YÖK'te “bilim ve sanayi“ toplantısı
"Nitelikli araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde, Türk üniversiteleri olarak daha fazla gayret göstermemiz gerekiyor. Örneğin, bir Avrupa Birliği araştırma programı olan UFUK 2020 programına ülke olarak 451 milyon avro vererek dahil olduk ancak 5 üniversitemiz, TÜBİTAK, 2 sanayi kuruluşumuz ve bir ilçe belediyemizle 70 milyon avroya ulaşabildik"
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Yekta Saraç, "Nitelikli araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde, Türk üniversiteleri olarak daha fazla gayret göstermemiz gerekiyor. Örneğin, bir Avrupa Birliği araştırma programı olan UFUK 2020 programına ülke olarak 451 milyon avro vererek dahil olduk ancak 5 üniversitemiz, TÜBİTAK, 2 sanayi kuruluşumuz ve bir ilçe belediyemizle 70 milyon avroya ulaşabildik." dedi.
Saraç, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, üniversitelerin mühendislik ve teknoloji fakültelerinin dekanları, fen bilimlerinin enstitü müdürleri, Türk bilim dünyasının önemli enstitülerinin yetkilileri ve akademik birim yöneticilerinin katılımıyla YÖK Başkanlığı Konferans Salonu'nda düzenlenen toplantının açılışında konuştu.
Bakan Saraç, 111'i devlet, 65'i vakıf ve 8'i meslek yüksekokulu olmak üzere 182 yükseköğretim kurumunda 70 bin öğretim üyesi ve 160 bini aşkın öğretim elemanının görevli olduğunu anlattı. Yükseköğretimde toplam öğrenci sayısının ise 7 milyon 300 bin olduğunu kaydeden Saraç, Türkiye'nin, Avrupa yüksek öğretim alanında ikinci büyük ülke olduğunu söyledi.
Üniversitelerin yakın zamana kadar sürdürdükleri kapalı devre anlayışlarından çıkmaları, bölgelerine, çevrelerine ekonomik değer katan kurumlar haline gelmeleri gerektiğini ifade eden Saraç, özellikle 2010'lu yıllardan itibaren internet teknolojilerinin, üniversitelerin sahip olduğu öğretme fonksiyonunu bazen müspet bazen de menfi olarak derinden etkilediğini belirtti.
Saraç, teknolojinin gelişmesiyle uluslararası araştırmacıların büyük bir çoğunluğunun çalışmalarını, hakemli dergiler yerine daha fazla etkili olduğunu düşündükleri internet sayfalarından yayınlamayı tercih ettiklerini aktardı.
Araştırmacıların elde ettikleri araştırma sonuçlarının, sadece makale yazımı ve yayınlanma seviyesinde kalmaması, bunların ekonomik ve sosyal bir değer veya bilimsel bir etki yaratacak hale gelmesinde, bizzat rol sahibi olmaları gerektiğini dile getiren Saraç, aksi halde yazılan makalelerin dergi ve kütüphane raflarında kalacağını söyledi.
Saraç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İş dünyası bizden motivasyonu yüksek, dijital dünyaya hakim ve çok iyi yabancı dil bilen mezunlar istemektedir. Yani üniversiteler, artık yatay ve dikey derinliği olan üyeler, öğrenciler ve mezunlar ile değerlendirilmektedir. Bugün doğan çocukların yüzde 65'i henüz icat edilmemiş, henüz tanımlanmamış işlerde çalışacak diye öngörülmektedir. Hatta 20'nci yüzyıldaki işlerin yüzde 70'inin, 21'nci yüzyılda hiç olmayacağı düşünülmektedir. Teknolojik gelişme ve küreselleşme, hem üniversitenin hem de sanayinin işleyişinde köklü değişikliklere neden olmuştur ve olmaktadır. Disiplinler arasındaki sınırların gittikçe ortadan kalkması ve üniversiteler arasında küresel düzeyde cereyan eden rekabet, üniversitelerimizin eğitim ve araştırma yapılarını yenilenmeye zorlamıştır."
Bilimi desteklemek için "100/2000 projesi"
Bilgi üretme ve teknoloji geliştirmenin önemli miktarda sermaye gerektiren faaliyetler olduğunu ifade eden Saraç, bu alanlara aktarılan devlet kaynaklarının giderek azalması, fonların daralması ve gittikçe artan rekabetin üniversitelerdeki araştırmalar için yeni kaynaklar ve sponsorlar gerektirdiğini bildirdi.
"Bütün bu gereksinimler, üniversitelerdeki araştırma faaliyetlerine sanayinin ilgisini ve katkısını güçlendirmiştir. Aslında üniversite-sanayi iş birliği her iki tarafı da kazançlı kılan bir yapıdır. Yeni YÖK olarak bütün bu bilinçler ile oluşturduğumuz komisyonlar marifetiyle gerek yönettiğiniz Bilim ve Sanayi Bakanlığımız ile gerek Türk sanayisi ile yakın ilişki içinde çalışmaktayız." ifadesini kullanan Saraç, Bakan Özlü'ye destekleri için teşekkür etti.
Başkan Saraç, YÖK'ün disiplinler arası iş birliği bilinci ile 100 disiplinler arası alanda 2 bin doktora öğrencisini, hem mali hem bilimsel olarak desteklemek üzere program başlattığını hatırlattı. Bilimsel araştırmalarda kişiden önce takım kavramının önemli olduğunu vurgulayan Saraç, "100/2000 projesi"nde de yeni alanlarda "kümülatif kritik kitlelerin" oluşmasını, bu grupların disiplinler arası çalışmalar üretmesini ve böylece Türk yükseköğretiminde araştırmacı, araştırma ekibi gibi kavramların önemle artarak ön plana taşınmasını teşvik ettiklerini ve projenin bu ay aktif olarak başlayacağını kaydetti.
Araştırma üniversiteleri bu yıl açıklanacak
Üniversitelerin bölgesel kalkınma odaklı misyon farklılaşması ve ihtisaslaşması kapsamında, 5 üniversitenin seçildiğini anımsatan ve üniversitelerin çalışmalarını dikkatle takip edeceklerini belirten Saraç, şunları kaydetti:
"Karşımızda önemli bir gerçek var. Dünyamız sadece küreselleşmiyor, kentleşiyor da. Yani kentleşme, şehirleşme ya da kentsel dönüşüm, küreselleşmenin çok önemli bir boyutu. Bu alanda çalışma yapan araştırmacılar, kentleri 'yeni yerel uluslar' olarak tanımlıyor. Dolayısıyla bölgesel güçler ortaya çıkıyor. Biz o bölgelerdeki üniversitelerin ve bölgenin özelliklerini dikkate alarak akıllı uzmanlaşmada rol sahibi olmasını istedik."
Akıllı uzmanlaşma ve araştırmanın yeniliğe ayrılan ekonomik desteğin stratejik bir yaklaşımı olduğunu ifade eden Saraç, üniversitelerin ellerindeki kritik kütleyi yerel yatırımların avantajlarına odaklamaları gerektiğini söyledi.
"Akıllı uzmanlaşma, her bölgenin ekonomik ve rekabetçi avantajlarını değerlendirerek, inovasyon odaklı bir gelişme stratejisi belirlemek olarak tanımlanmaktadır. Biz de başlangıçta pilot olarak seçilen bu 5 üniversiteden tam da bunu bekliyoruz. Sürdürülebilir kalkınma ancak bu şekilde gerçekleşecektir." değerlendirmesinde bulunan Saraç, büyük ve ciddi araştırmaların büyük fonlamalar gerektirdiğini, bütün dünyada projelerin fonlanması konusunda mali kısıtlılık olduğunu vurguladı.
Saraç, şunları kaydetti:
"Kapsamlı projelerden yararlanmak gerekiyor ancak üniversitelerimizin bu alanda yavaş olduğunu görüyoruz. Nitelikli araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde Türk üniversiteleri olarak daha fazla gayret göstermemiz gerekiyor. Örneğin, bir Avrupa Birliği araştırma programı olan UFUK 2020 programına ülke olarak 451 milyon avro vererek dahil olduk ancak 5 üniversitemiz, TÜBİTAK, 2 sanayi kuruluşumuz ve bir ilçe belediyemizle 70 milyon avroya ulaşabildik. Halbuki Avrupa Komisyonu bu zamana kadar projelere 17 milyar avro katkı verdi ve toplamda 9 bin 913 proje fonlandı. 182 yükseköğretim kurumu olan Türkiye'de bu alanda daha fazla proje görmek isterdik. Türkiye'nin projelerinin geçme oranının yüzde 9 olması bizim global projelerde, daha dikkatli ve daha yoğun çalışmamız gerektiğini ortaya koyuyor."
Saraç, araştırma üniversitelerinin seçimi için ocak ayında üniversitelerden başvurular aldıklarını ve sonuçlarını da bu yıl açıklayacaklarını bildirdi.