Kritik karar bugün açıklanacak!

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası'nın yılın son kritik Para Politikası Kurulu toplantısı bugün yapılacak. Merkez`in kararı ne olacak?

Abone ol

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası'nın (TCMB) yılın son kritik Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı bugün yapılacak. Genel beklenti TCMB'nin bu dönemde ABD tarafındaki beklentileri de göz önüne alarak faiz artışına gitmemesi yönünde.

İKİ SENARYO VAR

İki senaryo üzerinde konuşmalar yapılıyor. İlki Merkez Bankası'nın ocak ayında Trump'ın göreve gelmesini ve söylemlerini gördükten sonra faiz ile ilgili kararını daha net vermek isteyebileceği şeklinde. Bu sebeple bu ayki toplantıyı pas geçebileceği konuşuluyor. Bir diğeri de geçtiğimiz ay olduğu gibi çifte faiz hamlesi yönünde.

KapitalFX Araştırma Uzmanı ve Uzmanpara yazarı Enver Erkan, konuya ilişkin şunları söyledi:

"Yılın son PPK toplantısında TCMB’nin birden fazla seçeneği değerlendirebileceği görülmektedir. Kasım ayında yapılan faiz artırımı sonrasında, efektif fonlama oranı %8,3 seviyelerine geldi. Buna karşın, kur seviyelerinde eskiye nazaran oynaklık derecesi daha az olsa da, halen ana hareket dalgalarının yukarı yönlü eğilim göstermesi bir risk unsuru oluşturmaktadır. Piyasa faizlerindeki yükseliş duraksamış görünüyor. Ancak halen çok yüksek seviyelerde; gösterge tahvil faizi %10,89; 10 yıllık tahvil faizi de %11,34 seviyesinde.

Bir diğer unsur da; enflasyon beklentileri. Aralık ayında enflasyonda Kasım’a göre artış beklenmektedir. Nominal faizler artırılmazsa reel faiz 0’a yaklaşacak, belki yıllık enflasyon gerçekleşmesini %8 üzerine taşıyacak bir Aralık artışı görülürse negatif reel faiz görülecek. Bu durum; 20 Ocak’ta Trump’ın başkanlığı devralmasını beklemeden 2 haftalık bir piyasa oynaklığına neden olabilir. Bu yüzden Merkez Bankası’nın bir teknik ayarlama yaparak piyasaların önünden bir hamle yapması olası bir senaryo olarak karşımıza çıkmaktadır. Gerçek anlamda bir piyasa sıkılaşması yapmak adına efektif fonlama oranını %8,5 üzerine çıkarabilir. Halen efektif fonlamanın 1 haftalık repo faizi ve gecelik borç verme faizi aralığından yapıldığı düşünülürse; bu durumda da 1 haftalık repo faizinde 25, gecelik borç verme oranında da 25 baz puan artış düşünülebilir. Böylece üst bant %8,75’e, politika faizi de %8,25’e getirilmiş olacak. Bizim beklentimiz de bu yöndedir.

Merkez Bankası’nın politikasını belirleyecek en önemli unsurlardan birisi de, enflasyon gerçekleşmeleri ve beklentileridir. Kur geçişkenliğinin gecikmeli etkisinin tüketici fiyatlarına yansımasını tam olarak Aralık ayından sonra göreceğiz. Bu sürede enflasyonun; vergi artışları, yıllık fiyat ayarlamaları ve petrol, emtia fiyatlarında görülebilecek olası yükselişlerden de etkileneceğini düşünecek olursak; ilk birkaç ayda enflasyonda yükselen trend söz konusu olabilir. Bu durum Merkez Bankası’nı zorlayabilir. Büyümedeki aşağı yönlü riskler ise; Merkez Bankası’na faiz artışı konusunda geri adım attırabilir. Bir yandan öncü göstergeler eşiğinde 2017 1. çeyrek büyüme görünümünü de dikkate almak gereklidir.

Piyasa medyan tahminleri; 1 haftalık repo faizinin %8 seviyesinde sabit kalması, gecelik borç verme faizinin ise 25 baz puan artırım ile %8,75’e çıkması yönündedir. Ancak; ekonomist tahminleri arasında ciddi bir fikir ayrılığı olduğu görülmektedir. 1 haftalık repo faizinde de artırım bekleyen ekonomistlerin sayısı hiç de az değildir. Ben de faiz artışı olabileceğini düşünenlerdenim. Faiz artışı olursa iç piyasa tepkisi olumlu olacaktır, ancak ben faiz artışı 50 baz puan olmadığı sürece etkinin sınırlı kalacağını düşünüyorum. Kurda mevcut seviyelerden gelecek satışlarda 3,45 altına sarkma olabilir, ancak denge noktası burada oluşacaktır. Marjinal fiyat hareketlerinde 3,43 – 3,42 görülse de, bu aralıkta kalıcı bir fiyatlama zor görünmektedir. Öngörülen faiz artış oranları; Türkiye’nin reel faiz oranlarını emsal ülkelerin ortalaması seviyesine getirmeye yetmeyeceğinden piyasada trend dönüşü yaratmasını beklemiyoruz."

Alan Yatırım Kıdemli Analisti ve Uzmanpara yazarı Eda Önder Öztürk, konuya dair şunları söyledi:

"Geçtiğimiz haftanın en önemli gündem maddesini oluşturan Fed’in Aralık ayı toplantısının ardından dolar dünya genelinde güçlü duruşunu korumaya devam ediyor. Küresel piyasalardaki şok fiyatlaması geride bırakılırken, temelde baktığımızda ABD’den gelen faiz artırımı global fonlama maliyeti açısından negatif olsa da ekonomide pozitifliği yansıtması nedeniyle hisse piyasaları olumlu algılamakta. ABD Doları’nın değer kazanması madalyonun öbür tarafında ihracatçı bölgeler olan Japon ve Almanya hisse piyasasında pozitif seyre neden olmakta.

Dolayısıyla FED kararının ilk şokunun ardından değer kaybeden Euro’nun AB için pozitif olması dolaylı olarak Türkiye içinde pozitif. Fed’in Aralık ayı toplantısı sonrasındaki ilk işlem gününde Borsa İstanbul’da görülen %1’lik değer kazancı da söz konusu görüşü destekler nitelikte. ABD’de Trump dönemi ile birlikte genişleyici maliye politikalarının (vergilerde indirim, kamu harcamalarında artış vb.) devreye girecek olması şimdiden ABD ekonomisine ilişkin olarak enflasyon ve büyümede artış beklentisi yaratmış durumda. ABD’de görülecek yeni yönetim ile birlikte maliye ve dış ticaret politikasında yaşanması beklenen radikal değişimlerin Fed’in para politikasında da yansıma bulması beklenmekte.

Faiz artışlarına dair hikaye sunan ABD 10 yıllık tahvil faizlerinde görülen son dönemdeki yükseliş geçtiğimiz haftalarda 2017 yılı için 2 adet faiz artırımını fiyatlaya dursun 3 adet faiz artırımı beklentisi ile Fed bizleri şaşırttı. Ancak Trump’ın 1 trilyon dolarlık harcama paketi olsun, Fed’in 3 adet faiz artışı ön görüsü olsun bunların yalnızca beklenti olduğu göz ardı edilmemeli. Uzun vadede doların değerlenme eğilimi söz konusu projeksiyonların da desteği ile birlikte devam edecek olup, ilgili dönemde meydana gelebilecek gelişmeler dolarda kar satışlarının bahanesi olarak karşımıza çıkabilir. Bu sebeple bundan sonra ABD tarafında takip edilecek olan veri akışı bir nebze daha önem kazandı.

Trump döneminden yola çıkarak ABD ekonomisine ilişkin enflasyon ve büyüme beklentileri şişirilmiş durumda. Trump dönemi öncesine ait olsa da bu hafta açıklanacak olan ABD 3. Çeyrek büyüme verisi dolar cephesinde tansiyonun yeniden artmasında etkili olabilir. Bununla birlikte bu hafta ABD’de açıklanacak olan tüketim verileri de Fed’in yakın markajında olacaktır. ABD ekonomisi son dönemde açıklanan büyüme revizyonlarında olumlu bir görünüm sergilese de bir önceki çeyreklerdeki zayıf performansı, aynı zamanda mevcut veride büyümede pozitif katkı yapan kalemler ihracat, özel sektör yatırımları ve kamu harcamaları olmuş ve fiyat endekslerindeki zayıf seyir nedeniyle enflasyon sinyali alınamamıştı. Bu sebeple son toplantıda Fed’den cesur söylemler duymuş olsak ta; ABD ekonomisi büyüme ve enflasyon cephesinde; istenilen noktadan uzak kaldığı sürece Fed’i para politikası duruşunda temkinli kalmaya zorlayabilir.

Yurt içinde ise Fed’in Aralık ayı toplantısındaki şahin tutumu, Türkiye ekonomisinin 3. Çeyrekte %1,8 oranında daralmasının ardından Merkez Bankası’nın yılın son toplantısı önem arz etmekte. Geçen hafta FED faiz artırımının ardından TCMB’nin de 25 baz puan artışla FED’i izlemesi makul görülmekle birlikte Türkiye GSMH’de 3. çeyrekte küçülme ardından faiz artırımı yapmaması da kabul edilebilir. TCMB’nin söz konusu toplantıya ilişkin politika faiz oranında 25 baz puanlık faiz artışına gideceği yönünde beklentiler oluşsa da, Merkez’in ortalama fonlama maliyetinin Aralık ayının başından bu yana 8,20 seviyesinin üzerine yerleşmiş olması nedeniyle 25 baz puanlık bir faiz artışının fiyatlamalar açısından bir etkisi olmayacağı görüşündeyim."

Destek Yatırım Araştırma Müdürü ve Uzmanpara yazarı Murat Tufan, şunları söyledi:

"Geçtiğimiz hafta Amerika Merkez Bankasının (FED)25 baz puan faiz artışı gerçekleştirmesi ve 2017 yılında üç faiz artışı yapabileceğine yönelik beklentiler sonrası gözler Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına (TCMB) çevrildi.

Piyasasının faiz oranlarıyla ilgili farklı beklentiler içinde olduğunu görüyoruz. Kurumların genel olarak 25-50 baz puan aralığında faiz artışı beklerken, bir kısmında faiz oranında değişiklik olmayacağını ön görüyor. Kurum beklentimiz ise merkezin FED sonrası ve Dolar TL paritesinin mevcut görüntüsüne göre bekle gör politikası uygulayacağını düşünüyoruz. Bu bağlamda faiz oranında değişiklik yapılmazsa 3.5450 direnç bölgesi ön plana çıkabilir.

Bu seviyenin aşılması halinde yükselişlerin devamı 3.5620 – 3.5740 bölgesine doğru sürebilir. Olası bir faiz artışında ise 3.4850 destek bölgesi ön plana çıkabilir. Bu seviyenin kırılması halinde geri çekilmeler hız kazanarak 3.4680 – 3.4540 bölgesine doğru devam edebilir. Faiz kararının yanı sıra para politikası metninde yapılacak değişiklerde ön plana çıkacaktır."

ulusalkanal.com.tr

Döviz kurları Ekonomi Altının kilogramı 128 bin 550 liraya yükseldi Ekonomi TCMB alım satıma konu olmayan döviz kurları Ekonomi TeknoSA yeni mağazasını Primemall Sivas'ta açtı Ekonomi