"Eylem-Azione", Migros alışveriş merkezleri tarafından İsviçre'de yayınlanan ve halka ücretsiz olarak dağıtan haftalık bir gazete. Bu İsviçre gazetesi, görevi Sinofobiyi körüklemek olan İtalyan gazeteci Federico Rampini'ye gazetede düzenli olarak yer verir.
16 Ağustos tarihli sayısında, okuyucularda Çin nefreti ve komünizm karşıtı duyguları körüklemeyi amaçlayan “Çin'in Kölesi Batı" başlıklı bir tam sayfa buluyoruz.
Şimdi bazı iddiaları ele alıp çürütmeye çalışalım;
1) Gazeteci makalesine, "Pekin'in sınırların giderek daha yayılmacı bir yaklaşımla ele alıyor" iddiasıyla başlıyor. Bu bir yalan! Mali'deki Fransa, Filistin'deki İsrail ve dünyanın yarısındaki ABD'nin aksine Çin hiç bir yeri işgal etmedi!
2) Nancy Pelosi'nin Tayvan'a yaptığı son ziyaret "kışkırtıcı" olarak nitelendiriliyor, ancak kelimeyi tırnak içine alarak durumun ciddiyetini azaltmaya çalışıyor. Gazeteciye göre, Çin'in Pelosi'nin gezisine verdiği sert tepki "adanın silah zoruyla ilhak edilmesi için bir prova" olacaktı. Bu da yalan! Tayvan, BM tarafından zaten Çin Halk Cumhuriyeti topraklarının ayrılmaz bir parçası olarak tanınmaktadır. Pekin zaten kendine ait olan bir şeyi ilhak edemez!
3) Gazeteci, Çin'in Tayvan vatandaşları üzerinde "demokratik ve özgürlükçü fikir ve değerleri ayıklayarak parti doktrini ile değiştirmeyi amaçlayan beyin yıkama" amacını gerçekleştirmeye çalıştığını ileri sürüyor. Bu, okuyucuların 1971'de BM'den ihraç edilen ve 1949'dan 1987'ye kadar Chang Kai-Shek ve ardıllarının faşist diktatörlüğü altında tarihin en uzun sıkıyönetim yasasına tabi tutulan Tayvan ayrılıkçı eyaletinin şimdi otoriter ve aşırı otoriter bir devletten samimi bir şekilde dönüşebileceğine inanmalarını sağlamak için saçma bir girişimdir - sanki milliyetçi rejim bir tür “özgürlükçü fikirler" yuvasıydı.
Dünyada tek bir demokrasi türü olmadığını da hatırlamakta fayda var: Batı'da var olan birçok liberal demokrasi biçimlerinin yanında, aslında sosyalist demokrasi biçimleri de var: bunlardan biri 8 siyasi partinin Meclis'te fiilen yer aldığı Çin'de bulunmaktadır.
4) Gazeteci devamda, Çin'in "bileğimizi tehdit ve şantajla bükebileceğine ikna olduğunu" söyleyerek devam ediyor. Yalan! Gerçekte Pekin kimseye şantaj yapmıyor: yalnızca kendi ulusal çıkarlarına uygun egemen bir politika yürütüyor. Diğerlerine şantaj yapmak, son zamanlarda Sırbistan içişleri bakanını Rusya'ya karşı yaptırım uygulamaya ikna etmekle tehdit eden ABD'nin işidir.
5) Gazeteciye göre, "Çin Halk Cumhuriyeti'nin muazzam ticari gücünün sağlayabileceği cezalandırıcı kullanım" bilhassa önemlidir. Ama hangi cezalandırıcı kullanım? Çin sadece küresel pazarın kurallarına uyar (ki bunu da Batılı ülkelerden öğrenmiştir)! Ticaret gücünün cezalandırıcı kullanımı, Küba, İran, Venezuela, Nikaragua vb. gibi hizasını bozmuş ülkelere Batı'nın yaptırım ve ambargo uygulamasıdır.
6) Gazeteci bu noktada kendisini kapitalizmin eleştirmeni yapıyor ve şöyle diyor: "Otuz yıllık küreselleşme ve Çin'e taşınma, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa'daki birçok sanayi sektörünü parçaladı". Özünde, ABD ve AB yoksul ülkeleri sömürdüğünde küreselleşme iyidir. Ancak, gelişmekte olan ülkeler bundan yararlandığında, Federico Rampini de ... anti-kapitalist oluyor. Emperyalizmin ve ideologlarının dayanılmaz ikiyüzlülüğüdür bu!
7) Gazeteci makaleyi Pekin'i suçlayarak bitiriyor çünkü "hayati ihtiyacımız olan ihracatı reddedebilir". Bunun olmasını istemiyorsak, sadece birkaç basit şey yapmalıyız:
(a) İsviçre gerçekten tarafsız bir ülke olarak hareket eder ve Rusya'ya karşı yaptırımlara katılmaz;
b) AB ve ABD, çok kutuplu dünyanın artık durduramayacakları bir gerçeklik olduğunu kabul eder; c) Türkiye NATO'dan ayrılır ve Avrasya ile kesin bütünleşme için tutarlı bir hükümet politikası uygular.
Sonuç olarak, Batı işbirliği ve müdahale etmeme ilkelerine, yani ulusların egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı duymaya uymalı ve “renkli devrim" kışkırtmaktan vazgeçmelidir.
Bu noktada Çin Cumhurbaşkanının “ortak geleceği olan insan topluluğu” dediği şey gerçekleşecektir ki bu emperyalizm ve yeni-sömürgeciliğin tam tersidir!