Emrah Maraşo yazdı: Put aydın tipi

Abone ol

Ülkemizde bir solcu aydın tipi türedi. Bu tip her zaman ilericilik, çağdaşlık ve devrimcilikten dem vurur. Kavramlar seçkisinde Kemalizm, sosyalizm, sınıf bilinci ve sınıf mücadelesi en öndedir. Yeri geldiğinde halka inceden inceye saydırmayı bilir. Hem döven hem de seven odur. Çünkü halk onun için babasının malı gibidir.

Oyuncu ve şebekler topluluğu

Kitleler bir kere ayağa kalktı mıydı övgüyü kimsenin eline bırakmaz. Fakat orada da tedirgin ve ölçülüdür. Övgü, örgütlenme vurgusu da dahil olmak üzere her türlü hamaseti içerir fakat ötesine gitmez. Çünkü ötesi pratiktir, emekçiliktir, basit ve sıradan insanla uğraşmaktır. En başta da kendisinin örgütlenmesidir. Halkın başına geç derseniz eğer, fena halde yanılırsınız. Çünkü içinde, arkasında, kenarında olmadığı bir halkın başına geçmesi mümkün değildir. Kendisini bir oyuncu olarak görmüştür, halkı ise alkış tutan bir şebekler topluluğu diye kodlamıştır.

Karabatak

Bir karabatak gibidir. Ara sıra imza vermek dışında pek görünmez fakat bütün zafer anlarında ortaya çıkıverir. Onu zaferle buluşturan yine o basit kitlelerdir. Buram buram sol elitizm kokan güvenli mekanlardan çıkılır ve bir turist gözüyle ayağa kalkan halka güzellemeler yapılır. Bazıları güzellemenin de ötesine geçerek strateji çizmeye soyunur. Fakat strateji denilen şey 50 yıllık bayat düzen içi formüllerden, CHP’yle birleşin çağrılarından başka bir şey değildir.

Yarım kalmış aydın

Put gibidirler. Atatürkçüler etraflarında dönsün, sözlerinden çıkmasın, onları alkış tufanına boğsun isterler. Saygı değil tapınç peşindedirler. Biri onları eleştirmeyiversin. Kalk borusu çalar ve savaş başlar. Çünkü eleştiri bir düşmanlık alametidir. Modernizme, aydınlanmaya, hümanizme övgüler düzen aydınımız aniden kan davası güden bir ortaçağlıya dönüşür. Tutumuyla, kiniyle ve hırsıyla… Kolla beni kollayayım seni en önemli ilkesi olur. Çünkü demokratik devrimi yarım kalmış bir ülkenin aydınıdır. Olgunluğu da yarımdır.

Kaleme aldığı bildiriyi eleştirirsiniz. Dost acı söyler sözünden, gerçeğe sadakatle bağlı olmak gibi bir tutumdan nasibini almadığı için yanı başındaki imzacı dostun sırtını sıvazlamak daha basit gelir. İlkellik her zaman daha kolaydır.

Dev aynasında

Demirtaş’ın “saray savaşı” saptamasında birleşmek ona sıkıntı vermez. HDP, ABD emperyalizminin stratejik piyonu PKK’nın yasal partisi olsa da bunun pek bir önemi yoktur. PKK sorumlularından Murat Karayılan’ın “Bu süreç özgür Kürdistan’ı kurma süreci” gibi açıklamaları da onu tatmin etmez. İmzaladığı bildiriyi “kızına, torunlara ve milletine armağan etme” gibi absürt durumlara düşer. Çünkü imzası olağanüstü önemdedir. Oysa altı üstü bir kağıt parçasında kalem oynatmıştır. Yaptığı işi yüceleştirmek için yanında bir dev aynası taşıdığına dair ciddi şüpheler mevcuttur. “Bedenini taşın altına koymak”, “önümüzdeki yüzyıllara ışık tutan bir başkaldırı metni”ni yazmak için insanın kendisini bambaşka bir biçimde görmesi, gerçeğini tersyüz etmesi gerekir.

Kurnaz

“Evrensel ahlakı, vicdanı ve aklın buyruğunu” ancak o dillendirebilir. Çünkü bu özellikler kişiliğine içkindir. Siyasetçi değil sanatçı olduğunu söyler ama 24 Temmuz’dan sonra başlayan vatan savaşına saray savaşı diyecek ve Erdoğan’ı tersten yüceltecek kadar da mahir siyasetçidir. Bu maharete sanatçı zırhını kuşanıp eleştiriyi savuşturmak da dahildir.

Aynı nehir

Erdoğan’la yatıp Erdoğan’la kalkar. Gözü ondan başka hiç kimseyi görmez. Onu adeta bir saplantı haline getirmiş ve esiri olmuştur. Vatanı için ölümü göze alarak en önde savaşan Mehmetçiğin yanında saf tutuyorsanız Erdoğancı olmanız işten bile değildir. Her maddi süreçte Erdoğan’ın parmağını arar. Komplocudur. Çünkü Türkiye’de başka dinamik yoktur. Her şey aynıdır, hiç bir şey değişmez. Aynı nehirde yüz kere yıkanıldığını sandığı için nehirde pislikten başka bir şey görmez. Bir yanılsamadır bu. Ona göre hepimiz Erdoğan’ın perdesindeki kuklalar gibiyizdir. İradesiz, akılsız ve edilgen varlıklar… Sadece ABD’nin kara gücüm dediği PKK-HDP, neoliberaller, CHP yönetimi, bir avuç sahte solcu ve bu aydın tipi perdenin dışındadır. Biraz zorlasanız PKK’yı da Erdoğan yönetiyor diyecektir ama neyse ki onun için vakit vardır daha.

Aşkın bir topluluk

Pasifizmini barış maskesi ve sözde Erdoğan karşıtlığı radikalizmiyle perdeler. Pratik politik olarak ABD emperyalizmiyle nesnel bakımdan aynı yere düşmesi bir yana 24 Temmuz sonrası oluşan yeni durumda kaos, karmaşa, boğazlaşma görür. Mehmetçikle ABD piyonlarını “insan topluluğu” çuvalında eşitler. İnsan topluluklarının boğazlaşmaması için hakem rolünü oynamaya hazırdır. Çünkü vatan savaşının fedaileri, ABD’yi emperyalist olarak “yaftalayarak” saf tutmuşlardır ve tarafsız, akıl sahibi aşkın bir aydınlar topluluğuna ihtiyaç vardır.

Ya komünist ol ya liberal

Bu tipe göre “her tür savaş kandır, ölümdür, öfkedir, nefrettir, yok oluştur.” Coşkulu törenlerde Nâzım’dan şiir okumayı bilir, komünizmi ağzından düşürmez ama “bu bir savunma ve yanıt yazısı değildir” dediği savunma ve yanıt yazısında sorar: “Buna(savaşı kastediyor.EM) hangi sanatçı, yazar, aydın evet diyebilir?” Yanıtını hemen verelim. Devrimci sanatçı ve aydın evet der. Çünkü devrimci sanatçı ve aydın ucuz betimlemelerle her türlü savaşı lanetleyip PKK’nın propaganda argümanı olan saray savaşı zokasını millete yutturmaya kalkacak bir yerde konumlanmaz. Devrimci sanatçı “hiçbir sanatçı, hiçbir aydın hiç kimsenin askeri filan değildir” diyerek liberal eğilimleri, sivil toplumculuğu, asker düşmanlığını okşayıp alkış almaya çalışan taktiklere başvurmaz. Buna başvuruyorsa yazdığı mecra ve o mecradaki Stalin övgücülüğü ve Kızıl Ordu alkışçılığı bir kenara bırakılmalı ve dürüst olunmalıdır. Bu tip ya komünist olmalı ya liberal olmalıdır. Komünistlik maskesiyle liberallik yapmak ancak siyasal sahnede de oyunculuk yeteneğini konuşturmakla açıklanabilir.

Foseptik çukurundaki koku

Bir de çukurdan seslenen var. Ağzının bozukluğu Amerikan emperyalizminin piyonu PKK’yla olan siper yoldaşlığından ileri geliyor. Yazılan metnin dili ona yabancı olduğu için ancak küfür ve hakaretle konuşabiliyor. Sinirsel tahribat siyasal alana çıkınca ve yazı diye insanların önüne konulunca ortalığı foseptik çukurundan gelen koku sarıyor. Emperyalizm, faşizm, ırkçılık ve nasyonalizm kavramlarını yan yana getirip bir de üstüne küfür edince polemik yaptığını sanacak kadar yüzeysel durumda. Küfürleri kazıyın altından çaresizlik ve hezeyan çıkacak. Bu yüzden onu bırakalım da pisliğiyle birlikte sürüklensin ve iğrençleşsin.

Son olarak…

Halkın aydına değil, aydının halka ihtiyacı var. Parti’nin aydına değil, aydının Parti’ye ihtiyacı var. Aydın eğer halkın safında olacaksa put olmanın güvencesinden vazgeçecek. Çünkü hiç bir puta sonsuza kadar tapılmadı.

Emrah Maraşo

ulusalkanal.com.tr

Siyasi partilerden 1 Kasım seçimleri için İstanbul'da centilmenlik kararı Gündem Türk askeri Ermenistan'a gidiyor Gündem Aziz Sancar’dan bir Orhan Pamuk çıkmaz Gündem Dışişleri Bakanlığı'ndan NATO açıklaması Gündem