'Güneş toplayın bizim için'
Bugün 4 Aralık Dünya Madenciler Günü. 21.yüzyıl da hala 18.yüz yıl vahşi kapitalizm koşullarını aratmayan şartlarda çalışan maden işçilerinin, ‘kutlanacak’ bir bayramı yok...
Foto-Haber Meryem Yıldırım
4 Aralık dünyada ve ülkemizde madenciler günü olarak kutlanır. İnanışa göre Roma döneminde baba zulmünden kaçan Santa Barbara adlı bir genç kız 4 Aralık tarihinde İzmit’te olduğu söylenen bir mağaraya sığınır. Bu sığınma kutsal sayılır ve maden işçileri Santa Barbara’yı bir azize olarak anıp, kendilerini koruduklarına inanırlar. O tarihten bu yana 4 Aralık tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde madenciler günü olarak anılır.
Günümüzdeki mevcut çalışma koşullarında madenciler için kutlama sözcüğünü telafuz etmek mümkün gözükmüyor. Zira ‘kutlanabilecek’ koşullarda çalışmıyor Türkiye ve dünya madencileri. Geçen yıl Güney Afrika’da greve giden işçiler polis tarafından acımasızca kurşuna dizilmiş, İspanya’da madenciler, son 20 yılda üçüncü kez "Kara Yürüyüş" adını verdikleri büyük bir yürüyüş başlatmı ve 19 gün süren yürüyüşün ardından Madrid’de büyük bir eylem gerçekleştirmişlerdi.
‘2013’te en az 77 madenci yaşamını yitirdi’
Maden iş cinayetlerinin yarısı, devlet ve özel şirketlerin göz yumduğu kaçak maden ocaklarında meydana geliyor. Sigortasız, düşük ücretle ve daha ucuza maden çıkarılması, hem hükümete hem de özel şirketlere çok daha cazip geliyor. Madencilerin ölümle ‘beşik kertmeği’ olarak yansıtılmaya çalışması da maden cinayetlerindeki başat faktörlerden bir tanesi, hatta en önemlisi. Sistem, madenciye önlem alınmadığı için yaşanan iş cinayetleri ‘kaza’ süsüyle normalleştirmesini dayatıyor. İşçiler “İki, üç günde bir zaten birinin kolu bacağı kırılıyor; ya da üstüne taş düşüyor. Bunlar çok olağan" şekklinde edinilmiş bir alışkanlığın, kanıksanmanın olduğundan şikayet ediyorlar.
Böyle bir çalışma rejiminde, her yıl istikrarlı şekilde artan madenci ölümleri 2008 yılında 43 olurken bu sayı 2009 yılında 92, 2010 yılında 105’e çıktı. 2011 yılında madenler en az 79 işçiye mezar olurken, 2012 yılında ise 81 madenci iş cinayetine kurban gitti.
Bu yılın ilk ayında 8 işçi degaj patlaması sonucu yaşamını yitirirken, geçtiğimiz Ekim ayında daha önce de kazalar konusunda sabıkası hayli kabarık olan Manisa Soma’daki bir maden ocağında göçük meydana gelmiş 28 işçi altında kalmıştı. 27 işçi yaralı kurtulurken, bir işçi yanarak can vermişti. Geçtiğimiz günler içerisinde de yine Zonguldak’ta hafta aralıklarıyla kaçak maden ocaklarında kazalar meydana geldi. 2013 yılının ilk 11 ayında ise en az 77 maden işçisi yaşamını yitirdi.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerine göre, 2001-2011 arasında 12 bin 418 işçi öldü, bunların içinde 1983-2011 yılları arasında meydana gelen maden kazalarında 647’si maden işçisiydi…
‘Metrenin ederi; ağır bedeli’
Maden işçilerinin 21. yüzyılda 18. yüzyıl vahşi kapitalizm koşullarını aratmayan uygulamalarda çalışması işçinin canına kasteden esas unsurdur. Madenciliğin genetiğine aykırı olan taşeron firmalarda(inşaat, yapı gibi) çalışan işçiler asıl işçilerle aynı işi yapıyor ancak çalışma koşulları farklı. Taşeron firma, ilerleme usulü çalıştığı için işçiler de bunun üzerinden maaş alıyor. Yani ne kadar metre ilerlerse o kadar para alıyorlar. Ama daha fazla ‘kar’ için ilerleme endeksli çalıştırıldıkça işçiler, ölüme bir o kadar daha yaklaşmış oluyorlar.
Örneğin, 30 metre ilerlerlerse 900 lira, 35 metre 1000 lira, 40 metre 1100 lira gibi. Maden işçileri "10 kişinin yapacağı işi 3-4 kişi yapmak zorunda bırakılıyoruz" diye anlatıyorlar canlarına kasteden, Ocak ayında 8 madenciye mezar olan taşeron firmanın bu ağır çalışma koşullarını.
‘Madenciler ocaktan çıkmadı’
Tüm bunlarla birlikte gün geçmiyor ki maden işçisi yeni bir baskıcı çalışma biçimine daha maruz kalmasın. Geçtiğimiz aylar içerisinde TTK yetkililerinin artan baskılarına ve ocak giriş çıkış kapılarına kilit vurmalarına karşı, Üzülmez Müessesinde çalışan maden işçiler ilk önce bunu ocak çıkışlarında protesto etmiş fakat bir değişiklik göremeyince işçiler geçtiğimiz günlerde ocağa giriş ve çıkışları 9 saat durdurdu ve bu eylemini zaferle sonuçlandırdı. Bunun üzerine kurum bu tavrını düzelteceğini, koşulların iyileştirileceğinin teminatını verdi.
‘Sağ kalanlar direnişte’
Bu yıla ilk aylardan itibaren 27 Ocak dev ‘Emeğe Saygı’ yürüyüşüyle damga vuran maden işçisi, kayıplar vermeye devam ederken, sağ kalanlarla mücadeleyi yükseltiyor. Hem canının sağlığı hem gelecek güvencesi hem de memleketin geleceği için‘Madenler vatandır, vatan satılmaz’ diyerek. Muğla’da bulunan Yatağan, Yeniköy, Kemerköy termik santralleriyle, GELİ Ocağı işçilerinin özelleştirmeye karşı verdiği kararlı mücadele tüm polis baskısına, sıkı yönetim uygulamalarını aratmayacak dayatmalara, daha açık bir kavramla, düpedüz faşizme rağmen sürüyor. Muğla’lı maden ve enerji işçileri Ankara’ya yaptıkları 4 günlük yürüyüş ve daha sonraki eylemlerde takındığı kararlı tutumla ağzını, gözünü, kulağını tıkayan hükümete varlığını hissettirmeyi başardı. İşçilerle görüşen Erdoğan, işçilerin talebine olumsuz yanıt vererek ‘özelleştirmenin gerçekleştirileceğini’ söyledi. İşçiler ise diyalog yolları tıkatmadan eylem programını açıkladı bile; içinde açlık grevi de var…
Sönen ocakların, kaybedilen hayatların, yok edilmeye çalışılan ekmek teknesinin sorumluluğunu almamakta ısrarcı olan hükümete en iyi cevabı sanırım Muğla’lı maden ve enerji işçileri “ Cezaevleriniz korkutamaz, siyasetçi katili yapmayın bizi…” uyarısıyla, Zonguldak maden işçisi de 'Güneş toplayın bizim için' mesajıyla veriyor...
ulusalkanal.com.tr