13 yıllık paradokstan kurtulma zamanı
Yanlış anlamayın, 13 yıl olan salt AKP’nin iktidara gelme tarihi değil!
“Dört partili paradoks” başlayalı da 13 yıl oldu.
Ne mi bu “dört partili paradoks”? Dilimiz döndüğünce açıklayalım.
Şimdilerde, devrimlerle kurduğumuz(1876, 1908 Hürriyet Devrimleri ve 1920 Cumhuriyet Devrimi) parlamentomuzda dört partili bir çıkmaz yaşıyoruz.
Mafya-tarikat rejiminin yetmiş yılda memleketi getirdiği çıkmaz sokaktayız.
13 yıldır dönüyoruz, dolaşıyoruz aynı yere geliyoruz…
7 Haziran’a günler kala muntazam 13 yıldır süren seçim öncesi tekerlemeleri, öncekilerden daha da tazyikli bir biçimde dinliyoruz.
Büyük burjuvazi, öncelikle medya/basın gücü olmak üzere tüm olanaklarıyla “dört partili paradoks”a hizmet ediyor. Paradoksun dışına çıkmak, düzen tarafından günah ya da suç ilan edildi. Toplumun zihnine her gün TV ekranlarında, gazetelerde ve internette “Dört parti var. Toplumsal aidiyetlerine ya da yaşam koşullarına en uygun olanını seç, oyunu ver.” fikri nakşediliyor.
Karşı Devrimin Çıkmazı
Türkiye halkının Cumhuriyet Devrimi ile kurduğu demokratik ve çağdaş yaşam, ülkemizdeki; emperyalizme bağımlı, işbirlikçi, asalak ve gericilikle iç içe geçen hakim sınıflar tarafından felce uğratıldı.
İkinci Dünya Savaşı sonrası politik olarak emperyalizme göre yeniden biçimlenen(karşı devrimci başlangıç) Türkiye siyaseti, yaşadığımız son süreçte kendini yenileyemez duruma geldi. Muhtelif siyasi çevrelerce bu duruma ilişkin “AKP’nin sonu geldi. Dengeleri bozdu. Yeni bir düzen kuramadı.” minvalinde yorumlar dile getiriliyor.
Doğru, AKP devlet katında can çekişen Cumhuriyet’e ölümcül darbeyi vurdu. Ancak yenisini kuramadı, kuramıyor!
Neden mi? İşte tam da buradayız…
Mafya-Tarikat Rejimi
AKP, yetmiş yıldır süren karşı devrimci sürecin en gerici, en saldırgan, mafya-tarikat rejiminin tam da “zırt dediği yerde” peydahlandı.
AKP öncüllerine göre daha da bir düzen partisidir. Menderes-Demirel-Özal-Çiller iktidarlarının halka karşı yaptıkları “icraatlar”ın(Özelleştirme, kentsel yağma, gericileşme, dışa bağımlılık, kontrgerilla uygulamaları, anti- demokratik politik ortam, kadına şiddet, iş cinayetleri, işsizlik) toplamı, AKP’nin 13 yılda yaptığı “icraatlar”ın toplamına denk gelir. AKP bu anlamda karşı devrimci sürecin doruğudur(!)
Bugün, mafya-tarikat rejimi AKP özelinde bir çıkmazdadır. Yani, yaşanan durumu AKP’nin politik tıkanmışlığına indirgemek gerçek dışıdır. Düzen, kendini ikame edememektedir. Düzen, piyasaya AKP’nin yerine yeni politik özneler sürememektedir.
Pazıl
Bütünsel olarak(ekonomi, eğitim, sağlık, çalışma hayatı, dış siyaset, toplumsal yaşam) sıkışan ve AKP’nin yerine yenisini koyamayan mafya-tarikat rejiminin yeni “denklemi/çözümü” dört partili paradoksudur.
Mevcut politik ortamın devamı ya da birkaç değişiklikle(RTE’siz AKP ya da AKP’nin CHP-MHP-HDP üçlüsünden biriyle koalisyonu) devamı, mafya-tarikat rejiminin “biricik çözümü”dür. Düzeninin çaresizliği en nihayetinde bir paradoks doğurdu.
Mafya-tarikat rejiminin geldiği son noktayı dört parçalı bir pazıl gibi düşünün, parlamentodaki dört parti de bu pazılın bir parçası.
Hepsinin düzen içinde bir görevi var!
Her biri bir boşluğu dolduruyor!
Mafya-tarikat rejimi, AKP’nin yerine koyacak bir şey bulamadığı için muhalefeti “de facto” halinde tutmaya gayret ediyor.
Pazılın büyük parçası AKP, diğerleri ise düzenin olmazsa olmaz küçük parçaları…
Haziran
İyi hatırlayın!
Haziran/Gezi Ayaklanmasında hepsinin dizleri titredi!
Sadece AKP’nin değil!
Y-CHP halka “itidal” çağrısı yaptı, MHP kendi taraflarını tehdit etti.
HDP mi?
“AKP’yi ve çözüm sürecini Ulusalcılara yedirmeyiz!” dedi. Ayaklanmanın tam karşısına mevzilendi.
Peki neden mi Haziran diyoruz? Zira, örgütlü ve hedefli bir Haziran eylemi/programı alt edebilir mafya-tarikat rejimini, zaten düzenin de bütün bileşenleriyle tek ortak korkusu Haziran’dır!
Memleketin kurtuluşu, radikal ve düzen dışı programa sahip siyasettedir.
Kurtul Paradokstan!
Son tahlilde ne mi diyoruz? Diyoruz ki:
Arkadaş!
Özelleştiremeye, taşeronlaşmaya ve iş cinayetlerine karşı kamulaştırmayı,
Yağmaya ve talana karşı halkçı bir yönetimi,
Mezhep ve etnik ayrımcılığa karşı eşit ve özgür cumhuriyet yurttaşını,
Tarikatlara ve cemaatlere karşı Aydınlanmayı ve bilimi,
İşsizliğe, yoksulluğa karşı insanca bir yaşamı,
Emperyalizme bağımlı etnik ayrılıkçılığa karşı Türk-Kürk kardeşliğini,
ABD’ye AB’ye ve NATO’ya karşı “Bağımsız Türkiye”yi,
Kontrgerillaya karşı örgütlü bir halkı,
Saltanata karşı gerçek demokrasiyi ve cumhuriyeti mi savunuyorsun?
O halde içine hapsedildiğin politik paradokstan kurtul!
Barikatları nasıl yıktıysan, mafya-tarikat rejiminin barajlarını da öyle yık!
Oyunu, şimdiye kadar ülkemiz ve halkımız için defalarca, türlü bedeller ödeyen ve ödemeye hazır olan Vatan Partisi’ne ver!
Kerem Yıldırım
ulusalkanal.com.tr