Nazi çeteler ile İslami gruplar arasında çatışma teorisi
Almanya'da son haftalarda ilginç bir gelişme yaşanıyor.
Toplum, yaklaşan Noel ve yeni yıl kutlamalarına yoğunlaşırken, Dresden merkezli PEGİDA diye adını duyuran bir hareketin, günlerdir on binlerce insanı meydanlara toplaması, sanki yakın bir gelecekte bir şeylerin habercisi gibi.
Hatırı sayılır kalabalıkların ana sloganının özeti: "İslamist Yayılmacılığa ve Dinsel Şiddete Hayır".
Ülke gündemine birdenbire giren ve Dresden'den sonra farklı şehirlerde benzeşen isimlerle yayılan bu "halk hareketi", bir zamanlar Doğu Almanya'da rejime karşı ayaklanan, her gün baraj suyu gibi çoğalan, önü alınamayan sıradan insanların sokaklara dökülmesini andırıyor.
PEGİDA, belli ki, toplumun geniş katmanlarında son yıllarda artmaya başlayan İslami korkuyu, bir güce dönüştürmek niyetinde. Yani. Burada belli ki, bildiğimiz, tartışmasız muhafazakâr Alman kesimler, belli değerler etrafında toplanmaya çalışılıyor. Daha açıkçası, yeni bir siyasi güç hedefleniyor.
Yani, yeni bir gözlükle bakacak olursanız, bu gelişmeye "İslamiyet'e Koşulsuz Karşı Bir Alman Kitle Hareketi" diyebilirsiniz.
Çok ilginçtir, bu hareket, İslamiyet ile her türlü diyalog kavramını da tamamen ve koşulsuz reddediyor.
Bu tutum, PEGİDA açısından bu kadar basit ve öncü güçler, oluşum sözcüleri, bu tutumu hiç çekinmeden dile getiriyor.
Almanya'nın birçok büyük kentinde Alman bayrakları ve İslami şiddeti sert biçimde eleştiren pankartların altında toplanan on binler, adeta bir gövde gösterisi yapıyor.
Bugüne değin, dinlerarası diyalog konusunda her yola başvuran büyük kitle partileri ise, bu meselede, ne yazık ki çaresizliği oynuyor. En azından şimdilik. Belli ki onlar da bu gelişmeye hazırlıksız yakalanmışa benziyor.
Federal Büyük Koalisyonu oluşturan CDU-Hıristiyan Demokrat Parti ile Sosyal Demokrat Parti SPD, bu hareketi, "kısmen aptalları bir araya getiren geçici bir hareket olarak" tanımlıyor ve böylesi eleştirilerle yetiniyor. Kimi sözcüler ise, "marjinal bir grup veya popülist bir avuç azınlık" sözleriyle meseleye, sığ bakmayı deniyor. Yani çöpü, halının altına süpürüp, sanki gizlemeyi deniyor. Umursamıyor.
Ancak, Alman siyasiler hiç kusura bakmasın, bu mesele bu kadar değil.
Yani PEGİDA hareketi, bu sözlerle kolayca savuşturulacak gibi basit bir gelişme değil.
"Bu toplanmalar aşırı sağ radikal grupların kışkırtıcı söylemleridir" deniyor.
Böyle bir yaklaşım da, -doğrusu-, yeterli ve doğru da değil.
Çünkü ortada, bugüne kadar hiç izlenmemiş çok farklı bir yol ve yöntem var ve PEGİDA, elbette aralarında yön verici aşırı sağ radikal grupları da barındıran bir tehlikeli gidişata öncülük ediyor gibi geliyor bize.
Yani Almanya'da yeni bir cephe doğuyor sanki Siyasi dengeleri bile değiştirebilecek bir halk hareketi adeta "geliyorum" diyor.
Doğum sancısı deyin siz isterseniz.
Radikal söylemleri olan, Müslüman göçmenler ile diyaloga kapalı, gerektiğinde en sert tavrı göstermeye yatkın tehlikeli bir oluşum ortaya çıkıyor gibi.
Bildiğimiz, ötelediğimiz, aşırı sağ eylem grupları da kendi içinde bir ölçüde barındıran kollayan bir siyasi hareket görünüyor ufukta.
Bugün hemen her büyük şehirde on binlerin sokağa dökülmesine tepki göstermek kanımızca yeterli çözüm değil. Önemli olan, PEGİDA hareketinin, toplumun farklı katmanlarından binlerce insanı bir mitingde buluşturması değil elbette.
Sorun bu değil, gerçekten.
Sorun bu kitlelerin, sandık kuruluncaya kadar iyice palazlanması, Alman toplumunda bastırılmış korkuların, milliyetçi duyguların uyandırılmasıdır.
SORUN, bu yığınların seçim günü sandığa giderek, güçlü bir potansiyel ile "Yeter artık! Almanya bizimdir. Bundan sonra ben de varım. Söz sırası artık bende!" demesidir.
Söylemler de dolaylı değil, doğrudan.
"Önce biz, önce Alman Kültürü" diyorlar.
"Avrupa'da şeriat tehlikesi"ni bağırıyorlar.
"Vatanımız" diyorlar.
Sahiplenmekten, cesur olmaktan söz ediyorlar. Yeter diyorlar.
Bir farklı tablo hızla "geliyorum" diyor.
Mevcut siyasi partilerden düş kırıklığı yaşadığına inanan geniş kitlelerin yeni adresi gibi bu PEGİDA hareketi.
Eğer bu hareket böyle giderse, ifade etmekte bile zorlandığım kötü gelişmeler yaşanabilir.
Yani, 2015 yılı bazı beklenmedik, hepimizi rahatsız edecek gelişmelere gebe. Yeni yıl, Almanya'da istenmedik dinsel sürtüşmeleri getirecek gibi.
Kaygılar yersiz değil ve belli kesimler, açıkça dillendirmese bile, biz söyleyelim.
Ülke yakın bir gelecekte, yeni bir toplumsal gerginliğe sürüklenebilir. Cepheler daha da keskinleşebilir. Söylemler, diyalog, yakınlaşma yerine kampların daha da belirginleştiği, gerginleştiği bir hale dönüşebilir.
Toplumun değer yargılarını çok iyi okuyan, adeta bam teline basan sloganlar var.
Bu işe perde arkasından en çok sevinenlerin başında hiç kuşkusuz aşırı sağ NAZİ kümeleri geliyor. Ellerini ovuşturuyorlar.
Önümüzdeki aylardan itibaren kimi şehirlerde Neonazi gruplar ile, radikal İslami grupların sokak çatışması olayları çıkarsa, bu işler kendi halinde, toplumla barışık Müslüman kesimleri de hedef alırsa, bu satırları lütfen hatırlayınız.
"Görünen köy kılavuz istemez" derler.
Umarız, yersiz bir kaygı olarak kalır, yukarıda özetlediğimiz gelecek üzerine teorimiz ve düşünsel gitgellerimiz. Ama…
Mehmet Canbolat, Hessen Toplum Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni-Almanya ulusalkanal.com.tr