Dağlarca’nın şiirinde ulus Mehmetçikle gövdeleşir
Şairin bütün bir şiirine damga vuran yurtseverlik bilincini ve duygusunu en başta şair ve sanatçıların hiçe sayması, kimilerinin nasıl da korkunç bir aymazlığa düştüğünün açık göstergesidir
Fazıl Hüsnü Dağlarca adına konan ödülle ilgili tartışmalar edebiyat dünyasında yankılanarak büyürken, şaire saygı adına yola çıkan ödül koyucuların Dağlarca’nın adı üzerinden kendi saygınlıklarını pekiştirme çabasında oldukları, dahası şairi gölgeledikleri yönündeki kaygılar da büyümektedir. Şairin adını ödül dışında anmayı bile düşünmeyenler, özellikle son günlerde tutturulan barış teranesine uyarak onun şiirinin en güçlü temalarını unutturma niyetlerine sanki gizliden cesaret veriyor. Açık söylemek gerekirse, Dağlarca şiirinin en önemli yurtseverlik temalarından birinin okur gözünden kaçırılması bölücülüğün hesaplarına yarıyor. Üstelik şairin vasiyetine saygısızlığı çirkin ölçülerde azdırıyor.
ŞAİR VE MEHMETÇİK VAKFI
Mehmetçik Vakfı’na Dağlarca’nın vasiyetinde özel bir paragraf açılması boşuna değil. Şair; beyninin bütün hücrelerinde, bütün benliğinde onlarla özdeşleşerek, Kurtuluş Savaşı kahramanlarını ve Mehmetçiğe adını veren büyük önderi yüzlerce şiirinde derin bir sevgi, saygı ve bağlılıkla işlemiştir. Bağımsız bir ülke, çağdaş bir ulus gerçekleştirme yolunda Yemen’den Çanakkale’ye, Sakarya’dan Kocatepe’ye bu yurdun her karış toprağında Mehmetçiğin verdiği savaşı onun şiirinde bütün sözcüklere sinmiş olarak buluruz:
Bu yurt kopmuş kopacak,
Bu bizim ölümüzdür.
Göğsümüz al, yeşil, mor,
Bu bizim gülümüzdür.
Nereye? Ta sonsuza,
Bu bizim yolumuzdur.
Kader çizer yazısın,
Bu bizim elimizdir.
“Size ölmeyi emrediyorum” diyen büyük komutanın buyruğuna Mehmetçiğin Çanakkale’de verdiği tarihsel yanıtı şu dizelerden daha etkili biçimde içselleştiren başka anlatım, edebiyatımızda henüz yoktur:
Öyle bir saldırdı ki erlerimiz
Çıktı kemik etten.
Düşman değil ölüm bile durdu korkuyla
Büyümüş, kocaman olmuş iskeletten.
ÖNDER VE MEHMETÇİK
Şair, önderiyle Mehmetçiğin kenetlenmesini ve savaş alanında tek bir varlığa dönüşmesini hiç kutsallaştırmadan anlatmakla kalmaz; gündelik söyleşilerde de bu duyguyu yansıtır. Mehmetçiğin anılarında önder, siperdeki arkadaştır:
Mustafa Kemal bizim köye gelincek,
Yadıma binbir dağ geldi be.
Askeriydim Şam’da, Çanakkale’de,
Onun maviliği, sarılığı, bozluğu,
Bana merhaba geldi be.
Düşlerin anlatımında bile Gazi Mustafa Kemal, Mehmetçiklerden biridir; şair, uğruna ölünesi bir arkadaşlığın izdüşümünü yalın bir söylemle verir:
Mustafa Kemal’i gördüm düşümde,
Daha, diyordu.
Uğruna şehit olasım geldi hemen,
Sabaha diyordu.
Al bir kalpak giymişti, al,
Al bir ata binmişti, al,
Zafer ırak mı dedim,
Aha diyordu.
MEHMETÇİĞİN VARLIĞINDA TEKLEŞMEK
20 yıl cephelerde Mehmetçiğin varlığında cisimleşen tekleşim, kurtuluştan sonra, önder ve ulusta geleceğe sürer; bütün bir yurdu kapsayan gövdeleşmede bayraklaşır:
Gövdeni yaşadığınca sanma Atatürk
Gövden yurdundu.
Gövde, karanlığın her türlüsünü silkeleyerek, bütün yaşamı barışçı bir gelecek ve uygarlık ülküsüne taşır:
Nice devrim yaptın yurt üzre, yeryüzü üzre,
Yayılacak varacak her biri sonsuza dek.
Ama en büyüğü, hepsini ayakta tutan,
Atatürk evrende yaptığın ulu devrim:
Uyanık ölmek.
Şairin “uyanık ölmek” olarak tanımladığı devrim, ne yazık ki 70 yıldır emperyalizm ve işbirlikçileri tarafından yok edilmeye çalışılırken, bütün bir şiirine damga vuran yurtseverlik bilincini ve duygusunu en başta şair ve sanatçıların hiçe sayması, kimilerinin nasıl da bugün korkunç bir aymazlığa düştüğünün açık göstergesidir. Bir şiirinde, şiiriyle art niyetli olarak uğraşanları lanetleyen Dağlarca’nın ahı elbet tutacaktır. Hiç kuşkusuz!
Dağlarca, Gazi Mustafa Kemal, TDK Yayınları: 378, 1972,
DAĞLARCA’NIN VASİYETİ
Önce şairin vasiyetini yeniden okuyup anımsamak gerekiyor:
“Bu zamana kadar yayımlanmış ve bundan sonra yayımlanacak bütün kitaplarımdan hesabıma intikal edecek paraların yatırıldığı bankada birikerek bu paranın yıllık faiziyle benim adıma müze kuran Çamlıca Bilfen Okulu’nda indirimli, maddi durumu iyi olmayan öğrencilerin okutulmasını vasiyet ediyorum.
“Fazıl Hüsnü Dağlarca Sokağı’nda bulunan evimi vefatımdan sonra hiçbir siyasi ve dini amaç ile kullanılmamak, sadece Fazıl Hüsnü Dağlarca Müzesi olarak kullanılmak ve gençlere Atatürk ilke ve inkılâpları doğrultusunda çağdaş eğitim vermek üzere içindekilerle birlikte müze yapılması kaydı ile Kadıköy Belediye Başkanlığı’na bırakıyor ve vasiyet ediyorum.
“Ayrıca müteveffa murisim annem Kadriye Dağlarca’nın vefatı ile bana intikal eden Konya ili hudutları dâhilindeki bilcümle gayrı menkullerden hisseme düşen miras payımı da Mehmetçik Vakfı’na bırakıyorum.
“Vasiyetimin amacının Türk çocuklarına Atatürk yolunu göstermek olduğunu beyan eder son arzu ve isteklerimi içeren vasiyetimin bunlardan ibaret olduğunu bu vasiyetnamenin hiç kimsenin herhangi bir etki, tesir, cebir, baskı, yönlendirmesi altından kalmadan hür irademle imzaladığımı noter huzurunda beyan ve ikrar ederim.”
Seyyit Nezir
Aydınlık