Yakıcı soruna yakıcı çözüm
Zindanda seçim olmaz; zindanda seçim yasadışıdır. Mahkemeler zulüm değil adalet dağıtmalıdır. Özgürlük sorunu yakıcıdır, Türkiye’nin birinci sorunudur ve derhal çözülmelidir.
İki sorunu birbirinden ayırmamız gerekiyor: Yakıcı sorun ve köklü çözüm.
Yakıcı sorun, özgürlüktür. Özgürlük ihtiyacı yakıcıdır, derhal çözülmelidir.
Köklü sorun, yargıdaki çürümedir. Köklü çözüm, bağımsız yargıdır, adalete kavuşmaktır, Cumhuriyet yargısının yeniden kurulmasıdır.
Zindanda seçim yasadışıdır
Silivri, Hasdal, Maltepe, Şirinyer kapılarının açılması, tutuklulardan ve sevdiklerinden önce Türkiye’nin meselesidir. Halkın özgürlüğünde kilit sorun budur. Seçimlerin özgür olması ve sağlıklı yapılması için özgürlük şarttır.
Bu yakıcı sorunun çözümü en öne alınmalıdır. Türkiye, seçimlere özgür olarak gitmelidir. Türkiye zindanda seçim yapamaz.
İşçi Partisi’ni hapse atacaksınız, Mustafa Kemal’in askerlerini ve aydınlarına zincir vuracaksınız ve seçim yapacaksınız! Bu yaptığınız seçim değildir, kumpastır. Zindanda seçim yasadışıdır.
Mahkemeler zulüm değil adalet dağıtmalı
Köklü çözüm, Özel Görevli Mahkemelerin kuyruğunun da kaldırılması, F Gladyosunun kökünün kazınması, yargının bağımsızlaşması, Cumhuriyet yargısının yeniden kurulmasıdır; halkın etkin ve hızlı adalete kavuşmasıdır. Mahkemeler, zulüm değil, adalet dağıtmalıdır.
Köklü sorunun çözümünde tutulacak halka
Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, köklü sorunun çözümü için tutulacak halkayı yakaladı. Özel Görevli Mahkemeler, 5 Temmuz 2012 tarihinde sözümona kaldırılmıştı. Ama elindeki davaları tamamlayacaktı. Başka deyişle mahkeme kaldırılmıştı ama baltasını vurmaya devam edecekti. F yargılamaları “Açılım”ın gereğiydi. Ülkenin bölünmesi için, Cumhuriyetin yıkılması için kumpas devam etmeliydi. Kararlar birbiri ardı sıra geldi. Sorun büyüdü, kangren oldu.
Bu koşullarda milletin derdine çare bulmak için, Feyzioğlu harekete geçti. 5 Temmuz 2012’den sonra verilen kararları, kesinleşmiş olsalar dahi geçersiz kılan bir yasa önerisini kamuoyunun önüne getirdi. Böylece Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy ve İzmir davalarının genel yargıda görülmesi sağlanacaktır. Meclisin önündeki sorun şimdi budur.
Yakıcı sorunun çözümü için
tutukluluk süresi derhal sınırlanmalı, kapılar açılmalı
Feyzioğlu, yakıcı soruna da parmak basıyor. “Gündem değişiyor” yaygaralarına Türkiye cephesinden cevap veriyor. “Yüzlerce yurtseverin özgürleşmesi yakıcı gündemdir” diyor. “Halkın özgürleşmesi için önümüzdeki öncelikli görev budur” diyor.
Barolar Birliği Başkanımız, bu yakıcı sorunun çözümü için, Silivri Cezaevi kapısında, pratik ve hemen sonuç alınabilecek çözümü de dile getirdi. Tutukluluk süresini iki kat artıran madde Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmişti. F yargısı, Anayasayı, Anayasa Mahkemesi kararını ve yasaları çiğniyor, Anayasa Mahkemesi içtihadını uygulamıyor. Bu durumda Meclis, tutukluluk süresini belirleyen düzenlemeyi yeniden yapmak durumundadır. Zaten bu görev önündedir. Anayasa Mahkemesi, bu konuda bir yıl içinde yasa çıkarılmasını öngörmüştür.
Uluslararası Hukuk ölçülerine ve Türkiye’de oluşan kamuoyuna göre, tutukluluk süresi iki yılla sınırlanmalıdır; mahkemeye, zorunlu nedenlerle en çok bir yıl uzatma yetkisi verilmelidir. Bu düzenlemenin Balyoz Davasında da geçerli olması için, Özel Görevli Mahkemelerin 5 Temmuz 2012 sonrasında yargılamaya devam etmesini öngören geçici 2. madde kaldırılmalıdır. O tarihten beri alınan kararlar kesinleşmiş olsalar dahi geçersiz sayılmalıdır.
5 Temmuz 2012 tarihi hukuka ve eşitliğe uygun
5 Temmuz 2012 tarihi, hukuka uygundur; eşitsizlik getirmiyor. Çünkü ÖGM’ler o tarihte kaldırılmıştı. Yasayla faaliyetine son verilen mahkemelerin görevine devam etmesi gibi hukuk ve mantık dışı bir uygulamaya son veriyor.
Tutukluluk süresinin iki yılla sınırlanması, yakıcı soruna yakıcı çözümü getirir. Balyoz, Ergenekon, Poyrazköy ve İzmir davalarında bütün tutuklular için kapılar açılır. Tutukluluk süresi yasayla sınırlanınca, mahkemeler yasa emrini uygulamak zorundadır. Herkes tahliye olur. Türkiye’nin özgürleşmesinin kapısı açılır.
Duvarları yıkacak olan
halkın özgürlük selidir
Metin Feyzioğlu’nun köklü çözümü yakıcı çözüm ile birlikte ele alındığı zaman, kamuoyu desteği çığ gibi büyüyecektir. Duvarları yıkacak olan, halkın özgürlük isteğidir.
Feyzioğlu önderliğinde yürüyen mücadele, bu isteği somut hedefe yönelterek başarıya ulaşacaktır. Ok, hedefe yollanmalıdır. Bugün çetrefilli hukuk tartışmaları içinde halk ne olduğunu anlayamaz hale getirilmektedir. Mesele basitleştirilmelidir. Bunu Feyzioğlu başarıyla yapacağını göstermiştir. Herekes Ona güveniyor. Yargıtay Onursal Başsavcısı ve Hukuk Kurumu Başkanımız Sayın Sabih Kanadoğlu gibi birikimli, dürüst, iyi niyetli ve erdemli Cumhuriyet hukukçularımız el ele vermeli ve hep birlikte özgürlük mücadelesini sonuca ulaştırmalıdırlar. Kamuoyunun beklentisi budur.
İki yol: Yasama yolu ve yargı yolu
Tartışmalar hep olabilirlik zeminindedir. Elbette öyle olacak. Kimse boşuna kürek çekmek istemiyor.
Bütün öneriler, en sonunda iki yola indirgenebilir.
Bir yol, yasama yoludur. Başka deyişle Meclis yasa çıkaracak.
Diğer yol, yargı yoludur; kesinleşmiş hükümler dahil Özel Görevli Mahkemelerin yasadışı hükümleri ortadan kalkacak veya Yargıtay süreci işletilerek bozulacak ve yargılamalar yeniden yapılacak. Ama herkesin gözü kapıların açılmasında, bu ertelenemez.
Yıkılın zindanlar
Açılın kapılar
Yasama yolunu gerçekçi bulmayanlar, Meclisteki AKP çoğunluğuna işaret ediyorlar. Açık söyleyelim: Bizim bu zindanlardan çıkmamızı CHP ve MHP yönetimleri kesinlikle istemiyorlar. Bütün tutuklular bunun farkında. Devlet Bahçeli ve Kılıçdaroğlu da tıpkı Abdullah Gül, Fethullah Gülen ve Tayyip Erdoğan gibi, Türkiye’nin özgürleşmesinden korkuyorlar. Arslanlı Yol’daki yürüyüşten korkuyorlar.
Ama nafile! Halk “yıkılın zindanlar” diyor, “Açılın kapılar” diye gürül gürül sel gibi geliyor. Bu selin karşısına duvar örmeye kalkanlar, o duvarlarının altında kalacaklar ve o selde boğulacaklardır. Bunun şakası olmadığını göreceklerdir.
Halkın özgürlük isteği Meclisin kapısına dayanmıştır. Bu nedenle yasama yolu umut yoludur; sonuç alınacak yoldur. AKP Ergenekon’dan çıkışın önlenemeyeceğini görüyor. Bizim de bu gerçeği görmemiz gerekiyor. “Olmaz” diyenler, şu an en olumsuz konumdadırlar. Çünkü olmazın takipçisidirler.
Halkın özgürlük seli yargının da kapısına dayandı
Yargı yolu için de, değerli hukukçumuz Sabih Kanadoğlu’nun Ulusal Kanal’da Perşembe akşamı dile getirdiği uyarılar yerindedir. Yargıyı toptan çöpe atmak çok yanlıştır. Bu ülkede Cumhuriyet yargısının birikimi ölmez, tükenmez. Nitekim ayağa kalkmaktadır. 16 Aralık 2013 gününden bu yana İstanbul Mahkemelerinde ve Silivri ilçesi Savcılığında savunma hakkını dikkate alan çok önemli kararlar alınıyor, yakında duyuracağız. HSYK, Ergenekon Yargıçları hakkında soruşturma başlatıyor.
Halkın özgürlük isteği yargının da kapısına dayanmıştır. Görelim bunları. O nedenle, yargı yolu açısından da “olmaz” diyenler, bugün olumsuz konumdadırlar. Kendilerinin mücadeleye niyetleri yoktur.
Kamu gücüyle olmazı olur yaparız
Halkın özgürlük hareketi, olmaz denilenleri olur yapacaktır. Metin Feyzioğlu ve Sabih Kanadoğlu’nun mücadelesi, o özgürlük ırmağında birleştirilmelidir. Herkes çabasını o ırmakta buluşturmalıdır.
Tekrar belirtiyoruz: Pratik olmak zorundayız, hedefe ilerlemeliyiz. Yakıcı çözüme yüklenmeliyiz. Halkın özgürlük talebini yakıcı çözüm için ateşlemeli ve seferber etmeliyiz.
Feyzioğlu’nun dile getirdiği yasaların çıkması için, Adalet Bakanlığı, Hükümet ve Meclis üzerindeki baskıyı güçlendirmeliyiz. Yargıyı adalete davet etmeliyiz. Cumhuriyet yargısının birikimini ayağa kaldırmalıyız.
Bütün bu görevleri örgütlemeliyiz. İlk iş olarak, Barolar Birliği ile Türk Hukuk Kurumu ortak çalışma yürütmelidir. Bunun için bu kurumların başkanları Sayın Feyzioğlu, Sayın Kanadoğlu, İstanbul Barosu Başkanımız Ümit Kocasakal, Ankara Barosu Başkanımız Sema Aksoy, Muğla Barosu Başkanımız Mustafa Gürkan gibi değerlerimiz el ele vermelidir.
Halkın özgürlük ayaklanmasını örgütlemek için İşçi Partisi ve Vardiya Bizde Amazonları, Sessiz Çığlık örgütçüleri ve başka kim varsa onlarla birlikte derhal seferberlik başlatmalıdır.
Yakıcı sorun, özgürlüktür, tutukluluk süresinin sınırlanmasıdır!
Doğu Perinçek
Aydınlık/Rota