Vatan Partisi'nden yargıya HDP kapatılsın başvurusu
Vatan Partisi, Barış Pınarı Harekatı'nın karşısında yer alan HDP'nin kapatılması için 4’üncü kez Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına başvurdu. Açıklamayı, Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Avukat Nusret Senem yaptı. HDP'nin Diyarbakır İl Binası önünde nöbet tutan ailelerin beyanlarının da başvuru dosyasına eklendiğini belirten Senem "Yargı, anaların feryadını duymalı" dedi
Barış Pınarı Harekâtının karşısında durarak bir kez daha PKK ile siyasal bağını ortaya koyan HDP'nin kapatılması için bir başvuru daha yapıldı. Vatan Partisi 4'üncü kez Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın kapısını çaldı.
Başvurunun ardından Vatan Partisi heyeti, Yargıtay önünde basın açıklaması düzenledi. Heyet adına Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Avukat Nusret Senem konuştu. Senem, HDP’nin harekâta karşı karalamanın başında olduğunu söyledi.
Senem, HDP Diyarbakır il binası önünde örgüt tarafından kaçırılan evlatlarını isteyen ailelerin beyanlarını da belgelere eklediklerini açıkladı.
Açıklamada, HDP vekillerinin PKK’nın yanında olduğu vurgulandı.
Senem, HDP’nin oy alsa da suç işleme özgürlüğünün olmadığını belirtti.
Vatan Partisi, Yargıtay’a "Başvurulara sessiz kalmama" çağrısı da yaptı.
Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Av. Nusret Senem başkanlığındaki heyet, Ankara'da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na giderek HDP'nin kapatılması başvurusunda bulundu. Vatan Partisi tarafından sunulan dilkeçede, HDP'nin kapatılması talebi şöyle gerekçelendirildi:
"Halkların Demokratik Partisi (HDP), devletin bağımsızlığı, ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğü ve milletin birliğine aykırı faaliyetlerin odağı haline gelmiştir.
Bugün, ülkemizin Suriye’nin kuzeyinde ve Doğu Akdeniz’de Batılı emperyalistlerce tehdit edildiği şartlarda, bu tehditlere karşı TSK tarafından göğsümüzü kabartan büyük bir mücadele yürütülmektedir. Yürütülen bu mücadeleye karşı emperyalist ülkelerden ve maşası olan terör örgütleri tarafından bir algı operasyonu da sürdürülmektedir. Söz konusu düşman faaliyetin odağındaki unsurlardan biri de maalesef Parlamentodaki HDP isimli parti ve milletvekilleridir.
Daha önce 18.01.2016, 14.02.2018 ve 18.12.2018 tarihlerinde Başsavcılığınıza yaptığımız başvurularda bu yönde faaliyetlerin örneklerini ayrıntılarıyla açıklamıştık (Ek 1-2-3). Bu faaliyetlerin son örneklerini aşağıda bilgilerinize sunuyoruz.
1. DİYARBAKIR'DAKİ ANNELERİN FERYADI
Çocukları terör örgütü PKK tarafından dağa kaçırıldığı için HDP Diyarbakır İl Başkanlığı önünde oturma eylemi başlatan ailelerin beyanları, HDP ile PKK arasındaki organik bağı açıkça göstermektedir.
Diyarbakır’ın Sur ilçesinde yaşayan Hacire Akar, daha önce terör örgütü PKK'ya kaptırdığı bir oğlu ve yakınının ölüm haberlerini HDP'lilerden aldığı için, 4 gün önce kaybolan diğer oğlu Mehmet Akar’ın telefonuna gelen mesajlardan dolayı HDP'lilerce dağa kaçırıldığını düşünerek, 22 Ağustos 2019 günü HDP İl Başkanlığı önündeki oturma eylemi başlatmış, kamuoyunda büyük bir etki yaratan 4 günlük örnek mücadelesi sonucu oğlunu terörün pençesinden kurtarmıştır.
Oğluna kavuşan anne Akar “3 gündür oğlumun HDP'liler tarafından kaçırıldığını biliyordum o yüzden aç ve susuz şekilde orada yattım" şeklinde ifadelerde bulunmuş ve çocukları dağa kaçırılan anne ve babalara "Ailelere de tavsiyem çocukları dağa kaçırıldığı zaman gidip HDP önünde oturup eylem yapsınlar. Benim diğer oğlumu da onlar kandırıp kaçırdı ve öldürüldü. Çocukları kaçırılan aileler, anne ve babalar korkmasın cesaretli bir şekilde HDP önüne gidip çocuklarını istesinler. Çocukları dağa giden aileler mutlaka gelip HDP önünde eylem yapsınlar." çağrısında bulunmuştur (Ek 4).
Kararlı mücadelesiyle günler sonra oğluna kavuşan anne Akar, çocukları dağa kaçırılan diğer annelere de örnek olmuş, Akar'ın mücadelesini örnek alan Fevziye Çetinkaya, Remziye Akkoyun ve Ayşegül Biçer'in HDP Diyarbakır İl Başkanlığı binası önünde 3 Eylül 2019’da başlattığı oturma eylemine katılım artarak ailelerin sayısı bugün 55’i bulmuştur.
Oturma eylemi başlatan ailelerden çocuklarının dağa kaçırılmasına HDP'nin aracı olduğunu söyleyenlerin anlatımları şöyledir (Ek 5):
Türkan Mutlu: "Ceylan İstanbul'dayken, dershaneye gittikten sonra HDP'lilerle tanıştı. HDP binasına gidip geliyordu. Ondan şüphelenmeye başladım. Ondan bir hafta önce bir arkadaşı dağa gitmişti. O arkadaşının ağabeyi, kızım Ceylan'ı arayıp, kardeşinin dağa gitmesinden dolayı ona tepki gösterdi. Ceylan'a çok baskı yaptılar. Bu olaydan sonra kızımla konuşup, bize böyle bir durum yaşatma dedim. Daha sonra öğrendim ki, kızımın dağa gitmesini istemişler. Kızım da "annemin durumu ortada" diyerek gidemeyeceğini belirtmiş. Kızımı 15 gün İstanbul'da bir yerde tuttular. Daha sonra Diyarbakır HDP İl Başkanlığı'na götürdüler. 1 ay boyunca da HDP il binasında tuttular. Kızımı almak için birilerini devreye soktum. Kızımla görüştüler, güya kızım dönmek istemediğini söylemiş. 2-3 ay sonra Kandil Dağı'na gittim. Kızımı istedim oradakilerden. Oradaki kadınlar 'biz de senin kızınız' dediler. Bir süre sonra aramızda tartışmalar oldu. Bana bir gün sonra gel dediler. Ben de Irak'a döndüm. Bir daha Kandil'e gitmemize izin vermediler. Bu olaydan 2-3 ay sonra kızımı Suriye'de olduğunu televizyondan gördüm. Suriye'nin Kobani kentine gitmek istedim. İzin vermediler. 10 gün boyunca Suruç'ta kaldım. Bir anne olarak 7 yıldır kızımın peşindeyim.”
- Ayşegül Biçer: "Kesin çocuğum onlarla, gelsinler ispat edeyim. Çocuğumu onlar kandırdı. Barışın neresindesiniz? Elin çocuğunu Amerikan uşaklığına gönderen sizlersiniz. Diyarbakır sizin rezilliğinizden bıkmış artık. Yüreklerimizi yakmak için parti kurmuşlar. Bunlar neyin barışından bahsediyorlar. Kayyum haklarıdır, kayyum getirilmiş. Yoksa daha çok anaların yüreği yanacak. Bizim çocuklarımızı bir Kürdistan davası adına kullanıyor ve uşaklık yaptırıyorlar. Türkiye üstünden oynanan oyunlara artık son verilmesini istiyoruz, çocuklarımızı kullanmasınlar. Biz Türkiye Cumhuriyeti bayrağı altında yaşıyoruz, biz Kürdistan davası kabul etmiyoruz. Biz Kürtüz ve Kürt oğlu Kürtüz. Kimse bize dilimiz için karışmamıştır, kendi dilimizle konuşuyoruz. Kendi topraklarımızda yaşıyoruz. Şimdiye kadar herhangi bir zulümle karşılaşmadık. Neyin davası peşindeyiz, kardeşi kardeşe vurduruyoruz. Türkiye’de sebep olan HDP il binası Kandil'in ana merkezi, buranın kapatılması için de ne yapılırsa ben hazırım. Yeter artık yüreklerimizi yakmasınlar. Yaptığımız feryatları dinlemiyorlar. Utanmadan ağır hakaretlere uğruyoruz. Sosyal medya hesaplarından çok fazla hakarete uğramışız, ben bunlar hakkında suç duyurusunda bulunacağım.”
- Aysel Bozkurt: "Tabii ki biz buraya geleceğiz, çünkü HDP çocuğumuzu gönderdi. Amcamın oğlu bu partinin gençlik kolları üyesiydi. Çocuk her gün eylemdeydi, o yüzden onlar gönderdi. Zaten amcam da işsiz güçsüz bir insan. Çocuğunun Diyarbakır 'a çalışmaya ya da misafirliğe geldiğini sanıyordu. Oysa çocuğu buradaydı, gece gündüz partideydi. Buradaki herkes tanıyor ama tanımamazlıktan geliyor. Çocuğu eylemlere sürüklerken tanıyorsunuz da ortadan kaybolduğu zaman mı tanımıyorsunuz? Senin oğlun dağa gitsin, bakalım sen oturuyor musun oturmuyor musun? Bizim canımız gitmiş, senin umurunda mı? Gönderdiniz, yalan mı? Kaç tane genç toprağın altında. Diyarbakır'da genç bırakmadınız, ya cezaevinde ya toprağın altındalar. Başlarım sizin Kürdistan davanıza. 'Fakir fukaranın çocuğu dağa, ben koltuklarda.' Alıştınız insanları dağa göndermeye. Size verecek çocuğumuz yok, getirin. Bunların çocukları lüks okullarda okuyor. Yeter artık toprağın altı genç doldu, nereye kadar?"
- Fevziye Çetinkaya: "Onlardan (HDP) hiçbir şey istemiyorum, çocuğumu bana getirsinler. Bize 'Çocuğunuz burada değil' diyorlar. Çocuğum buraya gelmemişse başka nereye gitmiştir. Köydeki evimin kapısını kapattım, eşim ve çocuklarımla buraya geldim. Çocuğum gelmeden buradan gitmem. Vallahi billahi çocuğumu HDP götürdü. Çocuğumu siz götürdünüz."
- Celil Begdaş: "Oğlum Yusuf 5 Mayıs'ta HDP il binasının ikinci katına girdi ve bir daha çıkmadı. 4 aydır ulaşamıyoruz. Ölüm orucuna giriyorum, kimse de beni durduramaz. Ya oğlum ya ölüm."
- Emine Kaya: "Yüreğimizi yaktılar. Bunlar Kürt değil, Kürtler için çalışmıyorlar. Oğlumu HDP'den istiyorum. HDP oğlumu götürmüş, onların eline vermiş. Onların çocukları ABD'de okuyor, niye çocuklarını göndermiyorlar? Çocuklarımızı alıp Kandil'e götürecekler. Burası, HDP Kandil'dir. HDP oğlumu nereden getiriyorsa getirsin, ben oğlumu istiyorum."
- Sabiha Balta: "Oğlumu bu işten rant sağlayanlar götürdüler. Parayla, onu bu yola soktular, oğlumu öldürtecekler. Oğlum askere gidecekken aldılar. Oğlumu HDP'liler götürdü. Çocuğumu istiyorum. Oğlumu görmeye gittim, PKK'lılar başıma silah dayadı, bırakmadılar oğlumu göreyim. Sonuna kadar bunlarla davacıyım. Kendi oğullarını okutup, avukat, mühendis yapıyorlar, bizim çocukları öldürtüyorlar."
Yargımız anaların feryadına kulak vermeli, yasaların gereğini yapmalıdır.
2. TESLİM OLANLARIN HDP-PKK İLİŞKİSİNİ ANLATAN BEYANLARI
Diyarbakır annelerinin evlatlarına kavuşma ümidiyle HDP Diyarbakır İl Başkanlığı binası önünde başlattığı oturma eylemi sürerken, yakın zamanda terör örgütü PKK/KCK'dan kaçan birçok teröristin, HDP ile PKK arasındaki bağlantıyı anlattığı kamuoyuna yansıyan ifadeleri şöyledir (Ek 6):
* 8 Ağustos'ta güvenlik güçlerine teslim olan 23 yaşındaki B.B.T kod adlı terörist S.C., ifadesinde: "Seçim çalışmalarına katılmak için 2015'te İstanbul'un Esenyurt ilçesindeki HDP ilçe merkezine gittim. Burada Ekim 2015'te 45 gün 'PKK ideolojisi' ve 'kadın tarihi', akabinde gönderildiğim Diyarbakır HDP İl Başkanlığında 15 gün 'PKK tarihi' ve 'YJA-Star' üzerine ideolojik eğitim aldım. Nusaybin sınırından Suriye'ye geçerek örgüte katıldım."
* 29 Mayıs'ta teslim olan 19 yaşındaki K.Z kod adlı terörist B.C. de ifadesinde: "HDP'nin Van bürosuna giderek örgüte (PKK) katılmak için kayıt yaptırdım. HDP bürosundan 2 örgüt mensubuyla gittiğimiz Van merkezde bulunan bir evde yeni katılan 4 örgüt mensubuyla kaldık. Akabinde 2 örgüt kuryesi vasıtasıyla Hakkari Faraşin-Kato Marinos üzerinden Irak'ın kuzeyine geçtim."
* 14 Şubat'ta teslim olan 19 yaşındaki C.F.B kod adlı terörist Ç.K, 2015'te ailesiyle Mersin'deki Tırmıl Miting Alanı'nda düzenlenen nevruz kutlamalarına katıldığını, miting alanına gelen biri kadın 2 kişinin kendisine "Kardeşin seni görmek istiyor, geri geleceksin, her aileden sadece bir kişiyi kabul ediyoruz." dediğini, bu teröristlerin kendisine uçak bileti alınacağını söylediğini anlattığı ifadesinde: "31 Mart'ta Adana'dan uçağa binerek Van'a gittim. Bana verilen cep numarasını aradım. Yanıma nevruz alanındaki kişi geldi. Bu kişi beni bulunduğum yerin yakınındaki Van HDP basın irtibat bürosuna götürdü. Gece yarısı Hakkari'nin Yüksekova ilçesinden sınırını geçerek Irak'ın kuzeyinde bir yere gittik. Böylece 15 yaşında kandırılarak PKK'ya katılmış oldum."
* 2014 yılında PKK'ya katılan Ş.S kod adlı S.E., Diyarbakır HDP İl Başkanlığı yetkililerine Ayn el-Arap'a gitmek istediğini söylediğini, HDP'li yetkililer tarafından Suriye'ye gönderileceği söylenerek nüfus cüzdanının alındığını dile getiren S.E. ifadesinde: "Nüfus cüzdanımın bölgeden döndüğüm zaman tekrar bana teslim edileceği söylendi. Aynı gün HDP il binasından Diyarbakır'ın Bağlar ilçesinde bulunan bir eve götürüldüm. Önce Şanlıurfa'nın Suruç ilçesine buradan da Suriye Ayn el-Arap'a götürülerek örgüte katıldım."
* N.K. kod adlı terörist D.Ç., 2015’te bir arkadaşıyla PKK terör örgütüne katılmaya karar verdiğini, bu amaçla HDP Beyoğlu ilçe binasına gittiklerini anlattığı ifadesinde: “Örgüte katılmak üzere bir hafta sonunda otobüs ile Diyarbakır’a gittik. HDP Diyarbakır il binasında kimliklerimiz alındı. Daha sonra bir araçla Şırnak’ın Uludere bölgesine götürüldük. Kurye biriminde bulunan bir örgüt mensubuyla Irak sınırını geçerek 13 yaşında örgüte katıldım.”
* B.M. kod adlı 19 yaşındaki terörist M.K., PKK’ya katılmak üzere HDP’nin İstanbul Sultangazi ilçe binasına giderek parti görevlisiyle irtibat kurduğunu, bu kişinin kendisine harçlık verdiğini ve Bitlis’e otobüs bileti aldığını belirten ifadesinde: “Bitlis’in Güroymak ilçesindeki bir evin adresini verdiler. Burada beni başka bir terörist karşıladı. Güroymak HDP ilçe binasına götürüldüm. Buradan bir arabayla Güroymak kırsalına götürülerek örgüt mensuplarına teslim edildim.”
* V.R. kod adlı terörist E.K., HDP’nin İstanbul Sultanbeyli’deki ilçe binasına giderek örgüte katılmak istediğini söylediğini, buradaki partililerin yönlendirmesiyle Sarıgazi’deki bir eve gittiğini anlattı. Bu evde teröristlerin kendisine, HDP Diyarbakır il binasında çalışan bir teröristle iletişime geçmesini istediklerini anlatan E.K ifadesinde: “Diyarbakır’a geldikten sonra burada bir hafta bekletildim. Örgüte yeni katılan dört kişiyle Şırnak’ın Cizre ilçesine gönderildim. Burada bir terörist bizi karşıladı ve sınırı geçerek Suriye’ye götürüldük.”
* 24 yaşındaki K.K. kod adlı terörist M.A., bir arkadaşının baskısıyla örgüte katıldığını anlattığı ifadesinde: “HDP Gençlik Kollarında görevli bir teröristle buluştuk. Bu örgüt mensubuyla HDP Beyoğlu ilçe binasına giderek orada örgüte eleman temin eden bir görevliyle bir araya geldik. Bu kişi benim otobüs biletimi aldı ve HDP’nin Diyarbakır’ın Bağlar ilçe binasına gönderdi. HDP’nin il ya da ilçe başkanı olarak tanıtılan bir kişinin evine götürüldüm. Şırnak’ın Cizre ilçesine götürüldük ve oradan PKK’nın Suriye’deki Zap barınma alanına gönderildik.”
* Delal Delba kod adlı H.A. ifadesinde: "Van HDP il binasından bir kişi bana refakat edip tüm yol masraflarımı karşılayarak beni HDP Diyarbakır il binasına götürdü. Bir hafta burada yatıp kalktım. Buradaki başka bir kişi de beni ve benimle birlikte bekleyen 5 kişiyi Şırnak Cizre kırsalına çıkartıp dağdaki silahlı gruplara teslim etti. Onlar da Kandil'e götürdü."
* Hozat Rojova kod adlı S.Y. ifadesinde: "İzmir'de inşaatta çalışıyordum. İnternette tanıştığım kız, buluşmak için Diyarbakır HDP il binasında randevu verdi. Oraya gittim. Görevliye kızın bendeki resmini gösterdim. Tamam, ben seni ona göndereceğim dedi. 2 gün bekletti. Sonra da beni kırsaldakilere teslim etti. Meğer bu tuzağı HDP'liler benden başka onlarca kişiye yapmış."
* Gülcan Ekin kod adlı Z.E. ifadesinde: "2015'te HDP'liler köyümüze gelip yurtdışında aylık 2 bin dolara çalışmak isteyen gençler olursa parti binamıza gelsin demişti. İş arayan 2 arkadaşımla HDP il binasına gittik. 'Size pasaport çıkartacağız' diyerek kimliklerimizi aldılar. 3 gün orada kaldık. Bizimle ilgilenen kadın telefonla taksi çağırdı. Gece karanlıktı. Taksiciye 'Bunları götüreceğin yeri biliyorsun' dedi. 6 saat gittikten sonra bizi ormanlık alanda indirdi. 6 kişi gelip bizi aldılar. 2 gün boyunca yürüdük. Kandil'e getirildiğimizi anladık. Her ay ailenize para veriyoruz diyorlardı. Yemek, çamaşır, odun toplama gibi işlerde çalıştırıldık. 2 yıl boyunca hem bizi hem ailemizi öldürmekle tehdit ettiler, bedenimizi de kullandılar."
* Hevi Sarya kod adlı B.G. ifadesinde: "2 yıl önce Mardin HDP gençlik kolları vasıtasıyla kırsala götürüldüm. Bulunduğumuz Dargeçit kırsalında buluşma noktasıymış. Benim gibi 19 kişi daha bulunuyordu. Hepsi de HDP'nin gençlik kolu aracılığıyla geldiklerini söylediler. Kandil Gare Kampı'na götürüldük."
HDP isimli Parti, PKK terör örgütüne militan devşirmek için her türlü ahlak dışı yöntemi uygulamış ve çok sayıda çocuk yaşta evladımızı terör örgütünün kamplarında Amerika’nın verdiği silahlarla ülkesine karşı kullanmıştır.
3. HDP'YE ÜYE YÖNETİCİLERİN ÜÇTE BİRİ HAKKINDA CEZA SORUŞTURMASI YA DA KOVUŞTURMA VAR
HDP Milletvekili Ayşe Acar Başaran, İzmir, Mardin ve Şırnak’ta 15 Ağustos 2019 günü gerçekleşen ev baskınları ve gözaltılara ilişkin açıklama yaparak “2015’ten bugüne kadar aralarında HDP’li milletvekilleri, belediye eşbaşkanları, parti yöneticileri, üyeleri ve destekçileri olmak üzere en az 12 bin kişi gözaltına alınmıştır. Şu anda 6 binden fazla tutuklu vardır.” dedi.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın kayıtlarına göre HDP’nin 37 bin 551 üyesi var. Her üç HDP’liden biri hakkında terör faaliyetleri nedeniyle ceza soruşturması yapılmıştır.
4 Kasım 2016’dan 12 Aralık 2017 tarihine kadar HDP Eş Genel Başkanları dâhil olmak üzere 15 HDP milletvekili tutuklandı. Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ dahil 9 milletvekili hâlâ cezaevinde bulunuyor. 20 Mayıs 2016’da anayasada yapılan değişiklikle 59 HDP milletvekilinin 55’i hakkında 510 fezlekeden soruşturma yürütülmeye başlandı. Tutuklanıp tahliye edilen vekil sayısı da 6’dır. Halen birçok HDP milletvekili hakkında da soruşturmalar sürmektedir. Hiç şüphesiz bütün bu soruşturmalar Başsavcılık kayıtlarında da mevcuttur.
4. HDP YÖNETİCİ VE ÜYELERİNİN TÜRKİYE'NİN MİLLİ GÜVENLİK POLİTİKALARINI ENGELLEME VE İTİBARSIZLAŞTIRMA EYLEMLERİ
HDP Hakkâri Milletvekili Leyla Güven, Diyarbakır'da yaptığı konuşmada:
"Gerillaya katılım da olacak, savaş da olacak, çatışmalar da…" diyerek devleti tehdit etmiştir. Dünyanın hiçbir demokratik ülkesine bunu söyleyenin milletvekilliği yapmasına izin verilmez.
9.10.2019 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından ülkemizin sınır güvenliği ve bölge halkının huzuru için Suriye’de bulunan terör örgütü PKK/PYD/YPG/SDG’ye yönelik olarak başlatılan “Barış Pınarı Harekâtı” aleyhine, HDP yönetimi ve milletvekilleri tarafından yoğun bir karalama kampanyası başlatılmıştır.
HDP’nin resmi internet sitesi ve Twitter vb sosyal paylaşım hesaplarından kamuoyuna, Barış Pınarı Harekatı’na yönelik “İşgale işgal denir” gibi çok sayıda açıklama ve paylaşım yapılarak, terörle mücadele eden ordumuz işgalci olarak gösterilmiştir.
HDP Mardin Milletvekili Ebru Günay, TBMM kürsüsünden yaptığı konuşmada; “Sizin ‘Barış Pınarı’ dediğiniz ‘harekat’, sınırın öbür tarafındaki kadınlara, çocuklara, yaşlı insanların hayatlarına kast edecek bir savaş ilanıdır” demiştir. (Ek 7).
ABD’nin kara gücüm diyerek silahlandırdığı PKK/PYD/SDG’nin işgal ettiği Suriye topraklarına “Rojawa Devrimi” “Rojawa kazanacak” “Terörle mücadele değil Savaş” gibi terör örgütünü meşrulaştıran ve öven HDP yöneticileri vardır. Türk Ordusunun değil PKK’nın kazanmasını istemektedirler (Ek 8).
Bu kapsamda Cumhuriyet Savcılıkları, HDP eş genel başkanları ve 27. dönem milletvekilleri Sezai Temelli ve Pervin Buldan tarafından 09.10.2019 tarihinde yapılan yazılı açıklama ile ilgili olarak adı geçen milletvekilleri hakkında terör örgütü propagandası yapma ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini alenen aşağılama suçlarından, 27. dönem milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit, Leyla Güven, Berdan Öztürk hakkında terör örgütü propagandası yapma, suçu ve suçluyu övme, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini alenen aşağılama suçlarından resen soruşturma başlatılmıştır.
5. ANAYASAMIZA GÖRE HDP'NİN DERHAL KAPATILMASI GEREKİR
Anayasa’nın 68/4. maddesine göre; “Siyasi partilerin tüzük ve programları ile eylemleri Devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne ... aykırı olamaz”. 80. maddeye göre; “Siyasi partiler, Türkiye Cumhuriyetinin dayandığı Devletin tekliği ilkesini değiştirmek amacını güdemezler ve bu amaca yönelik faaliyette bulunamazlar”.
Yargıtay C. Başsavcılığı, siyasi partilerin kapatılması için dava açmaya, Siyasi Partiler Kanunu’nun 100. maddesine göre resen yetkili ve görevlidir.
Yasanın 101. maddesine göre; “Bir siyasi partinin Anayasa’nın 68/4. maddesine aykırı eylemlerin işlendiği odak haline geldiğinin” tespiti halinde, o siyasi parti temelli kapatılır.
Siyasi Partiler Kanunu’nun 103. maddesi’ne göre:
“Bir siyasi parti, bu nitelikteki fiiller o partinin üyelerince yoğun bir şekilde işlendiği ve bu durum o partinin büyük kongre veya genel başkan veya merkez karar ve yönetim organları veya TBMM’deki grup genel kurulu veya grup yönetim kurulunca zımnen veya açıkça benimsendiği yahut bu fiiller doğrudan doğruya anılan parti organlarınca kararlılık içinde işlendiği takdirde söz konusu fiillerin odağı haline gelmiş sayılır”.
Anılan Partinin, Genel Başkanı ve diğer Genel Merkez yöneticileri ve bazı Milletvekillerinin tutuklanmasına yol açan bu ve benzeri faaliyetler, çok daha düşük düzeyde, daha önce de Anayasa Mahkemesi’nin gündemine gelmiş ve siyasi partilerin kapatılmasına karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin bu kararlarını özetleyecek olursak;
Halkın Demokrasi Partisi’nin (HADEP) temelli kapatılmasına ilişkin, 13.03.2003 tarih ve E.1991/1 (Siyasi Parti Kapatma), K.2003/1 sayılı Anayasa Mahkemesi kararında; “Siyasi partilerin, çalışmalarında devletin ülkesi ve ulusu ile bölünmezliği temel kuralına uymaları, ülkenin ya da ulusun bir bölümünün bugünkü bütünlüğünü bozarak ayrılması sonucunu doğrudan doğruya veya dolayısıyla doğurabilecek her türlü eylemden kaçınıp; çalışmaları, bu bütünlüğü daha da pekiştirecek biçimde yürütmelerinin anayasal ve yasal zorunluluk olduğu” belirtilmiştir.
Anılan kararın gerekçesinde şöyle denilmektedir:
“Demokratik siyasal yaşamın vazgeçilmez ögesi olan siyasal partiler, vatandaşların bir kısmını çoğunluktan çıkarıp azınlık durumuna getirerek ulusu ve ülkeyi bölmeye, etnik köken ayrımını kışkırtarak silahlı ayaklanmaya çağırmaya, ulusun bireylerini, bölge halklarını birbirine düşman edip aralarında husumet yaratmaya yönelik eylemde bulunamazlar.
“Demokratik hak ve özgürlüklerden yararlanılarak, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne karşı gerçekleştirilen eylemler kabul edilemez. Bu durumda hak ve özgürlüklerin kötüye kullanılmasına engel olmak, devletin görevi ve varlık nedenidir. Teröre destek verip ondan destek alan bir siyasi partinin Anayasa ve yasaya göre varlığın sürdürmesi düşünülemez”.
Kararda; Parti yöneticilerinin yaptıkları açıklamalar, Partiye mensup kişilerin ve parti teşkilatının gerçekleştirdiği eylemler aktarılarak; bu olgular Partinin, “PKK ile bağlantı ve dayanışma içinde olduğunu göstermektedir” deniliyor. Partinin, “devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmaya ve PKK’ya yardım ve destek sağlamaya yönelik eylemlerin işlendiği odak haline geldiğinin sabit olduğu” belirtilerek, “Anayasa’nın 68 ve 69. maddeleriyle, 2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası’nın 101. maddesinin (b) bendine göre temelli kapatılması gerektiği sonucuna varıldığı” kaydediliyor.
Siyasi partilerin uyacakları esasları belirleyen Anayasa’nın 69. maddesinin altıncı fıkrasında, “Bir siyasi partinin 68. maddenin dördüncü fıkrası hükümlerine aykırı eylemlerinden ötürü temelli kapatılmasına, ancak, onun bu nitelikteki fiillerin işlendiği bir odak halinde geldiğinin Anayasa Mahkemesince tespit edilmesi halinde karar verilir. Bir siyasi parti, bu nitelikteki fiiller o partinin üyelerince yoğun bir şekilde işlendiği ve bu durum o partinin büyük kongre veya genel başkan veya merkez karar veya yönetim organları veya Türkiye Büyük Millet Meclisindeki grup genel kurulu veya grup yönetim kurulunca zımnen veya açıkça benimsendiği yahut bu fiiller doğrudan doğruya anılan parti organlarınca kararlılık içinde işlendiği takdirde, söz konusu fiillerin odağı haline gelmiş sayılır” hükmü yer almaktadır.
Konuya ilişkin bu Anayasa Mahkemesi kararlarını, HDP’ye uygulayacak olursak, “devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı eylemlerin yoğun olarak işlendiği bir odak” olma durumunun daha vahim boyutlarda ortaya çıktığını görürüz. Hiçbir örgütün ya da kişinin suç işleme ayrıcalığı yoktur. PKK’nın bitirilmesi fırsatı doğmuştur. Terör örgütünün Parlamentodaki yasal kolunun seçim yardımı altında devlet bütçesinden desteklenmesi bu mücadeleye zarar vermektedir. Bu partinin kapatılması PKK’nın bitirilmesine büyük katkı sağlayacaktır. Hiçbir siyasi partinin, aldığı oy sayısı ne olursa olsun Anayasayı çiğneme özgürlüğü yoktur. Vatandaşlarımızın aydınlatılması, uyanması için yasaları açıkça çiğneyen ve Türkiye'ye meydan okuyan bu partinin derhal kapatılması gerekir.
Sonuç ve İstem: Açıklanan sebeplerle ve Başsavcılığınızca saptanacak sair nedenlerle; devletin bağımsızlığı, ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğüne aykırı faaliyetlerin odağı haline gelen HDP’nin kapatılması için, Anayasa Mahkemesi nezdinde resen dava açılmasını talep ediyoruz."