Ben severim omuzlarımı bir gün…

Göçük yalnız madenlerde olmaz. Toplumlarda, kurumlarda da bazen göçük olur. Bu kez göçük, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde olmuştur.

Abone ol

Göçen bir maden direği altında

Göçük haberleri verir televizyonlar soğuk soğuk.

Sanki o göçen maden direğinin altında yalnız kazmacının omuzları vardır. Yalnız domuz damcısının çocukları ve karısı maden ocağının ağzında haber beklemektedir.

Çoğumuz bilmeyiz, göçüğün altında kalan biziz. Ve omuzlarımıza göçen maden direğinin altında koşturmaya devam ederiz. Bilincimiz maden direğinin altında değil, uçurtmanın kuyruğundadır çünkü.

Bu kez maden direğinin altındaki omuz, Türk subayının omuzudur. Ve madenin ağzında yine yavuklusu, yine evladü ayali beklemektedir. Oysa onun gözleri milleti arıyor. İşte şimdi o bakışlarla göz göze geliyoruz!

Ben severim omuzlarımı bir gün

Biz Ergenekon’da doğmuştuk. Kurtlar emzirmişti bizi. Efsane öyle diyordu.

Bu kez yaşadığımız gerçek, omuzlarımıza Ergenekon dağları göçmüştür. Köpekler, kurtları boğuyor ve çakallar yiyor bedenlerimizi, vücutlarımızı, yüreklerimizi.

Artık Ergenekon, bir efsanenin adı değildir, bir kumpasın adıdır. Ve artık kahramanlar, kurtlar, ceylanlar ve arslanlar değildir; çakallar ve tasmalı köpeklerdir.

Ve Türk subayı ve Türk devrimcisi, göçen maden direğinin altındaki omuzlarını sevmektedir. Çünkü o omuzlar, göçen madenin direğini taşıyor.

Sırmaları apoletleri olmasa da

Artık omuzlarındaki apolet, maden direğidir. Omuzlarda sırmalar yoktur; yıldızlar yok, kokartlar yok!

Şimdi omuzlarda taşınan maden ocağının kendisidir. Madenci, maden ocağını sırtında taşımaktadır. Göçmesin diye maden, millet altında kalmasın, yurttaş taşların altında ezilmesin diye!

Türk subayı, evet omuzlarındaki sırmaları kaybetmiştir ama maden ocağının yükünü kazanmıştır. Bütün bir halk o ocaktan ekmek yemektedir.

Su akar kendi tarlalarından

Demirci, ocakta kıpkızıl yanan demiri soğuk suya batırınca bir ses çıkar: Cassss.

Maden direğini omuzlarında taşıyanların yüreğinde büyük bir nehir akar. Bilinçlerinde gürül gürül akar su!

Kendir tarlalarının içinden geçen su gibidir o nehir. Kıpkızıl yüreğin ateşi o nehirde serinler. Çıkan ses, yanan demirin sesidir. Kızan demirin acısı, cazın feryadı olur.

Omuz, maden direğinin altındadır ve su, kendir tarlalarının içinde akmaktadır.

Ah, her şeyin!

Artık Mustafa Kemal’in askerinin omuzlarında yıldız yoktur.

Artık Türk subayının lacivert gökteki yıldızlardan başka bir yıldızı yoktur.

Artık Türk subayının kaybedeceği bir yıldız yoktur.

Apoletindeki yıldızları kaybetmiş, fakat Istranca dağlarından, Pasinler ovasından, Uzun yayladan, Amik ovasından ve Şarkışla’nın Emlek köylerinden görünen yıldızı kazanmıştır.

Sarı yıldız,

Mavi yıldız,

Evler yıkan,

Kervan kıran yıldız,

bundan böyle Türk subayının yıldızıdır.

Çobanların yıldızları,

Madencilerin yıldızları,

Postacıların yıldızları,

Telgrafçıların,

Ve piyango satıcılarının,

Ve piyanistlerin yıldızları, Mustafa Kemal subayının yıldızıdır.

Birimizin yıldızı, hepimizin yıldızı olmuştur.

Hepimizin yıldızı, birimizin yıldızıdır.

Göçen maden direğinin altında, gökteki yıldızlar bizim olmuştur.

Ve göğün yıldızları, bizim her şeyimizdir!

Maden direğinin altında kaybedilen yıldız, göğün yıldızlarıdır ve kazanılan da göğün yıldızlarıdır.

Ah her şeyim!

Maden direğinin altında bilinçlerimize yazılan kitap

Siz hiç okumadığınız bir kitabı yazdınız mı?

Kimi köşe yazarları okumadıkları kitapları yazarlarmış. Mustafa Mutlu’dan öğrendik bu bilgiyi. Mutlu, bu sorumsuzluğu eleştiriyor ve okuduğu kitapları yazıyor.

Bugün bu köşenin yazarı da okumadığı bir kitabı yazdı.

Okumadığı ama yaşadığı bir kitabı.

Maden direğinin altında, bilincine yazılan kitabı.

Madenin kitabı, ancak göçen maden direğinin altında yazılır.

Genelkurmay Başkanının omuzlarına göçen maden

Cuma gecesi Ulusal Kanal’da İlker Başbuğ’un son kitabının haberi veriliyordu. Dilimden birden Turgut Uyar’ın o müthiş dizeleri döküldü:

Ben severim omuzlarımı bir gün

Sırmaları, apoletleri olmasa da.

Ben severim omuzlarımı bir gün

Göçen bir maden direğinin altında

Su akar kendir tarlalarından

Ah her şeyim...

Göçük altındaki madencinin şairi

Bu kez maden ocağı, Genelkurmay Başkanı’nın omuzlarına göçmüştür.

Bugün 6 Ocak. İki yıl oldu. Org. İlker Başbuğ’un omuzlarında artık, yalnız ve yalnız maden direği vardır.

Göçen maden direğinin altında kimin şiirini yazabilir siniz?

Lale devri şairinin gül ile bülbülünü mü?

Göçen maden direğinin altında ancak madencinin şiirini yazabilirsiniz.

Göçük altındaki Mustafa Kemal askerinin şairi Nazım Hikmet’tir artık.

Memleketimle buluşma

Mustafa Kemal’in askeri, göçen madende yalnız işçiyle ve çobanla İstiklal Savaşının telgrafçısıyla değil, memleketle ve memleketin şairiyle buluşmuş, kader arkadaşı olmuştur. Hepimizin alnındaki yıldız, memleket göklerindeki ayla yıldızdır.

Ve o göçen maden direği, artık Org. Necdet Özel’in ve bütün Türk subayının, işçinin, çiftçinin, kamu emekçisinin, memleket tüccarı ve sanayicisinin ve esnafın ve zanaatkârın da omuzlarındadır.

Göçen yalnız maden direği değildir

Göçen yalnız maden değildir, çarşılar da çökmüştür. Ülkenin şeref ve namusu çöküşle karşı karşıyadır.

Artık bütün milletin omuzlarında göçen madenin direği vardır.

Omuzlarınıza bakın

Mustafa Mutlu istediği kadar beğenmesin, daha kapağını bile görmeden, tek satırını bile okumadan, işte o kitabı özetledim size.

Eğer siz de o göçen ocağın içindeyseniz, omuzlarınıza bakın, yalnız ve yalnız göçen madenin direğini göreceksiniz.

Doğu Perinçek

Aydınlık/Rota

Sabah'ta deprem Gündem ''Kabul edilirse Silivri boşalır'' Gündem O savcının görev yeri değiştirildi Gündem Metin Feyzioğlu'ndan önemli açıklamalar Gündem