Bu mu omurgalı milliyetçilik?
Yeniçağ gazetesi yazarı Arslan Bulut bugünkü köşesinde, Ekmeleddin İhsanoğlu'nu aday gösteren CHP ve MHP'yi milliyetçilik kavramı üzerinden eleştirdi. İşte Bulut'un bugünkü yazısı:
İki parti başkanının, nereden üflendiği belli olan ve iki yıldır cumhurbaşkanlığına hazırlandığı bilinen bir kişiyi aday göstermesi üzerine, birçok çevreden eleştiriler geldi. Elbette, Tayyip Erdoğan’ı destekleyenler de bu eleştirileri yapmaktadır.
Fakat Atatürk’e idam fetvası veren, Kuvayı Milliyeciler aleyhine yazdığı fetva İngilizler tarafından kullanılan Mustafa Sabri Efendi’nin kucağında büyümüş bir kişiye, “Türk Milliyetçisiyim” diyen herkesin en azından tedbirli bakması gerekmez mi?
***
O Mustafa Sabri ki Türk Milliyetçiliği’ne karşı çıkmış, Yunanistan’da çıkardığı “Yarın” gazetesinde 1927 yılında yazdığı şiirde Türklüğüne tövbe ettiğini, Türklükten istifa ettiğini söylemişti:
Yalnız Müslüman ve insan
Olarak kalmak üzere, Türklükten,
Şeref ve izzetimle istifa
Ediyorum Allah’ın huzurunda!..
...
Tövbe yarabbi tövbe Türklüğüme
Beni Türk milletinden addetme
Milliyet hakkında da “Milliyet önemli bir şey idiyse, bir Türk dili veya bir Çerkes dili yanında Arap dilinin çok daha üstün olduğunu” belirterek, bunların yanında daha büyük olan Arap milliyeti ile iftihar etmenin daha akla uygun olacağını söylemiş, “Arapçayı lisan ittihaz etmek derecesinde kendimize mal edinmek isterim. Amma bundan Türklüğümüz mutazarrır olurmuş... Biz müstefid oluruz ya!” demişti... (Vikipedi’de Mustafa Sabri’yi herkes okumalı...)
***
Ama Türk Milliyetçilerinin siyasi lideri konumundaki kişi diyor ki, “Ekmel Bey inançlı, manevi değerlere sahip, milli ve birikimli bir Cumhuriyet aydını, millet değeridir...” Karşı çıkanlar mı?
Onlar “kriz taciri”, “kavga meraklısı”, “zavallı”, “Tayyip Erdoğan tetikçisi” , “dili ve zihniyeti bozuk”, “omurgasız”, “yüzsüz”, “vaat edilen para ve mevki çıkarlarının hakkını vermek için sırayla bulanık suda balık avlamaya girişenler” imiş...
Ekmeleddin İhsanoğlu ise yalnızca ve yalnızca büyük Türk milletinin adayı imiş!
***
Bir defa bu çirkin üsluba niçin ihtiyaç duyuyorsunuz? Bir suç işlediniz de yüzünüze vuruldu diye mi bağırıp çağırıyorsunuz? Sizin aday gösterme hakkınız veya yetkiniz varsa, herkesin beğenmemek, eleştirmek hakkı ve yetkisi de var! Nedir bu herkese çamur atma hezeyanı?
Ayrıca “Tayyip Erdoğan’ın değirmenine su taşımak”, yine böyle bir zamanda, Kemal Derviş’in de arzusuna ve kamuoyuna yaptığı açıklamalara uygun olarak Bursa’daki bir yayladan “3 Kasım’da seçim” diye karar almaktır.
Türkiye’nin 12 yıl içinde, milli devlet ekseninden çıkarılmasının işaret fişeğidir o karar. Türkiye’nin Tayyip Erdoğan’a ve arkasındaki güçlere teslim edilmesidir.
Tayyip Erdoğan’ın değirmenine su taşımak, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı’na doğru koşa koşa gitmektir.
***
Şahsen benim konuyla ilgili tavrım, yeni değildir. Exeter Üniversitesi’nin Türkiye ve İslam ülkeleri için adam yetiştirme meselesini 19 Nisan 2007’de yazmıştım. Yedi yıl geçti, kimse itiraz etmedi. Şimdi, İngiliz ekolünden geçmiş ikinci kişi, üstelik cumhuriyetle sorunlu bir ailenin çocuğu, Türkiye’nin cumhurbaşkanı adayı gösterilince, bütün bunları unutup, “Ne güzel tercihte bulunmuşsunuz” mu diyecektim?
Allah için söyleyin bana, kendi fikirlerine ve tespitlerine aykırı hareket eden insanlara ne
denilir?
Türk Milletini, “40 satır mı istersin, 40 katır mı?” tercihine zorlamak, bir istihbarat operasyonu değilse nedir?
Öyle bir abartıyorlar ki “Aziz şehitlerimizin manevi hatıraları, aziz ceddimizin muhterem emanetleri, yaşanmış Türk asırlarının kutlu mirası ortak çatı adayımızın ruhunda somutlaşmış, şahsında temerküz etmiştir” diye mitolojik bir kahramandan bahsediyorlar sanki!
“Dede Korkut geldi boy boyladı, soy soyladı, Abdullah Gül’ün taşıdığı emaneti Ekmeleddin İhsanoğlu’na verdi” de
diyebilirlerdi.
Bu mu omurga!
ulusalkanal.com.tr