Heyhaaat, bu ne acele?!. Arkanızdan kovalayan mı var?
İsveç ve Finlandiya el ele tutuştular hemen NATO'ya girmek için başvurmaya karar verdiler. Bunun için hem bugünkü parlamentonun hem de seçim yapıldıktan sonra seçilecek yeni parlamentonun onayı gerekiyor. Diğer bir yol da halk oylaması. Her ikisi de her iki yolu ellerinin tersiyle ittiler.
Uydurdukları bahane halkın büyük bir çoğunluğunun NATO'dan yana olmasıymış. Halka sormadılar. Halkı buldozer gibi ezip geçtiler. Parlamentoda çoğunluk NATO'dan yanaymış. Bu yeterliymiş. Hemen üye olmalıymışlar. Yoksa Putin, Rus ayıları ile birlikte pençelerini çıkarmış, istila edermiş memleketi.
NATO ise bir barış ittifakıymış. İsveç ve Finlandiya da tüm NATO ülkeleri gibi barıştan yana olduklarından NATO'ya katılmalılarmış.
İsveç en son 1814'te Norveç'e karşı savaşmış. 208 yıldır savaşmamış. Çaktırmadan (!) Almanlara yardım etmiş, demir çelik satmış, ordularının İsveç üzerinden geçmesine göz yummuş. Balkanlara, Afganistan'a NATO'nun peşinden tıpış, tıpış gitmelerini saymazsak silah sıkmamış. Uzun zamandır, İsveç sınırları içinde NATO manevralarını da saymazsak, barış zamanı "tarafsız" savaş zamanı "bloksuz, ittifaksız".
Özellikle Sosyal Demokrat İşçi Partisi'nin siyaseti yıllardır buydu. Hatta zamanın Başbakanı Olof Palme ABD'nin Vietnam'da yaptıklarını eleştirdiği için ABD İsveç'teki büyükelçisini geri çekmişti. Amerikancı takım Palme'yi Rus ajanı ilan etmişti. Diğer yandan İsveç karasularını ihlal eden Rus denizaltıları hep dile getirilirken ABD ve NATO denizaltılarından hiç bahsedilmemişti. Palme tahterevalli siyasetinde ustaydı.
Şimdikiler ABD'nin NATO'nun yaptıklarına boş veriyorlar. Afganistan'ı, Libya'yı, Irak'ı, Suriye'yi görmüyorlar. Rusya'nın etrafının nasıl çepeçevre ablukaya alındığına ve alınmakta olduğuna bakmıyorlar. Rusya - Ukrayna savaşını Putin'i şeytanlaştırmak, Rusya'yı düşmanlaştırmak için kullanıyorlar. Ukrayna'da yaşayan Ruslara, Ukraynalı faşistlerin uyguladığı baskılar, cinayetler ve etnik temizlik saldırılarına hiç değinmiyorlar.
ŞİMDİ NE OLACAK
İsveç ve Finlandiya tarafından bugün imzalanan başvuru hemen bugün ya da yarın NATO'ya sunulacak.
En kısa zamanda bir büyükelçiler toplantısı yapılıp konu hemen aynı gün karara bağlanacak.
En fazla iki hafta içinde protokol yazılıp onaylanacak. Aday ülke olarak kabul edildiklerinde toplantılara katılabilecekler ama kararlara katılamayacaklar.
Protokol, otuz NATO üyesi ülkeye gönderilecek. Bu ülkelerin parlamentoları konuyu görüşüp onaylayacaklar. Bu normal olarak altı ay kadar sürüyor ama çok daha kısa zamanda halledilmesine çalışılacak.
Tüm ülkeler imzaladığında üyelikle ilgili tüm belgeler Washington'a gönderilecek ve arşivlenecek. Aday ülkeler NATO'nun asil üyesi olacaklar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Finlandiya ve İsveç'in üyeliğine karşı çıkması, bu özenle yerleştirilmiş bir çuval incirin berbat olması anlamına geliyor. Şimdi Erdoğan gerçekten de "Eyyy! Nato!" deyip hızla dönen bu tekerleğe bir çomak sokar mı dersiniz?
Erdoğan'ın çıkışını ciddiye alan pek yok. Türkiye'nin bir takım ödünler almak için bu davranışı sergilediği görüşü yaygın. Haksız da sayılmazlar kaç kez şamar oğlanına döndürdüler de unutuverdik.
NATO'nun koçbaşı ABD Türkiye'ye karşı Irak ve Suriye üzerinden paralı askerleri PKK, YPG ve diğer yan kuruluşları kanalıyla savaşıyor. Artık, milyarlarca dolar para ve TIR'lar dolusu silahın ABD tarafından verildiği kimse tarafından reddedilmiyor.
İsveçli Sosyaldemokratlar Kürdistan kurulmasına yeşil ışık bile yaktılar da kimsenin gıkı çıkmadı(1). Fesat yuvalarına dünyanın yardımını yapıyorlar. Stockholm merkezinde PKK dernekleri var.
Artık bu işin şakası yok. Türkiye, Yunanistan'ın NATO'ya girmesini kabul ederek geri dönüşü olmayan bir hata yapmıştı. Şimdi bu büyük hatadan ders çıkarmalı. Bakın şimdi o Yunanistan burnumuzun dibine dek silahlandı ve namlular Türkiye'ye yönelik.
Varşova Paktı ortadan kalkınca NATO da kalkmalıydı. Oysa Rusya'yı çembere almaya başladı. Türkiye, Rusya'nın NATO ablukasına alınmaması yolundaki anlaşmayı bozan eski Doğu Avrupa ülkelerinin üyeliklerini onaylamamalıydı.
Türkiye NATO'yu güçlendirerek devamlı kendi ayaklarına kurşun sıkıyor. Atatürk'ün Rusya ile dostluğa verdiği önemi vurgulayan şu sözlerini unutmayalım:
“Rusya dostluğu, geçmişte olduğu gibi her zaman Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin asli siyaseti olacaktır.”
TBMM yeni iki üyenin daha Rusya karşıtı Emperyalist cephede yer almasına izin vermemelidir. Emperyalizme karşı verilen en şanlı mücadelede olduğu gibi her zaman dostluk siyaseti izlemelidir.
İsveç ve Finlandiya da geleneksel tarafsızlık, bloksuzluk, ittifaksızlık siyasetini terk etmekle kendine zarar veriyor.
Putin, "Onlar bize zarar ver(e)mez" dese de gerekli önlemlerin alınacağının da altını çiziverdi.
NATO karşıtı halk protestolarını sürdürüyor, sürdürecek ve sürdürmeli.
Finlandiya'nın, İsveç'in ve Türkiye'nin barış için NATO'ya ihtiyacı yok. NATO'nun savaş için İsveç, Finlandiya ve Türkiye'ye ihtiyacı var.