Vatan Partisi'nden önemli açıklama
Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Yunus Soner, bugün yaptığı basın açıklamasıyla geçtiğimiz gün 3 yaşındaki Aylan’ın cansız bedeninin Bodrum kıyılarına vurmasıyla dünya gündemine oturan “Mülteci Krizi”ne ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Soner’in açıklamalarını özetliyoruz:
Binlerce insan memleketini terk ediyor ve Avrupa’ya göç ediyor. Bu insanların bir kısmı, göç sırasında hayatını kaybediyor.
Onların en acıklı fotoğrafları basına yansıyor. Tüm dünya kamuoyu, geçtiğimiz gün Ege Denizi’nde boğulan ve cansız bedeni Bodrum’da kıyıya vuran minik Aylan’ın fotoğrafını izledi.
BATI BASINININ DEĞERLENDİRMESİ: “FACİA”
Avrupa’ya kaçak yollarla gitmek isteyenler ya denizde ya da kamyon kasalarında hayatlarını kaybediyorlar. Batı basınının buna getirdiği değerlendirmeler: “Facia”, “Felaket”. Sanki bir doğal afet yaşanıyor. Tsunami çağrışımı yapan “göç dalgası” gibi betimlemeler kullanılıyor.
BATILI HÜKÜMETLERİN TEPKİSİ: “MÜLTECİ KRİZİ”
Avrupa ve Batı gelişmelere kendi penceresinden bakıyor. Batılı hükümetler, bir “mülteci krizi” ile karşı karşıya bulundukları değerlendirmesini yapıyor.
Görünürde iki endişeleri var: Mültecilerin gelişini durdurmak ve gelenleri aralarında paylaşmak.
KİRALIK TOPLAMA KAMPLARI
AB ülkeleri, topraklarını Brüksel’de pazara çıkarmış: Hangi ülke ne kadar göçmen alacak, karşılığında AB bütçelerinden nasıl bir ödenek elde edecek?
Her ülke alacağı göçmen karşılığında bütçe payı istiyor.
AB ülkeleri mülteci kotaları tartışıyor.
Onlar için mülteciler bir güvenlik tehdidi, bir rakam, bir bütçe kalemi.
Bir de “insan”.
“İNSANLIK TRAJEDİSİ”
Batı yaygın olarak kullandığı “insanlık trajedisi” kavramı ile iki unsurun üstünü örtüyor.
“İnsanlık” kavramı kullanılarak, bütünsel olarak milletlerin acılarla karşı karşıya olduğu gerçeği örtülmektedir. Mülteci dramı, tekil şahıslardan oluşan bir kalabalığın dramına dönüştürülüyor.
“Trajedi” kavramıyla ise, yaşananların siyasi nedenleri ve en başta Batı’nın rolü gizlenmektedir.
BATI’NIN ROLÜ
Emperyalizm çağında Batı, bizim ülkelerimize ve milletlerimize savaş ilan etti. Afganistan’dan Irak’a, Suriye’den Libya’ya değin Batı kah işgalle, kah bombardımanla, kah desteklediği terör gruplarıyla, kah darbe yaptırdığı ordularla saldırıları düzenledi.
Saldırıları, askeri müdahaleleri saymak yetmez, her zaman aynı olan hedeflerini de belirtmek gerek:
Milli devlet ve birliği çökertmek: “Mülteci krizini” yaratan budur.
IRAK’TAN MÜLTECİ, IRAK’A SİLAH
Batı bir yandan “karşısına çıkan göçmen sorunuyla boğuşurken” bir yandan örneğin Irak’ta Peşmerge ve Sünni gruplara silah dağıtıyor. Peşmerge de Kerkük’ten Türkmenleri sürüyor.
Batı bir yandan Suriyeli göçmenleri paylaşırken diğer yandan ÖSO’dan PYD’ye her türlü milli birlik düşmanına silah dağıtıyor, eğitim veriyor ve siyasi destek sağlıyor.
SURİYE’YE AMBARGO, ROJOVA’YA PARA, SİLAH VE ASKER
Avrupa Parlamentosu Suriye’ye ambargo uyguluyor, “Rojava”ya para topluyor.
Tesadüf değildir: ABD Devlet Başkanı Obama konuşmalarında “Sünnilerden” ve “Kürtlerden” bahseder, Suriye Milleti’ni tanımaz.
BATI ORTADOĞU’DA “MİLLET” BİLMEZ
Batı’nın gözünde Ortadoğu’da millet yoktur. Silahlandırılması ve ayrı ayrı, birbirine düşürülmüş, un ufak edilmiş bölgelerde iktidara kavuşturulması gereken etnik ve mezhepsel gruplar vardır.
Ve işte PKK! Batılılar onyıllardır Kürt kimliğini Türk Milleti’nden ayırmak için hiç bir çabayı eksik bırakmadı. Avrupa’da “Türküm” deyin, size sorarlar: Türk müsün, Kürt mü, Alevi misin, Sünni mi?
Batı, Türk Milleti’ni tanımak istemez.
BÖLÜNEN ÇOCUK
Ege Denizi’nde boğulan çocuk hakkında çıkan haberler, Batı’nın tutumunu gözler önüne serdi. Bölmek için savaşa boğdukları ülkeden kaçan üç yaşındaki bebeği de böldüler: Aylan Kurdi “Suriyeli Kürt” imiş! Tireli kimlik.
Oysa Aylan’ın kaderi tek bir şeyi gösteriyor: emperyalizm güdümünde kurulan bölgelerde ne barış, ne de huzur olur.
“Şanlı direnişle kurtulan Kobaneliler”, Ege Denizi’nde boğuluyor.
MAZLUM MİLLETLERİ DAĞITMA GİRİŞİMİ
“İnsanlık trajedisi olarak adlandırılan “Mülteci krizi”, sorunu AB’nin duvarlarıyla sınırlar.
Vicdan kelimesini öne sürenler, AB hükümetlerine sınırlarını açmak için yalvarır.
Bu “trajedi” karşısında sınırlar açılsın ki, mazlum milletler kelimenin tam anlamıyla dört bir yana dağılsın! “Mülteci krizi”, Batı’nın mazlum milletlere son saldırısıdır.
Bu nedenledir ki Batı basınında Suriye Milleti’nin dört bir yana dağılmasını sorun gören haber ya da yazı bulamazsınız.
HEDEF: GİDENLERİMİZİ GERİ ALMAK
Biz Ege Denizi’nde boğulan çocuklara, Akdeniz’de yiten insanlara kendi penceremizden, Türkiye’den, Batı Asya’dan Ortadoğu’dan bakıyoruz.
Bizim için, Türk Milleti için, Suriye Milleti için, Irak halkı için; kalbi Ankara ve Diyarbakır için, Şam ve Halep için, Bağdat ve Musul için, Kahire ve İskenderiye için çarpan bizler için onlar, o mülteciler hemşehrimizdir, vatandaşımızdır, komşumuzdur, kardeşimizdir.
Onlar bizimdir. Biz onların gitmesini istemeyiz.
Avrupa’nın kapısına dayananları geri almak, onların yaşayacağı birliği tekrar sağlamak hedefimizdir.
TEKRAR MİLLİ BİRLİĞE DOĞRU
Bugün Türkiye “ABD’nin kara gücü”, Cumhuriyet düşmanı PKK’yla savaşa girmiştir. Irak ve Lübnan halkları mezhepçiliğe karşı tekrar milli bayrak ve birlik altında toplanmaya başlamıştır. Suriye tüm baskılara rağmen bölücülüğe karşı direnmektedir. Mısır, milli devlet düşmanı Mursi’yi yıkmıştır. Coğrafyamız tekrar milli birliğe doğru ilerlemektedir.
Onlarca mezhepsel ve etnik kimliğin zenginliğini oluşturduğu bu acı ve inatçı coğrafyamızda insanların memleketlerini terk etmelerini engelleyecek tek kuvvet, bağımsızlık, milli birlik ve bölgesel işbirliğidir.
Avrupa ve Batı’nın ilk yapması gereken, coğrafyamızdaki terör örgütlerine istisnasız desteği kesmesi, silah göndermeyi durdurması, iç savaş koşulları yaratmayı bırakmasıdır.
Batı er ya da geç bölgemizin milli egemenliklerini tanımak zorunda kalacaktır.
ulusalkanal.com.tr