Aydınlık, IŞİD'i kuyruğundan yakaladı
IŞİD’in İstanbul Güngören’de gençleri örgütleme merkezi mescitler Terör çetelerinin ağına düşürdüğü gençlerden 20 yaşındaki Mesut Yönay’dan ailesine sadece bir mektup kaldı. Yönay mektubunda, ‘Allah adına cihada gidiyorum’ diyor.
Suriye’de savaşan terör çeteleri arasında bulunan El Kaide bağlantılı El Nusra ve Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) İstanbul Güngören’de gençleri örgütleyerek savaşa taşıyor. IŞİD’in örgütleme yeri olarak ise mescitler kullanılıyor. Aydınlık, Güngören’de yaşayan 20 yaşındaki Mesut Yönay’ın Suriye’ye giderken ailesine bıraktığı “cihat” mektubuna ulaştı. Yönay mektubunda “Münafıkların yaşama hakları yok. Ben şimdi Allah adına cihada gidiyorum” diyor.
Yoksul semtlerin çocukları hedefte
Suriye’de savaşan taşeron örgütlerin eleman kaynaklarından biri de İstanbul’daki yoksul semtler. Şehrin en önemli uyuşturucu kanallarından biri olan Güngören’de ise gençler büyük risk altında. Gündüz saatlerinde pazardan evine dönen kadınlar ya da parkta oynayan çocuklar görmek olağan. Ancak akşam saatlerinde ilçedeki manzara değişiyor. Köşebaşlarında torbacılar toplanıyor. Ya da “sohbet”e gitmek üzere buluşan gruplar... Bu buluşmalar genelde saat 20.00’den sonra gerçekleşiyor.
Yeraltındaki yapılar günyüzüne çıktı
Hemen her sokakta “kültür ve dayanışma” veya “ilim ve sohbet evi” adı altında faaliyet gösteren dernekler bulunuyor. Güngören sakinleri bir dönem yeraltında gizlice gerçekleşen sohbetlerin AKP hükümetiyle birlikte günyüzüne çıktığını ve “dernek” adı altında legal bir görünüme kavuştuğunu anlatıyor. Bu mekanlarda bir süre sohbete katılan gençlerde kısa süre sonra büyük değişimler gözleniyor.
Farklı görünene ‘kâfir’ yaftası
Selefi fikirleriyle yoğrulan gençlerdeki bu değişim başlarda aileleri rahatsız etmiyor. “Uyuşturucu kullanacağına, namazını kılıyor” düşüncesi oluşsa da bir süre sonra kılık kıyafet değişiyor, sakallar uzatılıyor. Hatta bu gençler kendileri gibi giyinmeyen, düşünmeyen aile bireylerini “kâfir” olmakla suçluyor. Bu fikirler “Kırmızı ışıkta durmak günahtır. Devletin koyduğu kurallara uymak Allah’a şirk koşmaktır” söylemlerine kadar varıyor.
Uyuşturucudan IŞİD’e giden yol
Aydınlık, Güngören’de mahalle mahalle dolaşarak bir ay önce evlerini terk edip Suriye’ye savaşa giden gençlerin izini sürdü. Mesut Yönay, Osman Bilgiç, Özkan Güngör, Hasan Baran Açar onlardan sadece birkaçı... Çoğu 20’li yaşlarda Kürt gençleri. Mahallelerindeki tekstil atölyelerinde çalışıyorlar. Çevrelerindeki hemen her genç gibi daha önce uyuşturucuyla temasları olmuş. Kimi uyuşturucu satmak suçundan cezaevine bile girip çıkmış.
Ailelerinin ve arkadaşlarının anlattıklarına göre, bu gençleri IŞİD yapılanmasıyla tanıştıran isim Mehmet Hanifi Oruç. 28 yaşındaki Hanifi, Diyarbakır Silvan’lı. Dağcılar Köyü’nden... Daha önce mahallede uyuşturucu satan ve gençleri de bu yola sevk eden Hanifi son bir yıldır IŞİD yolunda ilerliyor. Hanifi’nin iki ayda bir Suriye’ye adam götürdüğü söyleniyor. İlçede “lider” olaraksa Kürşat isimli bir şahıs gösteriliyor. Kürşat hakkında verilmiş 11 yıllık hapis cezası olduğu ve daha önce 6 ay cezaevinde yattığı da iddialar arasında. Kaçak durumdaki Kürşat şu sıralar Suriye’nin Halep şehrinde bulunuyor.
Mescitler örgütleme merkezi
Gençler Hanifi ile Haznedar’da bulunan Kemal Kaya İlköğretim Okulu etrafında toplanıyor. IŞİD’in ilçede eleman örgütleme merkezi olarak kullanılan Hz. Hamza Mescidi’nde namaz kılınıyor. Ancak namazın kılınması için imamın mescitten çıkması bekleniyor. Buna gerekçe olarak ise “Devletin imamının arkasında namaz kılmayız” görüşü savunuluyor. Gençler mescitte “din eğitimi ve Kuran kursu” adı altında “cihada” hazırlanıyor.
Emniyet: Bir şey yapamayız
İsimlerini saydığımız gençler yaklaşık bir ay önce gizlice evden kaçarak Suriye’ye gitti. Kimi ailesine telefonla ulaşıp “Gaziantep’teyim Suriye’ye gidiyorum” dedi, kimisi de bir not bırakarak uzaklaştı. Gençlerin aileleri şimdi her yolu deneyerek çocuklarına ulaşmaya çalışıyor. Emniyete giden ailelere “Biz bir şey yapamayız” denildiği ifade ediliyor.
Boyunlarına ‘cennetin anahtarı’nı takıyorlar
Suriye’ye giden gençlerden Osman Bilgiç’in babası oğlunun ardından düşmüş yollara. Kendisine ulaşamıyoruz. Giden birçok gencin ailesi ise güvenlik gerekçesiyle isimlerini vermekten kaçınıyor.
“Cihada” giden gençlerden birinin yakını Aydınlık’a şunları anlatıyor:
“Ele başları olan Kürşat daha önce sütçülük yapıyordu. Hanifi de onunla beraber süt satıyordu. Aralarında Türk çocukları da var. Daha önce Kemal Kaya’da takılırlardı. Hanifi bu semtin ağabeyiydi. Ondan habersiz bir şey yapılmazdı. Bazen bize de kâfir diyordu. Anlatılana göre, çocukları uyuşturucudan kurtarıyorlar. Boyunlarına takılan bir anahtarla geziyorlar. Bu anahtar ‘cihat’ uğruna şehit olduklarında cennetin kapısını açacak anahtar olarak inandırılıyor.”
Tevhid Dergisi okutuluyor
Selefi fikirlerle beyni yıkanan gençlere Ebu Hanzala kod adlı Halis Bayancuk’un kitapları ve yazılarının yayımlandığı Tevhid Dergisi okutuluyor. 2011’de El Kaide’ye yönelik operasyonla tutuklanan Ebu Hanzala 24 Ocak 2013’te tahliye edildi. Ebu Hanzala son olarak 14 Ocak 2014’te İHH’ya yönelik gerçekleşen operasyonla gözaltına alındı. Ebu Hanzala halen Van F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunuyor.
Sosyal medyada vahşet görüntüleri
Kürşat isimli şahıs “İbrahim Usame” kod adını kullanarak Facebook hesabı üzerinden gençlerle iletişim kuruyordu. Afişe olması halinde ise bu sayfayı kapatarak yenisini açıyor. Ulaşılan gençlere sık sık Suriye’deki vahşet görüntüleri gönderiliyor. Gençler bu görüntülere alıştırılıyor.
‘Arada bir 100 kişi toplayıp götürüyorlar’
Mahalledeki çocukları sohbetlere götürdüğü söylenen Hanifi Oruç’un daha önce uyuşturucu satıcılığı yaptığı iddia ediliyor. Hanifi’nin bir yakını şunları anlatıyor:
“Allah için yaptıklarını sanıyorlar. Annesi babası Hanifi’den çok çekti. Annesi bundan bir ay önce beyin travması yaşadı. Eskiden hiç dinle alakası yoktu. Yaklaşık bir senedir böyle. El Nusra vs. duyulmaya başlayınca böyle oldu. Önceden kavga, dövüş, hap, uyuşturucu işlerindeydi. Şimdi kendini Müslüman olarak tanıtıyor. Değişik kıyafetler giyiyor. İnsan korkuyor. Burada bir çete olduğunu tahmin ettiğimiz kişiler ara ara 100 kişiyi toplayıp götürüyorlar. Özellikle Kürt gençleri kandırılıyor.”
Irmak Mete – Gamze Çınlar
‘Münafıkların yaşama hakkı yok’
Mesut Yönay, henüz 20 yaşında. Diyarbakır, Silvan’lı. Tekstil atölyesinde işçi. Bir ay önce ailesine bir mektup bırakarak gitmiş. Mesut “cihat” mektubunda şunları söylüyor:
“Bu dünyada mazlumun hakkı kimseye kalmaz. Münafıkların bu dünyada yaşama hakları yok. Bir gün onlar için döneceğim. Ve bana yaptıkları hakaretlerin cezasını tek tek verecekler. Özellikle benim ailemin fertleri bunu çok iyi anlayacak ve cezasını çekecekler. Ben şimdi Allah için cihada gidiyorum. Bir gün dönersem bunlara Allah adına hesap soracağım. Herkes Allah’a emanet. Mesut.”
‘Kuran kursuna gidince sevinmiştik’
Mesut Yönay’ın amca çocukları süreci şöyle anlatıyor:
“Herkes burada tekstilde çalışıyor. Herkes, öğle arasında köşe başlarında sigara içerken merhabalaşıyor, tanışıyor. Önce Kuran dersi diye camiye götürdüler. Onlar Kuran diyince biz de sevindik. Sonra Mesut zaman geçtikçe değişti. Sakal bırakmaya başladı. Yaklaşık bir senedir gidiyordu camiye. Ancak bu son zamanlar çok aşırı konuşmaları oldu. ‘Siz sokakta nasıl gezersiniz, bayanlarla nasıl bir arada oturursunuz. Hepinizin sonu ölüm olacak’ diyordu. En son amca çocuklarından biri ‘O üzerindeki elbiseyi çıkar yoksa ben yırtar atarım’ dedi. Bir tartışma yaşandı. Bir hafta sonra da bir not bırakıp gitti.
Elebaşları Kürşat’tır. Kürşat’tan sonra da Hanifi. Hanifi çocukları tehdit ediyordu. ‘Namaz kılmayan bu semtte takılamaz’ diyordu. Kürt olduklarını bildikleri halde Kürtlere karşı savaştırıyorlar. Bizim tahminimiz uyuşturucuyla beyinlerini yıkıyorlar. Yoksa nasıl giderler böyle? Diğer çocukların hepsini de tanıyoruz. Çocukların beyinlerini yıkadılar. Şimdi onlar ne dese onu yapıyorlar. Devlet bu konuya el atsın, bizim çocuklarımız gitti bari başka çocuklar gitmesin.”
Aydınlık