Rus stratejist Aleksandr Dugin'den çarpıcı açıklamalar

Atlantik kampından kopuşu hızlanan Türkiye’nin Avrasya yönelimi giderek belirginleşiyor. Söz konusu Avrasya olunca akla gelen ilk isimlerden birisi şüphesiz Rus stratejist Aleksandr Dugin. Dugin, Türk kamuoyunun gündemine en son 15 Temmuz FETÖ’cü kalkışması ile gelmişti. Başarısız darbe girişiminin öncesinde Türk yetkilileri bilgilendiren Dugin aynı zamanda Kremlin’e yakınlığı ile dikkat çekiyor.

Abone ol

Aleksandr Dugin artık her hafta Aydınlık’ta gündemin sıcak konularını yanıtlayacak.

Aydınlık gazetesinden Beste Gül Öneren'in Dugin ile yaptığı söyleşinin bugünkü konusu Suriye ve Trump’ın Kudüs kararı. Dugin, Rus liderin Putin’in Suriye ve Türkiye temaslarına dikkat çekerek iki ülkenin bölgedeki belirleyeciliğine vurgu yaptı. Dugin’e göre; Suriye üzerinden başlayan ortaklık ‘Stratejik müttefiklik’ için dönüm noktası. Rus stratejist Kudüs’te yaşanan süreci ise ABD’nin gerçek yüzünü göstermesi bakımından olumlu buluyor. Dugin’in yorumlarını okuyucularımızla buluşturuyoruz.

RUS ASKERLERİNİN SURİYE'DEN ÇEKİLMELERİNİN BÖLGE İÇİN ANLAMI NEDİR?

Putin açısından Suriye’deki askeri harekatın bittiğini göstermek için çok önemli bir adım. Bu askeri üssümüzün kapanacağı, danışmanlarımızın geri dönecekleri ya da Suriye’ye yardımımızın sona ereceği anlamına gelmez. Rusya, işgalci bir güç değil. Suriye üzerinde askeri bir tahakküm kurmaya çalışmıyoruz. Bizler davet edildik, Suriye’de içtenlikle karşılandık ve arkadaşlarımıza yardım ettik. Askeri harekat bittiğinde ise Rusya’ya geri dönüyoruz. Ancak Şam’a jeopolitik yardım amacıyla varlığımızı sürdüreceğiz, üssümüz orada kalacak.

Şunu da söylemek gerekir ki, Rus askerlerinin çekilmesi hamlesi aynı zamanda, Amerika’nın da aynısını yapması için bir davet. Çünkü eğer askeri harekat bittiyse orada kalmanın bir anlamı yok. Amerikalılar kalmaya devam ederse biz de geri dönebiliriz. Bizim için bu kolay bir şey olur. Açıkça ve dürüstçe hareket ediyoruz, dostumuz Suriye’ye düşmanı yenmesi için yardım ettik, düzenin tekrar sağlanması için yardım edeceğiz. Siyasi çözümün gerçekleşmesi için yardım etmeliyiz, bu da askeri birliklerin işi değil. Yeni bir siyasi sistem yaratmak Suriye halkının işi. Bizler de mutlaka yardım edeceğiz ancak askeri tahakküm ile değil.

ABD BAŞKANI TRUMP'IN KUDÜS'Ü İSRAİL'İN BAŞKENTİ OLARAK TANIMASI HAKKINDA NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ?

Bu olağanüstü bir gelişme değil. Trump’tan önce, Obama, Clinton ve Bush dahil tüm başkanlar Kudüs’ü başkent olarak kabul edeceği sözünü İsrail’e verdi. Ancak bence bu, İslam dünyasında ABD’nin nüfuzunun azaldığı, kimsenin artık ABD’ye inanmadığı, işbirliği yapmak istemediği, Amerika’nın verdiği sözleri tutmadığı, düzen bozduğu, siyasileri öldürdüğü, yerlerine başka liderler koyamadığı, sadece Suudi Arabistan’ın siyasi desteğinin olduğu bir dönemde Trump açısından akılsızca bir hamle. Birçok Arap ülkesi artık Rusya’ya bakıyor ve Trump, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirliği’nin desteğini de kaybedecek. Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımak, Amerikalıların bölgede yalan söylediklerinin bir göstergesi.

Tuhaf bir durumdalar. Suudi Arabistan, MOSSAD ve İsrail ile bir olup gizlice IŞID’i destekledi ve bu radikal hamle ile İsrail-ABD arasındaki ilişkiye Riyad’ın dahiliyetini açıklamak gittikçe zorlaşacak. Dolayısıyla, Müslüman ülkelerin yeni bir birlik kurmak üzere yeni bir anlayışa yönelmeleri mümkün. Müttefiki İsrail için herhangi bir islami müttefiki feda edecek Amerika yerine siyasetleri daha dengeli olan Rusya ile işbirliği yapmaları için önemli bir durum. İçinde bulunduğumuz durum bölgeyi ABD olmadan inşa etmek için ve Rusya-Türkiye-İran arasındaki ilişkileri güçlendirmek için oldukça olumlu.

Müslüman ülkeler artık kimin gerçek dost kimin düşman olduğunu, kimin Filistinliler dahil tüm bölgedeki müslüman ve Arapların haklarını ve özgürlüğünü isteyen dost, kimin aksine bir hegemonya için çaba sarf ettiğini daha iyi görebilirler.

RUSYA DEVLET BAŞKANI PUTİN'İN SON SURİYE GEZİSİNİ NASIL YORUMLARSINIZ?

Bu ziyaret, Rusya’nın zafer ziyaretiydi. Çünkü Putin, Esad ve Suriye halkına Suudi Arabistan ve ABD güdümlü terör örgütü IŞID’i yok etme sözü vermişti ve bu sözü tuttu. Amerikalıların verdikleri hiçbiri sözü tutmamaları sebebiyle Ortadoğu halkları çok zor günler yaşadı. Amerika, radikal İslamın en kötü formlarına karşı savaşıyormuş gibi gözükse de aslında destekleyerek ülkeleri mahvetti, bölgede kanlı kaoslar yarattı. Putin ise tam tersini yaptı ve Suriye’ye Ortadoğu’da yükselen bir güç olarak gitti. Bu, Sovyetler Birliği’nin geri dönüşü demek değil, o şekilde yorumlanmamalı. Çünkü Putin, komünizm ya da sosyalizmin simgesi değil. Bölgede Amerikan hegemonyasını değiştiren bir ortak gücün simgesi. Suriye ziyaretinin sebebi ve temsil ettiği anlam budur.

Türkiye’ye gerçekleştirdiği ziyaret ve görüşmeler ise bu durumun bir başka sembolik yönü. Türkiye ve Rusya’nın birlikte hareket ederek Suriye krizini ve Ortadoğu’daki başka olası problemleri çözmeleri aynı zamanda Türkiye ile stratejik müttefikliğin de başlangıcı demek. Ülkelerimiz birlikte kolaylıkla hedeflerini gerçekleştirebilirler. Daha önce karşılıklı baskı ve nüfuzu önlemek için hep birbirimizle savaştık. Ancak şu an Moskova ve Ankara hedeflerine savaşarak değil, Rusya ve Türkiye arasında işbirliğine giderek amaçlarına ulaşabileceklerini anlıyor. Putin ve Erdoğan arasındaki kişisel ilişkiden yansıyan da tam olarak bu.

Konya'da ev yangını: Baba ile 3 oğlu hayatını kaybetti Gündem Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan El Beşir açıklaması: Tutuklayın dediler güldük geçtik Gündem Hacettepe Üniversitesinde FETÖ operasyonu: Gözaltılar var Gündem Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan son KHK ile ilgili ve Abdullah Gül açıklaması Gündem