'Apo’nun Tayyip Erdoğan’a Yazdığı Mektup Açıklanmalıdır!'
İşçi Partisi Genel Başkanvekili Hasan Basri Özbey, bugün İstanbul'da düzenlediği basın toplantısında Abdullah Öcalan'ın sorgu görüntülerinin ikinci bölümünü basın mensuplarıyla paylaştı ve Öcalan'ın Tayyip Erdoğan'a yazdığı mektubun açıklanmasını istedi.
"Bütün örgüt tektir. Merkez Konseyi, silahlı olanları da dahil, bakın bir altı ay verin, ben hallederim. Gerçi onlar biraz ütopiktirler ama hallederim." (Aydınlık, 17 Aralık 2013)
"Bu Kürtçülük konusunu halledeceğim." (Aydınlık, 17 Aralık 2013)
"Bizim arkadaşlar devleti ile çok uzak düşmüş. Şimdi bunu hemen halletmeliyiz." (Aydınlık, 17 Aralık 2013)
"... bütün örgütü de aşarak devlete her an koşmaya hazır bir pozisyon arz ettim. Çok önemli... örgüte diyeceğim gel devletini tanı... bir defa hata yaptık, bir daha yapmayalım." (Aydınlık, 17 Aralık 2013 )
"En temel şart terörden uzaklaşmak değil midir? Sonrasında örgütün tasfiyesi gelecek, zaten şiddet bitti mi ortada örgüt kalmaz. Anlayış düzeyini düzeltiyoruz, örgütlenmesini dağıtıyoruz. Zaten bu böyle olur. Yani tek tek itirafçı örgütü dağıtamaz, tümüyle silahsızlatacağım." (Aydınlık, 17 Aralık )
"Bir gün gösteririm isterseniz size ben PKK'lılarla nasıl savaştım. Eğer devletten daha fazla savaşmadıysam görün, kanıtlayacağım size bunu" (Aydınlık, 18 Aralık 2013)
"Bir Cuma'ya (Cemil Bayık), bir Botan'a karşı, bir bizim Osman'a karşı, bir Ebı bekir'e karşı, Ali Haydar Kaytan'a karşı. bir Duran'a, Duran Kalkan'a karşı yürüttüğüm mücadeleyi küçümsememek lazım. Korkunç adamlardır." (Aydınlık,18 Aralık 2013)
"Yalnız Osman değil, bütün merkez, eğer gerçekten ben olmasam örgütü terk edebilirler... Cuma (Cemil Bayık) bana göre yani fazla politik değil, parmaklarında oynatırlar, farkında bile olmaz." (Aydınlık, 18 Aralık 2013)
"PKK ile savaşmak demek, PKK'nın merkezi ile savaşmak demek, devleti anlamayanlarla savaşmak demektir. Şunun için bunları söylüyorum, devlet de savaştı tabii ama ben de PKK ile savaştım. Ve şimdi benim yapacaklarım var, milyonlar var. Mecnun gibi tapıyorlar." (Aydınlık, 18 Aralık 2013)
"Ben, Suriye'de benden sonra oynayabilecekleri tek bir adam bırakmamaya dikkat ettim... Cemil Esad ile dirsek temasına girdim; çünkü nerede ise ayağımı kaydırıyorlardı. İşte o zaman tedbirimi aldım... Suriye alternatif bulamadığı için bana mecbur kaldı." (Aydınlık, 18 Aralık 2013)
"Kardeşim Ferhad kod Osman'ı Isfahan'a çekmeye çalıştılar. 93'ten beri be bunlarla mücadele ediyorum. Cuma'yı kontrol altına almak için çalıştım. Talabani'nin onun üzerinde çok çalışması vardı." (Aydınlık, 20 Aralık 2013)
"... bizim içimizde de sapık adamlar oluk oluk kan akıttılar. Binlerce bizim insanlarımızı ve askerleri katlettiler. Anlamsızdı. Ben şiddet yüzde 95 hata idi demiştim. Şimdi avukatlar gelmişler buna karşı çıkıyorlar ve o 'yüzde doksan beşe de sahip çık' diyorlar. Ben bunu yapamam." (Aydınlık, 20 Aralık 2013)
"Tayfun Talipoğluna söyledim... Kendisi şahidimdir... 'Genelkurmay'a söyleyin beni fazla emeyin lütfen' dedim." (Aydınlık, 22 Aralık 2013)
"Benim için hizmet önemlidir. (Aydınlık, 22 Aralık 2013)
"Biz devleti tanımadan devlete karşı çıkmaya yeltendik." (Aydınlık, 22 Aralık 2013)
"Fazilet hatada ısrar etmemektir. Benim aslında bakarsanız 'aman ben zordayım bana elinizi uzatın' dediğimi görürsünüz." (Aydınlık, 24 Aralık 2013)
"Arkadaşlara söyleyeceğim olduğu gibi Türkiye ile birlikte yürüyün diyeceğim. İddiaların, eylemlerin çoğunu kabul ediyorum." (Aydınlık, 24 Aralık 2013)
"Devletin hizmetinde dev gibi bir demokratik çalışmayı şimdi yapabilirim. Şimdi bunu yıkmaya çalışıyorlar aslında. Asılsam bile size her zaman teşekkür edeceğim." (Aydınlık, 24 Aralık 2013)
"Eğer devlet bana hizmet imkânı verirse, çok açık söylüyorum, inanılmaz gelişmeler ortaya çıkacak. Ben dün şeyi söyledim, yani Doğudaki halkın Cumhuriyetin taze bir kanı haline getirilmesidir." (Aydınlık, 24 Aralık 2013)
"Gel şunu yap deyin, bu benim için emirdir." (Aydınlık, 17 Aralık 2013)
"Ben devletin.. oldukça akıllı bir eri gibi çalışacağım" (Aydınlık, 17 Aralık 2013))
"Devletin adamı olmak da çok büyük bir onurdur." (Aydınlık, 170 Aralık 2013)
İğne ucu kadar hizmetim olursa ne mutlu bana" (Aydınlık, 20 Aralık 2013)
"Hiçbir şey istemiyorum, rütbe, şu, bu, istemiyorum. Sadece çalışma imkanı istiyorum." (Aydınlık, 20 Aralık 2013)
"Ben eylemlere yüzde 90 karşı idim. En büyük hizmet tutkusu bendedir." (Aydınlık, 16 Aralık 2013)
"Apo bu değil. İş yapacağım, hizmetim olacak, milyonlarca insanın gücünü ilaç gibi kullanacağız." (Aydınlık, 16 Aralık 2013)
İşçi Partisi Genel Başkanvekili Hasan Basri Özbey, bugün İstanbul'da düzenlediği basın toplantısında Abdullah Öcalan'ın sorgu görüntülerinin ikinci bölümünü basın mensuplarıyla paylaştı ve Öcalan'ın Tayyip Erdoğan'a yazdığı mektubun açıklanmasını istedi. Özbey'in açıklaması şöyle;
APO'YU TESLİM ALMIŞTIK
Öcalan'ın İmralı konuşmaları baştan aşağı "hizmet sunmaya" hazır ve elinden geldiğince "hizmet eden" bir insanın konuşmalarıdır.
"Gel şunu yap' deyin, bu benim için emirdir", "Ben devletin... oldukça akıllı bir eri gibi çalışacağım", "Bendeki hizmet aşkını görün", "İğne ucu kadar hizmetim olursa ne mutlu bana", "Hiçbir şey istemiyorum, rütbe, şu, bu istemiyorum. Sadece çalışma imkânı istiyorum", "Apo bu değil. İş yapacağım, hizmetim olacak, milyonlarca insanın gücünü ilaç gibi kullanacağız."
Bu sözleri, bugün İşçi Partisi MKK üyesi olan E. Albay Hasan Atilla Uğur'un başında bulunduğu ekibe söylemiştir.
Abdullah Öcalan'a bu sözleri söyleten, TSK'nın ülke bütünlüğünü ve iç barışı savunmadaki kararlılığı ve teröre karşı mücadelede elde ettiği başarıdır.
Öte yandan kendisinden daha büyük bir güce dayanmak, "teslim olmak" PKK'nın genlerinde vardır. Türkiye gibi bir ülkede, etnik temelde örgütlenen ve hedefine ulaşmak için silaha başvuran bir örgüt başka türlü olamaz.
PKK ilk kurulduğu yıllardan itibaren hep bir güce dayanmıştır. Başka bir ifadeyle teslim olmuştur.
1975-1980 arası MİT'e, 1980-1991 Suriye Muhaberatı'na, 1991-1999 hem Suriye Muhaberatına hem ABD'ye, 1999-2003 TSK'ya, 2003'ten bugüne kadar ise ABD'ye ve ABD üstünden MİT'e dayanmıştır.
Misyonunu "taşeron" olarak belirleyen örgüt, 1999'da TSK tarafından yenilgiye uğratılınca, liderinin ağzından kendisini mağlup edene "hizmet" teklif etmektedir.
Kürt yurttaşlarımızın üzerinde düşünmeleri gereken gerçek budur. Böyle bir örgüt ve böyle bir liderden, halkın yararına nasıl bir "hizmet" beklenebilir?
ÖRGÜTÜNE, ARKADAŞLARINA GÜVENMEYEN LİDER
Öcalan'ın konuşmalarının bir başka çarpıcı yanı, örgütünün lider kadrosu hakkında verdiği bilgidir.
Öcalan'a göre partisinin lider kadrosu,
Her an şu veya bu devlet tarafından devşirilebilir.
Avrupa ülkeleri, PKK kadroları üzerinde çalışmakta ve kendine bağlamaktadır.
İran, Barzani, Talabani, Rusya, Avrupa ülkeleri PKK içinde çeşitli kadrolara çengel atmışlardır.
Suriye'de "kendisinden sonra oynayabilecekleri tek bir adam bırakmamaya dikkat etmiştir".
Öcalan, "PKK'nın merkezi ile devletten daha fazla savaştığını" söylemektedir.
Bütün bu bilgileri veren Öcalan, devlete örgütü "dağıtma" sözü vermekte ve bunu nasıl yapacağını anlatmaktadır.
İşte PKK gerçeği budur.
İMRALI'DA NELER OLUYORMUŞ
1999 yılından bu yana "İmralı'da neler oluyor" sorusuna farklı cevaplar verildi.
Artık bu sorunun yanıtı, Abdullah Öcalan'ın ağzından kamuoyuna sunulmaktadır.
APO'NUN TAYYİP ERDOĞAN'A MEKTUBU:
O MEKTUPTA HER ŞEY VAR
2012 yılı Eylül'ünde Abdullah Öcalan'ın Tayyip Erdoğan'a yazdığı son mektup, PKK'nın "taşeron" niteliğini göz önüne sermesi bakımından son derece önemlidir.
AÇILAN MİT KANALLARI
Abdullah Öcalan İmralı'ya giden BDP heyetine Açılım sürecinin nasıl başladığını anlatmıştı. "Cezaevi Müdürüne 'MİT Müsteşarı Hakan Bey'i yalnız bırakmamak gerekir" dedim. Sözlü, yazılı iletişime geçtim. 5 ay önce tekrar kanal açıldı, diyalog başladı." (İmralı Tutanakları, Milliyet, 28 Şubat 2013) Öcalan'ın bu açıklamasından öğrendik ki, MİT görevlileri ile kendisi arasında bir "kanal" varmış ve o kanal 2012 yılı Eylül ayında "tekrar" açılmış.
'KANAL'I AÇAN MEKTUP
Öcalan, 1999 yılı Şubat ayında İmralı'ya getirilmesinden beri subaylarla ve MİT görevlileriyle görüştüğünü avukatlarına anlatıyordu. Bu anlatımlar, PKK'ya bağlı haber ajansları tarafından kamuoyuna duyuruldu ve kitap olarak da yayımlandı.
Ancak bu yayınlarda, Öcalan'ın Tayyip Erdoğan'a yazdığı mektuba hiç değinilmedi.
Oysa o mektup, "kanalın açılmasını" sağlayan mektuptu.
Görüşmelerin başlaması için, Abdullah Öcalan'dan öncelikle bir taahhütname istendiği anlaşılıyor. Önce Apo, "hizmet" niyetini belgelemeliydi.
O mektup açıklandığı gün görülecektir: PKK lideri, kendisinin hangi görevleri yerine getireceğini yazılı olarak verdi. Zaten bizzat Apo, kendisinin "araç" görevi yaptığını açık açık söyledi (Özgür Gündem, 18 Ağustos 2013).
Şimdi, bütün Türkiye halkının bu ilişkileri öğrenmesi, şarttır.
ERDOĞAN, APO'NUN MEKTUBUNU AÇIKLAMALIDIR
Mektup, Tayyip Erdoğan'ın elindedir.
Abdullah Öcalan'a yazdırtılan mektubun içinde ne var?
Tayyip Erdoğan, Abdullah Öcalan'ın mektubunu açıklamalıdır!
AÇILIM NEYİ KAPATIYOR?
Türkiye halkından ve özellikle Kürt yurttaşlarımızdan gizlenen nedir?
"Demokratik Açılım" perdesi altında, halktan gizli hangi dolaplar çevrilmektedir?
Anadolu'da ve Trakya'da yaşayan bu halkın başına hangi çoraplar örülmektedir?
Açılım, neyi kapatıyor?
Bu soruların cevaplarını, yayınladığımız görüntülerde yer alan Abdullah Öcalan'ın ağzından sözcüğü sözcüğüne öğreniyoruz.
BARIŞ DEĞİL SAVAŞ
Ülkemizin geleceği karanlık oyunlarla belirleniyor.
Yürüyen süreç, ABD-İsrail'in Türkiye himayesinde Kürdistan, yani İkinci İsrail planıdır.
Plan, milli değildir, Amerikan emperyalizmi ve İsrail siyonizminindir.
"Barış, barış" tempoları tutularak, ülkemiz ABD'nin kanlı senaryolarının içine itiliyor.
Bu süreç bir barış süreci değil, kanlı savaş sürecidir.
PATRON ABD, ERDOĞAN TAŞERON
Tayyip Erdoğan'a bu planın uygulaması ihale edilmiştir. Her şart altında, sonuna kadar hizmette kararlıdır.
Bu planın yürümesi için, Öcalan'ın örgüt üzerindeki otoritesi bizzat Tayyip Erdoğan iktidarı ve bir kısım medya tarafından neredeyse kutsallaştırılıyor.
Uygulanan disiplin, büyük patronun, yani ABD'nin disiplinidir.
MEKTUP AÇIKLANMALIDIR
ABD'nin güdümündeki planın esasını yansıtan mektup açıklanmalıdır.
AKP bu plana yatmış, Türk milletine kabul ettirmenin yollarını aramaktadır.
Öcalan da mektupta yüklendiği sorumlulukların gereğini yapmaktadır.
O mektubu artık ne Tayyip Erdoğan, ne de Abdullah Öcalan gizleyebilir.
Hangisi daha yürekliyse, o açıklamalıdır.
Artık bu süreç halktan gizli götürülemeyecektir.
İşçi Partisi, buna izin vermeyecektir.
Enstrümanla çözüm girişimini bozguna uğratmakta kararlıyız!
Halkın birleşerek özgür çözümünün önünü açıyoruz!
Mektup açıklanmalı, halk neyin planlandığını öğrenmelidir!
HERKESE ÇAĞRI
AKP ve BDP yöneticileri ve üyeleri dahil, Türkiye'de yaşayan herkese çağrımız, halkın bilgilenme hakkı içindir.
Tayyip Erdoğan ve Abdullah Öcalan o mektubu açıklamalılar!
Özellikle Kürt kökenli yurttaşlarımıza sesleniyoruz:
Bu enstrüman ilişkileri kelepçeli ilişkilerdir.
Kelepçe, halkın bileklerine takılmıştır.
Abdullah Öcalan üzerinden halk rehin alınmıştır.
Gerçekleri bilmek, bütün Türkiye halkını, özellikle Kürt yurttaşlarımızı özgürleştirecektir.
Halkla birlikte bütün siyasal partileri, bütün basın kuruluşlarını, gazeteleri, televizyonları ve sosyal medyayı göreve çağırıyoruz!
Öcalan'ın Tayyip Erdoğan'a yazdığı mektup derhal açıklanmalıdır!