yüzde 12’lerde işsizliği konuşurken dertlenmemiz gereken bir başlık. Almanlar’la sohbet ederken bize şu vurguyu yapıyorlar: Bizim sanayimiz çok güçlü. Ama bunun temelinde eğitim var.’ Sonra da ekliyorlar: Siz Almanya’da ilgisiz alanda eğitim görüp, başka bir alanda ara eleman olarak çalışan birini gördünüz mü?”
Esasen her iki konuşmanın da ortak özelliği tek kelimede özetleniyordu: İnsan... Ama konusunda uzmanlaşmış, mesleki eğitimini tamamlamış ihtisas sahibi insanlar... Firma bugün tüm dünyaya otomotivden tarıma, denizden havacılığa kadar farklı alanlarda parça üretimi yapıyor. Yani ülkede sanayi dönüşümü konuşulacaksa, en hazır olanlardan biri...
Ama yine de dönüşümün temeline insan faktörünü koyuyorlar. Yamantürk Ailesi’nden biri duayen bu iki ismin söylemlerini yabana atmamak gerekir. Hatta Türkiye’de dördüncü sanayi devrimini, yapay zekayı, robotik teknolojileri konuşacaksak, başlamamız gereken noktanın da, nihai hedefin de insan temelli olduğunu benimsemek lazım gelir.
Aksi takdirde başkalarının ürettiği makinelerde, başkalarının ürettiği malları imal eder gibi yapar; katma değeri kaçırdığımız için yeterince zenginleşemediğimizden başkasının parasıyla, yine onların ürettiklerini satın alırız.
Peki bunu değiştirecek olan ne? Eğitim ve insan... İşte size yarım asırlık bir firmadan damıtılarak not defterime düşen sanayi dersi... Ne dersiniz? Eğitmeye başlamanın zamanı gelmedi mi?