Çocukluğunun bir kısmını Ürdün'ün başkenti Amman’da geçirdi. 1983 ile 1987 yılları arasında Viyana Üniversitesi’nde hukuk ve Arapça öğrenimi gördü. Gençlik yıllarında Uluslararası Af Örgütü’nde etkin olarak görev aldı, çevre ve insan hakları konusunda çalışmalar yapan örgütleri destekledi.
Doktora çalışmasına Ürdün Amman ve Kudüs Üniversite’lerinde “Milletler hakları” alanında başladı ve aynı üniversitelerde bir müddet çalıştı. Fulbright bursu ile yolu Washington ve Paris’e düştü. Doktorasını ise Viyana Üniversitesi’nde vererek, doktor unvanını elde etti. Anadili Almanca’nın dışında İngilizce, Fransızca, Arapça, İspanyolca ve İtalyanca öğrendi. Bu dillerin dışında ayrıca Macarca ve İbranice’yi de asgari düzeyde bilmektedir.
1990 yılında diplomat olarak Avusturya Dışişleri Bakanlığı’nda çalışmaya başladı ve 1998 yılına kadar bu bakanlıkta çalıştı. Dışişleri bakanlığından ayrıldıktan sonra serbest gazeteci olarak yaşamını sürdürdü. Çalışmış olduğu medya organları arasında Avusturya devlet televizyonu ORF, Die Presse ve İsviçre’nin Neue Zürcher Zeitung gazeteleri bulundu. Bu süre içinde bir çok kitabı ve yüzlerce makalesi yayımlandı. Uzmanlık alanlarından birisi de Ön Asya’dır.
Ayrıca Viyana Diplomatlar Akademisi, Askeri Akademi gibi bazı okullarda ders verdi. Bunun dışında bazı işletmelerin yönetim kurulu üyeliklerine getirildi. 2016 yılında Avrupa Birliği Komiserlerinden Jean Claude Juncker’i “Burun büyüklüğü, Brüksel’in Sezar’ı” ve “İşine geldiği zaman sözleşmeleri yok sayan kişi” olarak eleştirmesi dikkat çekti. 2017 yılında ise Avusturya Halk Partisi (ÖVP) ile Avusturya Özgürlükçü Partisi (FPÖ) koalisyon hükümetine Avrupa, Uyum ve Dışişleri Bakanlığı’na atandı. Atandı diyorum, çünkü Karin Kneissl herhangi bir partiye üye değildi ve milletvekili de seçilmedi. Karin Kneissl artık Avusturya Dışişleri Bakanıdır. Aşırı sağcı FPÖ’nün kontenjanından bakan olan bayan Kneissl “Bruno Kreisky ekolündenim“ dedi ve etkin bir dışişleri bakanı oldu. Türkiye ile ilişkiler kurmaya çalıştı. Rusya ile ilişkileri canlandırmaya baktı. Bakanlığı döneminde de evlendi. Düğününün baş konuğu Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin oldu. Düğünde Putin ile dans etti. Bu dansta çekilmiş bir fotoğraf karesi kendisine ayak bağı oldu. Dansın sonunda teşekkür ederken, hafif diz kırıp, Putin'in önünde eğilmesini gösteren fotoğraf karesi gazetecilerin ve Kneissl rakiplerinin arayıp da bulamayacağı malzeme oldu. Bakan hanımın bu davranışı dışişlerinin çok ciddi bir hatası olarak siyasi rakipleri tarafından eleştirildi. Daha sonraki sürelerde de Kneissl konu edildiğinde bu fotoğraf basında sürekli kullanıldı.
Aşırı sağcı FPÖ eski Genel Başkanı Karl Heinz Strache’nin ülkeyi sarsan bir skandala adının karışmasıyla, FPÖ 2019 yılında eski Başbakanlardan Sebastian Kurz ile kurmuş oldukları koalisyon hükümetinden ayrıldıklarını açıkladı. FPÖ’nün hükümetten ayrılmasına rağmen Karin Kneissl dışişleri bakanlığı koltuğunu korudu. Daha sonra da Sebastian Kurz’un bir skandala adı karışmasıyla ÖVP ve FPÖ’nün oluşturmuş oldukları koalisyon hükümeti dağıldı. Bayan Bakan Kneissl Başbakan Brigitte Bierlein’nin kurmuş olduğu teknokratlar hükümetine bakanlık görevini devretti.
Bakanlıktan ayrıldıktan sonra Karin Kneissl’in ismi Rus firmalarının yönetim kurulunda olduğu bilgileri basına yansıdı. Özellikle Rusya ile Ukrayna Savaşı sonrasında Avrupa Birliği’nin Rusya’ya karşı almış olduğu ambargo kararından sonra, Rus firmalarının yönetim kurulu üyeleri ve Rusya ile iyi ilişki içinde bulunan eski siyasiler hedef tahtasına konuldu. Hedef tahtasına konulanlardan biri Alman eski başbakanlarından Gerhard Schröder diğeri ise Avusturya’da Karin Kneissl oldu. Avusturya eski Başbakanlarından Alfred Gusenbauer’de bu siyasetçiler arasında yerini aldı. Her üçü de Rus firmalarının ya yönetim kurulunda ya da danışmanlarından olduğu bilgisi tekrar tekrar basında yer aldı ve ne zaman istifa edecekleri sorusu sürekli gündemde canlı tutuldu.
Önce Schröder sonra da Kneissl Rus firması olan Rosneft’in yönetim kurulundan ayrıldıklarını açıkladılar. Kneissl’in istifası 23 Mayıs tarihinde duyurulurken, haziran ayının ikinci haftasında Kneissl ile ilgili bir haber basına düştü. Haberde Kneissl’in Avusturya’yı terk ettiği bilgisi yer alıyordu. Eski bakanın bir de açıklaması vardı. “Ülkemi gönüllü olarak terk etmiyorum, artık tehditlere karşı duracak gücüm kalmadı” diyordu. Kneissl’in dile getirdiği tehditler basında pek dikkat çekmedi. Tehdit edildiği onun ülkeyi terk edeceği haber kapsamında dile geldi. Batı demokrasisine bir örnek dahadır bu. Batının hakim olan siyasetiyle taraf olmayanlar bertaraf olur ve ya işten atılırlar ya da doğdukları ülkeyi terk etmek zorunda kalırlar.