Cumhuriyetin kuruluş yıllarında neler yapıldı?

Sevgili izleyiciler, hepinize iyi akşamlar dilerim. Cuma günü sizlere bugünkü iktidarın hiç hoşlanmadığı Türk olmak, Türk'ü tanımlamak konusunda bazı şeyler anlatmıştım. Daha sonra aldığım izlenimlere göre bu konuşmada verdiğim bilgiler özellikle genç izleyiciler üzerinde çok etkili olmuş.

Abone ol

Konuyu benim anlattığım gibi hiç düşünmediklerini söyleyen birçok izleyiciden aldığım mesajlar beni çok mutlu etti.

Sevgili izleyiciler, Türk olmak, Türk olduğunu kabul etmek kısaca Türk, Türklük, içinde Türk geçen her şey konusunda iktidarın çok ciddi bir alerjisi var.

İki yıl önce bir televizyon programında "yakında Türk olmaktan nefret edenlerin ortaya çıktığını göreceğiz, Türklük aşağılayıcı bir tanımlama olacak" dediğimde "haydi canım artık o kadar da değil" diyenler, şimdi bu gerçekle yüzyüze olmanın şokunu yaşıyorlar.

Bakın bugün artık "Türküm" diyorsanız veya Türk olmayı, Türk gibi hissetmeyi, ki asla ırkçı, soya dayanan bir yaklaşım değil bu, size yapıştırılan en hafif yafta "statükocu" oluyor.

"Darbeci, postal yalayıcı, vesayetçi, ırkçı, değişimi anlamıyor, yeni Türkiye'yi okuyamıyor" türü suçlayıcı ifadeler de peşi sıra geliyor elbette.

Tabii Türk diyenlere en ağır ve en haksız suçlamalardan biri de "antidemokratik" tanımı. Eğer "Türklüğe" vurgu yapıyorsanız demokrasi inancınız zayıf demektir. Ama örneğin "Kürt" diyorsanız o zaman demokratsınız, özgürlükçüsünüz.

Ne yazık ve ne gariptir ki, adı Türkiye olan bir ülkede artık kimse göğsünü gere gere "Türk'üm" diyemiyor. Bunun aşağılayıcı bir ifade olduğunu düşünmeye başlıyor.

Bakın sevgili izleyiciler, Başbakan hafta sonunda Adana'da bir konuşma yaptı. O Adana gezisi de ayrı bir alem. Başbakan hesapta bir açılış yapmaya gitti. Ama devlet bütün gücüyle bunu bir mitinge ve büyük bir kitle gösterisine dönüştürmek için elinden geleni yaptı. Herhalde Pazar günü yayınlanan haberlerde okullara ve resmi dairelere gönderilen ve "Başbakan'ın konuşmasında hazır bulunulacak" ifadesi yer alan resmi yazıyı gördünüz.

Düşünsenize bir ilin valisi işi gücü bırakıyor, sırf Başbakan geldiğinde karşısında büyük kalabalık görsün diye okulları, resmi daireleri seferber ediyor. İşe bakın ki ona rağmen Başbakan'ın Adana'daki açılış mitingi beklenenin çok altında bir kalabalıkla gerçekleşti.

Neyse sorunumuz bu değil. Başbakan Adana'daki bu konuşmasında lafı "andımızın kaldırılmasına" getirdi. Aynen şunları söyledi; Her sabah çocukları sıraya dizip, yağmurun, karın, soğuğun, sıcağın altında o çocuklara ta 33'lü yıllardan kalma, geri kalmış ülkeleri çağrıştıran, soğuk savaş döneminin demir perde ülkelerini hatırlatan sloganlar attırmak milliyetçilik değildir. Milliyetçilik o çocuklara okul inşa ettirmektir, insanca eğitim vermek, sınıflar inşa ettirmektir. Onlara slogan attırmak değil vizyon sunmaktır. 'Türküm' dediler, Türkiye'nin itibarını yerlerde süründürdüler. Doğruyum dediler Türkiye'yi yolsuzluklara muhtaç ettiler. Çalışkanız deyip yıllarca yan gelip yattılar. Bal bal demekle ağız tatlanmaz. Balı yersen ağız tatlanır. Lafla peynir gemisi yürümez.

Bir şey söyleyeyim mi sevgili izleyiciler, Başbakan'ı dinlerken içim cız etti, kanıma dokunda inanın.

Bir kere doğruyu söylemiyor. Ben de ilkokulda okudum, hiç karın yağmurun altında bize andımızı söyletmediler. Hava kötüyse içeri girilirdi, koridorda söylenirdi andımız.

Ama haydi bunu geçelim, nedir bu Türk olmaya, Türk olmaktan söz etmeye yönelik bu öfke/ Bunu anlayabiliyor musunuz? Cuma günü sormuştum "Başbakan sürekli milletten söz ediyor, aziz milletim falan diyor, ama bu milletin adını bir kere bile telaffuz etmedi" demiştim.

Herhangi biri kendini Türk olarak tanımlamak istemeyebilir, kendini Türk hissetmeyebilir, Türk olmaktan kaçınabilir, ama bu Türk olmaya hakaret etme hakkını da kimseye vermez.

Andımız çok mu gerekli? Gerekmediğini söyleyenler, üstelik milliyetçi duyguları çok ağır bassa bile andımızın ille de olması gerektiğini kabul etmeyenler olabilir. Andımız kaldırılabilir veya sözleri değiştirilebilir.

Ama andımız üzerinden Türk olmaya hakaret etmek olmaz. Hele "Türküm, doğruyum dediler, neren doğru, sadece yolsuzluk yaptın" demek bir Başbakan'a yakışır mı?

Bir Başbakan adı Türkiye olan bir ülkenin Başbakanı üstelik, "çalışkanım dediler, ne yaptılar, yan gelip yattılar" diyemez.

Derse bile o ülkenin aklı başında bütün insanları kendilerini ister Türk hissetsinler ister hissetmesinler, ayağa kalkar. O Başbakan bir daha oy moy alamaz.

Ama sevgili izleyiciler, bir yandan iktidarın Ortaçağ zihniyetini çağrıştıran tutum, davranış ve uygulamaları, diğer yandan kendilerine aydın sıfatını layık gören, ama okumuş yazmış olmaktan öte hiçbir özellikleri olmayan, eskinin kimi Marksistleri, komünistleri, şimdinin güya demokrat liberallerinin ihaneti yüzünden milletin beyni muhallebiye döndürüldü.

Aşırı borçlandırılan, tüketim çılgınlığına bulaştırılarak sanal bir zenginlik ortamına sokulan, bu devranın hep böyle gideceğini sanan, ama iliğinin kemiğinin sömürüldüğünü anlamayan milyonlarca insanın tüm değerleri adeta emildi.

Ulaştığını sandığı sanal zenginliğin elinden alınmasından korkanlar, "aman istikrar bozulmasın, yoksa çok daha fena oluruz" korkusuna itilen kitleler bu değerlerinin emilip yutulmasına ses çıkarmadılar.

Önce milli değerlerimiz bir bir gitti. Milli bayramları kutlamak, bayrak taşımak, Ata'yı minnetle anmak çağdışı, ancak Kuzey Kore'de kalmış eski komünist uygulamalar gibi tanıtıldı.

29 Ekim'i, 30 Ağustos'u, 23 Nisan'ı, 19 Mayıs'ı kutlamak isteyenlerle alay edildi, buna rağmen kutlamakta kararlı olanların üzerine gaz sıkıldı, su püskürtüldü, Toma'larla coplarla saldırıldı. Bayram kutlayanlar terörist ilan edildi, bayrağa sahip çıkmak, bunun için milyonlarca insanla birlikte alanlarda toplanmak darbe çığırtkanlığı olarak nitelendirildi.

Sevgili izleyiciler, sadece milli bayramlar mı, bu iktidar ve zihniyeti aslında çok değer verdiklerini söyledikleri dini bayram ve dini günlerin de içini boşalttılar aslında.

Şeker ve Kurban bayramlarımız eskisi gibi mi? Bu bayramlar insanları birbirine yaklaştıran, küslükleri dargınlıkları bitiren bayramlar mı? Yoksa herkesin "ah bayram gelse de tatil olsa" diye beklediği günler mi? Eskiden bayramları iple çekerdik, çünkü bayramların tadı başkaydı. Şimdi de iple çekiliyor ama hükümetin ağzının içine bakarak, "aradaki günleri birleştirip de 9 günlük 11 günlük tatil yapar mıyız?" diye düşünüyor insanlar.

Ramazan'ın bir anlamı vardı. Çoluk çocuk oruç tutardık, iftar saatleri hepimizin sevgi yumağı olduğu anlardı. Şimdi iş gösteriş oldu. Kim daha lüks yerde ve daha kalabalık iftar veriyor, kim ellerini daha yukarı kaldırıp dua ediyor, yani kim daha Müslüman, kim daha çok ibadet ediyor gibi görünüyor, yarış burada.

Kurban da öyle. Millet kurban kesmenin ne olduğunu bile unuttu. Veriyor parasını bir hayır kurumuna, ne kurbanı görüyor ne etin kime gittiği. Oysa kurban sadece fakir fukaraya et vermek hayır yapmak değildir. Önce aileleri, sonra mahallelileri köylüleri birbirine yaklaştıran, sevginin saygının öneminin vurgulandığı özel günlerdir. Kurban'la ilgili adetleri, ritüelleri, ibadet biçimini haftaya pazartesi yeni arife günü anlatacağım…

Bu iktidar zihniyeti kandilleri de berbat etti, gösterişe çevirdi. Artık her şey parayla ölçülüyor. Eee rant ekonomisi üzerine inşa edilen, yani her şeyi paraya dönüştüren bir zihniyetin tüm değerleri de parayla ölçmesinden daha doğal bir şey olabilir mi?

Adam ülke güvenliğini bile konuşurken "kaç para" diyor. Hani "tanrısı para olmuş bazılarının" diyeceğim ama fazla kaçacak.

Bir az önce dedim ya, "bazı şeyler insanın kanına dokunuyor" diye. Başbakan'ın "doğruyum dediler hep yolsuzluk yaptılar" sözleri sizin de kanınıza dokunmuyor mu? Yolsuzluk olmadı mı, bu ülke hep soyulmadı mı? İyi de kötü olan her şey neden Türkler'e yıkılıyor. Lafa gelince "Bu ülkede sadece Türkler yok" deyip birbirini ardına 40 etnik kimlik sayacaksın, ama kötü işe örnek olarak "o da bir alt kimlik değil mi?" diye aşağıladığın Türkler'i yolsuzluk yapmakla suçlayacaksın.

Haydi bunu geçelim, ama "yan gelip yattılar, ne yaptılar? Vizyonları mı vardı?" sözü var ya işte o insanın çok kanına dokunuyor.

Sevgili izleyiciler, Türkiye Cumhuriyeti kolay kurulmadı. 600 yıldan sonra batmış bir imparatorluğun yeniden doğuşu olan Cumhuriyet kanla, fedakârlıklarla, sevgiyle kuruldu. Bu ülkenin kendine ait çöpü bile kalmamıştı. Ama Atatürk ve bir avuç arkadaşı bütün zorluklara göğüs gererek, yepyeni bir devlet kurmayı başardılar.

En önemlisi bu devlet sadece lafla kurulmadı. Halkı fakirleşmiş, bütün yer altı ve yer üstü kaynakları yabancılara peşkeş çekilmiş, ne sanayisi, ne ticareti olmayan, eğitimle ilgili doğru dürüst bırakın okulu bir binası bile olmayan yeni devleti gece gündüz çalışarak var ettiler.

Bakın sevgili izleyiciler, sadece Cumhuriyet'in ilanından Atatürk'ün öldüğü 1938 yılına kadar yapılanlardan bir demet sunmak istiyorum sizlere. Özellikle genç izleyiciler, sakın sıkılıp gitmeyin, dinleyin bunları. Çünkü Başbakan'ın "yan gelip yattılar" dediği, Cumhuriyet'in kuruluş yıllarında aslında neler yapılmış. Dinleyin ve ibret alın.

Yıl: 1923

-Kapitülasyonlar kaldırıldı.

- Osmanlı'nın borçları (1854 itibariyle) kabul edilip yıllar içinde ödenmesine karar verildi.

- Ergani Bakır Madeni'nin devlet tarafından işletilmesine karar verildi.

- Atatürk, Hindistan'dan kendi şahsına gönderilen paralarla İş Bankası'nı kurdurdu.

- Savaş yorgunu köylüye 8 milyon lira kredi dağıtıldı.

Yıl: 1924

- Bütçenin önemli gelirlerinden olan ancak köylüyü ezen, geleneksel Osmanlı Aşar Vergisi kaldırıldı.

- İstanbul'dan kalkan deneme uçağı 3 saat sonra Ankara'ya indi.

- Üstünde Türkiye Cumhuriyeti yazan madeni 10 kuruşluk paralar tedavüle çıktı.

- Samsun-Çarşamba demiryolunun temeli atıldı.

Yıl: 1925

- Son 30 yılda kaçakçı-kolcu çatışmalarında 400 bin kişinin öldüğü Tütün Rejisi Fransızlardan alınarak lağvedildi.

- Ankara-Yahşiyan; Kütahya-Tavşanlı demiryolu açıldı.

- Sanayi ve Maadin Bankası kuruldu.

-Atatürk -köylülere örnek olması için- kendi parasıyla Atatürk Orman Çiftliği yapılmasını sağladı.

- İzmir Liman ve Körfez İşleri İnhisarı T.A.Ş. kuruldu.

- Menderes köprüsü üzerine ilk betonarme köprü yapıldı.

Yıl: 1926

- Emlak ve Eytam Bankası kuruldu.

- Kayseri'de uçak fabrikası açıldı.

- Alpullu şeker fabrikası açıldı.

- Uşak şeker fabrikası açıldı.

- Samsun limanının inşaatına başlandı.

- Samsun-Kavak demiryolu açıldı.

- Serbest bölge kurma girişimlerine başlandı.

Yıl: 1927

-Sayım yapıldı. Nüfus 13.5 milyon. Bunun yüzde 83.7'si köyde yaşıyor. Okuryazar oranı yüzde 11 idi.

- Bursa dokumacılık fabrikası açıldı.

- Yerköy-Kayseri; Ankara-Kayseri; Samsun-Amasya; Samsun-Havza demiryolu açıldı.

- Devlet demiryolları ve limanları idaresi kuruldu.

- Bünyan dokuma fabrikası açıldı.

- Cumhuriyet'in ilk kâğıt paraları tedavüle çıktı.

- Ankara Radyosu yayına başladı.

Yıl: 1928

- Ankara çimento fabrikası açıldı.

- Amasya Zile; Kütahya-Tavşanlı demiryolu açıldı.

- Sirkeci-Haydarpaşa arasında feribot seferi başladı.

WALL STREET KRİZİ

Geldik 1929 yılına. Türkiye henüz savaş ekonomisinin ağırlığından kurtulamadan, 1929 dünya (Wall Street krizi olarak bilinen ya da Amerikalıların büyük buhran dediği) büyük ekonomik kriziyle sarsıldı. Binlerce şirket battı, yüzlerce kişi düştüğü umutsuzluktan kurtulamayarak intihar etti. O sırada dünyanın en büyük binası olan Empire States binasının tepesinden atlayıp canına kıyanların sayısı bile bilinmiyor. Türkiye de bu krizden elbette çok etkilendi. Çok basit bir örnek vereyim; Atatürk ilkel tarımdan kurtulmak için makine ithalatında büyük kolaylıklar sağlamıştı. Cumhuriyetin ilanından 1929'a kadar Türkiye'ye 2.500 traktör girdi. Fakat krizden sonra büyük düşüş yaşandı. Türk tarımı tam gelişmeye açılırken bir anda kendini krizin içinde buldu. Ama bu Atatürk ve düşüncesini engelleyecek bir faktör olamazdı.

Nitekim 1929 YILINDA İstanbul'da otomobil fabrikası kuruldu.

- Zirai Kredi Kooperatifleri'nin kurulmasına karar verildi.

- Ankara demiryolu hattı ve Haydarpaşa Limanı millileştirildi.

- Doğu Anadolu'da muhtaç çiftçilere arazi tevziine yani şimdi bildiğimiz adıyla toprak reformuna karar verildi.

- Mersin-Adana demiryolu Fransızlardan satın alındı.

- Ankara-İstanbul arasında telefon bağlantısı kuruldu.

Yıl: 1930

- Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti kuruldu; ilk üyesi Mustafa Kemal oldu.

- Kayseri-Şarkışla; Ankara-Sivas; Emirler-Balıköy; Bolkuş-Filyos; Zile-Kunduz demiryolu açıldı.

- Türk parasını koruma kanunu çıktı.

- Batı'nın "Kuramazsınız" dediği Merkez Bankası kuruldu.

- İstanbul Galata Köprüsü'nden geçiş ücreti alınması kaldırıldı.

- Düyun-u Umumiye binası hükümete teslim edildi.

Yıl: 1931

- Devletçilik ilkesi sadece CHP'nin altı oku olmadı; Anayasa'ya da girdi.

- Ankara'da Ziraat Kongresi toplandı.

- İthalatın sınırlandırılmasına karar verildi.

- Malatya-Doğanşehir; Mudanya-Bursa demiryolu yapıldı.

- Kelkit Irmağı üzerine Akçağıl Köprüsü yapıldı.

Yıl: 1932

- Tütün Kongresi toplandı.

- Kütahya-Balıkesir; Samsun-Sivas; Kunduz-Kalın; Ulukışla-Niğde demiryolu yapıldı.

- Türkiye Sanayi Kredi Bankası kuruldu.

Yıl: 1933

- Samsun-Çarşamba; Adana-Fevzipaşa tren hattı satın alındı.

- Afyon-Antalya demiryolu yapıldı.

- Mevduat Koruma Kanunu kabul edildi.

- Sümerbank faaliyete geçirildi.

- Tefecilerle mücadele etmek için Halk Bankası kuruldu.

- Denizyolları devletçe işletilmeye başlandı.

- Eskişehir şeker fabrikası açıldı.

- İzmir Rıhtım Şirketi devletçe satın alındı.

- Ankara-İstanbul tarifeli uçak seferi başladı.

Yıl: 1934

- Sovyetler Birliği ile kredi antlaşması imzalandı

- Ankara, Sivas, Konya, Eskişehir'de buğday siloları inşasına başlandı.

- Kayseri uçak fabrikasında yapılan 6 uçak Ankara'ya uçtu.

- Bursa'da süttozu fabrikası açıldı.

- Bakırköy bez fabrikası açıldı. Konya Ereğli'de bez fabrikasının temeli atıldı.

- İzmit kâğıt fabrikası kuruldu.

- Zonguldak'ta kömür yıkama fabrikası işletmeye açıldı. Antrasit fabrikasının temeli atıldı.

- Keçiborlu kükürt fabrikası işletmeye açıldı.

- Isparta gülyağı fabrikası işletmeye açıldı.

- Kayseri mensucat fabrikası kuruldu.

- Halk için ucuz ve dayanıklı ayakkabı üretmek amacıyla Beykoz fabrikası kuruldu.

- Turhal şeker fabrikası işletmeye açıldı.

- Afyon-Antalya; Diyarbakır-Fevzipaşa; Ortaköy-Bolkuş; Fırat-Yolçatı demiryolu yapıldı.

- Üsküdar-Kadıköy tramvay hattının ilk denemesi yapıldı.

Yıl: 1935

- İstanbul liman şirketi devletçe satın alındı.

- Aydın demiryolu hattı devletçe satın alındı.

- Gediz ve Göksu nehirleri üzerine köprüler inşa edildi.

- Maden Tetkik Arama Enstitüsü ve Elektrik İşleri Etüt İdaresi kuruldu.

- Etibank kuruldu.

- Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi kuruldu.

- Diyarbakır-Fevzipaşa; Fevzipaşa-Ergani; Ergani-Osmaniye; Çankırı-Atkaracalar; Sivas-Eskiköy demiryolu yapıldı.

- Tarım Satış Kooperatifleri kuruldu.

- Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası işletmeye açıldı.

- Ankara'da fındık kongresi toplandı.

- Nazilli basma fabrikası kuruldu.

- İstanbul telefon şebekesi devlet tarafından satın alındı.

- Ankara-Zonguldak telefon hattı açıldı.

- Ankara'da gaz maskesi fabrikası kuruldu.

Yıl: 1936

- Ankara'da Endüstri Kongresi toplandı.

- Deutsche Bank'ın elindeki Ergani Bakır Madeni İşletmesi satın alındı.

- Ankara Çubuk Barajı'nın yapımına başlandı.

- İzmir havagazı şirketi devletçe satın alındı.

- İzmit'te ikinci kâğıt fabrikasının temeli atıldı.

- Ereğli kömür işletmesi devletçe satın alındı.

- Erzurum-Sivas; Afyon-Karakuyu; Isparta-Bozönü; Eskiköy-Çetinkaya; Yazıhan-Hekimhan demiryolu yapıldı.

- İlk kömür treni Ankara'ya geldi.

- Edirne-Sirkeci demiryolu hattı ve Şark Demiryolları devletçe satın alındı.

- Gaziantep buz fabrikası açıldı.

- Bursa'da Hasanpaşa Köprüsü yapıldı.

- İstanbul Haliç üzerine köprü inşaatı temeli atıldı.

Yıl: 1937

- Ormanlar devletleştirildi.

- Atatürk çiftliklerini devlete bağışladı.

- İlk Türk gemisi Belkıs denize indirildi.

- İlk Türk denizaltısının yapımına başlandı.

- Karabük Demir Çelik Fabrikası'nın temeli atıldı.

- Konya bez fabrikası açıldı.

- Malatya bez fabrikasının temeli atıldı.

- Türkiyle Cumhuriyeti Ziraat Bankası kanunu kabul edildi.

- Denizbank kuruldu.

- Kadıköy su şirketi devletçe satın alındı.

- İstanbul-Edirne karayolu açıldı.

- Burhaniye-Ayvalık yolu; Sakarya Nehri, Fırat Nehri, Kızılırmak Nehri ve Murat Irmağı üzerine köprüler yapıldı.

- Diyarbakır-Cizre; Hekimhan-Çetinkaya; Zonguldak-Çatalağzı demiryolu yapıldı.

- Telsiz kanunu kabul edildi.

- Türk Hava Yolları, İstanbul-Bükreş arasında ilk uçak seferi yapıldı.

Yıl: 1938

- Gemlik suni ipek fabrikası açıldı

- Bursa Merinos fabrikası açıldı.

- Divriği demir madenleri işletmesi faaliyete geçti.

- İzmir Telefon Şirketi devletçe satın alındı.

- İstanbul Elektrik Şirketi devletçe satın alındı.

- Sermayesi devlet tarafından verilen KİT'ler kuruldu.

- Toprak Mahsulleri Ofisi kuruldu.

- İzmir klor fabrikası kuruldu.

- Ankara-Erzurum tren hattı Erzincan'a ulaştı.

- 1923-38 yılları arasında topraksız köylüye toplam 708 bin hektar toprak dağıtıldı.

- Ve Mustafa Kemal vefat etti.

Size bir çok fabrikadan, limandan, yatırımdan söz ettim. Bunlar "yan gelip yatanların" ilk eserleri. Ve hepimiz biliyoruz ki bugünkü iktidar bu saydığım değerlerin neredeyse tamamını sattı. Üstelik kendi yurttaşına değil, yabancılara. Ekonomik başarıdan, teğet geçmeden, mucizeden falan bahsediyorlar ya, işte Cumhuriyet'in "yan gelip yatılarak" yarattığı ekonomik değerlerin satılması sayesinde oldu bunlar.

Şimdi soruyorum; bu iktidar geldiği günden benzer yatırımlar yaptı mı, yapabildi mi? Açılan bir fabrika var mı? İş sahası açılabiliyor mu?

Tabii lafa gelince milyar dolarlardan söz ederler. Ama bakın yapılan işlere, hepsi ya hizmet sektörüne yönelik ya da zaten yapılmış olan işlerin büyütülmesiyle ilgili. Yani şimdi para var. Ama bu para çalışıp kazandığımız para değil. Borç borç. Bunu unutmayın.

Örneğin başbakan yol yapmakla çok övünüyor. Teşekkür ederiz. Ama şunu unutmasın, bu Cumhuriyet'in temellerini atanlar 10 yılda ülkeyi demir ağlarla ördükleri gibi en ücra yerlere kadar yol da yapmışlardı. Bugünden bakınca bunlar elbette ilkel ve yetersiz. Ama o zamanın başbakanları, bakanları, bürokratları da zaten şimdiki gibi zırhlı Mercedes'lerle, bir aylık kirası 20 asgari ücretlinin maaşından bile fazla tutan Audilerle gezmiyorlardı ki.

Şimdi herkese özellikle AKP'ye oy verenlere bir şey söylemek istiyorum. Bu iktidar, ısrarla ve sürekli olarak Türk tanımından duyduğu rahatsızlığı dile getiriyor. Bu iktidardan hiç kimse göğsünü gere gere Türk olduğunu söyleyemiyor, bu milletin adını telaffuz edemiyor.

Bunu yaparken de bir sakınması çekinmesi yok. Bu durumda bu partiye oy verenlerin de bu siyaseti benimsediği gibi bir durum ortaya çıkıyor.

Vicdanlı, namuslu, samimi vatandaşlara soruyorum, Türk olmaktan utanç duyuyor musunuz, Türk olmayı aşağılayıcı buluyor musunuz, size bunları empoze etmeye çalışanları oylarınızla desteklemeye devam edecek misiniz?

Daha söyleyecek çok şey var. Ama süre bitti galiba. Az sonra Ümit Zileli ile Ana haberleri izleyeceksiniz. Dünün önemli bir olayı vardı biliyorsunuz. Trabzon Fenerbahçe maçından sonra bazı tatsız olaylar yaşandı. Başbakan da bu konuda konuştu. Ama haber merkezi bunlarla ilgili çok ilginç paketler hazırladı. Onları mutlaka izleyin, dün neler oldu çok daha iyi anlayacaksınız. Sadece şunu söyleyeyim, iktidar futbol üzerinden yarattığı baskıcı ve ayırımcı politikalarının meyvelerini yiyor artık. Ama bu arada Türk futbolu ölmüş, taraftarlar birbirine düşman olmuş ne gam?

Yarın akşam saat 18.30'da tekrar birlikte olmak dileğiyle iyi akşamlar. Hoşçakalın.

Turizm sektörü hareketlendi Gündem 'Cumhuriyet hedef alınıyor' Gündem Hamsi el yakıyor Gündem Tayyip Erdoğan önerdi, CHP kabul etti Gündem