Erdoğan'dan F-35 mesajı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İngiltere'nin başkenti Londra'da kendisini takip eden Türk gazetecilerle bir araya geldi. Erdoğan "NATO Zirvesi ve bölgesel konuları ele aldık. S-400 ve F-35 konusunda ise daha önce görevlendirdiğimiz arkadaşlarımız çalışmalarına devam edecekler." dedi
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
NATO’nun 70. yılını kutladığımız Liderler Zirvesini başarıyla tamamlamış bulunuyoruz. Zirvede NATO’nun gündeminde olan stratejik konuları etraflıca ele alma fırsatını bulduk. Terörle mücadele, mülteci krizi, külfet paylaşımı, siber ve hibrit tehditler, ittifak dayanışmasının güçlendirilmesi, ayrıca Rusya ve Çin ile ilişkiler gündemdeki ana konu başlıklarıydı.
Türkiye şüphesiz ki NATO’nun en güçlü müttefiklerinden biri. 1952’den bu yana bütün önemli NATO misyonlarında görev aldık. Bugün de daha önce olduğu gibi Afganistan’dan Irak’a kadar çeşitli görev güçlerinde yer alıyoruz. NATO’ya mali ve askeri payımız pek çok üyenin önündedir. Savunma harcamalarımızın özellikle gayri safi milli hasılaya oranı yüzde 1,9 seviyesinde bulunuyor. Galler Zirvesinde bu konuda bir hedef verdik ve bu hedefe uyum aynen devam ediyor. Tabi önümüzde şu anda birçok ülke var. Bu ülkelerin birçoğunun gayrı safi milli hasılaları aslında çok büyük değil. Bundan dolayı da bu derecelenmede onlar öne çıkma fırsatını buluyorlar. Örneğin Bulgaristan.
NATO’nun gücü, müttefikler arasındaki birlik ve dayanışmadan kaynaklanıyor. Bu noktada ittifakın bütün üyelerinin güvenlik kaygılarını ve tehditlerini dikkate alması esas ilke olarak göz önünde bulunuyor. Zira bu küreselleşme çağında hepimiz güvende olmadan hiçbirimiz güvende olamayız. Biz NATO üyesi olarak PKK/YPG, DEAŞ ve FETÖ başta olmak üzere pek çok terör örgütüne karşı mücadele eden tek NATO üyesiyiz. Bunu da konuşmamda özellikle vurguladım. Fakat bazı dostların bir taraftan terörle mücadeleyi öne çıkartırken diğer taraftan bu terör grupları ile el ele olduklarını da üzülerek görüyoruz. Biz nasıl ittifakın güvenlik tehditlerini ciddiye alıyorsak bütün müttefiklerin de bizim güvenlik kaygılarımızı ciddiye alması gerekir. Bunun üzerinde durduk. Biz müttefik olmadan bu dayanışmanın gerçekleşemeyeceğini de ortaya koyuyoruz. Müttefik olmanın gereği budur. Bunun üzerinde tüm ortakların durması gerekir. Bu konuları hem zirve oturumunda hem de ikili görüşmelerde dile getirdik.
Biliyorsunuz Türkiye, İngiltere, Almanya, Fransa olarak bir de Dörtlü Zirve gerçekleştirdik. Bu Dörtlü Zirvede de bu konuların yanı sıra özellikle Suriye’deki Barış Pınarı Harekatı’nı etraflıca ele aldık. Burada kendilerine hazırlamış olduğum belgeleri, bilgileri takdim ettim. Bunun daha da ötesinde üzerinde durdukları bir konu var; “buradan ne zaman çıkacaksınız?” Biz de kendilerine “Peki sizin burada ne işiniz var?” diye soruyoruz. “Sınırınız mı var burada?” Yok. “Peki size karşı taciz mi var?” Yok. “Taarruz mu var?” Yok. “Peki, ne işiniz var burada?” Bizim burada 911 kilometre sınırımız var. Tacizse bize, taarruzsa bize... Bizler şehitler veriyoruz. “Sizin herhangi bir can kaybınız, yaralınız var mı?” Yok. “Peki burada ne işiniz var?” “Bize bu soruyu sorma hakkını nereden elde ediyorsunuz?” “Bakın” dedim, “Çok açık ve net söylüyorum; Tel Abyad ve Resul Ayn’da -malum buranın uzunluğu 120 kilometre, derinliği 32 kilometre- belirlenen o barışı tesis etmeden buraları terk etmemiz mümkün değil. Çünkü biz buraya bir barış için girdik ve bu barışı burada tesis edeceğiz. Peki bunların güvenliği ne olacak? O da yine bizim sorumluluğumuzda. Eğer sizler de burada rol alırsanız beraberce buranın lojistiği olarak bu güvenliği de tesis ederiz.” Daha önce bunu Sayın Obama ile de konuştuk. Diğer koalisyon güçleriyle konuştuk. “Hatta siz hava destekli lojistiği sağlayın, güvenliği sağlayın, biz burada DEAŞ’a karşı da diğer terör örgütlerine karşı da bu mücadeleyi veririz” dedik.
Ayrıca şunu da söyledik; “Bizim üzüntümüz şudur ki siz maalesef terör örgütü YPG-PYD ile berabersiniz ve ‘Bunlarla DEAŞ’ı yok ettik’ diyorsunuz. Kusura bakmayın DEAŞ’ı yok ettiğiniz falan yok. DEAŞ yine bulunduğu yerlerde. Biz ispatlı konuşuyoruz. El-Bab’da 3 bini aşkın DEAŞ’lıyı biz daha ilk harekatta, Zeytin Dalı Operasyonunda etkisiz hale getirdik. Ondan sonra gerek Afrin’de gerek buralarda yaptığımız operasyonlarda binlerce DEAŞ’lıyı etkisiz hale getirdik. Şu anda bizim cezaevlerimizde DEAŞ’lılar var. Hala toplamaya devam ediyoruz. 7 bini aşkın DEAŞ’lıyı biz derdest ettik. Ülkelerine geri gönderiyoruz. Hala girmeye çalışanlara da kapılarımız kapalı.” Bakın Bağdadi’nin öldürülmesiyle ilgili övünüyorlar. “Biz de Bağdadi’nin en yakınlarını yakaladık. Bunlar şimdi bizim geri gönderme merkezlerimizde bulunuyor. Biz bu noktadayız. Siz bunları hiç masaya yatırmıyorsunuz.” dedik.
“Diğer taraftan da şunu söylüyorsunuz; ‘Türkiye’ye teşekkür ederiz. Şu anda kendilerinde 4 milyona yakın mülteci var.’ Benim her zaman söylediğim güzel bir nüktedir biliyorsunuz; ‘Siz hep bal diyorsunuz ama ağız tatlanmıyor.’ Avrupa Birliği olarak verilen bir söz vardı. İki partide 3+3 milyar avro destek verilecekti. Bu da bizim milli bütçemize değil. STK’lar vasıtasıyla Kızılay, AFAD gibi kuruluşlarımıza. Peki bunlar geldi mi? Hayır. Sadece 3 milyar avro geldi, orada kesildi.” diye ifade ettik.
Yunanistan Başbakanı Miçotakis’le de bunu konuştuk. “Sen göçten yana sıkıntılarım var diyorsun, ben ne yapabilirim diyorsun. İlk etapta bunu yapman lazım. AB üyesisin. Bu konu ile ilgili gayretlerini ortaya koy ve sen AB ülkelerini sıkıştır.” diyerek bu konuyu onunla da işledik.
Bu konu Dörtlü Zirve’de de önem arz ediyordu. O Dörtlü Zirve’de kendileri de buna hak verdiler. Gerek Almanya Başbakanı Merkel, gerek Fransa Cumhurbaşkanı Macron… Tabi hepsinden öte İngiltere Başbakanı Johnson o bu işe çok önem veriyor. Bu Dörtlü Zirve’yi en az yılda bir kez yapmayı karara bağladık. Şimdi ikinci zirveyi de Şubat ayında İstanbul’da yapacağız. Onu aramızda kararlaştırdık.
Zirve marjında bir dizi ikili görüşme yaptık. İspanya ve Yunanistan başbakanlarıyla görüştük. Özellikle İspanya ile yaptığımız görüşme çok verimli geçti. Yakın zamanda İspanya Başbakanı Sanchez, bir Türkiye ziyareti gerçekleştirecek. Bu vesileyle Kral Felipe’ye de mesajımızı gönderdik. “Onu da sizden sonra Türkiye'ye bekleriz. Onunki resmi bir ziyaret olur ama sizinkini 7. Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey Toplantısı olarak İstanbul’da yapalım. Büyük bir iş adamı grubu ile gelirseniz sizin ve bizim iş adamlarımızla birlikte bu toplantıyı gerçekleştiririz.” dedik.
İspanya ve Yunanistan’dan sonra üçüncü toplantımızı ABD Başkanı Sayın Trump ile gerçekleştirdik. Sayın Trump ile olan görüşmemiz de gayet verimliydi. Bazı sorun alanlarını gündeme getirdik. Onları tekrar konuştuk, görüştük. Bu konularla ilgili olarak da takibini ilgili arkadaşlarımız sürdürecekler. İkili ilişkilerde özellikle bu 100 milyar dolarlık ticaret hacmi üzerindeki çalışmaya ağırlık vereceğiz. Ayrıca NATO Zirvesi ve bölgesel konuları ele aldık. S-400 ve F-35 konusunda ise daha önce görevlendirdiğimiz arkadaşlarımız çalışmalarına devam edecekler.
Ayrıca bu vesileyle İngiltere’de yaşayan vatandaşlarımızla buluştuk. Cambridge Camii’nin açılışını yapıyoruz bugün. Çevre dostu bir mimari karakterle öne çıkan bu caminin hayırlı olmasını diliyorum. Burada ayrıca Kraliçe II. Elizabeth’in resepsiyonuna ve Başbakan Boris Johnson’ın davetine eşimle birlikte katıldım.
Tabi bu görüşmelerle birlikte NATO’da yapacağımız birçok iş var. Malum NATO’daki görevimiz ve ittifak içindeki konumumuz büyük önem arz ediyor. Bunları da hassasiyet içerisinde yürüteceğiz. Türkiye, NATO içinde en büyük orduya sahip ülkeler sıralamasında ilk sıralarda. Ordumuzu gerek ileri teknoloji gerek yetkinlik itibarıyla şu anda olduğundan çok daha güçlü bir konuma çıkarma gayretlerine devam edeceğiz.