O akşam..
Koydum efkarımı masanın orta yerine
Onu dağıtacak şişe de onun yanında..
“Haydi bakalım” dedim.
“Dağıtın şu purslu havayı”
Kapattım gözlerimi
“Sizi dinliyorum” dedim
Göz göze geldiler.
Şişenin göz kırptığını gördüm efkarıma
Bir kaşıyla da beni işaret etti, alaysı..
Görmedi efkarım, benim gördüğümü..
Ben görmezden geldim, anlaştıklarını.
Saf saf anlattı şişeye..
Aptal efkarımın,
Daha üçüncü kadehte,
Dili damağına dolaştı.
Eli ayağı tutmaz oldu.
Dördüncü kadehte,
Düştü mü şişenin içine,
Boğuluyor avanak!
Bassa parmaklarının ucuna,
Çıkacak dışarı,
Şişe boynunu kısmış zaten..
O,
Çöp kutusunda ekmek arayan
Çocuğu atıyor dışarı..
Gelip düşüyor önüme çocuk,
Eli ayağı kir içinde..
Bir nefes alıp, dalıyor geri..
Fizik öğretmeninin,
Karton yüklü arabasını itiyor arkadan,
Nefes nefese kalıyor,
Cağaloğlu yokuşunda..
Sonra..
Oğluna pantolon alamayan, çocuğun
Babasını çıkarıyor su kuyusundan
Islak ıslak düşüyor adam önüme
Gözyaşı ayrı yerden akıyor adamın..
Karışmıyor kuyu suyuna.
Sonra gidip,
Annemin mezarı başında duruyor:
Anlamadığım dualar ediyor,
Bana “amin de” diyor.
Diyorum içimden.
Annem gülümsüyor, gül yüzünden..
Oradan kalkıp,
Bir Amerikan Barı’na girse,
Beğenir misiniz..
Her biri bir eyaletten gelmiş,
Beş kişi,
Bir kadın..
Bir kadeh daha var; sahipsiz!
Belli,
Biri daha gelecek..
Vurdu mu yumruğu masaya?
“Eyvah” dedim..
Aldı başına belayı..
Kırdı, dağıttı masayı
Teker teker önüme düşüyor hepsi
Ağızlarından, yüzlerinden ihanet akıyor,
Cerahat gibi, irin gibi..
Midem bulanıyor..
…/
Çıkıp oradan,
Bir petrol istasyonuna gidiyor,
Sıfırlıyor tüm rakamları,
Çıkıp bağırıyor bir tepenin üzerinden,
Şapkasını havaya atan köylüler,
Sıraya giriyorlar traktörleri ile istasyonda..
Depolarını dolduranlar,
Römorklarına, tohum, gübre, fidan yükleyip,
Köylerine yollanıyorlar..
Tarlaları karınca sardı sanırsınız..
…/
Attı paltosunu iki omzuna,
Bir yürüyüşü var:
Sıçan yuvasını satın alırsınız..
Bir bakışı var,
Ben bile korktum efkarımdan!
Nasıl yaptı, bilmiyorum:
Açtı tüm kilitli fabrikaları,
Geri aldı satılanları..
Birden çarklar döndü, uğultu ile..
Bacalar dumanlandı.
Şehrin işsizleri doluştu fabrikalara..
Fabrikalardan türküler yükseldi göklere..
…/
Bastı tüm tarikatları, cemaatleri,
Hepsinin el koydu varlıklarına,
Arsa, bina, ne varsa..
“İlahiyatlar yetmiyor mu size”
Kükredi..
Kapattı iç, dış borç
Ne varsa…
Sonra..
Topladı tüm öğretmenleri
Atadı hepsini bir bir..
Çantasını alan bir köye gitti..
Marşlar yükseldi köy okullarından..
Beşinci kadehte demez mi:
“Yine yeniden Köy Enstitüleri”
Çıktı şişenin üzerine,
Gerdi bacaklarını bir yay gibi..
“Toplayın şu emekli vekilleri:
Aldıkları maaşları geri verecekler”
Her köye bir kütüphane kurdu
O paralarla..
Eğitimi bedava yaptı,
Sağlığı bedava..
Gaz, sudan ucuz,
Su bedava..
Yirmi kişiye bir doktor!..
Hastanede hasta ara,
Bulamazsın..
Bir ara ortadan kayboldu,
Meğer..
Önleyici sağlığı çalıştırmış…
Çıktı mı Ağrı’nın tepesine..
Şişenin üstünü Ağrı sandı, herhal,
Avaz avaz bağırdı:
“Heyt be!
Bu işte, bu, memleket bu..
Köylüm gülür, canım gülür
Güler güzel çavan !”
Baktım,
Yeniden düşecek şişenin içine,
Çektim kolundan
Geldi sarıldı boynuma
“Sevdasına kurban olduğum,
Onu da başka bir akşam konuşuruz,
Haydi eve gidelim” dedi..
“Otur sarhoş” dedim.
“Zaten evdeyiz”
Yüzüme baktı baktı,baktı
Tanımadı beni!
Ben tanıdım o masada
O akşam onu..
Adam gibi efkarmış..
Kıskandım vesselam