Hakan Topkurulu yazdı: Atatürkçü olduğunu iddia eden liberallere
Ekopolitika yazarı ve Ekonomist Hakan Topkurulu, Atatürkçülük ve liberalizm konulu ''Atatürkçü olduğunu iddia eden liberallere'' adlı yazı kaleme aldı.
Liberal iktisat politikaları öyle tanıtılıyor ki, çağdaş bölüşüm ilişkilerinin düzeniymiş. Sanki dünya değişmiş, iletişim olanaklarının dünyanın öbür tarafını anında yanınıza taşıması, ulaşımın önceden haftalar, aylar süren yolculukları günlere, hatta saatlere taşımasının bölüşüm koşullarını değiştirmiş gibi çağdaş ideoloji olarak sunulması. Bayılıyorum liberallere, her türlüsüne; solcusu bir başka sağcısı bir başka. Hele bir de Atatürkçü olduğunu iddia ederse tadından yenmiyor. Sanki emperyalizm bitmiş, işimiz hisse senedi, hazine bonosu fiyatlamalarına kalmış.
Burada, 1930’larda Türkiye’de sanayileşme rüzgârları eserken, Cumhuriyetin en yüksek ve nitelikli büyüme oranları yakalanırken, Mustafa Kemal ve o dönemin siyasi ve ekonomi kadrolarının liberalizm hakkında söylediklerini yazmak istiyorum. Kendisini liberal olarak tanıtanların bunları okuyup “ben rüyamı görüyorum” demeyeceğini biliyorum. Aksine, çokbilmiş şekilde, günümüz dünyasının değişimlerinden bahsedeceklerini biliyorum. Olsun biz tarihe not düşelim.
“Türkiye’nin uyguladığı devletçilik sistemi, 19. Asırdan beri sosyalizm kuramcılarının ileri sürdüğü fikirlerden alınarak tercüme edilmiş sistem değildir. Bu, Türkiye’nin ihtiyaçlarından doğmuş, Türkiye’ye has bir sistemdir. Devletçiliğin bizde anlamı şudur: “Fertlerin hususi teşebbüslerini esas tutmak, fakat büyük bir milletin ve geniş bir memleketin bütün ihtiyaçlarını ve birçok şeylerin yapılmadığını göz önünde tutarak, memleket iktisadiyatını devletin eline alması.” Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Türkiye vatanında asırlardan beri kendi teşebbüsleriyle yapılmamış olan şeyleri bir an evvel yapmak istedi. Ve görüldüğü gibi, kısa bir zamanda yapmayı başardı. Bizim takip ettiğimiz bu yol liberalizmden başka bir sistemdir.”
Sözler Atatürk’ündür, tarih 1935’in Ağustosudur. Yer, İzmir Fuarı’nın açılışıdır. Sözler Atatürk’ün olmakla birlikte, söyleyen kendisi değildir. Atatürk, bunları söylemek üzere, günün iktisat vekili Bayar’ı görevlendirmiştir. Bayar’ın oradaki deyişiyle;
“Atatürk İnkılabının dayandığı temel, Türkiye’nin siyasal ve ekonomik bütünlüğüdür. Türkiye Cumhuriyeti’nin tatbik etmekte olduğu devletçilik prensibi, memleketi en kısa yoldan ve en ileri hızla bu amaca vardırmaktır. Büyük yaratıcı önderimizin ekonomide bu ana ilkemiz hakkında bana verdiği emir ve direktiflerini size kelime kelime, olduğu gibi okuyorum.”
İktisat vekili Celal Bayar, 1936’da; “Bizler değişme devi geçiriyoruz. Liberalizmi –dilim dahi dönmüyor, bu kelime bana o kadar yabancı geliyor- yıkaraktan, memleketimizde güdümlü bir ekonominin esaslarını kurmak istiyoruz.”
Bildiğimiz Celal Bayar’dan ne kadar farklı değilmi.
1937 yılı Şubat ayında Recep Peker; “Milliyetçiliğin çelişkisi olan beynelmilelcilik ve halkçılığın karşıtı olan imtiyazcılık veya sınıfçılık, devletçiliğin karşıtı olan liberallik, laikliğin karşıtı olan klerikallik ve devrimciliğin karşıtı olan irtica lehinde hiçbir faaliyet yapılamayacaktır.
Bugün liberalizm her yerde ya çökmüş, tarihe intikal etmiş veyahut da sarsıntı nöbetleri içinde can çekişmektedir. Hayatta yeni doğmuş olan Türkiye Devleti’nin hayatı için liberalizm, çok fena ve çok zararlı bir unsurdur. Bugün liberalizm demek, hukuk bakımından bir anarşi, ekonomi bakımından da BİR KISIM YURTTAŞLARI DİĞER YURTTAŞLARA İSTİSMAR ETTİRMEYE AÇIK BİR KAPI DEMEKTİR. Bu sadece yeni ve nizamlı bir devlet kurup işletmek yolunda olan bizler için değil, asırlık devletler için bile bir afettir. Eğer biz sadece kopya edilmiş liberal fikirlerle dolu bir cumhuriyetçi olmakla yetinseydik, güç ve çetin zamanlarımızda yurtdışından içeriye dökülen zehirlerle memleketi alt üst etmek isteyenlere karşı durabilir miydik?”
Prof.Dr.Bilsay Kuruç Mustafa Kemal Döneminde Türkiye sh.396-400
Türkiye, tüm ezilen uluslar için yeni bir iktisat politikası geliştirmektedir. Bu politikanın adı “DEVLETÇİLİKTİR”. Bu yolun teorisyenleri ve uygulayıcıları o dönemin iktisat bürokratlarıdır.
Ne liberal, ne de Keynezyendirler.
Milli Demokratik Devrimin, Üretim Devriminin yol döşeyicisidirler.