Gelecek seçimlerin startı verildi. Ortalıkta farklı ittifak senaryoları dolaşıyor. Pazarlık payını artırmak için yeni ittifaklar yolda! Görüldüğü kadarıyla Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı arasındaki rekabet kızışacak. Kurulan farklı ittifaklar ise “ittifakların ittifakı” taktiğiyle pazarlık payını artırmaya çalışacak.
PKK/HDP şu an itibariyle solumsu çevreleri, Alevici tacirlerin etkin olduğu kuruluşları ve daha önceki seçimlerde de denediği “Kürdistani ittifak” kurmak için kolları sıvamış durumda. Geçen hafta sonu PKK/HDP’nin Avrupa kolu da Almanya'da seçim merkezli etkinliklere başladı. Oluşturulacak “Kürdistani ittifak” seçim sonuçları açısından önemli bir ağırlığa sahip değil. Legal alanda faaliyet gösteren ve haklarında kapatılma davası süren partilerin esamisi okunmuyor. Burkaycılardan Barzanistancılara kadar meydanda boy gösterme çabasındaki yapılanmaların bir araya gelmeleri de zor gözüküyor!
PKK/HDP’nin kanatları altında oluşturulan “Emek ve Özgürlük İttifakı” deklarasyonu, “Hep birlikte başaracağız!” başlığı altında açıklandı. Başaramayacaklarını ve söylediklerinin hiçbir hükmünün bulunmadığını “hep birlikte” göreceğiz!
EMEP’in deklarasyona sıkıştırdığı emperyalizm/kapitalizm sözcükleri onları kurtarmaya yetmeyecektir. Emperyalizmin maşası bir örgütle güç birliği yap ve ondan sonra antiemperyalizm oyna! Bunu hiçbir devrimci yutmaz!
Halkların Demokratik Partisi (HDP), Türkiye İşçi Partisi (TİP), Emek Partisi (EMEP), Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP), Emekçi Hareket Partisi (EHP) ve Sosyalist Meclisler Federasyonu’nun (SMF) oluşturdukları “Emek ve Özgürlük İttifakı” deklarasyon metnini kısaca değerlendireceğiz.
“Bütçe kaynaklarının; saraylar, savaşlar, yandaşlar ve dış borçların ödenmesi için değil halkın ekonomik güvencesi ve doğrudan gelir destekleri için seferber edilmesi ilk adımlardır.”
Hangi savaş? Haklı ve haksız savaş kavramlarına ne oldu? Amerikan emperyalizminin kara gücü PKK’ye karşı sürdürülen kararlı mücadeleye savaş diyorsanız; bu haklı bir savaştır ve de aynı zamanda Amerikan emperyalizmine karşı verilen savaştır. Diğer sözcüklerin bir anlamı yoktur, malzeme olarak bildirgeye serpiştirilmiş. İttifak, PKK’yi sıkıştığı dar alandan kurtarmak için kurnazca başvurulan bir taktik. Ayrıca, PKK artık dünkü kadar güçlü değil ve pek çok alanı tamamen kaybetti. PKK, 1986’dan bu yana sözde “Botan Behdinan Savaş Hükümeti”, “Zap Cumhuriyeti”, “Medya Savunma Alanları”, Diyarbakır, Tunceli, Garzan ve Botan’da barınamaz duruma getirildi. Kala kala “Rojava” dedikleri Suriye Arap Cumhuriyeti’nin kuzeydoğusu kaldı ve oralarda da sıkışmış haldeler. Kısacası PKK/HDP ve ardından sürüklenenleri güzel günler beklemiyor.
“Yerinden ve yerelden demokratik yönetim için yerel yönetimlere merkezden kimi alanlarda yetki ve kaynak devrine bağlı, halkın güçlü katılım mekanizmalarının oluşması, yönetimin halkın oyuyla gelmiş kişilere ve yerel halk meclislerine devredilmesi, kayyum rejimine son verilmesi” isteniyor. “İkiz Sözleşmeler” denilen bölücülüğün önünü açan anlaşmanın bir an önce yırtılıp atılması gerekiyor. “Yerinden ve yerelden” sözü Ankara'nın egemenliğinin zayıflatılmasına yönelik hamle olarak görülmelidir.
“Demokrasiyi, eşit yurttaşlık taleplerini ve inanan inanmayan herkes için düşünce, inanç ve vicdan özgürlüğünü kapsayan bir laikliğin inşa edilmesi, Alevilerin eşit yurttaşlık hakkının güvence altına alınması, Farklı kültürlere, kimliklere, inançlara ve yaşam tarzlarına saygıya dayalı eşit yurttaşlık hakkının temel bir ilke olarak benimsenmesi, Kanun Hükmünde Kararnamelerle yaratılan hak gasplarının giderilmesi” için HDP yıllardır her türlü provokasyona başvuruyor. Eşitsizliklerin olması sınıflı toplumların bir olgusudur. Eşitsizliklerin en aza indirilmesi mücadelesi ile emperyalizmin böl ve yönet politikalarının aynı potaya konulması uyanıklığını PKK/HDP ile kuyruğundakiler becerebilir! Anadolu Alevilerini “eşit yurttaşlık” diyerek kandıramazsınız. Onlar zaten ülkemizin eşit yurttaşları. Bazı sorunlarının halledilmemiş olması be gerçeği değiştirmez. Emperyalizmin kimlik dağıtıcılığının elemanı olarak piyasaya çıkanlar Türk kimliğinden rahatsız olanlardır.
“Komşularımız başta olmak üzere diğer ülkelerle savaş ve çatışmaya, askeri güç gösterisine dayalı yayılmacı politikaları terk etmek; eşit haklara dayalı ilkeli ve barışçıl bir dış politika yürütmek gerçek anlamda bir halk egemenliği için zorunludur.” denilen deklarasyonda Türkiye’nin ABD üsleriyle kuşatmaya alındığı gerçeğini görmezden gelerek yukarıdaki cümleyi kurmak ancak vatan hainliğiyle açıklanabilir. Peki, Türkiye’mi yayılmacı yoksa ABD emperyalizmi mi? Türkiye sınırlarını koruyor, ABD ise Yunanistan üzerinden, PKK/PYD üzerinden ülkemizi açıktan açığa tehdit ediyor. Amerikan emperyalizmini hedef almak yerine Türkiye'yi hedefe oturtanlarda zerre kadar vatan sevgisinin olmadığı görülüyor. Onlar Türkiye'nin bir an önce batmasını dört gözle bekliyorlar ama kendileri batıyor, batacaklar…
“Demokratikleşme ile doğrudan bağlantılı ve iç içe geçmiş olan Kürt sorununun çözümü için inkâr ve bastırma siyaseti yerine demokratik ve barışçı bir çözüm için adım atılması gereklidir. Savaş politikaları, silah ve çatışma yöntemleri yerine, diyalog ve müzakere seçeneklerinin kendini tarihsel olarak dayattığı ve güncel olduğu aşikârdır.” Emriniz olur! Kürt meselesinde inkar ve bastırma politikaları esas olarak gerilerde kaldı ve Kürtler inkar edilmiyor. Bu gerçeğin üzerini örtenler art niyetlidir. PKK ile “diyalog ve müzakere” yapma önerisi Türkiye gerçeğini yansıtmadığı gibi, hayata geçmesi de mümkün değildir. PKK yenildi. Tekrardan eski gücüne kavuşması ve Türkiye Kürdünü ateşe sürmesinin koşulları en alt seviyeye indi. Artık Doğu Ve Güneydoğu Anadolu’da ve Türkiye'nin her yerinde birlik ve beraberlik rüzgârları esiyor.
Bildirge, “İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden geçerli hale getirilmesi ve uygulanması, kadınlar ve LGBTİ+’lar için toplumsal cinsiyet eşitliği önündeki siyasal, idari, ekonomik ve kültürel tüm engellerin kaldırılması ilk acil adımlardır.” Sözleriyle bir kez daha emperyalist projeler içinde görev üstlendiklerini gösterdi. “Türkiye halkları ayrımcılığa, nefret söylemine, kutuplaşmaya” gerçekten hayır diyor. Ancak, halkımızın her kesiminden LGBT+’lere karşı büyük bir tepki var ve eylemlere yansımaya başladı. Aydınlık Gazetesi’nde bugün başlayan Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in yazı dizisi anlamlı bir yanıt olacaktır.
“Yetmez ama evetçiler” korosu yeniden işbaşında! Etnik ve dini bölücülüğü kışkırtanlara dayanışma gösteren aydınların bu çıkışı da unutulmayacak. Aralarında Zülfü Livanelilerin, Oya Baydaların olduğu 80 kadar imzacının açıklaması şöyle: “Yaktığınız bu umut ışığını aşağıda imzası bulunan edebiyatçılar olarak selamlıyoruz. Bugün herkesin umut kadar güven duymaya da ihtiyacı var. Varoluşumuzu zenginleştirecek, yıkıma uğramış insanlığımızı yeniden yüceltecek, dünyaya ve hayata koşulsuz ve önyargısız kendini açarak, yenileyici ve iyileştirici bir rol oynayacak, hayatın karmaşasını kavrama cesaretine sahip, özgürlüğe, eşitliğe ve barışa açılacak bir kapıdan çok, bu kavramların ta kendisi olacak yaratıcı bir oluşumun beklentisi ve ümidi içindeyiz. Emek ve Özgürlük İttifakı’nı bu duygularla kutluyoruz. Önümüzdeki uzun yol, açık ve aydınlık olsun.”
Fazla yoruma gerek olmadığı kanısındayız! Amerikancı PKK/HDP sevicileri, destekçileri bir kez daha yanıldıklarını göreceklerdir. Emperyalizmin yaratıcı yıkıcılığının piyonu olmayı hiç kimseye yakıştırmıyoruz.