Zam yağmuruna eşlik eden enflasyon verileri!
Ekonomist Uğur Civelek yazdı
İlginç bir haftayı geride bıraktık! Zam yağmuru eşliğinde haziran ayı enflasyon rakamlarının açıklanışına tanık olduk! Sistemi oluşturan kurumsal yapı ve siyasilerin söylemleri ile geniş kesimlerin algıları arasındaki ortak paydanın sıfıra doğru koşmakta olduğunu ve güvensizliğin çok tehlikeli olabilecek şekilde yüksek düzeylerde gezinmekte olduğunu gözlemledik. Malum kesimler rakamların beklenen çizgide gerçekleştiğini ve yeni bir kur şoku yaşanmaması durumunda yılsonu hedeflerinin biraz altının bile yakalanabileceğini savunuyor; olumsuz koşullardan fazlası ile bunalmış durumdaki geniş kesimler ise çok tepkili ve açıklanan rakamların gerçeklerle ilgisi olmadığını düşünüyor!
Hemen yukarıda özetlemeye çalıştığımız algı farkları belirsizliği artırırken finansal piyasalarda beklentileri düzeltmeye yönelik talimatlı operasyonlara gaz verilmiş olduğunu da hesaba katmak gerekiyor! Kamu bankalarının eğilimleri yönlendirmeye yönelik işlemleri ile para otoritesinin Temmuz ayı toplantısında faizleri azami oranda düşürmesi için altyapı hazırlanıyor; döviz kurlarını geriletme zorlamasını yeni boyutlara taşımaktan kaçınmak mümkün olamıyor! Çaresizlik nedeniyle güvensizlikteki artışı görmezden gelmek ve inatlaşmayı sürdürmek zorunda kalıyorlar!
Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan verilere göre, Haziran ayında Tüketici Fiyatları yüzde 0.03 oranında artmış; bu yılın ilk yarısına ilişkin ortalama artış yüzde 5.01 ile sınırlı kalırken yıllık enflasyon oranı yüzde 15.72 düzeyine gerilemiş. Gıda ve giyim fiyatlarındaki gerilemeler durumun daha kötü görünmesini engellemiş!
Gıda ve alkolsüz içecekler grubuna ilişkin fiyat hareketleri ve açıklanan rakamlar tartışmaların odağına yerleşiyor. Haziran ayında söz konusu gruba ilişkin fiyatların yüzde 1.65 oranında gerilemiş olmasına rağmen ilk altı aylık artış yüzde 8.42 düzeyine ulaşmış. Geniş kesimler bu rakamların gerçeği yansıtmadığını düşünüyor ve kendilerine büyük haksızlık yapıldığını iddia ediyor. Özellikle çok şubeli marketlerden toplanan veriler yolu ile enflasyonun olduğundan düşük çıkması için organize hile yapıldığı iddiaları kulaktan kulağa yayılıyor!
Nüfusumuzun yarısından fazlası asgari ücrete yakın veya altında ücretler ile ihtiyaçlarını karşılamaya çabalıyor. Bu kesimler açısından gelirin çok büyük bir kısmı gıdaya gidiyor ve tüketim sepetlerinin hızla küçüldüğünü görüyorlar. Gelir dağılımındaki bozulmayı yoğun bir şekilde hissediyor ve alıştıkları yaşam standardını sürdürememeye bağlı olumsuzluklarla düzenli olarak tanışmaktan çok yorgunlar; bu tablo güven bunalımını besliyor ve korku duvarlarını incelterek istikrarsızlık endişelerini besliyor. Beklentilerin yönlendirilemeyeceği bir sürecin kapısı açılmış ve bunu görmezden gelmenin maliyeti ise artıyor gibi görünüyor.
İlk yarıyıl için yüzde dört peşin zam alan bir emekli, ikinci yarıyıl için yüzde 1’lik enflasyon farkı ve ikinci yarıyıl için yüzde dördün toplamından oluşan yüzde beş zam alacak. Fakat ikinci yarıyıla ilişkin en iyimser enflasyon beklentisi bile yüzde 8.5-9 düzeyinin altına inmiyor. Bu rakamlar ekonomi için iyi şeyler söylemiyor. İç talep muhtemelen zayıf kalmaya devam edecek ve işsizlik artmayı sürdürecek; döviz kurlarındaki baskılar ise dış satımı da olumsuz yönde etkileyecek. Sorunlu kredi hacmindeki artış ivmelenirken bütçe açığı yeni rekorlara koşacak. Talimatla piyasaları ve beklentileri yönlendirme yeteneği azaldıkça, makroekonomik görünüm olumsuzlaşacak!
İçine düştüğümüz, kendi kendini besleyen bu kısır döngü nedeniyle kırılganlık artıyor. Talimatla piyasaları yönlendirmek zorunda kalınması, geniş kesimlerin açıklanan rakamlara güvensizliği, sorunların ağırlaşması gibi yan tesirler ise olumlu düşünebilmeyi çok zorlaştırıyor. Bu kısır döngü aynı zamanda yeni kur şoklarının da altyapısını hazırlıyor; güvensizlik ile birlikte kırılganlık ta artıyor.
Bu ortamda faizlerin sert bir şekilde düşürülmesi, olası faydadan daha büyük yan tesir riskini bünyesinde barındırıyor. Ekonomiyi canlandırayım derken riskten kaçınma eğiliminin güçlenmesi söz konusu olabilir. Faizler gerilemiş olsa bile özel bankalar kredi portföyünü büyütmekten kaçınabilir; yatırım ve tüketimin daralmaya devam ettiği koşullarda istikrarsızlık endişesindeki güçlenme tercihler üzerinde daha belirleyici olabilir! Aydınlık