Kadim Ülker yazdı: Avusturya'da Kadın Cinayeti
Kadim Ülker yazdı
Kadına uygulanan şiddeti ilk defa annemden öğrenmiştim. Rahmetli annem kız kardeşini hep anlatırdı. Kardeşi istemediği birisiyle zorla evlendirmeye karşı çıktığı için, onu köyde arkası kuvvetli birisinin döverek öldürdüğünü söylerdi. “Ben onu evlenmesi için ikna ederim” diyen köyün zenginlerinden birinin oğlu, Elif teyzemizi ikna etmek için döve döve cansız bırakmış. Sonra da boynuna ipi geçirip tavana asarak, intihar ettiğini söylemiş. Bu olay annemi mezaa sürüklemiştir.
Teyzemizin vefatı beni de yıllar yılı takip etmiş, nerede bir şiddet gören veya ölen, öldürülen bir kadın duysam hep bu olayı hatırlar ürperirim. Bundan başka ürperdiğim başka bir olay da bir ceket almak için geçmişte 80 Şilin’i olmayan Perihan adlı genç kadının intiharıdır. Almak istediği ceket için 80 Şilini bulamayan ve eşinden de alamayan genç kadın ocak ayında kendini Tuna nehrinin buzlu sularına bırakmıştı. Daha sonra da genç kadının cesedi bile bulunmamıştı. İntiharın öğrenilmesi sonrasında, Viyana’nın sosyal konutlarının birinde erkekler erkeklerle, kadınlar ise kadınlarla taziyeleri kabul etmişti.
Bunun dışında bir öldürme miydi, yoksa intihar mıydı öğrenemediğim bir olay daha beynime mıh gibi çakılmıştı. Bir gün işten eve dönerken, girdiğim sokağımızda yere sert bir cismin düştüğünü duymuş, insanların ise o yöne doğru gittiklerini gördüm. İster istemez o yöne doğru ilerledim. Sokağımızda sola döndüğümde yerde birisi yatmaktaydı. İnsanlar mesafeli duruken, bazıları ise ellerinde çep telefonlarıyla fotoğraf çekiyordu. Yerde yatanın yanına yaklaşıp da, kendisine seslendiğimde, yerde yatan kadının mavi gözleri gözlerimde kaldı. Boynunun altından kıpkırmızı kan yürüyordu. Yerde yatan kadından uzak duran insanlar, fotoğraf çekmenin dışına can kurtaran çağırmayı akıl etmiyorlardı. Bir taraftan kendisine seslenirken diğer taraftan cankurtaranı arıyordumki, işte o anda açık mavi gözler, gökyüzünün mavisinde donakladı. Cankurtaran yetişememişti. Elindeki çekiç ile camı kırıp, dördüncü kattan kendini aşağıya bırakan genç hanımın gazetelere yansıyan hikayesinde maddi sıkıntı ve çaresizlik deniliyordu.
Bir sonraki şiddet ise sokağımızda değil, doğrudan binamızdaydı. Gece nöbetine giden eşim, işyerinden arayıp, “binanın önünde cankurtaran var, bak bakalım nedir?” diye soruyordu. Binanın içinde bir anormalliğin olduğunu göremeyip, evimize döndüm. Binamızdaki olay ertesi gün gazetelere haber olarak yansımıştı. Komşuluk böyleyedi. İki kat aşağıdaki olayı gazeteden öğrendim. Haberdei yurtdışı edilen eski eşin, Avusturya’ya legal olmayan yollardan tekrar gelmiş ve eşinin evine girmiş. Eski karı kocalar evde küçük çocuklarının hakkında tartışmaya başlarlar. Bir müddet sonra mutfağa giden koca, mutfaktan aldığı bıçakla eski eşini çocuklarının gözü önünde... Cankurtaran çağrılır, doktorların müdahelesi fayda etmez, genç bir kadın çocuklarının gözünün önünde bıçaklanır ve hayatını kaybeder. Bu yazıyı hazırladığım sırada yine bir kadının kocasının şiddetine uğradığı ve hayatını kaytbettiği haberleri basına yanıdı. Böylece Avrupa’nı en zengin ve eğitim düzeyi en yüksek ülkeleriden 8,5 milyon nüfuslu Avusturya’da 1 Ocak 2019 yılı ile Aralık 2019 arasında 34 kadın cinayeti yaşanmış oldu. Cinayetlerin dışında intiharlar da vardı. 2016 yılında yapılan bir araştırmada o yıl 1204 kişi intihar ederken, bu rakamın 907’sinin erkek, 297’sinin ise kadın olduğu belirtildi. Avusturya’da her yüzbin kişiden ortalama 15’inin intiahara teşebbüs ettiği belirtilirken, Avrupa Birliği devletleri içinde ortalama sınırda olduğu açıklandı.
Öldürme ve intihar olaylarının temelinde aile içinde geçimsizlik, kıskançlık ve ekonomik sıkıntını yattığı belirlenirken, onların ana motif olarak basına yansıdığı görüldü. Öldürülen kadınların çoğunun mülteci/göçmen kökenli olduğu da dikkat çekti. Konuyu sayfalarına taşıyan gazeteler, öldürülen kadın sayısının Avusturya için ürkütücü olduğunu yazdılar. Basın tarafından kadın cinayetleri ürkütücü bulunurken, kadın çevresinden viddi bir ses gelmedi. Kadınlara olan şiddeti protesto etmediler, sokağa dökülerek çeşitli eylemler yapmadılar. Kadınları mezara sürükleyen ekonomik sıkıntılara dair kadın çevresinden bir çift söz bile söylenmedi. Töre cinayeti olarak kabul gören göçmen kökenli kadınların öldürülmeleri ve onların çoğunun Avusturya kökenli olmamasının herhangi bir laf etmeye, göstermelik de olsa küçük bir eylem yapmaya engel midir diye ister istemez soruluyor.