Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Soner Polat: Türkiye'nin ihtiyacı topyekûn çıkış stratejisi

Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Uluslararası İlişkiler Bürosu Başkanı E. Tümamiral Soner Polat, partisinin İstanbul İl Merkezinde yaptığı basın toplantısında Astana müzakereleri ve bölgedeki gelişmeleri değerlendirdi

Abone ol

Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Uluslararası İlişkiler Bürosu Başkanı E. Tümamiral Soner Polat, partisinin İstanbul İl Merkezinde yaptığı basın toplantısında Astana müzakereleri ve bölgedeki gelişmeleri değerlendirdi.

Soner Polat’ın açıklamaları şöyle:

Astana müzakerelerinin altıncı görüşme turu son derece önemli gelişmelere sahne olacak gibi gözüküyor. Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “final” söylemleri beklentileri daha da artırdı. Ve son olarak gazetecilere verdiği demeç son derece çarpıcı temalar içeriyor:

“Rusya ile anlaştık. İran’la aramızdaki pürüzler giderildi. Ve önümüzde büyük bir sorun sahası gözükmüyor.”

Amerika Birleşik Devletleri ve Koalisyon Güçlerinin İdlib’e müdahale için bahane aradıkları bir dönemde bu açıklamalar çok büyük bir önem arz ediyor. Bilindiği üzere IŞİD Özel Temsilcisi Brett Mc Gurk, Türkiye’yi İdlib’de El Nusra’ya (Hayat Tahrir El Şam) yardım etmekle suçlamış, Türkiye ise buna büyük bir tepki göstermişti.

Ayrıca Amerikan Savunma Bakanlığı çevrelerinin “Türkiye Suriye’deki silahlı muhaliflere kısa menzilli hava savunma füzeleri (SAM) veriyor” iddiaları da konunun önemini artırmıştı.

Diğer taraftan El Nusra’nın İdlib’te Ahrar uş Şam başta olmak üzere diğer silahlı muhalif örgütleri askeri olarak yenilgiye uğratması ve İdlib’in güneyine sürmesi o bölgede yeni bir denge oluşturdu.

Sınır kapılarını ele geçiren El Nusra siyasi gücünün yanı sıra ekonomik bir takım imkânlara da kavuştu. Amerikan uçaklarının propaganda maksatlı İdlib’e bildiriler attığı bir dönemde, Astana’daki bu büyük işbirliği büyük bir ihtimalle emperyalist planları bozguna uğratacaktır.

Basın yayın organlarında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suriye Devlet Başkanı Esad ile görüşüp görüşmediği yönündeki tartışmalar, yapılan açıklamalar dikkate alındığında, hiçbir şey ifade etmemektedir. Çünkü böylesine önemli bir işbirliğinin örtülü ortağının Suriye ve Beşar Esad olduğu aşikârdır.

Türkiye, İdlib pazarlığının içine Afrin’i mutlaka dâhil etmelidir. Çünkü İdlib’teki gelişmeler Afrin’den bütünüyle bağımsız olarak düşünülemez. Türkiye İdlib’te Avrasyalı müttefiklerinin önünü açarken, onlardan da Afrin’de PYD terör örgütüne karşı destek beklemesi en doğal hakkıdır.

ABD’nin terör örgütüne 1421 TIR silah, malzeme, teçhizat ve cephane verdiği bir dönemde böyle bir destek sadece Türkiye’nin değil, başta Suriye olmak üzere bütün bölge ülkelerinin yararına olacaktır. Kuzey Suriye’de devlet uygulamalarını teşvik eden ABD ve müttefiklerinin bu sinsi girişimi boşa çıkarılmalıdır.

Koalisyon Sözcüsü Yarbay Dillon’ın ifadesine göre, kuşatma altındaki Rakka’da en fazla 2 bin IŞİD teröristi vardır. PYD terör örgütüne verilen askeri malzemeyle 60 bin kişilik bir birlik donatılabileceğine göre, bu yardımın amacının IŞİD’le mücadele dışında da hedefleri olduğu açıktır.

Zaten IŞİD militanlarının Deyrizor’a kuzeyden yaklaşma istikametlerinde savaşmadan PYD’ye alan terk etmesi, Suriye’de ciddi bir hesaplaşma dönemine girildiğini göstermektedir. Suriye’de yaşanan gelişmelere dikkatle ve nesnel verilerle baktığımız takdirde, Suriye rejim güçleriyle PYD arasında bir çatışma yaşanması ihtimali son derece yüksektir.

Bu nedenle Astana grubunun ortak bir PYD stratejisi belirlemesinde sayısız fayda mütalaa edilmektedir. Bugün erteleme eğiliminde olsalar bile hiçbir ülke kısa süre sonra PYD ile yüzleşme gerçeğinden kaçamayacaktır.

Türkiye’nin topyekûn bir çıkış stratejisi ile Astana’ya gitmesinde büyük fayda vardır. Çünkü Suriye’deki olaylar öylesine iç içe geçmiştir ki, sorun sahalarını birbirinden ayırmak neredeyse imkânsız hale gelmiştir.

Astana müzakerelerine katılacak Türk heyetine Vatan Partisi olarak engin başarılar diliyoruz. Bütün Türkiye onlardan gelecek güzel haberleri beklemektedir.

Diğer taraftan, Irak’ta 25 Eylül 2017 günü yapılacağı ifade edilen “Bağımsızlık Referandumu” sadece Irak’ı değil, bölgeyi ateşe atacak ciddi risk unsurları taşımaktadır. ABD, İngiltere ve İsrail’in teşvik ve telkiniyle Barzani bu hukuka aykırı yola girmiştir. Kendi bölgesinde bile konumu tartışılan Barzani’nin böyle bir yola girmesi, 4 ülkenin (Türkiye, Irak, İran, Suriye)

toprak bütünlüğüne karşı yapılan bir saldırıdır. Bu nedenle, kamuoyu ile paylaşılmasa bile bu konunun da Astana’da, en azından gayrı resmi olarak müzakere edilmesinde fayda görüyoruz. Türkiye ve İran böyle bir gelişmeye asla sıcak bakmayacaklarını ve çok sert tedbirler alacaklarını deklare etmelidir. Çünkü Barzani’yi bu yola sokanlar aynı zamanda bölge ülkelerinin kararlığını da test etmek istemektedir. Hem Kürtleri hem de bölgeyi emperyalizmin çıkarları için ateşe atacak Barzani’nin bu sorumsuz davranışı mutlaka engellenmelidir.

ulusal.com.tr

İstanbul'da dev operasyon başladı Gündem Bakan Fakıbaba: Hibe desteğini 81 ile çıkardık! Son başvuru... Gündem Gri pasaport alacaklar dikkat! Gündem Muğla'da sosyal medya operasyonu: Gözaltına alındılar Gündem