Erdoğan'dan yabancı sınırına ilişkin açıklama
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, NTV Spor'da katıldığı programda yabancı sınırına ilişkin açıklamada bulundu
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, futbolla ilişkisinin, sürekli olarak bir sevgiyle yürüdüğünü belirterek, "Kasımpaşa Kaptanpaşa Mahallesi'nde kağıttan futbol topu yapıp oynardık. Mahalle takımında oynamaya başladık. Orada çabuk yükseldik. 14 yaşında başlayan o süreç amatör kümeye çıkışı getirdi." dedi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, "Şu anda yasa neyi emrediyorsa şüphesiz ki bütün kulüpler onu yapıyor." dedi.
Erdoğan, " Burada özellikle bizim futbol kulüplerimiz futbolcuyu neden hazırlar? Milli takım için hazırlar. Milli takıma hazırlarken oyuncunun dakikasının fazla olması lazım. Bir oyuncu ne kadar fazla süre alırsa milli takıma adaylık şansı o oyuncu için artacaktır. Şimdi bizim en güçlü takımlarımızda beklediğimiz oyunlar olmazsa bizim şans yüzdemiz eksilir. 2019'a kadar anlaşmalar yapıldığı için bunun üzerinde spekülasyonlar yapmaya gerek yok. 2019'dan sonra TFF kulüplerle oturup konuyu masaya yatırmalı. Yabancı futbolcu olmasın mı? Tabii ki olmalı. Tribünlere canlılık hareket katacaklar." dedi.
NTV ve NTV Spor'da yayınlanan "Yüzde 100 Futbol" programına katılan Erdoğan, sunucu Murat Kosova ile eski milli futbolcu ve futbol yorumcusu Rıdvan Dilmen'in sorularını yanıtladı.
Kosova'nın, futbol ve spor sevgisinin nasıl başladığı sorusu üzerine Erdoğan, futbolla ilişkisinin, sürekli olarak bir sevgiyle yürüdüğünü, Kasımpaşa Kaptanpaşa Mahallesi'nde kağıttan futbol topu yapıp oynadıklarını, ardından mahalle takımında oynamaya başladığını belirtti.
Bu takımda çabuk yükseldiğini, 14 yaşında başlayan o sürecin amatör kümeye çıkışı getirdiğini aktaran Erdoğan, "Mahalle takımında Nevruz Şerif ve takım kaptanı olan Feti ağabeyimiz vardı. Nevruz Bey daha sonra Fenerbahçe'ye ve Şekerspor'a gitti. Feti Bey, Camialtı'nda oynuyordu. Onlar Camialtı'nda oynarken Erokspor'dayım. Forvet oynuyorum. Gole çok yakınım. Kendileri orada oynarken beni Camialtı'na tavsiye ettiler. Camialtı da o dönemde sürekli başa oynayan bir amatör kulüptü." diyerek o günleri anlattı.
Dilmen'in, eskiden Türkiye'de iki ligin bulunduğunu hatırlatması üzerine Erdoğan, "O zaman amatör kümeyi herkes gelir izlerdi. Birinci Lig teknik direktörleri özellikle İstanbul Şampiyonası'nı muhakkak takip ederlerdi." dedi.
"Erokspor mahalle takımımızdı ama iyi bir takımdı"
Rıdvan Dilmen, her hafta gazetelerde haftanın futbolcusu karmalarının yapıldığını, Kemal Belgin'in yazılar yazdığını ifade etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan da sözlerine şöyle devam etti:
"Evet. Attila Gökçe de... Onlar gelir, yıldızlar falan verirdi. Gazetelerde onlar hep o şekilde çıkardı. Amatör kümenin o kadroları oradan hep takip edilirdi. Sizler de ne kadar yıldız almışsınız, durum nedir, ne değildir bakardınız. Altta yorumlar da var. Şimdiki gibi değil. Şimdi amatör küme takımlarına yer kalmıyor ki... Bundan dolayı tabii heyecan dolu bir süreçti. Erokspor mahalle takımımızdı ama iyi bir takımdı. Amatör kümeden dediğim gibi Feti Abi gibi, Nevruz Şerif gibi amatör kümede sivrilmiş büyüklerimiz mahalle takımımızda beraber oynadığımız ekipti. Oradan Camialtı'na amatör kümeye geçerek 7 yıl orada forvet oynadım. Hem de okuyorum..."
Camialtı'nda oynarken İstanbul Amatör Karması'na seçildiğini aktaran Erdoğan, "Gökmen ile Yasin'in kardeşleri Doğan da bizim amatör karmanın kalecisiydi. Ali Sami Yen'in o zamanlar çimleri tam budanmış değildi. Çimi vardı. Çünkü sonraları çim mim görmek mümkün değildi; Ali Sami Yen o hale düştü. Orada amatör karmasına seçildik. Bir süre orada kaldık." diye konuştu.
"Hem iş imkanı doğdu hem de İETT de sürekli zirveyi zorlayan bir takımdı"
Erdoğan, 7 senelik süreçten sonra da İETT'ye transfer olduğunu, İETT'ye transfer olmanın kendisi için ayrı bir imkan olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti:
"Hem iş imkanı doğdu hem de İETT de sürekli zirveyi zorlayan bir takımdı. Orada da 7 yıl oynadım. Bunun da 5 yılı hep grup şampiyonluğuyla, İstanbul Şampiyonası ve İstanbul Şampiyonluğu ile geçti. Bizim takım da çok iyi bir takımdı. Orada da malum Oğuz var. Sonra Fenerbahçe falan da yaptı. Bizim takım da devamlı grup şampiyonu olan, İstanbul Şampiyonası'nı zorlayan bir takım. Böyle bir süreci de orada yaşadık.
İETT'de takım kaptanlığım da oldu. İETT'deki bu heyecan daha da farklıydı. Herhangi bir farklı, olumsuz alışkanlıkları olmayan bir takım. O zaman Vefa falan hep toprak saha. Çim saha yok. Nerelerde oynuyorduk? Mesela Şeref Stadı, toprak saha. O zaman duşlar bile aman yarabbi! Nasıl duşlar olduğu malum. Karagümrük diye bilinen, Vefa Stadı'ydı. Zeytinburnu sınırları içerisinde Bozkurt Stadı vardı. Orası da tamamen toprak. Alibeyköy var, gene toprak. Düştüğün zaman, zımpara gibi derinizi alıp götürüyor. Paşabahçe vardı. Buralarda geçti futbolculuğumuz. Ali Sami Yen çimdir diye düşünürken orası da zamanla kaybetti çimini... Böyle bir süreçte 14 yıl... Son yılımı da yetiştiğim mahalle takımı Erokspor'da oynadım. Oradan da askere gittim."
"İlk zamanlar başkalarından ayakkabı alırdık"
Dilmen, ailelerin eskiden "Ya okuyacaksın ya top oynayacaksın" dediğini, şimdi ise ikisinin birlikte yürütülebildiğini belirterek, "Şimdi sporcu kardeşlerimize 'Okulu da götürebilirsiniz.' diyoruz. Sizin öyle bir imkanınız yoktu. Okul vardı. Sizi Kaleporoviç’in istediğini de biliyorum ben Fenerbahçe’ye ama rahmetli babanız..." şeklindeki hatırlatması üzerine Erdoğan, babasının "Kesinlikle okuyacaksın." dediğini, top oynadığını dahi çok sonraları öğrendiğini söyledi.
Futbolu gizli gizli oynadığını belirten Erdoğan, "Mesela ben futbol ayakkabısını falan, çok sonra Adidas ile müşerref oldum. Biz amatör kümede ilk zamanlar başkalarından ayakkabı alırdık. Aldığımız ayakkabılar da meşhur Dinyakos vardı, onlar... Dolapdere de, Yenişehir'de iki tane... Bir Rahman vardı, bir de İbrahim... Öldüyseler, rahmet okuyalım... Sağsalar, sağlık, esenlik dileyelim. Kösele, altında kramponlar, onlar da kösele... Toprak sahada oynuyorsun. O kramponlar falan, eriyor. Çiviler ayağı deliyor. Toplar, sonradan gelişti tabii... O Dinyakos ayakkabılar suyu da yiyince çamurlanıyor, iyice şişiyor." diye konuştu.
"Babamı sonunda ikna ettim"
Dilmen'in, "Rahmetli babanız öğrendiğinde karar vermek zorunda mı kaldınız?" sorusu üzerine Erdoğan, şu yanıtı verdi:
"Karar vermek demeyeyim de... Babamı o konuda ikna ettim sonra. Yani ikna oldu. Çünkü dedim ki 'Baba bak ben okula da gidiyorum. Futbol da var. İETT'deyim.' Orada biraz daha lüksümüz de arttı. Camialtı'nın son dönemlerinde yine aynı şekilde. Adidas ayakkabı falan onları artık bulduk. Hele İETT'de imkanlar çok çok daha iyi. Şartlarımız çok daha iyi. Camialtı'nda da öyle. Antrenman şartları oralarda, duşlar vesaire o imkanlarımız, kulüp şartları... Camialtı'nda da iyiydi, İETT'de de... İETT'de bir de malum otobüslerimizle antrenman alanlarına gider gelirdik. Maçlara aynı şekilde gidiş gelişlerimiz olurdu. Bir de her iki takımda da birlik, beraberlik, dayanışmamız, arkadaşlarımızla çok çok iyiydi. O dayanışma zaten bize başarıyı getiriyordu. Bazı arkadaşlarla hala telefonlaşırız. Zaman zaman görüştüklerim de olur. O birlikteliğin getirdiği neticeler vardı.
Babamı sonunda ikna ettim. O da, rahmetli, bu noktadan sonra artık bana bir şey yapmadı. Hatta benim üçüncü bir önemli şeyim daha vardı. Siyaseti de yapıyordum İETT'deyken... Gençlik kollarında İstanbul Başkanlığını yapıyordum. Önce Beyoğlu, sonra İstanbul Gençlik Kollar Başkanı oldum. Hem antrenmanlar hem maçlar hem okul hem de İstanbul Gençlik Kolları Başkanlığı, büyük bir yoğunluk içerisinde bunları yürüttük."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, antrenmanlara giderken Taksim'de "ballı süt hikayesini ise "Dolmabahçe'ye stada doğru inerken İETT Spor Kulübü orada... Teknik Üniversite'nin arka tarafında... Üniversitenin bir ufak antrenman sahası vardı. Bazen de orada antrenman yaptığımız olurdu. Oradan çıkardım. Elmadağ’a doğru büfeler vardır. Orada müşterisi olduğum bir büfem vardı. Oraya gittiğimde anlardı zaten. Bal-süt-muz hemen karıştırırdı. Verdiğimiz enerjiyi hemen orada yeniden alırdık." diyerek anlattı.