Perinçek 6 yıl sonra meydanda!

İşçi Partisi Lideri Doğu Perinçek, 6 yıl sonra yeniden meydanlara çıktı. Binlerce yurttaşı "Sizler çok özlemişim" sözleriyle selamladı. Perinçek, birlik ve kardeşlik vurgusu yaptı, "Türkiye'yi böldürtmeyeceğiz" dedi. "Açılımı biz yürütüyoruz" diyen CHP'yi uyaran Perinçek, "Oyları bölmeyelim diye vatanı mı bölececeğiz diye seslendi.İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek Ergenekon tertibiyle 6 yıl boyunca tutsak edildiği Silivri zindanından “Kınından çıkmış kılıç gibiyiz.” diyerek çıktı.

Abone ol

Doğu Perinçek ile Birlik ve Dirlik Mitingi

İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'in cezaevinden çıktıktan sonraki ilk miting konuşması:

Sevgili yurttaşlarım, canlarım,

Hepinizi yürekten duygularla, coşkuyla, heyecanla selamlıyorum. Saygılarımı sunuyorum.

Sevgili yurttaşlarım,

Zalimler, diktatörler yıkılışlarını yasaklar koyarak önleyebildiler mi? Önleyemediler. Mussolini'nin bacağından asılması yasaktı ama Mussolini bacaklarından aşağıya asıldı. Devrim kanunları var. Devrim kanunları, ülkeleri karanlıkları boğanları bacaklarından aşağı asmıştır.

Değerli yurttaşlarım,

Hiç ses yasaklanabilir mi? İnsan sesi yasaklanabilir mi? Devrim sesi, Cumhuriyet'in sesi, Mustafa Kemal'in sesi, sizin sesiniz yasaklanabilir mi? Yasaklanamaz. İngilizce tivit diyorlar biz ona seslenmek, ses atmak diyelim mi? Buradan Ankara'yı işgal eden, Anakara kalemizi işgal eden Büyük Ortadoğu Projesi eşbaşkanına bu İstanbul'dan güzel Kadıköy'den hep birlikte ses atacağız, bir tivit yollayacağız bugün... Bütün sesleri internet ortamlarında, elektronik ortamlarda yasaklasalar bizim bağrımızdan çıkan bizim vatan sevgimizden Mustafa Kemal'in Türkiyesini kurma azmini, o gögüslerimizden çıkan sesi yasaklama şansları var mı? Şimdi buradan BOP eşbaşkanı yıkılmakta olan Tayyip Erdoğan'a bir ses atacağız ve Abdullah Gül'e de. Ve ta Pensilvanya'ya giden bir ses yollayacağız Fethullah Gülen'e de. 2 sözcükten oluşuyor. Attığımız ses: “Saltanatınızı yıkacağız”

Ben söyleyeceğim bu sesi bu alanda gür bir şekilde hep birlikte atacağız.

Şimdi Çankaya'yı işgal eden Atatürk'ün koltuğuna Amerika marifetiyle oturtulan Abdullah Gül'e ses atacağız: “Çankaya'dan seni indireceğiz.”

Bu gür sesimiz bu attığımız ses şimdi Ankara kalesinin taş duvarlarında yankılanıyor değerli yurttaşlarım. Ve şimdi okyanusları aşan bir ses atacağız. Okyanusları geçen güzel insanların kahpe bir diktatörlük altında yaşadığı Washingtonlara Pensilvanyalara bir ses atacağız. Pensilavanya'daki Gladyo şefine bir ses atacağız: “Türkiyemizi şeyhler dervişler meczuplar ülkesi haline getiremezsin.”

Yasaklayamayacaklar, bu milletin birbirine seslenmesine birbiriyle konuşmasına zincir vuramayacaklar. Buna izin vermeyeceğiz. Yüce Türk milleti buna izin vermeyecek. Buna izin vermeyeceğiz. Bu kararlığımızı Kadıköy meydanından bugün bütün dünyaya ilan ediyoruz.

Değerli yurttaşlarım,

Türkiye kasetlerle yönetiliyor. Kasetlerle yönetilen bir ülkede yaşıyoruz. Türkiye, Obama'nın beyzbol sopasıyla yönetilmektedir. Bugün Türkiye'nin en önemli gerçeği budur. O resimleri, o fotoğrafları büyük acılarla gazete sayfalarında gördük. Amerikan emperyalistlerinin şefi beyzbol sopasıyla telefonda konuşuyor. Bu bizim, en büyük acımız, en büyük utancımız, bu utanca katlanacak mıyız? Türkiye'yi kasetlerle, beyzbol sopalarıyla yönetenleri yıkacak mıyız? Ve yıkıyoruz değerli yurttaşlarım. Türkiyemizi gerçek halk yönetimine, halk iktidarına, milletin yönetimine, milletin egemenliğine kavuşturacağız. Yemin ediyoruz.

Halkın Cumhuriyeti'ni, halkın hükümetini, milletin hükümetini, Milli hükümeti kuracağız. Kasetlerle partilerin genel başkanlarının değiştirilmesine, kasetlerle partilerin seçim listelerinin yapılmasına izin vermeyeceğiz. O partilerin demokrasisini de biz kurtaracağız. Buna kararlı mıyız?

Süpürgesi yoncadan, gayet beli inceden... Bizim güzel gözlerimiz ince beli görür. Onların gözü bellerdeki zümrütleri taşları görür, biz ise ince beli görüyoruz.

Can yoldaşlarım, sevgili arkadaşlarım, değerli yurttaşlarım,

Şimdi söyleyeceklerimi seçim meydanlarında duymayacaksınız, duymuyorsunuz. Biz Türkiye'nin önündeki gerçek gündemi milletimize, halkımıza anlatıyoruz. Bu 30 Mart'tan sonra Türkiye 2 büyük önemli sorunla karşı karşıya gelecektir. Birisi ekonomik depremdir. Zeminde bu var. Bütün sayılar, matematik, aritmetik, coğrafya, tarih, jeoloji, biyoloji hepsi bize bunu söylüyor. Türkiye büyük bir ekonomik sarsıntının eşiğindedir. Borçlanma ekonomisinin, sıcak para diktatörlüğünün sonu gelmiştir. Artık 144 milyar dolar bu yıl acil ödenmesi gereken borç, ona önümüzdeki yılın borcunu eklediğimiz zaman 200 milyar dolar dış borcun üstündeki bir dış borç Türkiye'nin kapısındadır. Hacizci bugün Türkiye'nin kapısını çalmaktadır. Bunu İşçi Partisi'nin kulağı duyuyor. Bu büyük bir ekonomik sarsıntı demek, ithalatın daralması, fiyatların yükselmesi, ithalata bağlı sanayinin kısıtlanması, işçi atmalar, pahalılık bunların hepsi Türkiye'nin yakın gündemidir. Bu Cumhuriyet tarihinin en derin ekonomik sarsıntısıdır. İşçi Partisi buna hazır. Bir milli direnme ekonomisi programı hazırladık.

Saygıyla anıyorum, hazine müsteşarımız, kaybettiğimiz Ali Kocatürk'lerle, kendisi de Kadıköy'lü olan Arslan Başer Kafaoğlu ağabeylerimizle diğer ekonomi uzmanlarımızla onlarla milli direnme ekonomisi hazırladık.

Önümüzde ekonomik alanda da bir milli direnme var. Paranın giriş çıkışını kontrol edeceğiz. Dolar saltanatına son vereceğiz.

Bir nereden buldun kanunuyla o kanunu işleteceğiz, çalıştıracağız. O nereden buldun kanunuyla bu milletin yağmalara, ayakkabı kutularına istif edilen bütün alınterini yasadışı yollarla el koyanlardan millet namına alacağız. “Hırsız var” değil, hırsızın eli kesilir. Bütün rejimlerde hırsızlık yasadışıdır. Ama biz ne yapacağımızı söylüyoruz. Yasadışı yollardan el konan bu milletin alın terini nereden buldun kanunuyla yeniden milletin hazinesine kamu kaynağı haline getireceğiz, onlarla yatırım yapacağız, iş alanı açacağız, bu milleti eğiteceğiz.

Kadıköy burası, İstanbulumuz. Türkiye'nin en büyük kenti. Ama kentli köylümüzü unutmayacak. Köylümüzü Anadolumuzun, Trakyamızın, çalışkan, cefakar, çok görmüş geçirmiş köylümüzü bağrımıza asıyoruz. Köylülerimize buradan selam yolluyoruz.

Köylümüzü yeniden destekleyeceğiz. Tarıma destek akçalarını kaldırdılar. Samanı bile dışarıdan alır hale getirdiler, köylünün belini kırarak. Biz yeniden çiftçimizi destekleyeceğiz. Gübreyle, tarım aracıyla destekleyeceğiz, Ucuz, faizsiz krediyle destekleyeceğiz. Yeniden Türkiye'nin ekilen biçilen güzel topraklarımızı, altında şehit kemiklerinin olduğu topraklarımızı yeniden çiftçimizin ekimine dikimie açacağız.

Özelleştirmeyle Atatürk'le kurtulmuş kamu iktisadi teşekküllerini, Türkiye ekonomisini çökertmek için, Türkiye tarımını ve sanayisini çökertmek için yabancılara verdiler, kapılarına kilitler vurdular. Biz kamu iktisadi teşekküllerimizi yeniden Telekomumuzu ekonomimiz için hayatlarımız için can alıcı sektörlerimizi yeniden kamunun malı milletimizin malı sizin malınız yapacağız.

Değerli yurttaşlarım,

Devleti küçülttüler, onlar korudu bu ismi dediler ki küresel merkezden milli devletinizi halka koruyuculuk yapan yardım eden Cumhuriyet'in devletini küçülteceğiz. Peki ne yapacaksınız? Gladyo devletini mafya-tarikat devletini büyüteceğiz. Atatürk'ün milli devletini, halkçı devletini onun kurumlarını biçtiler, yıktılar, küçülttüler. Kan döken, Türk ordusunu esir eden, İşçi Partisi'ni baş hedef alan Gladyo'yu büyüttüler. Polisi, yargıyı, Gladyo'nun karargahı haline getirdiler. Gladyo'nun kökünü kazıyacağız. Gladyo'nun merkezinde olan Tayyip Erdoğanlarla, Abdullah Güllerle birlikte kurdukları F örgütünün inlerine girecek miyiz? Bu hukuk dışı yargının polisimizin içindeki bu F örgütünü kökünden kazıyacak mıyız? Kazıyacağız!

Değerli arkadaşlarım, değerli yurttaşlarım,

Birinci mesele budur. Türkiye'nin önündeki ekonomik depreme, kriz sözü az geldiği için zaten Türkiye ekonomisi sıcak para dikatötörlüğüne geçtiğinden beri sürekli süregen kriz halinde olduğu için, bu söz az geldiği için ona deprem diyoruz. Bu ekonomik krizi göğüsleyeceğiz. Korkmuyoruz. Bizim İstiklal Marşı'mız “Korkma!” diye başlıyor. Krizi tepeleyeceğiz. Ekonomik krizin hakkından geleceğiz.

Ekonomimiz, emekçilerimiz, işçilerimiz, köylülerimiz, esnafımız, milli sanayicimiz, askerimiz var Krizi tepeleyeceğiz.

Bu birinci sorun ekonomik krizin zemini oluşturuluyor. Ve bunun üzerine planlar yapılıyor okyanus ötesinden; tuzaklar kuruluyor hainler tarafından. Bu kriz temelinde milletimize, halkımıza, emekçilerimize, sizlere karşı tuzaklar kuruluyor. Ve çok önemli, ikinci önemli kriz etkeni, kargaşalık etkeni, kaos etkeni, kan etkeni biliyorsunuz Güneydoğu'da PKK özerklik inşa edeceğini söylüyor. Bunu AKP'yle birlikte açılım dedikleri o Türkiye'yi bölme planının sonu olarak planlıyorlar ve özerklik yapacaklarını bağıra bağıra ilan ediyorlar. Maalesef ve çok yazık ana muhalefet partisi işte bugün arkadaşlarım gelirken söyledi, CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu açıklama yapıyor. Diyor ki “Açılımda zaten biz AKP ve BDP'nin açılım programını onlardan daha fazla destekledik” diyor. Bölgesel özerkliği onlar Tahvan toplantısından beri destekliyorlar. Avrupa özerklik şartını kabul ettiklerini söylüyorlar. Bunu programlarına da yazıyorlar. CHP merkezini uyarıyorum. Bu özerklik destekleme sevdasından vazgeçin diyorum. Bu hıyanete ortak olmayın çağrısını Kadıköy'den yapıyorum.

Özerklik bir özgürlük bir eşitlik bir kardeşlik programı değildir. Özerklik bizim Kürdümüzü ikinci sınıf yurttaş konumuna iten bir programdır. Onu zebra gibi damgalı yapan programdır. Sen ikinci sınıf yurttaşsın diyen programdır. Onu Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığından aşağı mevkilere iten programdır. Özerklik kanla olur. Herkesi uyarıyoruz. Özerklik kavgasına kapılan hesap kitap bilmezleri de buradan uyarıyoruz. Edirne'den Hakkari'ye kadar, Artvin'den Muğla'ya kadar ayağı bu vatan topraklarına basan herkesi uyarıyoruz. Bu özerklik sevdasından vazgeçin. İstisnasız bütün partileri Türkiye barışı, Türkiye cephesine davet ediyoruz. O madde de “Özerklik yanlıştır, vatan bölünmez.”

Ekranlarda üzüntüyle kaygıyla görüyoruz, dün Nevruz'da asılan pankartları. Orada “Ya müzakere ya savaş” yazıyor asılan pankartlarda.

Değerli yurttaşlarım,

Bizim yöneteceğimiz Türkiye yakındadır. 2 sene içinde Türkiye'yi bir milli hükümet yönetecektir. ve yönetimin o merkezinde İşçi Partisi olacaktır.

Bizim o yöneteceğimiz milli hükümet Türkiye Kürdümüzü, Diyarbakırlımızı, Cizrelimizi Silopilimizi, Uluderelimizi, Tuncelilimizi bağrına basacaktır. Aynı Muğlalılar gibi, tıpkı Kırklalerlililer gibi eşit, özgür, can kardaşlarımızdır, yurttaşlarımızdır. Biz milli hükümet olarak Türkiye'de müzakere edilecek bir yasadışı örgüt, yasadışı terör örgütü kabul etmiyoruz ve tanımıyoruz. Biz milli hükümet olarak Kürdümüzün emrindeyiz; bütün milletimizin emrindeyiz. Ama onlar adına elinde silah olan elinde mayın olan, karakolların etrafına mayın döşeyen, askerimizin yoluna mayın döşeyen, bizi kahpece arkamızdan vuran bir yasadışı terör örgütü kabul etmiyoruz.

Türkiyemizi mahallelerden başlayarak, köylerden, ilçelerden illerden başlayarak Ankara'ya TBMM'ye kadar halk meclisiyle yöneteceğiz. Halkın devletini, halkın hükümetini kuracağız. Ve Cizre'yi Cizrelilierle yöneticeğiz, Mardin'i Kızıltepe'yi Kızıltepelilerle, yöneteceğiz ama burada bir yasadışı örgüt kabul etmiyoruz. İkincisi “Ya müzakere ya savaş” diyor. Meydan okuyor, savaş ilan ediyor. Milli hükümet Kürdümüzü bağrına basarak, Türkiye'de gereğinde devletin yaptırım gücünü halkı savunarak koruyarak halkla birlikte terör örgütünün kökünü kazıyacaktır. Terör örgütü bırakmayacaktır. Bunun maddeleri, programı var. Programın başında halkla birleşmek, birlikte hareket etmek, o halkın parçası olan Kürdümüzle birlikte olmak, Kürdümüzün hakkını hukukunu kesinlikle her alanda uygulamak, arkada kalan dönemde partimiz bu uğurda çok büyük mücadele verdi, kurbanlar verdi. Hem Gladyo hem PKK bizim partimizin liderlerini öldürdü. Savaşa savaşa, kanımızı vere vere, Kürdümüzün hakkının hukukunun gerçekleşmesi için çabalar gösterdik mücadeleler verdik. Ve Türkiye bu badireden çok önemli kazançlarla çıktı.

Bugün demokratik haklar açısından Kürt sorunu esas olarak çözülmüştür. Bundan sonra bir hak isteniyorsa ayrı devlet kurma hakkı bu vardır, başka bir şey yok. Bütün haklar kazanılmıştır. Bize savaş ilan edenlere, Türk milletine Kürdü dahil Türkiye Cumhuriyeti halkına Hakkari'den Edirne'ye kadar bu millete, halka bu kardaşlara savaş tehdidi yapanlara buradan uyarıda bulunuyoruz. Bu sevdadan vazgeçin. Siz bu sevdalarla ABD emperyalistlerinin enstrümanlarından başka bir şey olamazsınız. Bir milletin hakkını hukukunu temsil edemezsiniz.

Türkiye, Suriye, Irak, İran, Azerbaycan bunlar bütünleştiği, birleştiği ekonomik işbirliği dahil güvenlik alanı dahil her alanda bir işbirliğine gittiği zaman ABD'nin Kürt koridoru, ikinci İsrail planı, bir İsrail'i daha bağrımıza getirme planı ne olur? Bozguna uğrar. Amerika'nın bağrımıza bir tuzak kurma, ihanet odağı yerleştirme, ikinci İsail'i Arabın, Türkün, Farsın, Kürdün bağrına yerleştirme planı bozguna uğramıştır. Ve önümüzde daha büyük bozgunlardan başka hiçbir şey beklemiyor. Onun için, Türkiye'de şunlar söyleniyordu. Amerika şöyle devlet, böyle devlet, uçan kuşu gözünden vurur, yerdeki pireyi uzaydan tespit eder. Hani Suriye'deki pireyi, Suriye'deki o kahramanları tespit edemedi ve ortadan kaldıramadı. O Suriye'nin kahramanlarını o Beşar Esad'ı ortadan kaldıramadı. Amerika Suriye'de niçin yenildi hani onun aletleri vardı? Hani onun enstrümanları vardı? Hani onun uzaydan hepimizi gözleyen araçları vardı? Ne oldu onun uçaklarına, teyyarelerine, füzelerine? Hepsi yerle bir oldu. Suriye kazandı. Suriye bizi kurtardı. Buardan Şam'a Suriyeli kardeşlerimize bir selam yolluyoruz. Suriye'de duydular. Onların yüreği kulağı bu meydanda.

Amerika Suriye'yi bölemedi. Suriye'nin üzerine 'Tayyibistan'ı sürdü, Tayyip Erdoğan'ı, Tayyip Erdoğan'ın teröristlerini sürdü. Terör .... etti Türkiye. Katar'ın altınlarını sürdü. Bankalar, Suriye yıkılsın, Suriye bölünsün diye bütün kasalarını açtı, teröristleri besledi. Amerika yardımlar yaptı, silahlar verdi, Tayyip adamlarını Suriye'ye yolladı, haçlı irtica Suriye'nin üzerine çullandı. Ne oldu? Beşar Esad'ın kahramanlığında Suriye kazandı. Bu çok önemli bir olay.

Irak'a bakın, Irak'ı iki defa işgal ettiler. 1991'de, 2003'te. İki defa. Ve o Irak'ın işgal takvimine göre Türkiye'nin tepesine Tayyip Erdoğanları, Abdullah Gülleri oturttular. Ne oldu bakın? O kadar işgal ettiler, kan döktüler, 1 milyondan fazla kardaşımızı, Arabımızı, Türkmenimizi, Kürdümüzü Irak'ta öldürdüler. Sonra ne oldu? Amerika Irak'ta da yenildi. Şimdi Irak bütünleşiyor. Petrolüne, yer altındaki kaynaklarına, insanına, coğrafyasına sahip çıkıyor.

İran kaya gibi durdu. Amerika'nın önünde o Pers İmparatorluğu'nun çocukları, o kahramanlar, o Firdevsi'nin Şahnamesi'ndeki Zaloğlu Rüstemler Amerika'ya boyun eğmedi.

Şimdi soruyorum, Washington'a da onların enstrümanlarına da soruyorum. Siz bundan sonra Ne yapacaksınız? Nasıl yapacaksınız da Türkiye'yi bölebileceksiniz? Türkiye'yi bölme planı Suriye'nin zaferinden sonra bitmiştir. İran'ın dik durmasından, Irak'ın bütünleşmesinden sonra Türkiye'yi ölme planı Amerika'nın biraz önce Ümit Zileli kardeşimiz buradan söyledi Büyük Ortadoğu Projesi çökmüştür. Şimdi bizim Türkümüzün, Arabımızın, Farsımızın, Kürdümüzün Büyük Ortadoğu Projesi geliyor. Bizim Büyük Ortadoğu Projemiz geliyor. Batı Asya Projesi geliyor. Batı Asya'yı bu medeniyet düşmanlarına bırakmayacağız. Vermedik, vermeyeceğiz. Batı Asya birleşiyor.

Şimdi o Kandil'e ve “Ya müzakere ya savaş” diyen hesap bilmezlere, kitap bilmezlere, kitapsızlara, Allahsızlara soruyorum. Soruyorum onlara, siz nasıl Türkiye'yi öleceksiniz? Savaş diyorsunuz. Bu sevdadan bu kanlı sevdadan, bu kanlı planlardan, bu uydurmalardan vazgeçin. Karşınızda Tayyip Erdoğan yok, karşınızda Abdullah Gül yok, karşınızda Fethullah Gülen yok; karşınızda İşçi Partisi önderliğinde Türk milleti var. Türküyle, Kürdüyle Türk milleti var.

Bakın, yüreğiniz ferah olsun. Bölgesel özerklik falan filanmış. Bu Türkiye'yi bölme planının parçası değil. Artık Türkiye'yi bölemezler, bunu herkes biliyor. O arkada kaldı, Suriye'nin zaferinden sonra arkada kaldı. Bu bölme planının parçası değil, bu ABD'nin önümüzdeki kriz, kaos, ekonomik sarsıntılar ortamındaki tezgahlayacağı tuzaklardaki enstrümanların planıdır. Başka plan ve projeler de onlara görevler verilmektedir. Açıkça söylüyorlar. Duran Kalkan söylüyor, diyor ki, “Bizi Amerika, İran'ın ve Türkiye'nin üzerine sürüyor ve biz bu rolü üstleniyoruz. Kabul ediyoruz” Bu bir kahpeliktir, kalleşliktir, hıyanettir.

Ülkemize birliği getireceğiz. Ülkemize huzuru, barışı, kardeşliği, birliği, ülkemizde çeşitli etnik kökenlerden insanlarımızın el ele tutuşup omuz omuza verip bağımsız ve özgür, egemen Türkiye'yi kuracakları kardeşlik ve barış ortamını getireceğiz. Türkiye'de barışı, iç barışı kuracağız. Yurtta barış, cihanda barış diyoruz.Kimin enstrümanı olursa olsun, Amerika'nın, Avrupa'nın, Hakan Fidan'ın enstrümanıymış bunların bu meydan okumalarını hiç ciddiye almıyoruz. Bu meydan okumaların yerle bir olacağını çok iyi biliyoruz. Buradaki kararlılığımızı da buradan bütün milletimize ve o enstrümanları kullanan bütün okyanus ötesi güçlere bildiriyoruz. Amerika'ya bildiriyoruz. Amerika'ya Kadıköy meydanından şunu söylüyoruz; Ey Obama yönetimi, ey Amerika Birleşik Devletleri Türkiye'yi bölemezsin. Türkiye'yi bölemeyeceği ortaya çıkmıştır. Suriye'yi, Irak'ı bölemedin, Türkiye'yi hiç bölemezsin ve bölemeyeceksin. Bunlar da onu görüyorlar. “Türkiye'de kargaşalık ve kaos ortamlarında ben acaba hangi hin oğlu hinlikler yaparım.” Bunlardan vazgeç. Türkiye'yi bölmekten vazgeç. Cumhuriyet'i yıkma sevdalarından, “Kemalizmin sonu geldi” gibi saçmalıklardan, hayallerden artık vazgeç.

Amerika ecdadını getirsin. Bütün silahlarını her şeyini toplasın getirsin. Türkiye'yi bölecek gücü yok. Toplasın getirsin hepsini meydan okuyoruz. Ve Amerika'ya şunu söylüyoruz, Büyükelçilik kayda geçsin, bildirsin hemen; Türkiye'yi bölmekten ve Atatürk Cumhuriyeti'nin kurumlarını yıkmaktan, bizleri şeyhler, müritler haline getirmekten vazgeç. Seninle egemenliğe saygı, toprak bütünlüğüne saygı, karşılıklı yarar temelinde insanca dostça ilişkilerimiz olsun. ABD'ye Kadıköy meydanından milli hükümetin verdiği mesaj budur.

Değerli yurttaşlarım,

Şu gün yaşadığımız günleri çok iyi biliyorsunuz, iki sözcük: “Böyle gitmez!” Böyle birileri kalkacak Türkiye'ye “Ya savaş ya müzakere” diyecek, sıcak para komisyoncuları kasalarını dolduracak, ayakkabı kutularına dolarlar, Türk liraları istif edilecek, böyle gitmez, böyle gitmeyecek. Türkiye böyle gidemez. Türkiye sıcak para diktası altında, ABD güdümünde bir bölünme Ortaçağ'a yuvarlanma, kadının kadınlığını kaybetmesi, kadınların kafeslere tıkılması, insanlarımızın, yurttaşlarımızın müritler haline getirilmesi, Ortaçağ ağlarına hapsedilmesi, bu böyle gitmez. Böyle gider mi? Böyle gitmeyecek. İşte bunun sonuna gelmiş bulunuyoruz. Onun için ben size birkaç yıl içinde bir milli hükümetin, milli meclisin kurulacağını söylüyorum. Bunu bir matematik .. olarak söylüyorum. Yoksa önümde suya, falan bakıp söylemiyorum. Matematik olarak söylüyorum çünkü Türk milletine, Türkiye halkına, emekçisine, esnafına, kahramanlarına, sizlere güveniyoruz. Böyle gitmeyecek. Artık ne yapacağımızı konuşalım. AKP yıkılıyor. AKP'nin artık Türkiye'yi yönetme şansı yok. Efendim “AKP'den öleceğim, Abdullah Gülcüleri alacağım, onu Kılıçdaroğlu'nun neoliberal Sorosçu CHP yöneticileriyle birbirine yapıştıracağım, Fethullah Hoca da onları destekleyecek, bir geçici hükümet kurulacak” falan, bu projeler tutmaz. Tutmamıştır. AKP'yi bölecek, CHP'yi bölecek, Fethullah gelecek ona yapıştıracak, burdan bir hükümet çıkaracaktır, o hükümet de önümüzdeki ekonomik kriz koşullarında PKK'nın Güneydoğu'da özerklik yaptığı koşullarda, bütün bunları göğüsleyecek de hükümette kalacak. Böyle bir ihtimal yok. Amerika'nın ikinci seçeneği denen bu proje de geçerli değildir. Bunun hükmü yoktur. Bunun peşinden giden CHP yönetimini de Kadıköy'den uyarıyoruz. CHP Genel Merkezi'ne bu uyarılar herhalde gitmiştir. Kulakların bu kadar sağır olması mümkün değil. Bu böyle gitmeyeceği için artık yerine neyi koyacağımızı, oraya odaklanmamız lazım.

Büyük bir mücadelelerin içine giriyoruz. O mücadelede ambulanslar da olur, yaralılar da olur. Her şeye hazırız. Her şeye hazırız, hiçbir şeyden korkmuyoruz. Türkiye bir milli hükümet kurma sürecine girmiştir. Bir milli hükümet sürecine girmiştir Türkiye. Bu milli hükümeti kurmaya odaklanalım.

Değerli arkadaşlar,

Efendim AKP gitsin. AKP gitti zaten. 20 yıldır ney konuşuluyor Türkiye'de; Özal gider, dertler biter. Gitti, Çiller gider, dertler biter. O gitti, Tayyip Erdoğan geldi, dertler dev gibi oldu. Onun için artık bu masalları bırakalım. Türkiye'nin Ankarasına Türk bayrağını çekecek. Atatürk'ü tekrar Çankaya'ya oturtacak milli hükümet, milli meclis cephesine, mevzisine millet olarak girelim.

Atatürk'te birleşelim. Oylarımızı Atatürk'te birleştirelim. Atatürk ki ölmedi, Türkiye'nin önünde Atatürk var. Atatürk devrimini daha biz tamamlamadık. Atatürk'e görevlerimizi, sorumluluğumuzu, Türk milleti olarak daha yerine getirmedik. Atatürk'ün devrimini, milli demokratik devrimimizi, Cumhuriyet devrimimizi tamamlama, bizi Ortaçağlardan kurtarma, özgür yurttaş yapma, başı dik Türkiye'yi kurma, refaha ilerleme, gönence ilerleme, birliğe ve barışa ilerleme görevimizi daha tam tamamlamadık. O program önümüzde durmaktadır. Biz, bütün varlığımızı o programa adıyoruz İşçi Partisi olarak. O programı gerçekleştireceğiz. 21. yüzyılın ilk çeyreğinde göreceksiniz Kemalist devrimi, Atatürk'ün devrimini kesinlikle tamamlayacağız.

Değerli yurttaşlarım,

Mustafa Kemal'in askeri olmak bir devrimci kararlılıktır. Bir devrim programıdır. Sorunlarımızı artık idarei maslahatla çözme durumu idare etme biraz daha yüksek faizle borç bulma bütün bu projeler artık çökmüştür. Bundan sonra Türkiye'nin önünde Mustafa Kemal'İn askeri olmak vardır. Yani, Türkiye'nin sorunlarını Atatürk gibi, Atatürkçe çözmek vardır. Yani, devrimle çözmek. Türkiye'nin önünde bu vardır. Türkiye sorunlarını tekrar Atatürk rotasında Atatürk'le çözmenin eşiğine gelmiştir. Bu toplantımız o eşikte yapılmaktadır. Ve “Atatürk'ün askerleriyiz” diyorsunuz siz. Bu bir kararlılık, bu bir devrimci mesaj. Bakın stadyumlar bugün Mustafa Kemal'in askerleriyiz diye inliyor. Pazar günü Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş, Fethiyespor, Karşıyaka, Altay, Diyarbakırspor, Erzincanspor, Trabzonsporlular hepsi Arslanlı Yol'da. Fenerbahçelilerle birlikte Atatürk'ün, Mustafa Kemal'in askerleri olarak yürüyecektir. Arslanlı Yol, arslanların yolu. Siz Mustafa Kemal'İn arslanlarısınız.

Her zaman arslanların en kahramanları, en yiğit arslanlar dişi arslanlardır. En önde onlar yürümüştür her zaman. Hiçbir güç Mustafa Kemal'İn arslanlarını, Mustafa Kemal'in askerlerini bölemez. Bir rivayet okunuyor, oyları bölmeyelim. Vatanı mı bölelim? Oyları bölmeyelim öyleyse gelin vatanı bölelim! Oyları bölmeyelim gelin Cumhuriyet'i bölelim. Oyları bölmeyelim, gelin ekmeği bölelim, yarısını faizcilere verelim. Oyları bölmeyelim, gelin Suriye'yi bölelim. Oyları bölmeyelim, gelin CHP'yi bölelim. CHP'yi, kendi partisini böldü. Hangi oyları bölmemekten bahsediyor. Türkiye'yi biz birleştireceğiz. Kendisi bölen, Atatürk'e yan çizen, Türkiye'yi mi birleştirecek? Oyları Arslanlı Yol'da birleştirelim. Oyları Atatürk'te birleştirelim.

Değerli yurttaşlarım,

Biz şimdi mahallelerden başlayarak halk meclisleriyle, o çınar altlarında yaşadığımız geçmişte muhabbet, sevg,, gönül alışverişleri, o ortamları yeniden gerçekleştirme programını sizlerin onayına sunuyoruz. Bakın ben Altıntepeliyim. Burada Altıntepeliler, Küçükyalılılar, Bostancılılar var. Bostancı'dan Hristo'nun dükkanından dondurma yiyenler var. Kevser Teyze'nin sopası sırtına yiyenler var. Kayalıklardan denize girip de bedava olarak, Bostancı Plajı'na kadar yüzüp kumların içinde bedava Kevser Teyze'ye para vermeden girenler var. Var değil mi burada? O başka bir olay. Aydın bakkal, Kevser teyze, o başka bir ortam. Mahallelerimiz, kadınlarımızın güzelliği... Mahalle kadınla olur, çocukla olur. Mahallenin sultanı kadındır. Tekrar, kentlerimizi, belediyelerimizi, beldelerimizi, köylerimizi, mahalle temelinde örgütleyeceğiz. Mahallemizi canlandıracağız. Büyük kentlerimizi, insan ... olmaktan kurtaracağız. İnsanların TOKİ'lere kum gibi yığılmalarından kurtaracağız. Kent, mahalle muhabbetini tekrar getireceğiz. Levent Kırcayla, Ümit Zileli'yle, Suzan Aksoy'la diğer İstanbul'daki belediye başkan adaylarımızla size vadettiğimiz mutluluktur. Güzelliktir, üreticiliktir, özgürlüktür, el ele, omuz omuza olmaktır, birlik ve dirliktir.

Sandıkların başında nöbet tutacağız. Sandıklara nöbetçileri tayin edeceğiz. Mustafa Kemal'in askerleri sadece sınırları değil, sandıkları da bekleyecek.

O bizim güzel insan, doğal kent, kadıncıl kent, kadını öne çıkaran, kadınları öne, öncü durumuna, konumuna getiren, kadınları kafesten kurtaran, Cumhuriyet kadınını kafesten kurtaracağı. İdeolojik, kültürel demir kafeslerden kurtaracağız.

O kadar mutlu oldum ki sizlerle, o kadar sizleri özlemişim ki...

Beni ateşlendirmek, yüreklendirmek için söylüyorsunuz bunu. Hiç merak etmeyin ben ateşliyim zaten. Siz öncüsünüz, siz cesursunuz. Biz hepimizi Mustafa Kemal'in öncüleriyiz, Mustafa Kemal'in kahramanlarıyız. Bu kararlılıkla yürüyoruz.

Değerli yurttaşlarım,

İstanbul dünya başkentidir, metropol çöplüğü değildir. Metropol çöplüğü olmayı kabul etmiyoruz. Biz çöp değiliz, insanız. Metropol çöplüklerinde ahlakımızı, kültürümüzü çürütmeyeceğiz. İnsanımızı yurttaşımızı, ailemizi, sıcak yuvamızı, insan ilişkilerini, uygar İstanbul'da, mutlu İstanbul'da güzel geleceklere götüreceğiz. Sizinle birlikte o uygar İstanbul'u kuracak olan Levent Kırca'yı takdim ediyorum.

Şimdi bu kürsüyü, uygar İstanbul'un yapıcısı, kurucusu, sizin başınıza geçerek ona liderlik edecek olan Levent Kırca arkadaşıma Sayın, sevgili Levent Kırca'ya bırakırken onun kişiliğinde bizi adam eden, bizi güzel yurttaş yapan, bizi güzel insan yapan bütün yaratıcılarımıza, sanatçılarımıza, Nazım Hikmetlere, Orhan Kemallere, Yaşar Kemallere, Aziz Nesinlere, Hüseyin Haydarlarımıza, Muhsin Ertuğrullarımıza, Yıldız Kenterlerimize bizi adam eden bütün o büyük sanatçılara, büyük yaratıcılara yürekten teşekkür ediyorum. Buradan onlara saygılarımı yolluyorum. Sizlere de saygılar sunuyorum. Benim sevgili aziz yurttaşlarım. Görev başına diyorum. 30 Mart'a kadar 24 saat görev başı diyorum. Sizlere güveniyorum. Türk milletine güveniyorum. Önümüz açıktır. Geleceğimiz parlaktır. Saygılar ve sevgiler sunuyorum.

ulusalkanal.com.tr

Zehirlendiler Gündem Mansur Yavaş'a saldırı Gündem Yerel seçimlerden halk meclislerine Gündem ''Bu hafta Erdoğan'ın korktuğu başına gelecek'' Gündem