Macron’un Ukrayna krizinde denge politikası
ABD’nin Ukrayna’da ateşe sürdüğü Avrupa ülkeleri, içine düştükleri krizden bir çıkış yolu arıyor. Avrupalılar ABD’nin yaptırım kararına boyun eğmişler ama bu yaptırımların Rusya’dan çok kendilerini vurduğunu da görüyorlar. Bir taraftan silah sevkiyatı yapan Avrupa ülkeleri diğer taraftan “savaşın” komşu ülkelere sıçramasından endişe ediyorlar.
ABD’nin başını çektiği Batı ittifakının Ukrayna’da kaybettiği artık açık bir şekilde görülüyor. Ukrayna kriziyle birlikte enerji ve gıda alanında Avrupa’da yaşanan ekonomik kriz de ortada. Bu nedenle özellikle Fransa ve Almanya, sorunun diplomatik yolla çözülmesinden yana çaba harcıyorlar.
SCHOLZ VE MACRON’DAN PUTİN’E MÜZAKERE ÇAĞRISI
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Rusya Devlet Başkanı Putin’e “Ukrayna cumhurbaşkanı ile ciddi doğrudan müzakereler ve çatışmaya diplomatik bir çözüm çağrısında” bulundular.
Üç lider arasındaki telefon görüşmesinden sonra Fransa cumhurbaşkanlığı yaptığı açıklamada, "Cumhurbaşkanı ve Alman Şansölyesi, Rus kuvvetleri tarafından esir alınan yaklaşık 2 bin 500 Azovstal savunucusunun serbest bırakılmasını istedi." denildi.
MACRON’UN DENGE POLİTİKASI
Rusya’ya karşı yaptırımlara katılan ve Ukrayna’ya askeri yardım yapmaya devam eden Fransa’nın diplomaside de ısrarlı olduğu görülüyor. Macron her fırsatta Rusya ile diyaloğun sürmesi gerektiğini dile getiriyor. Putin ile uzun telefon görüşmelerine devam ediyor. Öyle ki Avrupa Komisyonu Başkanı ve Avrupa Parlamentosu Başkanı ile düzenlediği ortak basın toplantısında, “Rus ordusunun Ukrayna'da yürüttüğü savaşı sona erdirmek için “Rusya'yı küçük düşürmeden barış inşa edilmelidir.” diyebilmiştir.
Hatırlanacaktır; ABD Başkanı Biden, “Rusya’da yaşananlar soykırımdır” dediğinde, Macron Biden’ın aksine soykırım nitelemesine karşı çıkmış "Soykırım kelimesi hukukçular tarafından nitelenmeli. Soykırım kelimesinin bir anlamı vardır ve bugün soykırım kelimesini politikacılar değil hukukçular nitelemek zorundadır." demiştir. Yani mahkeme kararı yoksa soykırım yoktur. Elbette Ermeni Soykırımı yalanına karşı aynı tutumu almadığını biliyoruz. Ukrayna sorununun Avrupa’nın canını yaktığı, bu nedenle bir an önce diplomatik yollarla çözülmesini istemektedir. Bu tutumunu Putin’i kızdırmak istememesiyle de açıklayabiliriz.
MACRON PUTİN’İ KIZDIRMAK İSTEMİYOR
Aynı şekilde, Zelenskiy’nin defalarca Macron’u Kiev’e davet etmesine rağmen gitmemiştir. Burada da Putin ile ilişkiler faktörü öne çıkmaktadır.
İngiltere, Kanada, Polonya, Çek Cumhuriyeti ve Slovenya başbakanları, Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen hatta BM Genel Sekreteri Antonio Guterres Kiev’e giderek Ukrayna ile dayanışmalarını ifade ettiler. Ama Macron gitmedi. Uluslararası ilişkiler uzmanı Profesör Bertrand Badie Macron için "Bir kriz olduğunda, kendini öne çıkarmak, kendini bir çözüm olarak sunmaktan oluşan bir tür Macron alışkanlığı vardır. Sonuç olarak, devlet başkanı diğerlerinden farklı olmak istiyor ama aynı zamanda "Vladimir Putin'i rahatsız etme" riskini de almıyor.” diye değerlendiriyor.
Fransız devletine dış politika üreten Uluslararası ve Stratejik İlişkiler Enstitüsü (IRIS) kurucusu ve müdürü, 2007’de benim de hocan olan Pascal Boniface ise Macron’un Ukrayna ile dayanışma içinde olduğunu söyleyip de Kiev’e gitmemesini eleştiriyor.
ZELENSKİY MACRON’DAN RAHATSIZ
Macron’un Rusya’yı dikkate alan ve diplomasiyi öne çıkaran tutumundan Zelenskiy rahatsız ve Fransız mevkidaşını anlaşmazlığı çözmek için Rusya'ya "diplomatik tavizler vermeye" hazır olmakla suçluyor. Zelensky, "Bana Putin'in imajını kurtarmak için egemenliğimizin taviziyle ilgili bazı şeyler önermek, bazı liderler açısından pek doğru değil." diyerek Macron’u eleştiriyor. Macron ise, "Her zaman, Ruslarla müzakere şartlarına karar vermenin Ukraynalılara bağlı olduğunu" söyleyerek kendini savunuyor.