Alo Fatih'in Ulusal Kanal ve Aydınlık ile ne ilişkisi var
Sözcü gazetesi yazarı Soner Yalçın, M. Fatih Saraç'ın "Ergenekon’la olan ilgisi"ni yazdı.
Sözcü gazetesi yazarı Soner Yalçın, M. Fatih Saraç'ın "Ergenekon’la olan ilgisi"ni yazdı.
Yazısında, Ben bu “Alo Fatih”i bir yerden hatırlıyorum!' diyen Yalçın, Erdoğan'ın Fatih Saraç ile olan "akçeli konuşmalarını" yayınlayan eski Aydınlık Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Deniz Yıldırım ve Ulusal Kanal'ın istihbarat şefi Ufuk Akkaya'nın başına gelenleri yazdı.
İşte Soner Yalçın'ın “Alo Fatih”in Ergenekon’la ilgisi" başlıklı yazısı:
M. Fatih Saraç; namı diğer “Alo Fatih”!
Yine gündemde…
Başbakan Erdoğan ile yeni telefon kayıtları sızdırıldı.
İyi bir ikili oldu bunlar!
Mustafa Sarıgül hakkında konuştuklarını dinlerken birden aklıma geldi:
Ben bu “Alo Fatih”i bir yerden hatırlıyorum!
Üstelik yine bir telefon görüşmesinden!
Telefonun ucunda yine Erdoğan vardı; “üçe kapatın” diyordu!
Evet evet hatırladım…
Tarih: 18 Ekim 2009.
Erdoğan’ın bu telefon kayıtları Ulusal Kanal ve Aydınlık’ta yayınlandı.
Hemen aynı günün akşamı…
Saat 18.00 suları…
İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne “ihbar” geldi. (Ergenekon soruşturma sürecini takip edenler, bu tür ihbarların Cemaatçi polislerin tezgahı olduğunu artık biliyor.)
Sahte isim “Rıza Yıldırım”, e-postayla gönderdiği ihbarında; “Erdoğan’a ve AKP’lilere ait çok sayıda telefon kaydının Aydınlık’ta olduğunu” yazmıştı.
Polis günlerden pazar olmasına rağmen hemen savcılığa gitti; arama ve gözaltı izni aldı;
“ışık hızıyla” Aydınlık ve Ulusal Kanal’ı bastı.
Yayınlananlar dışında telefon kaydı yoktu.
Aydınlık Genel Yayın Yönetmeni Deniz Yıldırım ve Ulusal Kanal İstihbarat Şefi Ufuk Akkaya gözaltına alındı; tutuklandı. Gazeteci Deniz Yıldırım 4.5 yıldır hâlâ hapiste.
Gelelim…
“Alo Fatih”in bu ilk telefon vukuatına…
Erdoğan Silivri’de dinlendi
Önce, Başbakan Erdoğan’ın X şahısla yaptığı telefon görüşmesine bakalım:
X: Aleyküm selam…
Erdoğan: Şimdi bu… Fatih Bey senle irtibat kuracak veya aradı mı bilmiyorum.
X: Görüşecek evet. Şey de aradı… Zapsu da aradı biraz evvel.
Erdoğan: Ha.. N’aptınız?
X: Bir şey söylemediler ama, fiyat olarak şey olarak sizle görüşmüşler.
Erdoğan: Evet.
X: Bana bir şey söylemediler.
Erdoğan: İşte şey olarak…
X: Ben o akşam, geçen akşam sana söylediğim şekilde ben onlara da söylemiştim
zaten.
Erdoğan: Ama onlar işte…
X: 4 ya da 3 buçuğa…
Erdoğan: Nasıl?
X: 4-3 buçuğa doğru düşün demiştim.
Erdoğan: İşte onlar en son 3 vermişler.
X: Ne yapalım kapatalım mı?
Erdoğan: Yani onların yaptığı şey de, bence kapatalım yani. Şey olarak da onlar da bi şey yapmışlar, değerlendirme. Yani şu anda o isabetlidir diyorlar. (…)
Telefon böyle sürüyor…
Bu kayıt, 9 Aralık 2010 günü Ergenekon davasının 169’uncu duruşmasında dinlenildi.
Devam edelim…
“Oktay Ekşi rezil yazmış”
“Fatih bey” M. Fatih Saraç’tı.
“Zapsu”, Cüneyd Zapsu.
Peki pazarlık konusu neydi?
Telefon kayıtlarından ortaya çıkıyor.
Fatih Saraç ile Cüneyd Zapsu telefon görüşmesinde konuşuyorlar:
FS: Cüneyd abi Genelkurmay Başkanı’nın (Hilmi Özkök -S.Y.) konuşması çok güzeldi ya. Bak bugün Oktay Ekşi’nin yazısını oku abi.
CZ: He!
FS: Oktay Ekşi rezil bi yazı yazmış.
(…)
CZ: Şimdi Sayın Abim yarın sabaha karşı geliyor…
FS: Ölmüş bugün yarın ölmüş vaziyette…
CZ: Cuma günü de cuma, cumartesi, pazar normal Antalya’da, fakat cumartesi dediğin gibi belki MÜSİAD’a falan İstanbul’a gelecek, ben yarın öğrenecem ayrıntısını…
FS: Tamam abi. Eee, ya uyarız onun programına uyarız ya (…)
“Sayın Abim”; Başbakan Erdoğan’dı. Japonya gezisinden dönmesi; Antalya kampına katılması; ve Oktay Ekşi’nin makalesinin tarihi, 14 Nisan 2004 gününe işaret ediyor.
Peki…
Fatih Saraç ve Cüneyd Zapsu o günlerde Erdoğan ile ne konuşacaktı?
Tarihe baktığınız zaman, o günlerde BİM’in el değiştirdiğini görüyoruz:
Satıcı: Cüneyd Zapsu.
Alıcı: Suudi işadamı El Kadı ile ortak Fatih Saraç!
Erdoğan ise aracı… Niye? Yazısının konusu Erdoğan’ın (X kişiye, muhtemelen M. Latif Topbaş’a) “üçe kapatın” sözü değil.
Kafamda başka sorular var…
“Alo Fatih” Balyoz’a uzandı
İlk sorum şu:
Birilerinin, M. Fatih Saraç’ı 2004’te dinlediği ortada.
O telefon kayıtları basında yer aldı; mahkeme tutanaklarına geçti.
Peki…
Fatih Saraç dinlendiğini bile bile, gizlisiz saklısız konuşmaya nasıl devam etti; ve neden önlem almadı?
Gelelim ikinci soruma:
Aydınlık ve Ulusal Kanal iyi bir gazetecilik yaparak, kamu yararı gereği Erdoğan’ın telefon kayıtlarını yayınladı.
Bu haklılık payı şu soruyu sormamıza engel değil:
2009 yılındaki bu telefon görüşmelerini kim, neden sızdırdı?
Son günlerdeki telefon sızdırmalarından anlıyoruz ki, “Alo Fatih”i dinleyenler cemaatin istihbaratçı polisleri!
5 yıl önceki telefonları cemaatçi polisler dinleyip, cemaatçi polisler mi sızdırdı?
Bu soruyu sormamın nedeni var:
2009; Ergenekon’da kırılma yılıydı: Polislerin, “Ergenekon örgütü üyesi” diye kanser hastası Türkan Saylan’ın evine girmesi; Mehmet Haberal gibi tanınmış doktorları, akademisyenleri, rektörleri tutuklanması kamuoyunda büyük endişe yaratmıştı.
O dönem Erdoğan bu tepkilerden ne derece etkilendi?
Ve ayrıca:
O telefon kayıtlarının yayınlanmasından üç ay sonra; Taraf gazetesi 20 Ocak 2010’da “Askerler camileri bombalayacaktı” manşetini attı. Ve askerlere yönelik Balyoz operasyonu başladı.
Bir ek daha yapalım:
Silivri’deki mahkemenin, Erdoğan’ın telefon kayıtlarının dinlenilmesine izin verip kayıtlara geçirtmesi de, bu duruşmalarda pek rastlanan durum değil.
Yani demem o ki:
Cemaatçi polislerin, o dönemde bu telefon kayıtlarını sızdırmalarının nedeni; “Sayın Erdoğan! Bakın darbeciler sizin telefonlarınızı dinlemişler, yayınlıyorlar” diyerek Başbakan’ı Ergenekon-Balyoz operasyonlarına ikna etmek miydi?
Benimki sadece bir soru!..
ulusalkanal.com.tr