Nereden çıktı faiz kavgası

Abone ol

Faiz tartışması hızlanarak devam ediyor. Merkez Bankası enflasyon endişesiyle faizi yüksek tutarken başta Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere AKP önde gelenleri “faiz düşsün de ne şekilde olursa olsun ekonomiyi büyütelim” gayreti içindeler. Merkez Bankası bağımsızlığının tartışmaya açılması ve kurum başkanını sıradan bir bürokrata çevirmeye dönük yasama tehditleri bizzat Erdoğan tarafından dillendiriliyor. Peki kritik bir seçime giderken bu baskının sebebi ne?

AKP Hükümeti, Türkiye’yi felce sokan 2001 ekonomik krizine dayanarak, bir ABD tasarımı olarak iktidara geldi. 12 yıllık AKP iktidarı süresince üç genel seçim, üç yerel seçim, üç Anayasa Referandumu, bir de Cumhurbaşkanlığı Seçimi geçirdik. Ayrıca, Siirt Seçimleri ve Cumhurbaşkanı’nı halkın seçmesine dair Anayasa Referandumu yapıldı. İstisnai özelliklerinden dolayı bu iki seçimi ve katılımın düşüklüğünden dolayı Cumhurbaşkanlığı seçimini tabloya dahil etmedik. AKP bu seçimlerde dönem dönem yaşanan ciddi siyasi krizlere rağmen genel olarak oy oranını korumayı başardı.

Tablodaki üç verinin paralelliğine dikkat çekiyoruz. Türkiye’nin büyüme seyri ile AKP’nin oy oranları arasındaki benzerlik ortada. Büyümedeki yükseliş ve düşüşün halk tarafından derhal hissedildiğini ise tüketici güven endeksinden (​1) görebiliyoruz. 2004 ve 2005’deki rekor büyümeleri geride bırakan 2006 ve 2007 yıllarında Türkiye yüzde 6,9 ve yüzde 4,5 büyüyor. Bu nesnellik altında, cumhuriyet eylemlerinin yarattığı rüzgara rağmen AKP seçimden güçlenerek çıkmayı başarıyor. 2007 yılında Tüketici Güven Endeksi ortalama yüzde 81,2 gibi yüksek bir düzeyde seyrediyor. Aynı veri 2006 yılı için yüzde 82,4 rakamını veriyor.

2008 ve 2009 yıllarında ise durumun değiştiği görüyoruz. 2008’in ikinci yarısında patlak veren küresel kriz Türkiye’yi bu iki yılda hayli etkiliyor. Bu yıllarda Türkiye 0,9 ve -,4,8 oranlarında büyüyor, yani küçülüyor. 2008’in ikinci yarısından 2009 Yerel Seçimleri’nin yapıldığı mart ayına kadar geçen dönemde Tüketici Güven Endeksi ortalama olarak yüzde 61,3 gösteriyor. Özetle daralan ekonomi ve bu daralmanın seçmenler tarafından hissediliyor olması AKP’de hızlı bir oy kaybına sebep oluyor.

2010 ve 2011 yıllarında tekrar yüksek büyüme sağlayan Türk ekonomisine benzer olarak AKP’nin de tarihinin en yüksek oy oranlarına ulaştığını görüyoruz. Belli ki yurttaş ekonomik büyümenin niteliğine bakmaksızın yaşam koşullarının o andaki durumuna göre tutum alıyor.

Bu tespiti yaparken seçmen tercihinin sadece ekonomik sebepli olduğunu iddia etmiyoruz. AKP’nin vatana ihanet boyutuna varan birçok uygulamasına rağmen yüksek oy alabilmesindeki birincil sebebi rakamlarla ortaya koymaya çalışıyoruz. Yoksa ne AKP’ye oy veren herkes sadece ekonomik durumu üzerinden oy veriyor, ne de oy vermeyenlerin tamamı ciddi bir yoksulluk yaşıyor.

Asıl olan, bütün bu göstergeler geçmişten çok bugünü anlatıyor. Türkiye, 2012, 2013 ve 2014 önceki yıllardaki büyümesi ve genç nüfusu göz önünde bulundurulduğunda olması gerekenin altında, yüzde 2,2, 4,0 ve 3,0 (tahmini) büyüyor. Ödenmesi iyice güçleşen özel sektörün kısa vadeli dış borcu, zorunlu olarak faizlerin yükseltilmiş olmasından kaynaklanan yatırımcının borçlanamama sıkıntısı, ne Türkiye ne de dünyada olumlu bir havanın esmiyor oluşu, toplumdaki karamsarlığı derinleştiriyor.

Ekonomik reform paketlerinin peşi sıra açıklandığı son üç ayda Tüketici Güven Endeksi 68,0 noktasına kadar geriledi. Yani AKP’nin ciddi oy kaybı yaşadığı 2009 yılına yakın bir seviyeye yaklaşmış durumda. Birçok başka politik gelişmeyle birlikte bu tablo Gezici Araştırma Şirketi’nin son anketinde AKP oyunun yüzde 39,8’de çıkmasına neden oluyor. (2)

Bu durumda Tayyip Erdoğan’ların faiz düşsün, insanlar biraz daha borçlansın, çarklar biraz daha dönsün ısrarını anlıyoruz. Bu çaba, çöken dış politika, çözüm sürecinin toplumsal inandırıcılığını yitirmiş olması, 1,5 milyar liralık saray yapılan bir dönemde tasarruf tedbirleri açıklama saçmalıkları, ayak sesleri iyice duyulan emekçi hareketi, dinmeyen yolsuzluk gündemi ve parti içi gerginliklerle boğuşan AKP’nin “belki bir dönem daha” gayretinden fazlasını ifade etmiyor.

Halkçı-kamucu-bütüncül bir iktisadi planlama yerine, seçim şovu görüntüsündeki reform paketleri toplumu heyecanlandırmaktan çok kamu hazinesinin boşaltılmasına zemin hazırlıyor. Toplumdaki “geleceğini görememe” hali ile “devrimci seçeneği keşfetme” eğiliminin birlikte gelişimi bizi bekleyen fırtınalı günlerin haberini veriyor. Yunanistan krizinden çıkışın reçetesi dikkatle takip ediliyor. Türkiye devrimcilerine ise, ekonomik çarenin daha detayı bir şekilde oluşturulması, daha yüksek perdeden daha büyük bir kitleye duyurulması düşüyor.

______________________________

1 Tüketici Güven Endeksi, yurttaşların kendi mali durumları ve gelecekten beklentilerini ifade eden temel göstergedir.

2 Gezici Şirketi için “CHP’li, yönlendirme yapıyor” iddiaları atıldı. Olabilir fakat aynı şirketin geçtiğimiz yıllarda

AKP’yi yüzde 45 bandında gösteren çok sayıda sonucu olduğunu da unutmayalım.

*Bütün ekonomi verileri Türkiye İstatistik Kurumu ve T.C.Merkez Bankası’ndan alınmıştır.

Ceyhun İlsever

ulusalkanal.com.tr

Yazarın, 31.01.2015 tarihinde Aydınlık Gazetesi'nde yayınlanan "Erdoğan'ın faiz düşsün ısrarının nedeni" başlıklı yazısı taslak çalışmadır. Yazının son hali bu sayfada gördüğünüz şekildedir.

TEM O-4 otoyolu trafiğe kapatılacak Gündem Japon gazetecinin cenazesi istanbul'a geldi Gündem Kayseri kumpası çözüldü Gündem Odatv davası... Bilirkişi Beşikçi: Suçlamaya konu dijitaller başka bir bilgisayarda üretilip kopyalanmış Gündem