Uğur Civelek yazdı: Büyük oyundaki hedefler ve kısa vadeli piyasa dalgalanmaları
Ekonomist Uğur Civelek yazdı: Büyük oyundaki hedefler ve kısa vadeli piyasa dalgalanmaları
Kafaların çok karışık, belirsizlik ve güvensizliğin çok yüksek olduğu bir süreçten geçiyoruz. Tepkisel yaklaşımlarla, ne pahasına olur ise olsun günü kurtarma gafletinden kurtulamıyoruz. Döviz piyasalarımızda son haftalarda yaşanan çok tehlikeli hareketlilik, bu açıdan ilginç bir örnek oluşturuyor. Gerginlik yaratan ve beklentileri hızla olumsuzlaştıran durumun neden ortaya çıktığını sorgulamıyor ve bu durumu başarısızlık saymıyoruz; daha sonra seferberlik ilan edip tüm olanakları devreye sokarak kısa vadede kayıpların bir kısmını geri aldığımızda seviniyor ve zafer kazandığımız zannı ile kendimizi avutuyoruz. Neden böyle olduğunu sorgulamıyor ve bu açmazdan kurtulmanın yollarını zorlamıyoruz.
Oyun içinde oyunların olduğu mevcut küresel koşullar, en belirleyici konumdaki büyük mücadelenin farkında olunmasını, buna uygun olarak ülke çıkarlarını koruyacak temel stratejinin olmasını ve gelişmelere göre gereken düzeltmelerin ivedilikle yapılabilmesini gerektiriyor. Ancak bu sayede önceliklerin çok daha isabetli bir şekilde tespit edilebileceğini, dost ile düşmanın ayırt edilebilmesinin mümkün olabileceğini, kısa vadeli dürtüler ile yönlendirilen ekonomik eğilimlerin araç olarak kullanıldığını ve ikincil önemde olduğunu hesaba katmak gerekiyor. Bu bilince sahip olunamaması ise son yıllarda yaşadığımıza benzer olumsuzlukları kronikleştiriyor, toplumsal direnci zayıflatıyor.
Bugün olup bitenleri daha iyi anlamak için geçmişe göz atmak gerekiyor. Soğuk Savaş sonrasında bu ülkenin aydınları, dış güçlerin yoğun mesaisi ile etkisizleştirildi. 1970 ve 1980’li yıllardan bahsediyoruz! İş dünyasının siyasi bilinci hadım edildi ve kendi ülkesine yabancılaştırıldı; gazete ilanı ile hükümet düşürecek güce ulaşacak şekilde örgütlenmesi için çaba harcandı. Üniversiteler, siyasi bilinci olmayan insanlar yetiştirecek şekilde yeniden düzenlendi. Piyasalaşma süreci önce içerideki dayanışma kültürünü katletti ve sonra ülkenin dışa bağımlılıklarını artırarak kendi geleceği üzerinde belirleyici olamayacak hale getirdi. Etnik ve mezhepsel nifaklar ülkenin siyasi yapısı üzerinde belirleyici oldu ve insanlarımızdaki akıl tutulmasını derinleştirdi.
Örgütlenmiş sorumsuzluk her yanı sardıkça ve kamu malını iç etmek marifet sayıldıkça sorunlar ağırlaştı. Sosyal ve siyasi yaşamla birlikte ekonomi de kısırlaştırıldı. Ekonomik, siyasi ve sosyal krizler kronikleşti. Son on beş yıl genelinde ise tüm aşırılıkların sınırları fazlası ile zorlandıkça, tüm eğilimlerin kontrol dışına çıkması olasılığındaki artışa bağlı olarak kırılganlık arttı. Küresel güçlerin gözünde yeniden hastalıklı olarak algılanan ve av olarak görülen bir ülke haline geldik.
Bu ayın başından bu yana döviz piyasalarımızda yaşanan dalgalanmalar bir sonuçtur. Sebepleri ise 1970 sonrasına ilişkin çok yönlü gafletlerde aranmalıdır. Eğer eksiklerimizi süratle gidermez, olumsuzluklara sebep olan yanlışlardan arınmayı beceremez isek daha yıkıcı benzer dalgalanmalar ile tanışmak zorunda kalabiliriz.
Birinci Dünya Savaşı dönemindeki Büyük Oyuna benzer bir durum söz konusudur ve farkında olan ülkeler Yeni Dünya Düzeninde söz sahibi olabilmenin mücadelesi içindedir. Küresel ölçekte yaşanması muhtemel eğilimleri öngörerek kendi çıkarlarını geliştirme çabası ön plandadır. Stratejik açıdan hayati önemde olan bölgelerin kontrolü konusundaki çekişme ise en öncelikli konudur. Bulunduğumuz coğrafyaya ilişkin gelişmeler, söz konusu çatışmanın örnekleri ile doludur. Bu durumun farkında olmayan bir ülkeyi bir taraf krize sokmaya ve parçalamaya çalışırken, diğerlerinin tam aksi tavır içinde olması sürpriz değildir.
Son iki yıl içinde ikinci kez döviz kurlarında yaşanan sert yükselişlerin olumsuz sonuçlarını engellemek veya geciktirmek için seferber olmuş durumdayız. Belli ki ilkinden gereken dersleri alamamışız ve ikincisinin yaşanmasını önleyememişiz! Bu aşamada sormak gerekiyor, muhtelif kesimlerden gelen öneriler ve Siyasi İradenin benimsediği yaklaşım akıllandığımızı düşündürüyor mu? Bu günkü Büyük Oyunun farkında olsa idik, siyasi partilerimizin orta ve uzun vadeli öncelikler konusunda tek sesli ve kararlı olması gerekmez miydi? Döviz kurundaki son yangını söndürmek fakat Büyük Oyunda av olmaktan kurtulamamak başarı sayılabilir mi? Söz konusu oyunda kırılgan ve güvenilmez piyon olmak, kalıcı çözümlere hizmet edebilir mi? Kriz korkusu ile akıl tutulması yaşayan ve çözümü teslimiyette aramak gafletinden kurtulamayanlar, size umut verebiliyor mu?