Ulusal egemenliğimizin simgesi olan milli paramıza sahip çıkıyoruz. Uluslararası piyasalarda ve kısmen ulusal para piyasalarımızda TL'nin yeteri kadar yaygın kullanılmamasının temel sebeplerinin, değerinin fazlaca oynak olması ve enflasyonist ortamda değer kaybetmesi olduğu genel kabul görmüştür.
Dandik Para
Bazı saygın ekonomi yorumcularımız, Türk Lirasının "dandik" para olduğunu, gerçek para olmadığını savunuyorlar. Bunun sebepleri arasında, TL ile uzun vadeli kontratların yapılamamasını gösteriyorlar. Bu görüşe göre değerini koruyabilen para birimleri ile uzun vadeli kontratlar yapılabilir ve bu paralara "gerçek para" denir.
Günlük hayatta TL’nin oynaklığı ve değer kaybetmesi yurttaşlarımızın keyfimizi kaçırmaktadır. Reel gelirimizin azaldığını hissederiz. Fiyatların seviyesi hakkında aklımızda sabit bir değer oluşamaz çünkü fiyatlar sürekli değişir ve genelde artar.
Gelin bir de bardağın dolu tarafından bakalım. Türkiye kendi para biriminin değerini düşürerek ekonomisinin rekabetçiliğini koruyabilmekte, enflasyon vergilendirmesi ile kamu çalışanının, emeklinin maaşını ödeyebilmekte, kamu yatırımları yapabilmekte, işsizliği azaltabilmekte ve reel büyüme oranları yakalayabilmektedir. Misal parasının değerini belirleyemeyen ve popülist dinamiklerinden dolayı sürekli bütçe açığı ve cari açık veren ülkelerin ekonomik krizleri atlatmaları daha zorlu olmakta ve egemen parayı yöneten kurum ve ülkelerin desteğine muhtaç kalmaktadırlar. Yunanistan ve İtalya örneklerinde ( ve pek yakında Fransa) ilgili ülkelerin bu dinamikler ile ulusal egemenliklerini kısmen devrettikleri görmekteyiz.
Son senelerde evet TL çok değer kaybetmiştir ancak ulusal ekonomi yüksek oranda büyümüştür. Avrupa ile gelir üretme kapasitesindeki fark, her sene kapanmaktadır, ihracat bu dönemlerde ithalattan daha fazla artmaktadır.
Yurttaşlarımızın USD ve EUR'ya neden rağbet ettiği hepimizin malumu. Amerikan Merkez Bankası'na (FED), Avrupa Merkez Bankası'na, bu ülkelerin para banknotlarını evlerimizde, cüzdanlarımızda tutarak bedava, faizsiz borç veriyoruz ve bu ülkelere gelir ve refah transfer ediyoruz. Unutmayalım, bir para banknotu, faizsiz bir borç senedidir. Biz fakirleşiyoruz, onlar zenginleşiyorlar. Yurttaşımızın amacı, parasını değerini koruyacak bir enstrümana park edebilmek ve algıladıkları ülke (Türkiye) riskinden korunabilmek. Yurttaşlarımızın daha iyi anlaması gereken konu şudur ki artık EUR, USD, GBP, hepsi reel olarak değer kaybetmekteler. Yani çok değer kaybeden TL’den kaçacaklarsa, daha az değer kaybedene değil hiç değer kaybetmeyene yönelmeleri daha doğru olabilir. Ekonomi politika yapıcıların da, milli paramıza bağlı bu enstrümanları yurttaşlarımıza sunması gerekmektedir. Kur Korumalı Mevduat (KKM) ve benzeri enstrümanlar bu açıdan doğru yönde atılan adımlardır.
Türkiye'de hane halkı ve ekonomik aktörler çoklu para birimine alışmış durumdalar. TL haricinde farklı para birimleri ile kolayca banka hesapları açılıyor, döviz bürolarında veya internet bankacılığından kolayca çevrim işlemleri yapılarak bu paralar cüzdanlarda taşınabiliyor. Maalesef dolarizasyon konusu, ekonomimiz için bir sorun olmaya devam ediyor. Türkiye, bir çok batılı ülkelerden farklı olarak çoklu para biriminin kullanıldığı bir ekonomi haline yıllar önce geçmiş durumdadır.
Bize nasıl bir para lazım?
Yerli ve milli olsun. Değerini diğer yaygın paralara karşı koruyabilsin. Tüm paralara karşı dönüştürülebilir (konvertibl) olsun. Türk Lirasının yerini almasa dahi, Türk Lirasının yetersiz kaldığı ve USD/EUR nun kullanıldığı durumlarda USD ve EUR nun yerine kullanılabilsin. Elbette arkasında, düzenleyici milli bir finansal kurum olsun.
Şimdi bir adım geri gidelim ve bu kriterlerin temelini oluşturacak bir endeks tasarlayalım, daha sonra bu endeksi paraya dönüştürebilir miyiz? bakarız.
Nasıl bir endeks yaratalım? Misal geçtiğimiz aylar içindeki bir günde doların değeri EUR ya eşitlendi. Bu sanırsam 2000'de ve 2002'de olmuştu ve son olarak 2022'de oldu. Hazır EUR ve USD eşitlenmişken, gelin biz de aynı tarihe yeni endeksimize '1' değerini çakalım, bakalım anlamlı bir yerlere varabilecek miyiz?
Yarattığımız yeni endekse misal "Sabit Lira" adını verelim ve misal "SAL" olarak kısaltalım. 19 Ağustos 2022 için 1 EUR=1 USD=1 SAL olarak zaman damgasını vuralım ve gelelim Sabit Lira'nın (SAL) tanımına.
Sabit Lira'yı enflasyondan arındırılmış TL olarak tanımlayalım. Yani bir sabit fiyat endeksi tanımı getirmiş olduk. 1 sene sonra TL bazında enflasyon 15% olursa, SAL ve TL’nin arası da 15% açılmış olacak. Yani bugün itibariyle 1 SAL = 18 TL ise, 1 sene sonra 1 SAL 21 TL civarı olacak. Bugün 1 SAL=1 USD ise ve USD enflasyonunun önümüzdeki sene 5% olacağını varsayarsak ve TL’nin dolar karşısında 10% civarı değer kaybedeceğini varsayarak 1 sene sonra 1 SAL=1,05 USD civarında olmasını beklemeliyiz. Yani yarattığımız endeks hem TL hem USD hem EUR bazında enflasyon nispetinde artan ( para olarak reel değerini koruyan) bir tanıma sahip.
Tanımına göre SAL'ın değerini her gün hesaplamak için günlük enflasyon oranına gerek var. Enflasyon ise normalde günlük hesaplanmaz bu yüzden bu fiyatlama konusunda bir matematiksel yaklaşım/tahmin modelinin geliştirilmesi gerekir. Bu yapıldıktan sonra düzenleyici otoritenin her gün veya her saat SAL'ın değerini yayınlaması gerekir.
Düzenleyici otorite olarak ilk aklımıza TUİK gelmektedir, günün sonunda SAL'a güncel değerini veren, Türkiye şartlarında ve TL ile yapılan enflasyon hesaplamasıdır. TUİK dışında SAL'ın amacına yönelik fiyat endeksi hesaplamaları yapabilecek başka akademik, finansal kurumlar veya birlikler de kullanılabilir.
SAL fiyat endeksimizi tanımladık. Peki bu halde bu endeks bir işe yarar mı? Bir kaç örnek ile bu SAL endeksinin mevcut hangi sorunları çözebileceğine değinelim:
Misal belirli bir rakamın üzerindeki ihale ve alımlarda fiyatın SAL olarak verilmesi zorunluluğu getirilebilir. Böylece bir proje senelere yayılsa dahi oynak TL ve kur farklarının yönetim sorunları ortadan kalkar. Buna göre işe girişecek yatırımcılar doğru düzgün maliyet hesabı yapabilir ve makul kar marjları ile kamuya ürün ve hizmet satışı yapabilirler.
Zaman içinde kamu kurumlarının yaptığı benzer harcamalar SAL cinsinden karşılaştırılabilir olur. Misal 5 sene önce alınan araba ile yeni alınan araba az çok aynı SAL fiyatında olacaktır. Aynı hizmetlerin karşılığında SAL cinsinden yapılan harcamaların kontrolü kolaylaşacaktır ve kamu yönetiminde TL’nin oynaklığından dolayı oluşan karmaşıklık, muhasebe usulsüzlük ve suistimalleri azalacaktır.
Reel sektör ve Finans sektörü uzun vadeli kontratlarını USD ve EUR ile yapma derdinden kısmen kurtulabilecektir. En az onlar kadar sağlam bir gösterge fiyat birimi kullanılabilir hale gelecektir.
Kanunlarımızda TL ile belirtilen çeşitli cezalar veya ödemeler mevcuttur ve yeniden değerleme oranı bazılarında uygulanmakta bazılarında uygulanmamaktadır. Bu cezai para miktarları güncellenmez ise, zaman içinde, büyük kamu zararı yaratan kişi ve kurumlar, komik derecede düşük cezalar ile karşılaşmaktadır. Kanuni maddelerdeki ödeme para birimi olarak SAL kullanımı bu sorunu ve gereksiz adlı hesap karmaşıklığını çözecektir.
Yapılacak kanuni düzenleme ile ekonomimizde SAL ile fiyatlama ve belirli alanlarda SAL kredilendirmenin önü açılabilir. USD ve EUR ya sağlanmayan bazı yerli piyasalarda işlem kolaylıkları SAL için serbest bırakılabilir. SAL cinsinden verilecek kredilerde faiz sıfır veya eksi seviyesinde olabilir.
Buraya kadar bahsettiğimiz faydalar, SAL'ın endeks özelliği ile ilgilidir. SAL'ı henüz paralaştırmadık, basmadık, senetleştirmedik, cüzdana koymadık. Paralaştırmamıza gerek var mı? Belki de yok. Endeks haliyle de hayli işe yarar durumda. Haydi bir de paralaştırmayı deneyelim.
PARALAŞTIRMA
SAL endeks halindeyken hiçbir kamu kurumunun SAL sebebiyle ilave bir yükümlülüğü oluşmuyor. İki kişi veya kurum kendi aralarında SAL cinsinden senet imzalayabilir, sözleşme yapabilir, kamu kurumlarını ilgilendiren veya borçlandıran bir durum yok.
SAL'ı paralaştırdığımızda durum değişiyor çünkü SAL bir resmi borç senedi haline dönüşüyor. SAL'ın değerini garanti eden kamu kurumu dışında bir kurum düşünebilir miyiz? Evet düşünebiliriz ancak yetersiz olur bu yüzden bu kapı yine Merkez Bankası’na çıkar. Merkez Bankası yeterli güvenceyi sağlayabilir zaten SAL'ın dayanak varlığı olan TL'nin sahibi de MB. Bu durumda MB iki farklı yapıdaki ancak konvertibl olan iki para birimini yönetebilir.
Bu sistemi tasarlarken SAL'ın TL ye rakip olmasını istemiyoruz. SAL'ı yancı bir para birimi olarak tasarladık yani TL'nin yetersiz kaldığı durumlarda kullanılmasını amaçlıyoruz. Bakkalda, kasapta, pazarda insanların SAL banknotları ile alışveriş yapmasını istemiyoruz, yurttaşların TL kullanmasını ancak belirli yüksek montanlı işlemlerde veya vadeli işlemlerde SAL kullanılmasını istiyoruz.
Madem çarşıda pazarda SAL banknotu kullanmayacağız, bu durumda SAL'ı neden banknot olarak basalım? Gerek var mı? Sadece dijital bir para veya endeks olarak kullansak olmaz mı? Olur elbette. Belki bu işin oluru, sadece kısıtlı bir SAL banknot basımı ile oluşturduğumuz finansal enstrümanın gerçek ortamdaki kullanımını ve etkileşimini test etmek ve öğrendiklerimiz ile sistemi geliştirmek için kararlar almak olabilir. Misal ekonomi yönetimimiz ne kadar çabalasa dahi, yurttaşlarımızın bir kısmı dolarlarını, Euro’larını, altınlarını evlerindeki kasalarda tutmaya devam edecek.
Vatandaşımızın evinde, kasasında tutabileceği, ve değerini taş gibi koruyan bir yerli-milli banknota ihtiyacı var. SAL bu ihtiyaca cevap verebilir. Misal sadece 50'lik SAL banknotları basarız, vatandaşımız da kasasında banknot tutmaya çok meraklı ise alır bunları kasasında saklar. Böylece vatandaşlarımız Amerikan, Avrupa merkez bankalarına bedava borç vermemiş olur TCMB'ye borç vermiş olur ve kasalarında EUR ve USD bazında dahi değer kazanan banknotları tutmuş olur. Ne kadar çok SAL banknotunu yurttaşlar, turistler, yabancılar alıp kasalarına koyarlarsa, TCMB yaklaşık FED'e yakın maliyetler ile borçlanmış olur. Yani, bugünkü 10% USD borçlanma maliyetli yerine belki 3% civarı USD bazında borçluluğa eşdeğer maliyet seviyelerine gelinir.
SAL parasının değerinin günlük hesaplanması zor değil ancak konvertibl paralar gibi anlık fiyatlandırılması, türev piyasalarının oluşturulması gerekli olmayabilir. Bu daha ileride geliştirme safhasında düşünülebilecek bir konu.
SAL endeksi hesaplanırken enflasyonun kullanılacağını belirttik. Aslında kullanılacak endeksin mutlaka tüketici enflasyonu olmasına gerek yok, buna benzer, amaca uygun, gelecekte fazla tanımıyla oynanmasının gerekmeyeceği özel tanımlı bir enflasyon endeksi de kullanılabilir.
Bu işi doğru kurgulayabilirsek, TCMB'ye önemli miktarda senyoraj geliri aktarma potansiyeli yaratabiliriz.
ÖZET
Özetleyecek olursak önce bir fiyat endeksi yarattık. Endeks değerini günlük hesaplama işini TUİK veya benzeri bir kuruma verdik. Bu endeksi de ekonomik aktörlerin serbest şekilde kullanımına sunduk. Buraya kadar hemen hemen sıfır maliyetle önemli bir kullanım alanı yarattık.
İkinci etapta ise bu endeksi paralaştırma kurgusu yaptık. Paranın sahibi olarak TCMB'yi atadık, banknotu tasarlattık, bastık ve sınırlı sayıda tedavüle sunarak piyasanın deneme ve ilgisini ölçmeye başladık.
Bu temel seviyelerden sonra bu iş nereye gider öngörmek zor. Başarılı olursa sistem geliştirilebilir, başarısız olursa tümden iptal edilebilir veya sadece kısmi başarı sağlanan alanlarda sistemin yaşaması sağlanabilir. Bu alanda deneme yanılma çalışmaları yaparak öğrenmenin maliyeti yüksek olmayacaktır. Tüm finansal enstrümanlarımızı yurtdışından kopyalamak zorunda değiliz, bazı yeni finansal enstrümanların milli ihtiyaçlara göre geliştirilmesi denemelerini yapabiliriz ve yapmalıyız.
Vizyon
1) SAL endeksini 1 USD = 1 EUR = 1 SAL olarak başlatmamızın pratik bazı faydaları olacaktır. Ekonomi aktörleri SAL fiyatlamasını hızla benimseyebilirler çünkü ihracatçılarımız dolar ile hammadde alıp EUR ile Avrupa'ya ihraç ediyorlar. Dolar ve EUR bazında zaten fiyatlamalara aşina olunduğu için SAL'da hemen aynı seviyeden başlayacak (1 SAL= 18 TL civarı) ve 6 ay 1 sene içinde USD ve EUR ile ayrışma başlayıncaya kadar hem aktörlerin eli alışacaktır hem sistem kendini ispat edecektir.
2) Sistemin dijital para olarak kurgulanması yapılabilir.
3) Hane halkının evinde USD, EUR, Altın tutmak yerine SAL banknotu tutmasını teşvik edici mevzuat düzenlemeleri yapılabilir.
4) Günün sonunda SAL herhangi bir yabancı para birimi gibi bankacılık ve finans sisteminde tanımlanarak devreye alınabilir. Mevcut bankacılık sistemlerinin yeni para birimi tanımlaması zor olmayacaktır.
5) Enflasyonist ortamda ölçmek ve kayıt etmekte zorluklar yaşanan maliyet muhasebesi, finansal tablo konularında SAL kullanımı ile basitlik sağlayacak bazı düzenleme ve teşvikler yapılabilir. Misal amortisman hesaplarında veya çoklu seneye yayılan proje/hakkediş maliyetlendirmeleri gibi konularda SAL ile kolaylık sağlanabilir.
6) Raporlama sistemlerinde ve bazı istatistik çalışmalarında fiyatın / maliyetin oluşma dönemi SAL cinsinden kayıt edilebilir böylece enflasyon düzeltmesi gibi karmaşık işlemler ile uğraşmadan anlamlı, karşılaştırılabilir tarihi fiyat raporları ve karşılaştırmaları yapılabilir hale gelir.
7) İslami finansın problemli konusu olan faizsiz borç verme konusu da SAL ile çözülebilir. Tanımı gereği SAL'ın sıfır faiz veya sıfıra yakın faiz ile kredi piyasalarında değerlendirilmesi beklenmeli ve hedeflenmelidir. Her durumda İslami finansın özüne uygun olarak zaman içinde değerini kaybetmeden el değiştirebilecek ve taraflar için borçlanmada kullanılabilecek nispeten adil bir para birimi olabilir.
8) Benzeri endeks-para sistemi Türkiye'ye benzeyen gelişmekte olan bir çok ülkede aynı referans başlangıç noktası ve değeri ile devreye alınabilir ve benzer faydaların oluşması beklenebilir. SAL'ın değerini hesaplayacak TUİK’in teorik olarak farklı ülkelerin yerli para birimine endeksli benzer endeksleri hesaplaması da mümkün olabilir. Bu uygulamalar ile, EUR ve USD basılarak yaratılan senyoraj gelirleri ile “fakir ülkelerden zengin ülkelere gelir transferi" etkisi azaltılabilir ve dandik (!) para birimlerinin kullanımını yaygınlaştırıcı ve sahici para özelliklerini kuvvetlendirici etkileri olabilir.
9) Türkiye'nin güçlü bir akademi kadrosu vardır ancak yüksek öğrenim kurumlarımız, akademisyenlerimizi fazlaca yurtdışı yayınlarına, atıf sayılarına vs. göre değerlendirme eğilimindedir oysa akademimizin öncelikli hedefi, ilgili alanlardaki ulusal kalkınmayı sağlayacak ve ilerletecek yayınlar, çalışmalar ve gerçekten Türkiye'nin işine yarayacak, kurumlarımızın kullanacağı ve hatta sipariş edeceği doktora çalışmaları olmalıdır. Elbette yurtdışı teknolojik ve akademik gelişmelerden, araştırmalardan kopuk, düşük standartlı doktora çalışmalarını üretmeyi hedeflememeliyiz ancak Türkiye'nin gerçeklerinden bu kadar kopuk çalışmalar için de bunca insan kaynağımızı ayırmamalıyız.
Öneriyi Sınamak
Endeks hesabının sınanacak bir tarafı pek yok. Basit bir fiyat endeksi yaratılacak, kişi ve kurumlar bir faydasına inanırlarsa zaten kullanırlar.
SAL endeksinin para olarak kullanılabilirliği ve fayda üretmesi ise biraz daha çetrefilli bir konu ve bu öneriyi sınamakta fayda var. Bu endeks-para sisteminin çalışmayacağı ve başarısız olacağı hangi senaryoları düşünebiliriz?
1) İnsanlar SAL banknotuna talep göstermez çünkü karşılığının MB tarafından ödenmeme riski olduğunu düşünür.
2) İnsanlar SAL banknotuna ilgi göstermez çünkü TUİK'in doğru enflasyon hesaplayağına inanmaz ve SAL alarak zarar edeceğini, USD veya EUR alsa daha çok kazanacağını düşünür.
3) İnsanlar SAL'a talep göstermez çünkü bunun hükümetin zor durumda kalarak şapkadan bir başka tavşan çıkartma ve vatandaşın cebindeki parayı cukkalama hamlesi olduğunu düşünebilir.
4) Diğer üç senaryoyu düşünelim: İnsanlar SAL’a aşırı ilgi gösterirler ve TL'ye talep durma noktasına gelir, herkes cebindeki parayı SAL'a geçirir.
5) Uluslararası bankacılık sistemi SAL parasını ve konventibilitesini kabul etmez ve uluslararası transferini engeller.
6) SAL parası devreye alınır ancak gelişemez, bir köşede butik bir uygulama olarak kalır ve beklenen faydayı gösteremez. Bir süre sonra unutulur gider.
7) Yurtdışı para piyasalarında SAL işleme açılır, spekülasyon ve manipülasyon baskıları sonucunda Türk Lirası istikrarsız ve daha çok oynak hale gelir.
8) Zaman içinde oluşan enflasyonist ortam sonucunda SAL, TL karşısında aşırı değerlenir ve TCMB piyasadan gelen SAL bozdurma taleplerini karşılayamaz ve iflas eder.
9) FED malumunuz ABD devletinin mali değildir. Bazı para baronlarının ve bankerlerin sahipliği ve kontrolünde olan bir bankadır. Yarın bir gün "Kusura bakmayın, benim bilançom fazla büyüdü ( 14 senede 9 katına, 9 trilyon dolara çıktı) , bilmem kaç trilyon dolar piyasaya borcum var, bu borcun çoğu da USD tahvillerine sahip olan Çin devletine, ben bunu ödemeyeceğim, doların değerini sıfır ilan ediyorum, piyasadaki banknotları mangal yakarken çıra olarak kullanırsınız, dükkanı kapatıyorum, ama yan sokakta "ZED" isimli yeni bir merkez bankası açtık, "zolar" isimli yeni bir para basacağız, buyurun oradan yeniden başlayalım, zaten Çin ile de savaşacaktık" diyebilir.
Şahsen SAL ile ilgili tüm bu risklerin yönetilebileceğini düşünüyorum. SAL'a olan güvensizlik bir zaman meselesidir, tüm yeni uygulama ve enstrümanların başlangıcında güvensizlik olur ve piyasa yeni enstrümanları test eder. Kimi kullanır, kimi kullanmaz. Zaman içinde sistem güvenilir ve faydalı olduğunu ispat edebildiği ölçüde benimsenir. SAL’ın banknot olarak arzı kısıtlı olacak ve piyasaya yavaş olarak sürülecek bu yüzden kayda değer bir piyasa etkisi olmayacak seviyede testler yapılacaktır. İlk banknotlar piyasaya sürülürken belki eksi 5% gibi bir faiz ile TCMB bu banknotları sürebilir ve kademeli, kontrollü olarak faizleri 0% seviyesine çıkartabilir ve arzı da kısıtlı tutar. Günün sonunda bu enstrüman ihtiyaca göre , zamanlaması, arzı, kuralları yerli olarak tasarlanacak ve hesaplanacak bir sistemdir ve fayda üreteceği ölçüde geliştirilir.
Bana sorsanız, "TCMB'nin TL karşılığı ile garantörü olduğu sıfır faizli SAL banknotu alıp yastık altında saklar mısın?" diye, bu enstrümanı bir yatırım enstrümanı olarak görmem ama birkaç banknot alıp yastık altına biraz meraktan biraz kara gün için atarım doğrusu. Sonuçta paralar yabancıya değil TCMB ye gidecek, fazla ince hesap yapmaya gerek yok.
Şahsen yukarıdaki senaryolar arasında en çekindiğim ve yüksek riskli gördüğüm senaryo sondaki FED ile ilgili olan senaryodur.
Son Söz
Türkiye'nin ekonomik sorunlarını Chicago Üniversitesi'nde ekonomi, finans okumuş, Milton Friedman'ın liberteryen ekolünün takipçileri çözemez. Kötü niyetli olduklarından değil, formasyonları dolar ve bağımsız FED (!!!) hakimiyetindeki tek paralı sisteme göre olduğu için ve "piyasaların ülke risk değerlendirmesi" dinamiğindeki hatalı varsayımlarından dolayı ve sanki her sektör ve ekonomik ölçekte piyasa oyuncuları arasında serbest rekabet yaratılabilirmiş gibi hatalı varsayımlarından dolayı ve son olarak da "kibir" hastalıklarından dolayı çözemezler. Türkiye’nin ekonomik sorunları Üretim devrimi programı ile ve Vatan Partisi kadroları ile çözülür.