Pax Sinica, Pax Romana topraklarında
Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz yazdı
Pax Sinica (Çin Barışı), Han Hanedanı sırasında MÖ 200’den itibaren 400 yıl sürdü. Aynı dönemde Roma İmparatorluğu Avrupa, Afrika ve Ortadoğu’da Pax Romana (Roma Barışı)’yı sürdürüyordu. Avrasya’nın doğusu ve batısında görece barış ortamı sağlanmış, uzun mesafeli ticaretle şehirler ve yerleşik düzen gelişirken, yaşam standardı yükselmişti. Dönemin her iki kıtasal gücü barış ortamını siyasi, askeri, ekonomik ve kültürel güçleri sayesinde geliştirmişlerdi. Avrasya’nın her iki yakasını İpek Yolu bu dönemde birleştirmeye başladı. Avrasya’ya barış getiren her iki Pax dönemi, MS 200’lerde birlikte eridi. Roma ve Çin Barışları döneminin Avrasya coğrafyası içinde barış içinde birlikte yaşaması tarihin nadir dönemlerinden birisini oluşturuyor. 400 yıl sonra Tang Hanedanı (618-917) sırasında da ikinci Pax Sinica yaşandı. Bu sırada Avrupa, Orta Çağ karanlığını yaşıyordu.
YÜKSELEN ÇİN
Günümüzde üçüncü Pax Sinica dönemine giriliyor. Bu dönem kendi iç ve dış dinamikleriyle son 75 yılın Pax Americana dönemini değiştiriyor. Ancak değişim çok sancılı oluyor. ABD, 1945 sonrası kazandığı itibarını 21’inci yüzyılda kaybetti. İkinci Dünya Savaşı’nın sonunda Avrupa, Kuzey Afrika ve Asya’yı Hitler, Mussolini ve Japon faşizminden kurtaran ABD’ye bütün dünyada büyük hayranlık duyuluyordu. Söz konusu yıllarda dünyada üretilen her 100 malın kabaca 40’ını üreten ABD, Pax Americana’nın tesisi için 418 bin askerini ve sivil vatandaşını kaybetmiş ama devasa ekonomisi, tek bir bomba düşmeyen coğrafyası ve galibiyetin sağladığı şartlar altında yeni dünya düzenini kurma hakkını elde etmişti. Bu hakkı, Hiroşima ve Nagazaki’ye gereksiz yere atılan iki nükleer bomba ile tartışmaya bile açmayacağını ilan etmişti. Diğer yandan Rusya ve Çin, bu savaşta Alman ve Japon emperyalizmine kanla direnmiş ve toplamda 45 milyon asker ve sivilini kaybetmişti. Aradan geçen 75 yılda Çin oyunu kuralına göre oynadı. Ekonomide büyüdü. Aynen ABD’nin 1890 yılında İngiltere’yi üretimde geçtiği gibi 2010 yılında Çin de ABD’yi üretimde geçti.
AVRUPA’DA BİR İLK
Geçen hafta Kuşak ve Yol (KvY) Girişimi’nin mimarı Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, İtalya Monako ve Fransa’yı kapsayan Avrupa turunu tamamladı. Ziyaret büyük yankılar uyandırdı. Her üç ülkede 40 milyar dolarlık iş bağlantıları yapılan ziyarette, İtalya ile 30’a yakın anlaşma imzalandı. Bu süreçte İtalya’nın önemi, KvY’de ilk kez G7 üyesi bir AB ülkesi olarak öne çıkıyor. Dünyanın en büyük sekizinci ekonomisi İtalya, KvY girişimine mutabakat muhtırası ile taraf oldu. Doğal olarak hegemonyanın el değiştirme sürecinin devam ettiği bir ortamda bu durum rekabeti ve çatışmayı şüphesiz hızlandıracaktır. Zira imzalar, Atlantik medyasının yazılı ve görsel her türlü olanağını Çin’in KvY girişimini itibarsızlaştırdığı bir döneme denk geldi. Dünyanın ABD inisiyatifi ile terörle mücadele döneminden büyük güçler mücadelesi dönemine geçtiği bir zaman diliminde NATO ve AB’nin A takımında yer alan İtalya’nın KvY’de yerini alması, Atlantik sisteme çok büyük bir darbedir. Bu darbenin yarattığı etki Türkiye’nin RF’den S-400 sistem alımı kadar menfi psikolojik etki yaratacaktır. 14 Mart 2019 tarihinde NATO Genel Sekreteri’nin bir basın toplantısında Çin’in siber güvenliğe yönelik yarattığı risklerin NATO olanakları ile izlenmesini ima eden konuşması dikkate alındığında, sadece büyük NATO komutanlıklarına değil, beş ayrı ABD askeri üssüne ev sahipliği yanında Venedik, Cenova ve Trieste Limanlarını KvY girişimine açarak öne çıkan İtalya’nın önümüzdeki dönemde baskı altında kalacağı kaçınılmazdır.
PAX SİNİCA GELİŞİYOR
AB gerek siyasi, gerekse ekonomik alanda zor günler geçiriyor. İtalya, AB’de bir gelecek göremediği için kaçınılmaz şekilde Çin’e yöneliyor. Böylece Doğu ve Güney Avrupa devletleri kervanına katılıyor. 2012 yılında Çin ile yakınlaşma için kurulan CEE 16+1 platformu (Merkezi ve Doğu Avrupa Ülkeleri+Çin) KvY girişiminde önemli ortaklıklar ve projeler geliştiriyor. ABD’nin baskısına rağmen Pax Sinica Avrupa topraklarında genişliyor. İtalya’nın 10 Nisan’da Brüksel’de yapılacak Çin-AB zirvesinden önce KvY mutabakat muhtırasını imzalamış olması, Çin diplomasisinin büyük başarısıdır.
AVRASYA-ATLANTİK SAVAŞI
Bu gelişmelere Almanya’nın Rusya ile Kuzey Akım II projesi; Çin ile Huawei 5G projesi üzerinden devam ettirdiği işbirliğinde direndiğini gözönüne alırsak küresel bazda başta terör olmak üzere yaşanan tüm olayların sebep sonuçlarını daha iyi anlarız. Yeni Zelanda’da yaşanan cami baskınını salt bir fanatiğin yabancı düşmanlığı veya İslamofobik çılgınlığı çerçevesinde göremeyiz. Hindistan ve Pakistan arasında Keşmir’deki terör nedeniyle başlayan ve neredeyse nükleer çatışmaya varan süreci de sadece terör kapsamında göremeyiz. Yaşanan, 4 bin 200 yıllık Konfüçyüs uygarlığıyla, 242 yıllık Amerikan uygarlığı arasındaki henüz derinde devam eden fay kırılmalarının dışarıda hissedilen şoklarıdır. Yaşanan, dengeyi savunan bir uygarlıkla yaratıcı kaosu savunan diğeri arasındaki çekişmenin sancılarıdır. Bu süreçte İtalya, çok tarihi bir karara imza atarak Pax Sinica ve Pax Romana döneminin 2 bin yıl önce başardığı Avrasya Barışı’nın kapısını Asya’ya açmıştır. İnsanlık için önemli bir adımdır.
TÜRKİYE DİKKATLİ OLMALIDIR
Türkiye, Hazar Geçişli Orta Koridor ve Deniz İpek Yolu üzerinden Pax Sinica’ya eklenme sürecini hızlandırmalıdır. Türkiye’de ABD kışkırtmaları ile hareket eden bazı çevrelerin, Türkiye-Rusya ve Türkiye-Çin ilişkilerinde Kırım ve Uygur sorunları üzerinden jeopolitik intihar risklerini tetikleme tehlikesine dikkat çekerek bu yazıyı tamamlayalım. Tekrar hatırlatalım; devletler duygularla değil yüksek jeopolitik ve ekonomik çıkarlara odaklanarak yönetilir.
Aydınlık