TLB'den Akif Beki'ye cevap: Balık aramak için ağaca tırmanan Beki
30.12.2014 tarihli Hürriyet Gazetesi’nden Akif Beki’nin “Pop Türkçecilere Yeni Yıl Hediyesi Ne Vereyim” başlıklı yazısını gülümseyerek okuduk… Beki, 27 Aralık’ta Ankara’da gerçekleştirdiğimiz eylemde Türkiye Liseliler Birliği’nin korteji önünde kullandığı sembollere dikkat çekmiş ve “üstün tarih bilinciyle ve hafızasıyla” köşesinden seslenmiş: “Neymiş şeyhlerin, dervişlerin, müritlerin, dikkat buyurunuz mensupların temsili kellelerini ta Anıtkabir’e kadar tepelemişler… Kubilay’ı anma eylemi için oturup çalışmışlar, uzun değerlendirme toplantılarından sonra bu top tepeleme eyleminde karar kılmışlar. O toplar imal edilmiş, üzerine tepelenecek kellelerin isimleri yazılmış, o isimler Atatürk’ün çok bilinen bir sözünden bulunup çıkarılmış… Ve bütün bu hazırlık sürecinde de içlerinden hiç biri ”Meczupla mensup ayrı şeyler ama arkadaşlar” diye uyarmayı akletmemiş”
Beki, cehaletin verdiği özgüvenle hızını alamıyor ve meczup ve mensup kelimesini ayıramayan gençliğin, Gençliğe Hitabe’den de ne anladığını tasavvur dahi edemediğini söylüyor! Yazısını maalesef cahil cesaretiyle, geleceği olmayan cümleler, içi boş imâlar, ciddiye alınmayacak kadar komik iğnelemelerle, yalan yanlış bilgiler kullanarak süslemeye devam ediyor. Atatürk’ün “Türkiye şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar ülkesi olmaz” sözündeki mensuplar kelimesinin yanlış olduğunu, doğrusunun meczuplar olması gerektiğini söylüyor “zehir gibi gençlere…”
Mensup-Meczup
Yazısının başında Sinan Akçıl’a Türkçe dersi veren Akif Beki’ye birkaç gerçeği hatırlatmak durumundayız. Atatürk, bu sözünü 1925 ylında Kastamonu’da söylemiştir. Devamında, “en doğru ve en gerçek tarikat, uygarlık tarikatıdır” demektedir. Mensup sözcüğü öteden beri yanlış bir şekilde söylenegelmiştir ve bugün yaygın olarak bu hataya rastlamaktayız. Atatürk’ün Bütün Eserleri yapıtını oluşturan konunun uzmanları da bu sözcüğün mezcup değil, mensup olduğunu tartışmasız olarak ortaya koymuşlardır. Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp. Ama bir de öğrenmeyip üzerine bilmişlik taslamak ayıp da değil, sadece komik oluyor.
Gelelim mensup kelimesinin anlamına. “TGB mensubu” eylemciler denildiğinde bunun fena bir anlama geleceğini çıkartamayacağımızı da bizim yerimize düşünmüş Akif Beki. Anlamı da bir yere bağımlı, bağlantılı olan, dahil olan demek.Türkçe’de de anlamı budur. Bknz:http://tdk.gov.tr/index.php?option=com_bts&view=bts&kategori1=verilst&ayn1=bas&kelime1=Mensup
Mezcup ise; aklını yitirmiş, deli anlamına gelmektedir. Kaldı ki Atatürk o sözü söylerken, cemaatlere, tarikatlara bağlılıktan, mensubiyetten bahsediyor, yoksa örgütlülükten değil. Biz söylemesek bile, hayatı teşikatlanma ve teşkilatçılıkla geçmiş Atatürk’ün matematik olarak bu sözü bu anlamda söylemeyeceğini anlamasını beklerdik Beki’nin. Ancak “mesele Mensup meselesi” değil, anlıyoruz.
“Basın Mensubu” Olmanın Dayanılmaz Hafifliği”
Bu kafa karışıklığı ve kibir kokan yazıları yadırgamıyoruz. Biliyoruz, Akif Beki’nin önünde her gün doldurmak zorunda olduğu bir köşe var. Gerçek bilgi ile doldurulamayan köşe, bu örnekte de görüldüğü gibi bilginin başka çeşitleriyle de doldurulabiliyor, “kulaktan dolma bilgi”, “sallama bilgi” vs… Sallanırken, “bilginin” daha kolay üretildiği bilimsel olarak kanıtlanmış bir gerçek. Ancak Gençliğe Hitabe’yi, hakikat, mürşit, ilim, vecize gibi kelimeleri anlayamacağımızı düşünerek hayıflanan Beki’yi bildiklerini yapmaya davet ediyoruz. Gazateci dediğin, aydın dediğin “bilen insan” değildir, “yapan insandır”. Bildiğini yapmayan gazeteci ise, Akif Beki gibi, bilmediğini eylemli olarak itiraf etmiş olur…
Balık Aramak için Ağaca Tırmanmak
Uzun değerlendirme toplantıları sonucu bu top tepeleme eylemini yaptığımıza kanaat getirmiş Akif Beki. Hatta aramızdaki diyaloglara kadar yazmış köşesine. Ne yalan söyleyelim Akif Beki’nin hayal gücünden etkilendik. Bir sonraki eylemimizde eylem sembolü için kabul ederse kendisine de danışmak isteriz. Sanıyoruz Akif Beki Aydınlık Gazetesi’ni okuduktan sonra ne idüğü belirsiz bir heyecanla bilgisayarının başına geçmiş, gerçekleri ve eylemin özünü “atlayarak” köşesini “doldurmaya” başlamış. Akif Beki’nin “mensubiyeti” de işte burada devreye giriyor. “Mensup” kelimesini anlamadığı anlamda Akif Beki için kullanıyoruz. Balık aramak için ağaca tırmanmaya çalışan Beki’ye tavsiyemiz,bol bol temiz hava al, heyecanını yatıştır, iki satır belge araştır… Yoksa lafa ezbere, ortasından girince böyle, yalnızca kelimeler değil, kafanız da karışır.
Türkçe pankart yazmasını dahi beceremez dediğin TGB ve TLB’li binlerce Kubilay, eylemde en yalın Türkçe'yle gericiliğin ve bölücülüğün parçalanacağını yazdı Ankara'nın meydanlarına... Akif Beki’nin anlayamadığı ama alıntı yaptığı Cemil Meriç’le bitirelim: “Ormanı görmedin… Ağacı görmedin… Rüzgarın önüne savurduğu birkaç kuru yaprağı insan zekasının bütünü sanıyorsun.”
Özgür Bursalı
TLB Genel Sekreteri