Vatan Partisi MKK Üyesi Ferit İlsever açıkladı: F-tipi belgeler AİHM'e kim tarafından ve nasıl servis edildi?

Vatan Partisi Merkez Karar Kurulu Üyesi ve Talat Paşa Komitesi Genel Sekreteri Ferit İlsever, Yargıtay’da görülen Ergenekon davasının temyiz duruşmasında, F-Tipi Gladyo’nun Ergenekon kumpası kapsamında AİHM süreci ile ilgili gerçekleştirdiği soruşturmaları, Talat Paşa Komitesi’ne yönlendirilen suçlamaları ve bu suçlamaların AİHM’e nasıl taşındığını açıkladı.

Abone ol

ABD’NİN TÜRKİYE’Yİ BÖLME GÖREVİ

İlsever savunmasında, “ABD emperyalizmi Türkiye'mizi PKK ve F-Tipi Gladyo ile bölmeye çalışıyor. Beşiktaş'ta üstlenmiş F-Tipi kumpas karargahı Ergenekon, Balyoz vb. bütün sahte operasyonları bu amaçla sahneye koydular. Burada hiçbir zaman hak hukuk ve adalet olmadı. Burada sadece ABD Devlet Başkanı Bush'un Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında AKP iktidarının önüne koyduğu Türkiye'yi bölme görevinin memurları vardı. Bu amaçla TSK yıpratılacak, hatta çökertilecek ve başta İşçi Partisi olmak üzere vatanseverler susturulacaktı. Nerede o Beşiktaş Terör Örgütü'nün hakim ve savcıları? Bir kısmını ellerinde bavulları yurtdışına kaçarken görüyoruz. Onlar Pensilvanya'ya ve CİA'cı efendilerine sığınırken, biz Strazburg'da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nden (AİHM) Türkiye lehine tarihi kararı çıkartıyoruz” ifadelerini kullandı.

ERGENEKON KUMPASINDA AİHM SORUŞTURMASI

21 Mart 2008’de İstanbul Emniyeti’ndeki soruşturma ile başlayan operasyonda Talat Paşa Komitesi’nin eylemlerinin önemli bir yer tuttuğunu ifade eden Ferit İlsever, Talat Paşa Komitesi faaliyetleri bağlamında soruşturma konusu olan konuları tek tek sıraladı:

• “Ermeni Soykırımı” konusunda AİHM'de uygulayacağımız politika soruşturulmuştur.

• İsviçre'de Doğu Perinçek'in yargılanmasına yönelik savunma çalışmalarımız soruşturulmuştur.

• İsviçre milletvekillerini ve basınını Ermeni Soykırımı konusunda ikna faaliyetlerimiz soruşturulmuştur.

• Ermeni Soykırımı yalanına karşı AKP ve CHP milletvekillerini seferber etme, sayın Ahmet Necdet Sezer ile, sayın Süleyman Demirel'in desteğini alma çabalarımız soruşturulmuştur.

• Bütün bunları Rauf Denktaş başkanlığında değerlendirmemiz ve Türk kamuoyunu seferber etmemiz soruşturulmuştur.

• Talat Paşa Komitesi bunları yaparken, Başkan Rauf Denktaş'tan, önde gelen üyeleri Doğu Perinçek'e, Kemal Alemdaroğlu'na, Genel Sekreteri Ferit İlsever'den maliyecisi İbrahim Benli'ye ve başta rektörlerimiz olmak üzere çok sayıda üyelerine kadar soruşturulmuş ve tutuklanmışlardır.

İddianamede yer alan suçlamaların Esas Hakkında Mütalaada ve savcıların Temyiz Dilekçesinde de sürdürüldüğünü belirten İlsever, suçlamaları şu şekilde belirtti:

• Talat Paşa Komitesi'nin Ergenekon Terör Örgütü'nün temel belgesi olan Ergenekon isimli belgede kurulması kararlaştırılan sivil toplum örgütlerine güzel bir örnek teşkil ettiği...

• Talat Paşa Komitesi'nin Ergenekon belgelerinde bahsedilen, içte ve dışta halk kitlelerini kazanma ve yönlendirme amacıyla kurulan bir sivil toplum kuruluşu olduğu.

• Aydınlık Grubunun...Talat Paşa ismini kullanarak Ermeni Soykırımı iddialarıyla mücadele ettiklerini ileri sürmelerinin Ergenekon Terör Örgütü'nün bir psikolojik savaş uygulaması olduğu...”

AİHM’DE ERGENEKON: F-TİPİ GALDYO AİHM’DE NASIL YENİLDİ?

AİHM Büyük Daire'nin İsviçre'nin itirazı üzerine aldığı kararın durumu Türkiye’nin lehine daha da netleştirdiğini belirten İlsever, kararda öncelikle “Üçüncü taraf” olarak davaya müdahil olan İnsan Hakları Derneği gibi kuruluşların iddalarının AİHM tarafından “kanıt” kabul edilmediğini belirtmiş, ve bu maddeleri savunmasında açıklamıştır.

AİHM: ERGENEKON BELGELERİ KANIT OLARAK KABUL EDİLMEMİŞTİR

Madde 234: “Sıradaki soru başvuranın açıklamalarının...Ermenilere yönelik nefrete teşvik ya da hoşgörüsüzlük olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceği ve bu açıklamaların yapıldığı bağlamdır.Mahkemenin Holokostla ilgili bu varsayım, tarihsel ve bağlamsal nedenlerden ötürü istisnasız kabul edilmiştir. Ancak Mahkeme, burada görülen davada aynı durumun söz konusu olduğu kanısında değildir. Mevcut davada böyle bir varsayım için yeterli kanıt mevcut değildir. Başvuranın açıklamalarının yukarıda belirtilen amaca hizmet ettiği yönünde yorumlanabilecek tek bulgu, başvuranın kendisinin de açıkladığı Talat Paşa Komitesi bağlantısıdır. Ancak İsviçre mahkemeleri bu noktayı ele almamıştır ve başvuranın Talat paşa Komitesi üyeleğinin, Ermenileri yermek ve onlara karşı nefreti teşvik etmek amacına dayandığına yönelik bir kanıt yoktur. Başvuranın Talat Paşa Komitesi'ne üye olması, 1915 ve sonrası olaylarının soykırım olduğu fikrine karşı çıkma niyetinin sonucudur.”

Madde 235: “Yukarıdaki varsayımın doğruluğunu kanıtlamak için üçüncü taraflar; Türk İnsan Hakları Derneği, Doğruluk-Adalet-Bellek ve Uluslararası Soykırım Enstitüsü ve İnsan Hakları Çalışmaları, araştırmacının gösterdiği gibi, Ergenekon Davasından belgeler sunmuşlardır. Fakat bu belgelerin asılları veya tam tercümelerini sunmak yerine aralarından seçki yapılmıştır. En önemlisi ise, bu Dava halen Türk Yargıtayında görülmekte olup, hakkaniyet konusunda yapılan bir dizi itiraz mevcuttur ve söz konusu belgeler belirsizlik içermektedir...Bu belgeler davada kanıt olarak kabul edilmemiştir.”

Madde 236: “Üçüncü tarafın öne sürdüğü iki gazete haberi başvuranın Ermeni karşıtı bir programa sahip olduğunu kanıtlamamaktadır...İkinci haberde başvuranın ismi dahi geçmemektedir.”

Son olarak AİHM'nin de Talat Paşa Komitesi'ne ve eylemlerine yaklaşımını öğrenmiş bulunuyoruz diyen Ferit İlsever, “13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin haklarında verdiği kararın esastan bozulmasını talep ediyorum” diyerek savunmasını sonlandırdı.

İŞTE FERİT İLSEVER'İN YAZILI SAVUNMASI

Yargıtay 16. Ceza Dairesi Başkanlığına

Dosya No: 2015/4672

2008 yılında Emniyet'teki sorgumuzdan 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin hakkımızdaki hükmüne ve bu hükmün Gerekçeli Kararına kadar sorgulamanın ve yargılamanın en önemli bölümünü Talat Paşa Komitesi oluşturmuştur. Emperyalist merkezlerin “Ermeni Soykırımı” yalanıyla mücadele eden Talat Paşa Komitesi bu belgelerde sürekli Ergenekon Terör Örgütü'nün bir yan örgütü olarak suçlanmış, faaliyeti ise hep bir “psikolojik savaş” şeklinde adlandırılmıştır. Ergenekon İddianamesinde, Esas Hakkında Mütalaada ve Gerekçeli Kararda “psikolojik savaş” suçlamasının bir “yalan” anlamında kullanıldığına hiç kuşku yoktur. Savcılık ve 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin bu “psikolojik savaş” suçlamasıyla, Ermeni Soykırımı yalanına karşı verdiğimiz mücadeleyi karalamaya çalışmaktan başka amacı yoktu. Sekiz yıldır bu zevata Ermeni Soykırımının emperyalist bir yalan, tarihi bir yalan ve uluslararası bir yalan olduğunu anlatmaya çalıştık. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne altı ayda anlattık. Anladılar da bunlar anlamadılar.

Esas Hakkında Mütalaa Talat Paşa Komitesi'ni şöyle tanımlıyordu:

1. Talat Paşa Komitesi Ergenekon Terör Örgütü'nün bir sivil toplum örgütü, aynı zamanda psikolojik savaş kurumudur.

2. Talat Paşa Komitesi, faaliyetleriyle milli ve manevi değerleri istismar etmiştir. Tabii bu suçlamanın yanında ne ırkçılığımız, ne kafatasçılığımız kalmıştır.

3. Talat Paşa Komitesi, eylemleriyle, üniversiteleri, STK'ları, etkin kişileri örgüt amaçları doğrultusunda seferber etmiştir.

Özetle; suç aramak ve icat etmekten çok, Talat Paşa Komitesi'nin varlığından ve mücadelesinden rahatsızdırlar. Çünkü Talat Paşa Komitesi, ABD emperyalizminin Türkiye'yi bölme ve Cumhuriyetimizi çökertme operasyonuna göğsünü siper etmiştir. ABD Ermeni Soykırımı yalanıyla milletimizi bölmeye soyunmuştur. Emperyalistler yüz yıl önce Türkiye'yi parçalamak için Ermeni Taşnak çetelerini kışkırttılar. Bugün de yüz yıl önceki vatan savunmamızı “soykırım” diye suçlayarak, TC'ni karalamaya ve PKK Terör Örgütü'yle bölmeye çalışıyorlar. En çok başvurdukları yalan; Yüz yıl önce Ermenilere, bugün de Kürtlere soykırım uyguluyorlar. Biz de bunlara karşı Talat Paşa komitesi olarak ilan ediyoruz; Yüz yıl önce vatanımızın, milletimizin bütünlüğünü savunuyorduk. Bugün de savunuyoruz.

Mahkemede defalarca ifade ettik. Bir kez daha vurgulamak istiyorum; ABD emperyalizmi Türkiye'mizi PKK ve F-Tipi Gladyo ile bölmeye çalışıyor. Beşiktaş'ta üstlenmiş F-Tipi kumpas karargahı Ergenekon, Balyoz vb. bütün sahte operasyonları bu amaçla sahneye koydular. Burada hiçbir zaman hak hukuk ve adalet olmadı. Burada sadece ABD Devlet Başkanı Bush'un Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında AKP iktidarının önüne koyduğu Türkiye'yi bölme görevinin memurları vardı. Bu amaçla TSK yıpratılacak, hatta çökertilecek ve başta İşçi Partisi olmak üzere vatanseverler susturulacaktı.

Bunlara hiçbir zaman boyun eğmedik. Operasyonların daha ilk gününde halkımıza bu emperyalist komployu açıkladık. Kumpası 2014 yılında değil, 2008'de ilan ettik. Gerek Silivri'de, gerekse dışarıda yürüttüğümüz kararlı mücadeleyle kumpasçıların maskesini indirdik ve “Ergenekon” palavrasını fiilen bitirdik. Nerede o Beşiktaş Terör Örgütü'nün hakim ve savcıları? Bir kısmını ellerinde bavulları yurtdışına kaçarken görüyoruz. Onlar Pensilvanya'ya ve CİA'cı efendilerine sığınırken, biz Strazburg'da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nden (AİHM) Türkiye lehine tarihi kararı çıkartıyoruz.

Böylece ABD emperyalizminin Türkiye'yi bölmek için kurduğu dört ayaklı masanın bir ayağını çökertmiş bulunuyoruz. Bu dört ayak şunlardı: Açılım politikası, sıcak para diktası, Kıbrıs'ta çevrilen dolaplar ve Ermeni Soykırımı yalanı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi zaferiyle soykırım yalanını bitirdik. Masanın bir ayağı kırılmıştır. Bir ayağı kırılan masa tutmaz. Şimdi tüm vatanseverlerimizin önünde emperyalist sultaya son vererek, özgür ve başı dik Türkiye'yi kurma görevi duruyor.

Buraya Nasıl Geldik

Kısa bir hatırlatma...On yıllık mücadelemizin özeti.

Her şey İsviçre mahkemelerinin Türk Tarih Kurumu Başkanı Yusuf Hallaçoğlu hakkında soruşturma açmasıyla başladı. Hallaçoğlu İsviçre'de bir toplantıda “Ermeni soykırımı yoktur, yapılmamıştır” dedi, hakkında soruşturma başlatıldı. İsviçre'de Meclisin yeni kabul ettiği bir ceza maddesiyle, Ermeni Soykırımının inkarı suç olarak kabul ediliyordu.

Öte yandan Avrupa Parlamentosu'nun 1987, 2000 ve 2002 tarihli kararlarında da 1915 olayları “Soykırım” olarak kabul edilmişti. 18 Nisan 1987'de kabul edilen kararda şöyle deniyordu:

“ Avrupa Parlamentosu 1915-1917 yıllarındaki Ermeni olaylarını, Birleşmiş Milletlerin 9 Aralık 1948 tarihli kararındaki 'soykırım' tanımına uygun bulur ve ilan eder. Türk Hükümetinin de bunu kabul etmesini ister. Türkiye'nin bu olguyu reddetmesinin Avrupa Birliği üyeliğinin kesin engeli olduğunu açıklar.”

15 Ekim 2000 tarihli kararda ise şunlar söyleniyordu:

“Avrupa Parlamentosu, Türk Hükümetine ve Türkiye Büyük Millet Meclisine, özellikle modern Türkiye Devletinin kurulması öncesinde, Ermeni azınlığın uğradığı soykırımı kamuoyu önünde kabul etmesi ve Türk toplumunun önemli bir parçasını oluşturan Ermeni azınlığa taze bir destek vermesi çağrısında bulunur.”

En vahimi ise, ABD Temsilciler Meclisi Uluslararası İlişkiler Komitesi'nin 2005 tarihli kararıydı:

“Kongre 1915-1923 Ermeni soykırımını anmakta ve Türkiye Cumhuriyeti'ni, öncül devleti olan Osmanlı İmparatorluğu'nun işlediği Ermeni Soykırımı suçunu tanımaya, Ermenistan Cumhuriyeti ve Ermeni halkıyla yakınlaşma içine girmeye zorlamaktadır. Kongre, Türkiye'nin belirli koşulları yerine getirmesi şartıyla Avrupa Birliği'ne üyeliğini desteklemektedir.”

Bu kararları da dikkate alan Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek Mayıs 2005'te İsviçre'ye gitti ve basını davet ederek, “Ermeni Soykırımı uluslararası bir yalandır! Emperyalist bir yalandır! Tarihi bir yalandır” dedi. İsviçre'nin özgürlük düşmanı ceza maddesini bilerek ve isteyerek çiğnedi. Sayın Perinçek'in eylemi İsviçre'de ve Avrupa'da çok ses getirdi. Bunun üzerine KKTC Cumhurbaşkanı sayın Rauf Denktaş'ın başkanlığında Talat Paşa Komitesi'ni kurduk ve eylemlerimize başladık.

Talat Paşa Komitesi 24 Temmuz 2005'te Lozan'da, Lozan Antlaşması'nın gerçekleştirildiği binada, Mart 2006'da Berlin'de ve Nisan 2007'de Paris'te büyük ve kalabalık konferans ve mitingler gerçekleştirdi. Hepsi de çok önemli ve tarihi etkinliklerdi ve sonuç alıyordu. Evet, Lozan miting ve konferansımızdan sonra İsviçre Adalet Bakanlığı kamuoyundaki havayı da dikkate alarak, özgürlük düşmanı ceza maddesinin değiştirilmesi için bir komisyon kurulduğunu açıkladı. Fransa'da Meclis'in çıkarmaya hazırlandığı Ermeni Soykırımının inkarını cezalandıran kanun önce geciktirildi. Sonra çıkartıldı. Daha sonra Talat Paşa Komitesi'nin de katıldığı Paris'te binlerce Türk'ün eylemini hatırlayın. Fransa Anayasa Konseyi tepkiler üzerine Meclis'in kabul ettiği kanunu iptal etti.

Bu arada çok önemli bir gelişme 27 Eylül 2006'da Avrupa Parlamentosu'nun aldığı karardı. Parlamento Türk Hükümeti'nden Talat Paşa Komitesi'nin dağıtılmasını istiyordu. Bu karar gerek Türk Hükümeti'nin, gerekse Batı'daki çeşitli kurumların mücadelemize yaklaşımlarında değişikliğe yol açtı. 2005 basın açıklamasından sonra hakkında soruşturma açılmasına gerek görülmeyen Doğu Perinçek Mart 2007'de İsviçre'de yargılandı ve mahkum oldu. Sayın Perinçek'in AİHM macerası böyle başladı. İsviçre'nin düşünce özgürlüğünü ayaklar altına aldığı gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurdu.

Operasyonun ikinci ayağı Türkiye'deydi. Talat Paşa Komitesi'nin 22 Mart 2008'de Almanya'da yapacağı “Irkçılık Değil Dostluk” toplantısından bir gün önce İstanbul'da evlerimiz basıldı. Ergenekon tutuklamaları başladı. Almanya'daki toplantımızın amacı son zamanlarda sık sık tanık olduğumuz Türk evlerinin yakılması olayını protesto ederek vatandaşlarımıza destek olmaktı. Demek ki, F-Tipi'nin sadece Ermeni Soykırımı yalanıyla mücadele etmemize değil, buna da tahammülü yoktu.

Talat Paşa Komitesi'nin en yararlı faaliyetlerinden biri de Ermeni Soykırımının yalan olduğunu kanıtlayan belgeleri Rus, İngiliz vb. arşivlerinden bularak kitaplaştırmasıydı. Beş, altı yabancı dile çevirdiğimiz bu kitaplarla Avrupa'yı aydınlattık. Bu yayın faaliyetimizin yararını anlatmak bakımından, binlerce basıp dağıttığımız, Ermenistan'ın ilk Başbakanı Ovanes Kaçaznuni'nin 1923'te Bükreş'te toplanan Parti kongresine sunduğu raporundan bir bölümü okumak istiyorum:

“ Türklere savaş açtık...

Türklere karşı ayaklandık...

Türklerin düşmanı İtilaf devletlerinin kampındaydık.

Türkiye'den 'Denizden denize Ermenistan' istiyorduk.

Öldük ve öldürdük...Tehcir doğruydu ve gerekliydi...

Kandırıldık...Gerçekleri göremedik, olayların sebebi biziz. Türklerin milli mücadelesi haklıydı...”

Özetle; sayın Doğu Perinçek'in Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi zaferine böyle geldik.Varsın, Esas Hakkında Mütalaa, Talat Paşa Komitesi'nin eylemlerini, “Üniversitelerin, STK'ların ve etkin kişilerin Ergenekon Terör Örgütü amaçları doğrultusunda seferber edilmesi” diye karalasın, binlerce öncümüzün ve seçkin aydınımızın emeğiyle, çabasıyla geldik bugünlere.

Emniyet'ten Mahkemeye...İlle de Talat Paşa Komitesi

Operasyon 21 Mart 2008'de İstanbul Emniyeti'ndeki soruşturmayla başladı. Sorgularımızda Talat Paşa Komitesi'nin eylemleri önemli bir yer tutuyordu. Örneğin Talat Paşa Komitesi'nin Genel Sekreteri olarak bana yöneltilen soruların yüzde 35'i Komite'yle ilgiliydi. Soruları görünce, Ermeni Soykırımı yalanıyla mücadelemizin sorgulandığı hemen anlaşılıyor. İşte bunlardan bir kaç örnek:

“SORULDU: 5 Şubat 2008 tarihinde Doğu Perinçek ile telefon görüşmesi yaptığınız tespit edilmiştir. Görüşmede yapmayı planladığınız bir toplantıdan ve toplantıya katılmasını istediğiniz şahıslardan bahsettiğiniz anlaşılmaktadır. Tarkan olarak bahsi geçen şahıs kimdir?

CEVAP: Bu görüşme Talat Paşa Komitesi'nin 15 Şubat'ta yapacağı toplantı öncesindeki hazırlıklarla ilgilidir. Tarkan isimli şahıs İsviçre'de yaşayan Türk avukat Tarkan Göksu'dur. İşçi Partisi Genel başkanı Doğu Perinçek'in İsviçre'de yargılandığı 'Ermeni Soykırımını inkar' davasında Perinçek'in avukatıdır. Tarkan Göksu'nun çağrılmasını konuştuk. İstanbul'da yapılacak toplantıya İsviçre'li milletvekillerinin, basının ve önde gelenlerin çağrılmasını düşünüyoruz ki, gelsinler bu toplantıda soykırım yalanını bizzat kendileri görsünler.” (İddianame, s.1552)

Doğu Perinçek İsviçre'de yargılanıyor ama, İstanbul'daki Emniyet görevlileri İsviçre'den önce Perinçek'in avukatıyla çalışma yapılmasını, İsviçre'li milletvekillerini, basını ve aydınlarını, aynı zamanda Türk kamuoyunu soykırım konusunda aydınlatma amaçlı toplantılar düzenlenmesini soruşturuyorlar. Devam edelim:

“SORULDU: 7 Şubat 2008 tarihinde Kemal Alemdaroğlu isimli şahıs ile telefon görüşmesi yaptığınız tespit edilmiştir. Kemal Alemdaroğlu kimdir, ilişkiniz nedir? Görüşmede yapmayı plaladığınız bir toplantıdan bahsetmektesiniz. Bu konular hakkında bildiklerinizi anlatınız.

CEVAP: Kemal Alemdaroğlu İstanbul Üniversitesi'nin eski rektörüdür. Birlikte Talat Paşa Komitesi'nin Yürütme Kurulu'nda yer alırız. Aramızda konuştuğumuz toplantı 15 Şubat'ta İstanbul'da yapılan Talat Paşa Komitesi toplantısıdır. Konuşma ağırlıklı olarak bu toplantının yapılacağı yerle ilgilidir.” (İddianame, s.1552)

AİHM zaferine imza atan Talat Paşa Komitesi'nin Yürütme Kurulu üyelerinin telefon görüşmeleri de soruşturma konusu yapılmıştır.

“SORULDU: 7 Şubat 2008 tarihinde telefon görüşmesi yaptığınız İbrahim isimli şahıs kimdir? Toplantıya davet etmek istediğiniz ve yurtdışında oldukları anlaşılan şahıslarla ilgili bildiklerinizi açıklayınız.

CEVAP: İbrahim isimli şahıs İbrahim Benli'dir. Talat Paşa Komitesi'nin Yürütme Kurulu olarak kendisinden kurulumuzun mali sorunlarına yardımcı olmasını rica ettik.” (İddianame, s.1553)

Talat Paşa Komitesi'nin mali işleri de soruşturma konusu yapılmıştır. İbrahim Benli arkadaşımız da bu davada yargılanmıştır. Yani olay, Talat Paşa Komitesi'nin, Yürütme Kurulu üyeleri ve diğer üyeleriyle birlikte yargılanmasıdır. Talat Paşa Komitesi soruşturmasına devam edelim:

“SORULDU: 9 Şubat 2008 tarihinde telefon görüşmesi yaptığınız Ahmet isimli şahıs kimdir? Ahmet isimli şahsı Pera Müzesinde yapılacak olan toplantıya davet etme sebebiniz ile, toplantı hakkındaki bildiklerinizi açıklayınız.

CEVAP: Ahmet isimli şahıs Prof. Dr. Ahmet Ercan'dır. Talat Paşa Komitesi'nin üyesidir. Bizimle beraber Ermeni Soykırımı yalanına karşı mücadele etmektedir. Burada 15 Şubat'ta İstanbul'da Pera Müzesi'nde yapılan toplantı söz konusu edilmiştir. Ermeni Soykırımı iddiasının Lahey'deki İnsan Hakları Mahkemesi'ne götürülüp götürülmemesi gerektiğini tartıştık.” (İddianame, s.1553)

Ermeni Soykırımı yalanını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne götürüp götürmemeyi konuşmamız bile soruşturma konusu yapılmıştır. Bu soruların “Ergenekon Terör Örgütü” ile, “Ergenekon” soruşturmasıyla ne ilgisi var? Görüldüğü gibi, burada resmen Talat Paşa Komitesi'nin faaliyetleri soruşturulmuştur. Zaten Ergenekon Davası'nın esası da budur. Türkiye'nin bağımsızlığı için attığımız her adım soruşturulmuştur. Biraz daha ilerleyelim:

“SORULDU: 9 Şubat 2008 tarihinde telefon görüşmesi yaptığınız Naci isimli şahıs kimdir? Görüşmede Talat Paşa Komitesi'ne çağıracağınız önemli kişiler için davetiye gönderilmesi konusunda görüştüğünüz tespit edilmiştir. Bu kişiler kimlerdir açıklayınız.

CEVAP: Naci isimli şahıs sayın Rauf Denktaş'ın özel kalem müdürü Naci Erçal'dır. 15 Şubat'ta sayın Denktaş'ın başkanlık ettiği Talat Paşa Komitesi'nin hazırlıkları konuşulmaktadır...Bunun Ergenekon soruşturması ile herhangi bir ilgisi yoktur. Bu soruşturma konusu ile ilgili olmadığından Talat Paşa Komitesi'ne kimlerin katılacağı konusunda bilgi vermek soruşturmayla ilgisizdir.” (İddianame, s.1554)

Bir toplantıya katılacakların isimleri neden sorulur? İstanbul Emniyeti'nin amacı herhalde Ermeni Soykırımı yalanıyla mücadele edenleri fişlemektir.

Terör'le Mücadele Şubesi'nde sorular devam eder. 15 Şubat toplantısıyla ilgili olarak CHP milletvekilleri Mehmet Sevigen'e, Şükrü Elekdağ ve Şinasi Öktem'e, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'a yaptığım davetler vb. hepsi soruşturma konusu olmuştur.

Özetle; Talat Paşa Komitesi faaliyetleri bağlamında soruşturma konusu olan konuları bir kez daha sıralıyorum:

– Ermeni Soykırımı konusunda AİHM'de uygulayacağımız politika soruşturulmuştur.

– İsviçre'de Doğu Perinçek'in yargılanmasına yönelik savunma çalışmalarımız soruşturulmuştur.

– İsviçre milletvekillerini ve basınını Ermeni Soykırımı konusunda ikna faaliyetlerimiz soruşturulmuştur.

– Ermeni Soykırımı yalanına karşı AKP ve CHP milletvekillerini seferber etme, sayın Ahmet Necdet sezer ile, sayın Süleyman Demirel'in desteğini alma çabalarımız soruşturulmuştur.

– Bütün bunları Rauf Denktaş başkanlığında değerlendirmemiz ve Türk kamuoyunu seferber etmemiz soruşturulmuştur.

– Talat Paşa Komitesi bunları yaparken, Başkan Rauf Denktaş'tan, önde gelen üyeleri Doğu Perinçek'e, Kemal Alemdaroğlu'na, Genel Sekreteri Ferit İlsever'den maliyecisi İbrahim Benli'ye ve başta rektörlerimiz olmak üzere çok sayıda üyelerine kadar soruşturulmuş ve tutuklanmışlardır.

İddianamede yer alan bu suçlamalar Esas Hakkında Mütalaada ve savcıların Temyiz Dilekçesinde de sürdürülür:

“Talat Paşa Komitesi'nin Ergenekon Terör Örgütü'nün temel belgesi olan Ergenekon isimle belgede kurulması kararlaştırılan sivil toplum örgütlerine güzel bir örnek teşkil ettiği...

“Talat Paşa Komitesi'nin Ergenekon belgelerinde bahsedilen, içte ve dışta halk kitlelerini kazanma ve yönlendirme amacıyla kurulan bir sivil toplum kuruluşu olduğu...

“Aydınlık Grubunun...Talat Paşa ismini kullanarak Ermeni Soykırımı iddialarıyla mücadele ettiklerini ileri sürmelerinin Ergenekon Terör Örgütü'nün bir psikolojik savaş uygulaması olduğu...” (Temyiz Dilekçesi, 22 Sanık Ferit İlsever bölümü. 26/156)

Ve nihayet Gerekçeli Karar:

“Talat Paşa Komitesi'nin, Ermeni Soykırımı yalanına karşı Türkiye'yi savunmak amacıyla kurulduğu iddia edilmişse de; yukarıda bahsedilen Ergenekon isimli örgütsel belgede belirtildiği gibi, Ergenekonun kamuoyundaki olumsuz imaj ve düşüncesini olumlu yönde değiştirmek, bu milli meselede hassas olan geniş halk kitlelerini yanına alarak ve kontrol altına alarak, Ergenekon silahlı terör örgütünün amaçları doğrultusunda yönlendirmek ve milli bir hükümet kurmak amacıyla kurulduğu kanaatine varılmıştır.” (Gerekçeli Karar, 3. Kitap. s.1812)

İşte Böyle Bitirdik

Sayın Doğu Perinçek'in başvurusu üzerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nden mükemmel bir sonuç elde ettik. AİHM kararı özetle şöyleydi:

1915 olayları, Nazilerin gaz odaları gibi somut tarihsel gerçekler ihtiva etmiyor.

Nazi rejiminin işlemiş olduğu, yasal dayanağı bulunan suçlar dikkati çekmiyor.

Ve böylesi suçlar bir uluslararası mahkeme tarafından da sabit bulunmuş değil.

Dolayısıyla bu Dava, “Yahudi soykırımını inkar davalarından açıkça ayrılmaktadır.”

Yani özetle; 1915 olayları Yahudi Soykırımı gibi değil...1915 olayları hukuken soykırım değil.

Kaldı ki, bu sonucu güçlendirecek şekilde şu hususlar da vurgulanmaktadır:

– Doğu Perinçek'in İsviçre'deki mahkumiyet kararına itirazını reddeden Federal Mahkeme, “Soykırım konusunda toplumda bir fikir birliği olmadığını itiraf etmiştir.”

– “Sayın Perinçek'e ve üçüncü taraf olarak müdahil olan Türk Hükümetine göre de, bu konuda genel bir fikir birliği tespit etmek çok zordur.”

– “Mahkememiz de, İsviçre siyasi kurumlarının kendi arasında farklı görüşler olduğuna işaret ederek bu görüşü paylaşmıştır.”

– “Üstelik dünyadaki 190 ülkeden sadece 20'sinin Ermeni Soykırımını resmen tanıdığı ortaya çıkmıştır.”

Böylece bu vurgular da 1915 olaylarının soykırım olmadığı kanısını güçlendirmektedir.

AİHM kararının, 1915'in hukuken soykırım olmadığı yönündeki yargısının bir kanıtı da şudur:

“Uluslararası Adalet Divanı ve Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi içtihadına göre, 'soykırım' suçunun ortaya çıkması için, eylemlerin sadece belirli bir grubun belirli üyelerini değil,grubun tamamını veya bir bölümünü yok etmek kastıyla işlenmiş olması gerekir.”

“Öte yandan İsviçre Mahkemesinin Perinçek hakkındaki mahkumiyet kararıyla, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ifade özgürlüğüyle ilgili 10. maddesi ihlal edilmiştir.”

Bu hükmü biraz daha açalım:

“Mahkeme bu konudaki yaptırımların, insanların eleştiriden kaçınacak bir sansür oluşturmaması gerektiğini” vurgular. Ayrıca; “Bu yaptırımların, meselelerin kamusal ortamda tartışılmasını caydırmaması gerektiğinin” altını çizer.

En önemlisi de, tam da Doğu Perinçek'in İsviçre mahkemelerinde ve AİHM'e başvuruda ifade ettiği gibi; “BM İnsan Hakları Komitesi'nin, 'tarihsel olgular hakkında fikirlerin ifade edilmesini cezalandıran yasalar (İsviçre'deki Ermeni Soykırımının inkarını suç sayan yasa), Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi'nin taraf devletlere getirdiği yükümlülüklerle bağdaşmamaktadır.” ve; “Bu sözleşme geçmişteki olaylarla ilgili olarak hatalı görüş veya yanlış yorumlar ifade etmenin yasaklanmasına izin vermemektedir.”

AİHM kararını özetleyecek olursak;

1. Çeşitli ülke parlamentolarının ve hükümetlerin aldığı Ermeni Soykırımı kararlarının hiçbir hukuki değeri yoktur. Ermeni sorunu hukuken çözülmüştür. Herhangi bir olayın “Yahudi Soykırımı” gibi olmadığını belirtmek, aslında hukuken soykırım olmadığı anlamındadır.

2. AİHM Ermeni Soykırımı iddialarının tartışılmasını özgürleştirdi. Bu konudaki yasak tabuları kırıldı. Duvarlar yıkıldı.

3. Ermeni Soykırımı tarih tartışması yasalarla, yaptırımlarla engellenemeyeceğine göre, bu konudaki mahkeme ve parlamento kararlarının hepsi yasa dışıdır. Bu kararlar artık hukuken çöplüktedir.

AİHM Büyük Daire'nin İsviçre'nin itirazı üzerine aldığı karar ise durumu lehimize olarak daha da netleştirmiştir. Kararda öncelikle “Üçüncü taraf” olarak davaya dahil olan İnsan Hakları Derneği gibi kuruluşların iddaları yer almaktadır:

Madde 186: “Başvurucunun (Doğu Perinçek kastediliyor), ırkçı kastının en ikna edici kanıtlarından bir tanesi de, Avrupa Parlamentosu tarafından 'yabancı düşmanı ve ırkçı' olarak mahkum edilen Talat Paşa Komitesi'nin liderlerinden olmasıdır.”

“Başvuran Türkiye'de de Ergenekon Davası kapsamında İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi tarafından halklar arasında kin ve düşmanlık kışkırtması yaptığı tespit edilen 'şoven' ve 'milliyetçi' olarak isimlendirilen, 'Ermeni Soykırımı iddialarını boşa çıkartmaya çalışan' Talat Paşa Komitesi'ndeki faaliyetlerinden dolayı mahkum edilmiştir.”

“Nitekim, 1915 ve sonraki yıllarda yaşanan soykırımı 'yalan' olarak tanımlandıran fikir, 2007'nin Ocak ayında Hrant Dink'in öldürülmesinde aşırı milliyetçi grupların kışkırtılması kapsamında değerlendirilebilir.”

Madde 187: “Bu bağlamda üçüncü kişi -fakat kopyası mevcut değil- yaşanan suikastin ardından başvurucunun 2007'nin Mayıs ayında İstanbul Ermeni Patrikliği'ne gönderdiği açık mektubu ve Türkiye'deki Ermeni okullarına gönderilen anonim mektupları öne sürmüştür. Bunun yerine, gösterilen referansların iki Türk gazetesinde çıkan internet versiyonları mevcuttur. (Bkz. 28. paragraf)

“Diğer kişi, İstanbul Ağır Ceza Mahkemesinde görülen Ergenekon Davasına ve bu dosyadaki diğer belgelerden alıntılar yapmıştır.”

Evet, Üçüncü tarafın iddiaları kararda böyle özetlenmiş. Buna karşı Mahkemenin kararı ise şöyle:

Madde 234: “Sıradaki soru başvuranın açıklamalarının...Ermenilere yönelik nefrete teşvik ya da hoşgörüsüzlük olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceği ve bu açıklamaların yapıldığı bağlamdır.Mahkemenin Holokostla ilgili bu varsayım, tarihsel ve bağlamsal nedenlerden ötürü istisnasız kabul edilmiştir. Ancak Mahkeme, burada görülen davada aynı durumun söz konusu olduğu kanısında değildir. Mevcut davada böyle bir varsayım için yeterli kanıt mevcut değildir. Başvuranın açıklamalarının yukarıda belirtilen amaca hizmet ettiği yönünde yorumlanabilecek tek bulgu, başvuranın kendisinin de açıkladığı Talat Paşa Komitesi bağlantısıdır. Ancak İsviçre mahkemeleri bu noktayı ele almamıştır ve başvuranın Talat paşa Komitesi üyeleğinin, Ermenileri yermek ve onlara karşı nefreti teşvik etmek amacına dayandığına yönelik bir kanıt yoktur. Başvuranın Talat Paşa Komitesi'ne üye olması, 1915 ve sonrası olaylarının soykırım olduğu fikrine karşı çıkma niyetinin sonucudur.”

Madde 235: “Yukarıdaki varsayımın doğruluğunu kanıtlamak için üçüncü taraflar; Türk İnsan Hakları Derneği, Doğruluk-Adalet-Bellek ve Uluslararası Soykırım Enstitüsü ve İnsan Hakları Çalışmaları, araştırmacının gösterdiği gibi, Ergenekon Davasından belgeler sunmuşlardır. Fakat bu belgelerin asılları veya tam tercümelerini sunmak yerine aralarından seçki yapılmıştır. En önemlisi ise, bu Dava halen Türk Yargıtayında görülmekte olup, hakkaniyet konusunda yapılan bir dizi itiraz mevcuttur ve söz konusu belgeler belirsizlik içermektedir...Bu belgeler davada kanıt olarak kabul edilmemiştir.”

Madde 236: “Üçüncü tarafın öne sürdüğü iki gazete haberi başvuranın Ermeni karşıtı bir programa sahip olduğunu kanıtlamamaktadır...İkinci haberde başvuranın ismi dahi geçmemektedir.”

Bu Davayla ilgili çok şey yazıldı çizildi. Çok şey konuşuldu. İşte son olarak AİHM'nin de Talat Paşa Komitesi'ne ve eylemlerine yaklaşımını öğrenmiş bulunuyoruz.

13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin (Hoş böyle bir mahkeme kalmadı) hakkımızda verdiği kararın esastan bozulmasını talep ediyorum.

Saygılarımla. 21 Ekim 2015

Ferit İlsever

ulusalkanal.com.tr

Kazanılan davanın bilincinde olmak Gündem Yüksekova'da patlama: Şehit ve yaralılar var Gündem Mersin'de büyük yangın: en az 15 kişi yaralı Gündem Esad-Putin görüşmesinin ardından Erdoğan'dan sürpriz telefon Gündem