Akşener İstanbul Sözleşmesi'ni savundu

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda konuştu. Akşener'in gündeminde İstanbul Sözleşmesi ve ekonomide yaşanan gelişmeler vardı. Akşener konuşmasında, İstanbul Sözleşmesi'nin hedefinin kadınları, çocukları ve aileyi koruyup kollamak olduğunu belirterek, Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden ayrılmasını eleştirdi.

Abone ol

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda konuştu. Akşener'in gündeminde İstanbul Sözleşmesi ve ekonomide yaşanan gelişmeler vardı.

Meral Akşener'in konuşmasından öne çıkan satır başları şu şekilde:

- Nevruz'un, zor zamanlardan geçen, türlü sıkıntılarla uğraşan aziz milletimize, mutluluk, huzur ve refah getirmesini diliyorum. Bu günler elbette geçecek ve aynı büyük kararlılıkla, o güneşli baharları hep birlikte mutlaka göreceğiz. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.

- Türkiye, hukuksuzlukla, adaletsizlikle karşı karşıya. Türkiye, milli iradeye yapılan saygısızlıklarla karşı karşıya. Cumartesi sabahı itibariyle yaşananlar, beş bin yıllık devlet geleneğimizin, başımıza bela edilen bu ucube sistemde, ne büyük bir tehdit altında olduğunun göstergesidir. 'Devlet ebed müddet' diyen bizler, varlığımızın teminatı olan devletimizin, sayın Erdoğan'ın elinde, oyuncak olduğu gerçeğine, sessiz kalamayız.

- Kendilerini, saray sefasına öyle kaptırdılar ki; Millet iradesini umursayan, memleketin geleceğini düşünen aralarında hiç kimse kalmadı. Bu anlayışla yönettikleri Türkiye'de, sayın Erdoğan'ın paşa gönlü ne istiyorsa o oluyor, o yapılıyor. Sadece canları istedi diye uluslararası bir anlaşmayı kendileri adına feshedebiliyorlar. Sırf canları istedi diye gecenin bir yarısı itibarı bağımsızlığından gelen Merkez Bankası'nın, bir başkanını daha görevden alabiliyorlar. Sırf canları istedi diye, Türk Milleti'nin kutlu iradesini hiçe sayıp, demokrasinin, hukukun, devlet insanlığının gereklerini yerle bir ediyorlar.

''GECE YARISI AKLINA ESMİŞ VE İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'Nİ FESHETMİŞ''

Anayasa'da, "Anayasada, kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz. Kanunda açıkça düzenlenen konularda, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz." hükmünün bulunduğunu belirten Akşener, şöyle devam etti:

- Oysa bir bakıyoruz, bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle, kendisine ek yetkiler verilmiş, sayın Erdoğan, millet iradesini hiçe sayan o kanunsuz yetkiyle, gece yarısı aklına esmiş, ve İstanbul Sözleşmesi'ni feshetmiş. Bu yetki aşımı, milletimiz için hak gaspıdır. Mesela, mülkiyet hakkı da, aynı yöntemle gasbedilebilir. Mesela, memuriyetten doğan tüm haklar da, aynı yöntemle gasbedilebilir. Mesela, çalışanlarımızın tüm yasal hak ve güvenceleri de aynı yöntemle gasbedilebilir.

- Bu gaspın bir kez önü açıldı mı, nerede duracağını kestirmek zordur. Yarın, 'emekli maaşları artık ödenmeyecek' diye bir Cumhurbaşkanlığı kararının çıkmayacağını bilemezsiniz. Yarın, 'çiftçilere anayasal hakları olan, destekleme primini ödemeyeceğim' diye bir Cumhurbaşkanlığı kararının verilmeyeceğini bilemezsiniz. Yarın, 'Seçme ve seçilme hakkını iptal ediyorum' diye bir Cumhurbaşkanlığı kararına uyanmayacağımız bilemezsiniz.

Akşener, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a da şu ifadelerle seslendi:

- Bu gittiğin yol, yol değil. Böyle olmaz. Böyle devlet yönetilmez. Cumhurbaşkanı dahil hiç kimse, millet iradesinin, Anayasa'nın ve kanunların üzerinde değildir. Aldığın abuk sabuk kararlarla, hukuksuzluğu normalleştirmekten vazgeç. Şimdiden uyarıyorum; Seni, o makamlara getiren Türk milletinin iradesine, Türk devletinin hukukuna, Türk demokrasisinin ruhuna, halel getirecek herhangi bir hesabın içindeysen, yol yakınken geri dön.

- Bugün, uluslararası sözleşmeyi hukuka aykırı bir şekilde, yetkini ve haddini aşarak iptal edip, yarın da aynı hukuksuzluğu, başka alanlarda kullanmayı hesaplıyorsan, şimdiden söyleyeyim, yanlış hesap, Bağdat'tan döner.

Akşener, Türkiye'nin, İstanbul Sözleşmesinden ayrılmasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. İstanbul Sözleşmesinin, 2011'de tüm partilerin onayı, milli bir uzlaşıyla Meclis'te kabul edildiğini anımsatan Akşener, sözleşmenin AK Parti'nin iktidarları döneminde yaptığı en ender iyi işlerden biri olduğunu savundu.

"Bunca yıldır, bu sözleşmeyi iç siyasete malzeme yapıp kadınlardan, çocuklarımızdan, aile yapımızdan dem vurup siyasi rant kovalayan Sayın Erdoğan'ın, bugün çıkıp aynı sözleşmeyi feshetmeye kalkması sizce de garip değil mi?" diye soran Akşener, bunun garip ancak şaşırtıcı olmadığını söyledi. Akşener, şöyle devam etti:

- Neden mi? Çünkü arkadaşlar zorda, oylar eriyor. O nedenle Sayın Erdoğan, panik içerisinde 'Kimin gözüne nasıl girerim? Kimden nasıl siyaset devşiririm?' diye çırpınıyor. Sırf çarpık zihniyetli bir azınlığa şirinlik yapacağım diye Türkiye'de şiddet gören, istismar edilen, tacize, tecavüze uğrayan, kadınların, çocuklarımızın güvenliğini, kutsal aile yapımızı kurban ediyor. İşin özü işte budur.

''NİYE İMZALADIN? ŞİMDİ NİYE VAZGEÇİYORSUN?''

İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, İstanbul Sözleşmesi'nin hedefinin kadınları, çocukları ve aileyi koruyup kollamak olduğunu belirterek konuşmasını şöyle sürdürdü:

- Ya kadınları korumayı seçeceksiniz ya da kadın katillerine cesaret vereceksiniz. Ya çocuklarınızı kollamayı seçeceksiniz ya da çocuk tacizcilerine yol vereceksiniz. Ya ailelerinize sahip çıkacaksınız ya da yuvaların yıkılmasına göz yumacaksınız. Bu kadar basit. Ne var ki Sayın Erdoğan'ın siyaset anlayışı, korumak ve kollamaktan anlamaz. Onun zihniyeti, kavgadan ve kargaşadan anlar. Onun siyaseti, nefretten, düşmanlıktan beslenir. Kimseyi bulamazsa kendiyle ve kendi icraatlarıyla kavga eder.

- Nitekim İstanbul Sözleşmesi konusunda da durum aslında budur. Bu arkadaşlar, sözleşmenin gereğini yapmak için en küçük adımı bile atmamışlar. Şimdiyse çıkıp kendi elleriyle imzaladıkları sözleşmeye karşı, mücadele ediyorlar. Bizim de bu tiyatroyu, onaylamamızı bekliyorlar. Çok beklerler. Kardeşim madem, kafanızı karıştıran maddeler vardı o zaman sözleşmeyi neden imzaladınız? Madem şüpheleriniz vardı, o zaman neden bir de adını İstanbul Sözleşmesi koydunuz? Madem kadınların, çocuklarımızın iyiliği umurunuzda değildi o zaman kime şirinlik yapma peşindeydiniz?

- Bu işler, öyle gece yarısı kararnameleriyle, abuk sabuk konuşan vekillerle, tabela kovalayan trollerle olmaz. Çıkacaksın, devlet yönetmenin ciddiyetiyle bunların cevabını vereceksin. Niye imzaladın, şimdi niye vazgeçiyorsun? Bu millete, kadınlara anlatacaksın. Öyle haksız, hukuksuz, oldubittilerle bu işin içinden sıyrılmazsın Sayın Erdoğan.

Akşener, Türkiye'de son bir yılda 304 kadının öldürüldüğünü, her gün ülkenin dört bir yanından kadına yönelik şiddet görüntülerinin geldiğini, çocukların bile şiddetin, tacizin, tecavüzün mağduru olduğunu, boşanmaların çığ gibi arttığını ve aile yapısının sarsıldığını dile getirdi. Devletin, kadınları, çocukları, aileyi koruması gerektiğini, İstanbul Sözleşmesi'nin de tam da bunun için var olduğuna inandıklarını anlatan Akşener, şunları söyledi:

- Onlar ise sözleşmenin gerektirdiği yasal düzenlemeleri yapıp uygulanmasını sağlamak yerine birkaç oy uğruna kadınlarımızı, çocuklarımızı ve ailelerimizi feda etmeyi seçtiler. Birkaç oy uğruna çocuklarımızı korumayı değil, 7 yaşındaki kızlarımızı evlendirmeyi seçtiler. Kadına el kaldıranın karşısına dikilmeyi değil, 'O saatte ne işi varmış?' vicdansızlığını seçtiler. Kadının iş hayatında önünü açmayı değil, 'Çalışan kadın fuhuşa hazırlanıyor.' ahlaksızlığını seçtiler.

Akşener, iktidarın ne kadınları ne çocukları ne de aile yapısını korumak gibi bir derdi bulunduğunu, tüm hesabının iktidarlarını sürdürmek ve koltuklarını korumak olduğunu iddia etti. Meselenin sadece İstanbul Sözleşmesi'ne karşı takınılan tavır olmadığını aktaran Akşener, şu değerlendirmeyi yaptı:

- Mesele, bunların 19 yıldır benimsediği fırıldak siyaset anlayışıdır. Bu siyaset, nabza göre şerbet, 'kullan-at', selpak siyasetidir. Bunların, siyasi ortaklıkları da siyasi hamleleri de böyledir. Nitekim 19 yılda icap ettiğinde herkesle ittifak kuran da Sayın Erdoğan’dır. Bu ittifakı hiç bozmadan devam ettirdiği bir kişi var o da İmralı canisi Abdullah Öcalan'dır. Ailevi birliktelik var aralarında. İşi bittikten sonra her ittifak ortağına sümüklü mendil muamelesi yapan da yine Sayın Erdoğan'dır.

MERKEZ BANKASI BAŞKANI'NIN GÖREVDEN ALINMASI

Türkiye'yi yönetenlerin, ne içeride ne de dışarıda yatırımcıya güven vermediğini ileri süren Akşener, milletin işiyle, aşıyla, hakkıyla ilgilenmeyen bu iktidarın artık ömrünü tamamladığını, akıldan ve sağduyudan uzaklaşarak şirazelerinden tamamen çıktığını iddia etti.

Naci Ağbal'ın Merkez Bankası Başkanlığından alınmasına değinen Akşener, şunları kaydetti:

- Piyasalar için istikrar ve güvenin adresi olması gereken Merkez Bankasını, yapboz tahtasına çevirmeleri de işte bundandır. Biliyorsunuz daha 4,5 ay önce damat bakanı göndermek pahasına göreve getirdikleri Merkez Bankası Başkanı da cuma gecesi itibarıyla gitti. 'Damadı affettik.' diyorlardı, onun gidişine sebep olan başkan, 'Görevden alındım.' dedi. Görevden alındığı için bir de teşekkür etti. Zaten her giden nedense bir rahatlıyor. Her gidende bir huzur, bir ferahlık, son derece zen bir tavır. Hayretle izliyoruz.

- İnsan, ister istemez soruyor: Sizi nasıl bir ateşe atıyorlar ki ekonomideki tablo, aslında ne kadar kötü ki görevden alınınca bu kadar rahatlıyor, üstüne bir de şükranlarınızı sunuyorsunuz? Memleketi nasıl bir cendereye soktunuz ki giden her biriniz, 'Allah sonumuzu hayır etsin.' diyorsunuz?' Böyle ekonomi yönetimi olur mu? Böyle devlet insanlığı olur mu? Gerçekten ibretlik.

- Durumumuz bu kadar kötüyse çıkıp milleti bilgilendireceksiniz. Devlet insanı, öyle metin arası mesajlarla, sağa sola sinyal vermez. Ya susar sessizce kenara çekilir ya da çıkar milletine gerçekleri söyler. Merkez Bankası Başkanı'nı, göreve geldikten 4,5 ay sonra bir gece yarısı görevden almak, akıldan ve mantıktan uzak, ekonomiyi de uçuruma sürükleyen bir adımdır.

Akşener, Türkiye'nin Erdoğan'ın, "düşünmeden aldığı şuursuz kararlar" sonucunda hem yüksek faizin acı reçetesini ödediğini hem de yükselen kur ve artan enflasyonla boğulmaya mahkum olduğunu savundu.

AK Parti'nin 2001 krizi sonrası, Merkez Bankası kasasını net rezervle devraldığını, bugün ise Merkez Bankası kasasının borçlu hale geldiğini öne süren Akşener, faizlerin son 4 ayda yüzde 90'a yakın artarak yüzde 19'a çıktığını söyledi. Akşener, "Bu ucube sistemde, Sayın Erdoğan'ın bilgisi ve izni olmadan, faiz artırılmaz, artırılamaz. Sözüm ona kendisi faiz düşmanı ama faizi artıran da kendisi, faiz artınca kelle alan da yine kendisi. Yapılan yanlışlar, 'Aman Sayın Erdoğan’a fatura edilmesin.' diye bu ucube sistem çöp öğütür gibi bürokrat öğütüyor. Bu sırada olan da cefakar milletimize oluyor." görüşünü aktardı.

''ŞİMDİDEN O KOLTUĞA YENİ TALİPLER VAR''

Akşener, Ağbal'ın görevden alınması öncesinde bir gazetede çıkan habere işaret etti.

- Cuma sabahı, iktidara yakın bir gazete başlık atıp, faiz artırımına 'tezgah' dedi. Aynı günün gecesinde yeni Başkan gitti, aynı gazetenin yazarı en yeni Başkan oldu. Sayın Erdoğan, bir zamanlar 'Gazete manşetleriyle bize istikamet çizemezler.' diyordun. Şimdi bakıyorum da onlar sabah manşet atıyor, sen akşamına gereğini yapıyorsun.

"Çiçeği burnunda Merkez Bankası Başkanı'nı uyarmak istediğini" söyleyen Akşener, "Görünen o ki şimdiden o koltuğa yeni talipler var. Baktı ki bu atamalar verilen ayarlar üzerinden oluyor. Faizlerin gidişatını beğenmeyen Ayasofya imamı, Twitter üzerinden ayar verip hem faiz lobilerine göz dağı verdi hem de Merkez Bankası Başkanlığına göz kırptı." dedi.

İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, Türkiye'nin, faizle kur arasına sıkıştığını ileri sürerek sözlerini şöyle sürdürdü:

- Türkiye ekonomisinin bu şekilde köşeye sıkışmasının temel sorumlusu da büyük ekonomist Sayın Erdoğan’ın ta kendisi. Eğer beceriksizliğinin sonuçlarına bir kılıf uydurmanın peşindeysen gözümüz üzerinde haberin olsun. Yarın çıkıp da 'Fezlekeler yüzünden, kapatma davası yüzünden, faizle mücadele ettiğimiz için, İstanbul Sözleşmesi'nin feshi yüzünden, malum lobiler, dış güçler, bize saldırıyorlar.' demeyi düşünüyorsan şimdiden söyleyeyim, yemezler.

- Başta Merkez Bankası ve TÜİK Başkanları olmak üzere bürokratlara, oyuncağını beğenmeyen şımarık bir çocuk gibi davranman, ekonominin itibarını zedeliyor. Attığın her yanlış adım, sürdürmekte inat ettiğin her yanlış tutum, bu ülkeyi daha da fakirleştiriyor. Bu keyfiyetten, bu şımarıklıktan bir an önce vazgeçmen gerekiyor. Türkiye, Zihni Sinir projelerini uygulayacağın bir laboratuvar değildir. Merkez Bankasının rezervlerinin eridiği bu dönemde iş bilmez danışmanlarının gazına gelip, Türkiye’yi iyice üçüncü dünya ülkelerine benzetecek 'sermaye kontrolü' gibi şaibeli yollara başvurma, hatta başvurmayı aklının ucundan bile geçirme.

Akşener, ülkede çok ciddi tasarruf açığı olduğunu, sınırlı tasarrufların da doğru yerlerde kullanılması ve bu yüzden Kanal İstanbul gibi projelerle ülkenin tasarruflarının heba edilmemesi gerektiğini savundu. Bu kadar zenginliğe sahip bir ülkenin, makroekonomik sorununun olamayacağını dile getiren Akşener, "Türkiye'nin makroekonomik sorunu yoktur. Türkiye'nin, makro Erdoğanik sorunları vardır. Makro Erdoğanik sorunlarımız yüzünden onca zenginliğe karşın, 8 bin 500 dolarlık milli gelirle, Avrupa'nın sonuncusuyuz." dedi.

İYİ Parti Genel Başkanı Akşener sözlerini şöyle tamamladı:

- Sayın Erdoğan ve arkadaşlarının bizleri bölmesinden artık bıkmadık mı? Önümüze ardımıza bir sıfat koyup, bunu zorla kabul ettirmeye çalışmalarından usanmadık mı? Eloğlunun değil, kendimizden sandıklarımızın bizi ayırmasından sıkılmadık mı? Biz sıkıldık. Ocu, bucu, şucu diye tasnif edilmekten, sonra da adına siyaset diyerek üzerimize hesap kitap yapılmasından artık sıkıldık. Ayrıştırılmaktan, kutuplaştırılmaktan, birbirimize yabancılaştırılmaktan artık sıkıldık. AK Parti'ye oy verenin makbul, vermeyenin terörist ilan edilmesinden artık sıkıldık.

Gergerlioğlu'nu savunan TTB'ye tabip odaları ve derneklerinden sert tepki Gündem Meteoroloji'den çamur yağmuru uyarısı Gündem CHP'den liberal sistem savunması Gündem AB'deki Türkiye raporunda işbirliği vurgusu Gündem