Efsane yürüyüşün yıldönümünde, “Taşkömürü, Demir-Çelik, Enerji ve Zonguldak Gerçeği” paneli

Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS), 4-8 Ocak 1991 Zonguldak-Ankara Büyük Madenci Yürüyüşü’nün 23’üncü yıldönümünde, “Taşkömürü, Demir-Çelik, Enerji ve Zonguldak Gerçeği” konulu bir panel düzenledi.

Abone ol

Paneli Gazeteci-Yazar Şükran Soner yönetirken, konuşmacı olarak Aksaray Üniversitesi İİBF Öğretim Üyesi Prof. Dr. Celalettin Sencer İmer, TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Cengiz Göltaş ile TMMOB Maden Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Torun katıldı.

Paneli, Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Genel Müdürü Burhan İnan, TTK Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Şimşek, BEÜ Maden Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nuri Akçin, Zonguldak Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanı Muharrem Coşkun, TMMOB MMO Şube Başkanı Erdoğan Kaymakçı, MHP İl Başkanı Hamdi Ayan, TKP İl Başkanı Sami Baykurt, İP İl Başkanı Mehmet Uslubaş, CHP Kozlu İlçe Başkanı Temel Kıral, MHP ilçe Başkanı Ahmet Şehit, SP İlçe Başkanı Yusuf Çetin, ÖDP İlçe Başkanı Musa Altay, Maden Şehitleri Derneği Başkanı Ayhan Gökgöz, ADD Şube Başkanı Tayfun Özdemir,TGB İl Başkanı Tolga TOY, Tes-İş Sendikası Zonguldak Şube Başkanı Ahmet Hasanefendioğlu, Tez-Koop-İş Sendikası Şube Başkanı Sedat Ölmez, Belediye-İş Sendikası Şube Başkanı Tahsin Atayan, Hattat Enerji ve Madencilik Amasra İşletme Müdürü Suat Ölmez, TTK Maden Makinaları Fabrikası Müdürü Aydın Balekoğlu, Bartın Derneği Başkanı Ahmet Ardıç, Yeniceliler Derneği Başkanı Yaşar Karaman, Zonguldaklılar Derneği Başkanı Necati Başar, ZGC Başkanı Derya Akbıyık ile siyasi parti ve STK temsilcileri, maden işçileri, enerji işçileri ve kalabalık bir vatandaş topluluğu izledi.

GMİS Şemsi Denizer Salonu’nda 5 Ocak 2014 tarihinde gerçekleştirilen panel saygı duruşu ve istiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Maden işçilerinin 30 Kasım 1990 tarihinde başlayan büyük grevi ve 4-8 Ocak 1991 Zonguldak Ankara Büyük Madenci Yürüyüşü’nün konu edildiği “Demokrasi Arayışı” isimli belgesel filmin gösteriminin ardından GMİS Genel Başkanı Eyüp Alabaş açılış konuşmasını yaptı.

Açılış konuşmasında Osmanlı İmparatorluğu döneminden itibaren sanayileşmenin sürecini anlatan GMİS Genel Başkanı Alabaş, taşkömürü, demir-çelik ve enerji sektörünün bugünkü durumu ve Çatalağzı Elektrik Santrali’nin (ÇATES) önemini anlattı. Alabaş, “Koklaşabilir nitelikli Taşkömürü ile Kardemir ve Erdemir’i, yüksek kalorisi ile diğer sanayiyi ve atık kömürü ile ÇATES’i bağrında taşıyan Zonguldak Kömür Havzası ayrılmaz bir bütündür. Enerji, kamu ya da özel sektör eliyle üretilsin, her şart altında devletin kontrolünde olmak zorundadır. Biz, bu gerçekler ışığında, ÇATES’in özelleştirilmesi girişimlerine karşı çıkmaya devam edeceğiz” dedi.

Alabaş şöyle konuştu;

“Genel maden işçileri sendikası ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sendikamızı bugünlere taşıyan yöneticilerimizi şükranla anıyor, başta rahmetli Genel Başkanımız Şemsi Denizer olmak üzere ölenlere Allah’tan rahmet, hayatta olanlara sağlıklı uzun ömürler diliyorum.

Tüm maden şehitlerimizi ve İş kazalarında yaşamını yitiren tüm emekçi kardeşlerimizi rahmetle anıyorum.

30 Kasım 1990 tarihinde TTK ve MTA işyerlerimizde başlayan ve Zonguldak caddelerinde 36 gün; eşlerimizin, çocuklarımızın, dostlarımızın katılımıyla süren şanlı grevimize karşı duyarsız kalan Hükümeti uyarmak, sesimizi dünyaya duyurmak için 4-8 Ocak 1991 tarihlerinde Zonguldak-Ankara yolundaydık. Ülkemizdeki ve dünyadaki demokrasi mücadelesine ışık tutan bu büyük eylemin 23’üncü yıldönümünde düzenlediğimiz toplantımıza göstermiş olduğunuz ilgi için teşekkür ediyor, sevgilerimi sunuyorum.

KÖMÜR, DEMİR-ÇELİK VE ENERJİ DENİLDİĞİNDE SÖZ KONUSU OLAN SANAYİDİR

Kömür, demir-çelik ve Enerji denildiğinde, ilk akla gelen il Zonguldak’tır ve madencilerdir.

Tabii ki söz konusu olan, Karabük’ü ve Bartın’ıyla Büyük Zonguldak’tır.

Kömür, demir-çelik ve enerji denildiğinde, aslında söz konusu olan sanayidir. Sanayi, bu üç temel sektör üzerinde kurulur ve gelişir. Ama bugün sanayi denildiğinde, Kocaeli, Bursa, İstanbul ve diğer iller akla geliyor.

Zonguldak ise arka sıralarda kalıyor.

1800’LÜ YILLARDA YABANCILAR ZONGULDAK’I TALAN ETTİ

Oysa sanayi devrimi ile birlikte 1800’lü yılların sonuna doğru, sadece Anadolu’nun ve Osmanlı İmparatorluğu’nun değil, bütün dünyanın gözü Zonguldak’ın üzerindeydi. Çünkü Zonguldak’ta, yüksek kalorili ve kaliteli taşkömürü vardı.

1900’lü yıllara girerken İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Belçika gibi devletlerin şirketleri, Zonguldak’ın altını üstüne getiriyor, bu değerli varlığımızı ülkelerine taşıyorlardı. Bölge insanı ise açlık, yoksulluk ve sefalet içinde, boğaz tokluğuna, ölümüne çalıştırılıyordu. Zonguldak talan ediliyordu. Aslında talan edilen koskoca bir imparatorluktu ve fazla dayanamadı, darmadağın oldu.

Kapitalistler daha fazla kazanmak için her yolu deniyor, emperyalist ülkeler dünyayı kuşatmak istiyordu. Ve kendi aralarında savaşa tutuşacak kadar açgözlüydüler. Sanayi devriminin öncüsü İngilizler Kırım savaşında, Almanlar 1. Dünya Savaşı’nda ve savaş sonrasında Fransızlar, maden havzamızı doğrudan yönettiler. Zonguldaklılar olarak emperyalizmin en vahşi savaşını yaşadık. Onlar için, hem yeryüzünde, hem yeraltında savaştık. Herşey sanayi içindi, enerji içindi.

ATATÜRK VE ARKADAŞLARI, ZONGULDAK MADEN HAVZASI’NI SAHİP ÇIKTI

Bunu anlayamayan Osmanlı dağıldı gitti. Ama her şeyin farkında olanlar da vardı.

Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları, emperyalizmin, kapitalizmin ve sanayi devriminin ne demek olduğunu biliyorlardı.

Kurtuluş Savaşı’yla işgalci ülkelerin askerlerini ülkemizden kovduktan sonra, Zonguldak Kömür Havzası’na, madenlerimize ve maden işçilerine sahip çıktılar. İlk yasal düzenlemeleri bu bölge için yaptılar. Maden üretimini artırmak için havzaya düzen getirdiler, şirketleri kontrol altına aldılar ve sonrasında yabancı şirketleri ülkemizden çıkarttılar. Emperyalistler sadece bizim ülkemizden çıkartılmamıştı.

1. Dünya Savaşı ile birlikte kapitalist dünya ekonomisi daralmış, dünyanın 6 da biri sosyalist ekonomi olarak ayrılmıştı.

Bu durum kaynak savaşını daha da kızıştırdı. Büyük bir ekonomik paylaşım savaşı olarak 2. Dünya savaşı patlak verdi.

Ve kapitalist dünya ekonomisi daha da daraldı. Savaşlar çözüm getirmedi. Bu kez yeni arayışlar içine girdiler.

Fransa ve Almanya öncülüğünde bir araya gelerek Avrupa Kömür-Çelik Topluluğu’nu kurmak zorunda kaldılar ve sanayileşme planlarını birlikte yapmaya başladılar. Sonra Avrupa Ekonomik Topluluğu oldular ve bu birliği Avrupa Birliği’ne taşıdılar. Onlar yeniden yapılanırken, Genç Türkiye Cumhuriyeti de yeni yapılanmasına devam ediyordu.

ZONGULDAK, BİR SANAYİ KENTİNE DÖNÜŞTÜ

Atatürk ve arkadaşları Genç Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sanayiye ihtiyacı olduğunu ve bunun güvencesinin

Zonguldak olduğunu biliyordu. Büyük Önder bu hedefi gösterdi. Zonguldak büyüdü, Türkiye gelişti, kalkındı.

Karabük Demir-Çelik Fabrikası, Çatalağzı Termik Elektrik Santrali, Ereğli Demir-Çelik Fabrikası ve diğer yatırımlarıyla, Zonguldak bir sanayi kentine dönüştü. Türkiye, demir yollarıyla kuşatıldı.

20 Mayıs 1956 tarihinde ülkemizi ziyaret eden İran Şahı Rıza Pehlevi, tren ile Zonguldak’a getirilerek Çatalağzı Termik Elektrik Santrali gezdirildi. Sanayileşen Türkiye, ÇATES ile aydınlanıyordu. Ve bundan gurur duyuyorduk.

Zonguldak, üç şehir olacak kadar büyüdü. Zonguldak ve Türkiye, Bölge ülkeleri tarafından Örnek görülmeye başlanmıştı. Sadece Avrupalılar değil, Türkiye de, artık ekonomik kalkınma planları yapıyordu. Sonra bir şeyler ters gitmeye başladı. Biz buradan Zonguldak’tan, bu ters gidişe, yanlış işlere karşı sesimizi yükseltmeye başladık.

Bizim kömürümüzü alıp götürenler, Osmanlı İmparatorluğu’nu darmadağın edenler, kömürümüzü alamaz hale gelince, bu kez bizim de bu kömürü çıkartmamızı engellemeye başladılar.

Kamu ya da özel sektör aracılığıyla, taşkömürü, demir-çelik ve enerji üretimini artırma çabalarımızı engellemek için her yola başvurdular. Ve halen de başvurmaya devam ediyorlar.

GMİS OLARAK, HALKIMIZI AYDINLATMAYA ÇALIŞIYORUZ

Burada, bu konuların uzmanı arkadaşlarımız var. Zamanın elverdiği ölçüde bugünümüze ışık tutacaklar. Biz 165 yıllık üretim kültürüne sahip bölge insanları olarak, bu süreci doğrudan yaşadık ve ağır bedeller ödedik. Bunun içindir ki, 67 yıllık resmi tarihiyle Genel Maden İşçileri Sendikası olarak, Zonguldak halkı olarak, bu acı tecrübeler ışığında halkımızı aydınlatmaya çalışıyoruz.

Maden ocaklarımızı ve demir-çelik fabrikalarımızı hedef alan saldırılar karşısında, 1990 yılında ve 1994 yılında, dönemin hükümetine karşı nasıl tavır koyduysak, bugün de aynı şeyleri yapacağımızdan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.

Çünkü biz biliyoruz ki, bu saldırılar ülkemizin ve milletimizin geleceğini hedef almıştır. Zonguldak’ın gücünün kırılması, 1990’lardan sonra gelişmesinin engellenmesi ve hızla küçültülmesi, ne yazık ki sanayimizi de dışarıya bağımlı hale getirmiştir.

Sanayisi dışarıya bağımlı olan bir devlet, hiçbir kararını bağımsızca alamaz. Biz ülkemiz sanayisinin daha da bağımlı hale getirilmesine, izin vermeyeceğiz.

Bakınız, Osmanlı’dan, tarihimizde örnekler verdik. Bugünde aynı tablo ile karşı karşıyayız. Bölgemizde ve dünyanın dört bir yanında, enerji için insanlar katlediliyor, devletler parçalanıyor ve ülkemiz bu oyunlara alet edilmek isteniyor. Biz, Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün yaptığını yapmak ve onun gösterdiği doğrultuda ilerlemek zorundayız. Bunu bildikleri için, yıllardır Atatürk’ü hedef aldılar, bunu bildikleri için, yıllardır ‘Yurtta barış, dünyada barış’ anlayışını yıkmak istiyorlar.

DIŞ TİCARET AÇIĞININ 60 MİLYAR DOLARLIK KISMI ENERJİ İTHALATINDAN KAYNAKLANIYOR

2013 yılının rakamları netleşiyor. Yaklaşık 100 milyar dolarlık dış ticaret açığının, neredeyse 60 milyar dolarlık kısmı, enerjiden kaynaklanıyor. Böyle bir ekonomik yapıda, sanayi bağımsız kalamaz. Cari açık ile enerji açığı eşitlenmiş bir durumdayken, kendi kaynaklarımızı kullanmaktan başka bir seçeneğimiz yoktur.

Maden Tetkik Arama Kurumu, mutlaka daha aktif hale getirilmeli ve ülkemizin maden rezervleri sağlıklı olarak tespit edilmelidir. Hepimiz biliyoruz ki, Türkiye’deki sondaj çalışmaları Avrupa’nın çok daha altındadır. Maden arama çalışmaları mutlaka hızlandırılmalıdır.

TÜRKİYE’NİN TAŞKÖMÜRÜ İTHALATINA YILDA 4-5 MİLYAR DOLAR ÖDEME LÜKSÜ YOK

Türkiye’nin, Taşkömürü ithalatı için her yıl 4-5 milyar dolar ödeyecek lüksü yoktur. Çünkü, Zonguldak Havzası’nda tespit edilebilmiş, 1.3 milyar ton taşkömürü rezervi var. Yılda 5 milyon ton üretim kapasitesine sahip olan Türkiye Taşkömürü Kurumu’nun, 1.4 milyon ton üretim ile çalıştırılmasını açıklayacak, haklı bir gerekçe yoktur. Koklaşabilir nitelikli Taşkömürü ile Kardemir ve Erdemir’i, yüksek kalorisi ile diğer sanayiyi ve atık kömürü ile ÇATES’i bağrında taşıyan Zonguldak Kömür Havzası ayrılmaz bir bütündür.

Kurum yöneticileri, yıllardır işçi talebinde bulunmasına rağmen, işçi almayan ve üretimi artırmayarak, göz göre göre kurumun zarar etmesine sebep olanların hükümet, devlet ve millet adına söyleyecek haklı bir gerekçeleri olamaz.

Zonguldak Kömür Havzası’ndaki rezervi değerlendirmeyenler ve bunun için imkanları zorlamayanlar, vatan, millet, devlet hikayeleri anlatamazlar. Devlet adına karar verenlerin, bu gerçekleri bilmeme hakları yoktur.

ÇATES’İN KENDİNE ÖZEL DURUMU GÖRMEZDEN GELİNEMEZ

Hele hele Türkiye Taşkömürü Kurumu’nun ayrılmaz bir parçası olan, Çatalağzı Termik Elektrik Santrali’nin, kendi özel durumunu görmezden gelmek ve diğer santrallerle bir tutmak ve onu TTK’dan ayırmaya kalkmak, tam bir aymazlıktır.

ÇATES VE TTK AYRILMAZ BİR BÜTÜNDÜR

Bakınız, buradan tekrarlıyorum. ÇATES, TTK’nın ayrılmaz bir parçasıdır.

Türkiye’nin sanayileşme yıllarında ÇATES’in Kuruluş çalışması başlamış ve 2. Dünya savaşı nedeniyle kurulması gecikmiştir. ÇATES, TTK’nın düşük kalorili atık kömürünü değerlendirmek için kurulmuştur. Ve birincisi yaklaşık 45 yıllık ömrünü tamamlayınca, aynı anlayışla ikincisi kurulmuştur. Amaç düşük kalorili kömürü ekonomiye kazandırmaktır ve yıllardır bu yapılmıştır. Ama ÇATES hiçbir zaman zararına çalıştırılmamıştır.

Dışarıdan kömür alalım, ÇATES’i daha kârlı çalıştıralım demek, yanlıştır ve Kuruluş felsefesine aykırıdır.

Devlet ekonomisi, makro ekonomi açısından bakıldığında; ÇATES’in düşük kâr marjıyla çalıştırılması; Dışarıdan doğalgaz, fueloil ve kömür ithal ederek enerji üretmekten çok daha kârlıdır.

Ama özel sektör mantığıyla bakarsanız, dışarıdan kömür alarak ya da doğalgaz, fueloil alarak enerji üretmek daha kârlıdır. Bu çok sıradan bir tartışmadır ve devleti yönetenler bu kadar sığ bakamazlar.

Kaldı ki enerji, kamu ya da özel sektör eliyle üretilsin, her şart altında devletin kontrolünde olmak zorundadır.

ÇATES’İN ÖZELLEŞTİRİLMESİ GİRİŞİMLERİNE KARŞI ÇIKMAYA DEVAM EDECEĞİZ

Zonguldaklı girişimcileri de buradan uyarmak istiyorum. Kimse kendini ya da başkalarını kandırmasın. ÇATES bugünkü konumunun dışında çalıştırılamaz. Zonguldaklı ya da başka girişimcilerin işletmeciliği söz konusu olduğunda ÇATES, kuruluş felsefesinin Dışına çıkar ve kâr mantığıyla başka mecralara kayar.

Biz, bu gerçekler ışığında, ÇATES’in özelleştirilmesi girişimlerine karşı çıkmaya devam edeceğiz.

Panelimizin taşkömürü, demir-çelik ve enerji sektörü ile Zonguldak ve ülkemize Işık tutacağına

yürekten inanıyorum dedi..

Konuşmalar ise sık sık TKK ve ÇATES işçileri tarafından ‘ ÇATES TKK bir bütündür – ÇATES halkındır satılamaz – Emek Barış Özgürlük – ÇATES’i satanı bizde satarız –Emeğin Başkenti şanlı Zonguldak ‘ sloganlarıyla kesildi.

Konuşmacılardan ise o günü yaşayan ve yürüyüşün içinde olan gazeteci yazar Şükran Soner ; ‘ o günlerde arkadaşlarıma sık sık şunu söylüyordum ; Türkiye’de bir patlama olursa madenlerde olur’ demiştim,öylede oldu. 30 Kasım’da bu yürüyüşe karar verildiğinde,direniş demiştim,grev değil. Çünkü bir şehir ; açlığa,yoksulluğa ve göçe karşı direniyordu. Emek tarihinde böyle bir direniş olmamıştır. Ben bir çok işçi sınıfı mücadelesine girdim. Bir çok 1 Mayıslara katıldım. Ama bu disiplini ; bu direnişi hiçbir yerde görmedim.

Zonguldak Halkı yaşanabilecek bir kent için savaş verdi. Mevcut hükümete kafa tutarak bu savaşı verdi. Görüyorum ki ; bugünde bu salonda öyle bir hava var. Bu direniş başlangıcı havası. Şimdi Zonguldak’a yeni görevler düşmektedir. Zonguldak yoksullaşmanın ve göçün önüne mücadele ile geçmelidir.

Erkan Alkan/ Zonguldak

ulusalkanal.com.tr

Başbakan ve çevresi yolsuzluk batağında boğulacak! Gündem Arsalardan sonra sıra hisselerde mi? Gündem Eğitimciler yolsuzluğa karşı türkülerle alandaydı Gündem ‘Devletin yapamadığını yaptı’ Gündem