Süleyman Demirel, Uğur Mumcu, Ben ve İşçi Partisi

Abone ol

Güniz Sokak'ta Demirel ailesine Ali Çetin Şener, İlhan Kesici ve Sadık Avundukluoğlu'na taziyetlerimi bildirdim. Tam taziye defterine bir şeyler yazacaktım ki, Başbakan oraya geliyormuş diye başbakanlık korumaları binayı boşalttılar. Taziye defterine de bir şeyler yazmak için başbakanın oradan ayrılmasından sonra bir daha gideceğim.

Fakülteyi bitirdikten sonra ki ilk işim Elektrik Etüt İşleri İdaresi Genel Direktörlüğü İstatistik Şubesinde ''kontrol ve analizci'' ünvanı ile göreve başladım. Bu kurumda hemen herkesin çok sevdiği ve övgüyle bahsettiği Süleyman Demirel ''Süleyman Abi'' ünvanıyla anılıyordu. Genel Müdürümüz İbrahim Deriner idi. Süleyman Demirel kurumdan ben girmeden önce ayrılmıştı. Uğur Mumcu o tarihte Hukuk Fakültesi Öğrenci Derneği Başkanı idi. Hemen hergün hukuk fakültesinde bir öğrenci etkinliği düzenliyordu. O günlerde kıt kaynakların optimum kullanılabilmesi için kurulmuş olan Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığına kimi AKP'liler devletçiliğe ve sosyalizme götürür diye karşı çıkıyorlardı. Bunlardan bir tanesinin Kadri Erogan'dı zannediyorum '' millet plan değil, pilav istiyor'' sözü manşete taşınmıştı. Uğur'da o günlerde ekonomi ''planlı mı olsun plansız mı olsun'' konulu bir açık oturum (şimdi açık oturum sözcüğünü kaldırdılar panel diyorlar) düzenlemişti ve konuşmacı arıyordu. Adalet Partisinde iki başkan adaylarından birisi Sadettin Bilgiç diğeri de Süleyman Demirel'di. Teknik bir eleman olduğu için pek kimsenin tanımadığı Süleyman Demirel'le ben bir kez tanışmıştım. Termik ve hidrolik santrallerle ilgili yatırımlarla ilgili hazırladığım cetvelde 1960-1961 yıllarında enerji yatırımlarının çok büyük olmasının sebebinin bulunması istendi. Genel müdürün aldığı randevuyla Devlet Planlama Teşkilatında yedek subaylık hizmetini yapan Süleyman Demirel'e gönderildi. Yeni yatırım yapılmadığı halde o yıllarda enerji için harcana paranın çokluğunun sebebini sorduk. Süleyman Bey 1958'de; 1 dolar 2,80 TL idi, fakat 04 Ağustos 1958 tarihinde hükümet develüasyon yapıp 1 doları 9 TL'ye çıkardığı için Keban Barajı'nın kredi taksitinin Türk Lirası karşılığını böylece öğrendik.

Uğur'un düzenlediği planlı ekonomi gerekli mi tartışmasında ben Süleyman Demirel'in de konuşmacı olarak davet edilmesini önerdim. Uğur hemen kabul etti. Süleyman Bey'e çağrıyı ben yaptım, panelede birlikte gittik. Süleyman Bey o günkü öğrencilerin havası Adalet Partisi'ne karşı olduğu için heyecanlı idi. Konuşma sırası O'na gelince sözlerine ''elbette plan '' diye başladı. Planlama Teşkilatı özel sektör için yol gösterici, kamu sektörü için ise emredici olduğunu anlattı, başka fikirlerini de söyledi. Adalet Partisi Başkanı ve Başbakan olunca bu teşkilatla iyi işler yapacağını söyledi. Konuşması o akşam radyodan genişçe yayınlandı. Ertesi günkü Milliyet Gazetesi Demirel'in ''elbette plan'' sözcüğünü manşet yaptı. Merhum Abdi İpekçi başyazısını Demirel'i överek desteklerini açıkladı. Zaman geçti, uzun aman benim Demirel'le bir temasım olmadı. Uğur Mumcu gazeteci olarak Demirel'le dostluğunu geliştirdi. Yeğeni Yahya Demirel aleyhine yazılar yazdığı halde bu dostluk bozulmadı. 12 Marttan sonra Süleyman Demirel'le yaptığı bir röportaj Cumhuriyet Gazetesinde tam sayfa yayınlandı.

1992 seçimlerinden sonra Anavatan birinci parti, SHP ikinci parti, Doğruyol üçüncü partiydi. Bugünkü gibi hükümeti kimin kuracağı tartışmaları sırasında Emin Çölaşan'ın evinde eşli bir yemek düzenlendi. Bu yemeğe eşleriyle 8 kişi katıldı. Hüsamettin Cindoruk, Hükmet Çetin, Emin Çölaşan ve Uğur Mumcu, Turgut Özal ve Anavatan Partisinin iktidardan düşürülmesi için SHP -DOĞRUYOL PARTİSİ koalisyonunu önerdiler. Uğur Mumcu Erdal İnönü'yü, Cindoruka'ta Demirel'i ikna edecekti. Bu girişim gerçekleşti ve Doğruyol-SHP koalisyonu kuruldu. Cumhuriyet Gazetesinde Turgut Özal yandaşları Hasan Cemal, Osman Ulugay kazan kaldırdılar. Turgut Özal'ın iktidardan düşürülmesini ve bu siyasete Cumhuriyet Gazetesinin kullanılmasını şiddetle eleştirdiler, İlhan Selçuk ve Uğur Mumcu Cumhuriyetten ayrılmak zorunda kaldı. Aradan 4-5 yıl daha geçti 1997 yılının Temmuz ayında Süleyman Demirel Tansu Çiller'in Başbakanlığını veto ettiği için, Tansu Çiller Demirel'e karşı '' kumarhanecilerden rüşvet aldı, başbakanlığımı onaylamadı'' diye çok ağır bir saldırı yaptı. Saldırı Süleyman Demirel'i çok yaralamış ve Tansu Çiller'le yargı önünde hesaplaşmak için yeni bir avukat arayışına girişmiş. Gazeteciler Cemiyeti beni önermiş, Ali Çetin Şener aracılığıyla Çiller'le olan davada Süleyman Demirel'i yargı önünde vekil olarak temsil etme görevini üstlendim. Davaların tümünü kazandık. 2 yıl sonra 1999 depremi yorumlarından yola çıkan Milliyet Gazetesi, benim ve Demirel'in aleyhine yoğun bir kampanya yürürttü. Bu kampanyanın başında Demirel'in ricasıyla Milliyet Gazetesine giren Meral Tamer bulunuyordu. Saldırı günlerce sürdü. Dün yazdığım gibi Soli Özel'ler, Nazlı Ilıcak'ın avukatı Turgut Kazan, Uğur'un eşi Güldal Mumcu bütün enerjileriyle bu kampanyaya asıldılar. ''Uğur Mumcu'nun abisi solcu Ceyhan Mumcu Süleyman Demirel'in avukatı olur ha, bu büyük ihanet affedilmez'' yollu yorumlar yaptılar. Bu yüzden 1999 Ekim ayında Güldal Mumcu'nun avukatlığından çekilmek zorunda kaldım.

Süleyman Bey Cumhurbaşkanı iken, Süleyman Bey'in kişilik haklarına saldıran bir yazı çıktığında basın müşavirliğinin uyarısı üzerine Cumhurbaşkanlığı Hukuk İşlerininde süzgecinden geçtikten sonra dosya bana gönderilirdi. Bende bu yazı ifade özgürlüğü kapsamına girer, eleştiri sınırlarını aşmıyor diye iade ederdim. Cumhurbaşkanlığı Basın ve Hukuk İşleri buna çok sinirlenirlerdi. Fakat her dosyada Demirel ''vekalet ücretinede tamah etmiyor, o ne söylerse öyle yapılsın'' derdi. Bir olay hariç.. Bir gün Süleyman Demirel ''işte benim aile fotoğrafım diye Cavit Kavak ve Ali Çetin Şener'in de bulunduğu bir fotoğrafı da gazetecilere göstermiş. Bunu duyan Fatih Altaylı yaptığı bir programda ''Demirel'in ailesinin yanından geçiyorsanız pantolonunuza hatta külotunuza sahip çıkın'' diye bir söz sarf etmiş. Süleyman Demirel bu gazete metnini ''Sayın Mumcu; bu sözlerde mi ifade özgürlüğüne giriyor'' şerhiyle göndermiş. Tabiki Fatih Altaylı'ya da dava açtık ve kazandık.

Rahşan affı denen af gündeme geldiğinde Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı idi. Af yasası onay için Cumhurbaşkanlığına gönderilmiş, Cumhurbaşkanlığı Hukuk İşleri gerekli incelemeyi yapıyorken, Reha Muhtar bu af kanunun konusunda beni bir televizyon programına çıkardı. Bende af kanunu söylentisi tüpten çıkmış macun gibidir, bir daha içine sokamazsınız yollu bir açıklama yaptım. Ertesi gün Süleyman Bey hukuk işlerine ''boş yere vakit kaybetmeyin Ceyhan Mumcu beni ikna etti, kanunu onaylıyorum, basın açıklamasından bir saat evvelde kimse duymadan ilk haberi Ceyhan Mumcu'ya haber verin'' diye söylemiş. Af kanunun köşkte onaylandığını ilk öğrenen ben oldum.

Ortağım iki avukatın nikah tanıklığı yapmasını rica ettim. Nikah kıymasını rica ettiğim CHP'li Belediye Başkanları zaman sıkıntısını bahane edip gelmediler. Ancak Süleyman Bey iki eli kanda da olsa her iki nikaha yani Av. Murat Mecit ve Av.Tayfun Bülbül'ün nikahlarında tanıklık yaptı. Birgün bana ''Şevket ağabeyime söyledim Isparta'da yaptığım müzeyi ve hazırladığım mezar yerini bir gör'' dedi. O müzeyi detaylı bir biçimde gezdim. O müzede bulunan kitap sayısı Süleyman Demirel Üniversitesinin 3-4 katı kadar çoktu. Cumhurbaşkanlığının son günlerinde benim davalar bitti, her bir dava dosyasını ciltletip bu kütüphaneye konulmasını düşündüm. 30'a yakın dava dosyasını kızım Mimar Evren Mumcu'ya en kaliteli ciltcide ciltlet diye teslim ettim. meğer Ankara'da ki en kaliteli ciltçi Ali Çetin Şener'miş. Cilt parası benden deyip benden hiç para almadan en kaliteli malzemeyle dosyaları ciltlemiş. Köşkten ayrılmasından bir gün önce ziyaret ederek bu ciltleri teslim ettim. Bunda ibret var deyip bana teşekkür etti. Bir kaç gün eski avukatı Yaşar Topçu beni aradı ''ya meslektaşım ne yaptın şimdi benden de aynısını istiyor'' diye sitem etti. Zannediyorum o da aynısını yaptı.

Gelelim İşçi Partisi ve Doğu Perinçek

Anıtkabir Komutanlığı protokol günlerinde İşçi Partisi'ni protokole almamıştı. Süleyman Bey'i arayarak yardımcı olmasını istedim, hemen Muhafız Alay Komutanlığına emir verdi,İşçi Partisi Anıtkabir protokolüne alındı. Son yüz yüze görüşmemiz Doğu Perinçek'in ''Ermeni soykırımı uluslararası yalandır'' tümcesi yüzünden Lozan'da yargılandığı sırada İşçi Partililer bir uçak kiralayıp desteğe gitmek istiyorduk. Ancak havayolları talebimize yan çiziyordu. Ahmet Nejdet Sezer'in müdahalesiyle uçak kiralayabildik. Lozan dönüşünde bir nedenle Güniz Sokak'a gittim. Görüşme salonu doluydu ''Bu Ermeni soykırımı konusunda Perinçek inanılmaz güzel savunma yapıyor, bu onun davası değil milli davadır, herkes yardımcı olmalı. Seni ve Periçek'i kutluyorum sevgilerimi söyle'' dedi.

Hüsamettin Cindoruk başkanlığında ki Milli Merkez topluluğuna açıkça destek verdi. Bu yüzden Tayyip Erdoğan;

''dünün çoban Sülüsü bugün İşçi Partisi'nin koyunu oldu'' gibi hiçte yakışmayan bir suçlama yaptı.

Baki kalan kubbede hoş bir sedadır. Bende ki sedaları da şimdilik bunlardır.

Av.Ceyhan Mumcu

ulusalkanal.com.tr

THY uçağında yangın alarmı korkuttu! Acil iniş yaptı Gündem Dağlıca Üs Bölgesi'ne havanlı saldırı: 1 yaralı Gündem ''Başbakan ile buzlar eridi'' Gündem ''Türkiye kaçakçılığa göz yumuyor'' Gündem