Şam Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Bessam Abu Abdullah'tan önemli açıklamalar
Suriye’nin dış politikasını anlamada kilit rolü olan Şam Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Besam Abu Abdullah Ulusal Kanal'a özel açıklamalar yaptı. ABD’nin Nusra ve benzeri terör örgütleriyle birlikte PKK/PYD’yi de silahlandırdığını söyleyen Abdullah, çözüm için açık adres gösterdi. “ABD kendi çıkarlarına göre tercih yapar” diyen Abdullah, Ankara Şam diyaloğu olmadan bölgede terör dahil hiç bir sorunun çözülemeyeceğini söyledi.
Şam Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Besam Abu Abdullah, Ulusal Kanal'ın Şam bürosunda sorularımızı yanıtladı. Abdullah, 27 Şubat’taki ateşkesin Halep’teki çatışmalarla çökme sürecine girmesinin El Kaide’ye bağlı Nusra Cephesi’nin ABD tarafından desteklenmesi olduğunu söyledi.
Halep’te ateşkes neden çöktü ve şehirde son durum nedir?
“Halep savaşı tüm taraflar açısından stratejik bir savaş olarak görülüyor. Siyasi ve askeri bakımdan Suriye için sonucu belirleyecek savaştır. Bunun için Halep ve kırsalında yoğun yığınak yapıldığını görüyoruz. Halep neden önemli? Halep’in iktisadi başkent olduğunu herkes biliyor.
“Palmira’yı kurtardık Halep’te ateşkesi bozdular”
Rusya ve ABD arasında uzlaşıya varılıp BM Güvenlik Konseyi tarafından onaylanan ateşkes antlaşmasında IŞİD ve Nusra örgütleri terör listesinde yer aldılar. Fakat uygulama sırasında ABD’nin kurallara uymadığı Ruslar tarafından belirtildi, birinci nokta bu. İkinci önemli nokta Palmira’da IŞİD’in hezimete uğrratılmasının ardından Halep’te uyarı yapılmadan ateşkes antlaşmasını ihlal edildi. Nusra Cephesi’nin büyük miktarda son model silahları kullanarak önce El Ayis Tepesi’ni ardından Han Tuman, sonrasında Halep şehrindeki sivil yerleşimleri, hastaneleri okulları hedef alıp harekete geçtiğini gördük. Tabi ki sergilenen bu tutum ateşkes anlaşmasını mutlak suretle ihlal ettiklerini gösteriyor. Bu anlaşma Ruslar taradından tekrar yürürlüğe konulmak istendi. Fakat girişimler başarısızlıkla sonuçlandı.
· 27 Şubat’taki ateşkes öncesi Suriye teröristlerin Türkiye lojistik hattını tamamen kesmek üzereydi. El Nusra çöküşe başlamıştı.
· Batılı ajanslar yazdı; ABD, CIA aracılığıyla terör gruplarına 3000 ton silah yolladı.
· “Ilımlı” dedikkeri gruplar El Nusra ile birlikte Han Tuman’a saldırdı. Bu olayda açıkça gördük, ılımlı muhalefet diye bir şey yok.
· “Ilımlı muhalefet” gruplarıyla ilgili kesin bir liste hazırlanmadığını da görüyoruz.
· Suriye ve İran Han Tuman’ı El Nusra’dan geri almak istiyor.
El Kaide elemanlarından oluşturan IŞİD, Nusra ve benzeri terör gruplarına karşı savaşmaya devam ediyoruz. Rusya’nın Halep kırsalındaki Ahrar Şam ve İslam Ordusu gibi terör örgütlerini terör listesine sokma uğraşları başarısızlıkla sonuçlandı.
“Denklem Şiddetli”
Biz şiddettli denklemlerle yüzyüzeyiz. Bunu şiddetle söylüyorum Halep’te savaş başlayacak ve kimse buna engel olamayacak. Birinci nokta; İran ve Suriye tarafından gelen açıklamalar ve Halep’e yapılan askeri ve lojistik yığınak bu söylediklerimi kanıtlıyor. İkinci nokta; Halep’teki olayları Cenevre’deki siyasi gelişmelere bağlamak yanlış bir akıl yürütme. Çünkü Cenevre’de Suriye heyetinin görüştüğü heyetin bir yüzü Riyad Heyeti olarak adlandırılan, Nusra ve IŞİD teröristlerini temsilen konuşan taraftır. İkinci yüzü ise Suriye’de siyasi mevkilerde gözü olup da ki bu da haklarıdır, fakat IŞİD ve Nusra’yı Ceyşul Aksa terör gruplarından destek alma düşüncesine kapılmamaları gerekiyor.
“Ciddi değişiklikler olacak”
Bunun için biz önemli ve gerçek değişikliklerle yüzyüzeyiz. Bu değişiklikler Viyana’da Suriye Destek Grubu tarafından düzenlenecek olan toplantıda ortaya çıkabilir. Veya John Kerry’nin Suudi Arabistan’a ve benzeri devletlere olan ziyaretlerinde de ortaya çıkabilir. Fakat biz Suriye’de bu konuda ciddyet görmemekteyiz. Ve bir aldatma olduğunun farkındayız.
------------------------
ABD’nin terör örgütlerini “ılımlı” söylemi üzerinden desteklediğini ifade eden Abdullah PKK/PYD’ye açıktan destek verildiğine dikkat çekti.
----------------------
Abdullah: Türkiye tarafından konuya bakmak gerekirse ABD Türkiye’ye karşı politikalarında yanıltıcı oyunlar kullanıyor. ABD’nin Kürtlere, PYD’ye verdiği destek herkes tarafından görülüyor. Obama’nın göderdiği 250 ABD askerinin amacı sadece IŞİD’e karşı savaşmak değildir. Burada amaç; Türkiye’nin güneydoğu bölgesinde PYD ve PKK’ya destek verecek şekilde üsler kurmaktır. TSK’ya karşı gerçekleştirilen terör eylemlerinin biçimi, kullandıkları silahlar, binalara attıkları pusular, patlattıkları araçlar, kullandıkları mayınlar, IŞİD’in Suriye’de kullandığı eylem biçimlerinin aynısıdır. Bunun sonucunda kötü niyetin sadece Suriye’yi ilgilendirmediği aynı zamanda Türkiye’yi bölme çalışmalarının sürdürüldüğünün işaretidir.
Benim düşünceme göre siyasi ayrılıkları olsa bile bu olay birçok lider tarafından farkedildi. Bazı Kürt tarafları, hepsini kapsamak yanlış olur, bu küçük grup; ABD çıkarları doğrultusunda Suriye ve Türkiye’deki bölgede yaşayan halkın geleceğiyle oynayarak her iki ülkeyi bölme, toprak talep etme projesini gündeme getiriyor.
Benim görüşüm, TSK’nın kullanılan ABD silah türlerini keşfetmesiyle ve Suriye’nin kuzey eksenindeki üslerin sahiplenilmesi ve PKK’ya silah desteği yapılması sonucunda, TSK saflarında kayıpların artmasına, yani şehit sayısının son zamanlarda büyük sayılarla yükselmesine neden olduğunu farketti.
“Suriye senaryosunu PKK uyguluyor”
Operasyon biçiminin değişmesi ki biz burada pusulu araçlardan söz etmekteyiz. Polis merkezlerini ve güvenli bölgeleri hedef almalarından bahsediyoruz. Türk devletinin kurumlarından bahsediyoruz. Ve bu yöntemlerin aynısı Suriye’de kullanıldı. Polis merkezleri hedef alındı sonrasında ordu ondan sonra güvenlik birimleri. Bu olayların ana hedefi devlet kurumlarını birbirinden koparıp, ortalığı karıştırıp planın ikinci aşamasına geçmektir.
Bunun için benim burada açık olmam gerekiyor. Bu noktada şu anki Türk Hükümeti dış siyasetinde bir çıkmazla karşı karşıya kaldı. Türk gazetelerinden okuduğum haberlerde Türkiye’nin dış siyasetinde gerçek sorunlarla karşı karşıya olduğunu anlıyorum. Kullanılan dış siyaset biçimini değiştirmek bunu yapmak için de gereken tüm bedelleri göze almak... Suriye gereken bedelleri fazlasıyla öndemiştir.
Biz sadece Türkiye hükümetini suçlamıyoruz. Türkiye’yi bölünmeye götürecek olan Suriye planına kendini dahil ederek hatalı davrandığını görüyoruz. Türkiye’de Suriye’ye karşı kim tavır aldıysa ana düşüncesinde Türkiye’yi bölme hedefini taşımaktadır.
“Tek çare Ankara - Şam diyaloğu”
Özetlediğimiz bu fikir demeti bazı Türk liderleri tarafından çok geç anlaşıldı. Son zamanlarda Türkiye Cumhurbaşkanı, ABD’nin seçim yapması gerektiğini (PYD ile Türkiye arasında seçimini yapması kastediliyor) söylemişti. Fakat hepimiz biliyoruz ki ABD kendi çıkarları doğrultusunda seçimini yapacaktır. Onun için ben bazıları da bunu beğenmese de Şam ile Ankara arasındaki ilişki kanallarını açma çağrısında bulunan kişilerden bir tanesiyim. Bu işte Türkiye’nin Suriye’den daha fazla çıkarı vardır. Suriye bunun bedelini fazlasıyla ödedi. Ve bu kanallar açılmaz ise bölgede ne Kürt sorunu çözülür ne de bir başka sorun.
Türkiye’nin bu terör gruplarına destek vermeye devam etmesi Türkiye’nin çıkarına olmayacaktır. Çünkü bu terör grupları başka güçler tarafından kolaylıkla kullanılabilir. Türkiye Suriye sınırındaki güvenliği sağlayacak tek güç ise Suriye Ordusu’dur. Bu güç, Türk sınırına bu güvenliği sağlar. 1998 ve sonrasında olduğu gibi iki ülkenin orduları arasında yapılacak ortak çalışma sonucunda sınırda güvenliği kolay bir şekilde sağlayabilirler.
Türkiye’nin ulus güvenliğini tehdit eden ana faktör yasadışı terör örgütlerine destek olmasıdır. Ve bu gruplar her ne kadar destek görüp istihbarat birimleri tarafından yönetiliyor olsa da tehlikeyi sezdikleri anda sahiplerine karşı saldırıya geçer. Afganistan’daki El Kaide olayı ve buna benzer tecrübeleri yaşayan bütün halklarda gördüğümüz gibi.
Bunun için tek çözüm Şam ile Ankara arasındaki ilişki kanallarının bir an önce açılması Suriye’de ve bölgede gelişen olaylara farklı yakınlaşmalarda bulunulması gerekiyor.
Soru: TSK’nın Suriye kuzeyine askeri müdahalesi Şam’da nasıl karşılanır?
Suriye hükümetinin izni olamdan Türkiye tarafından Suriye topraklarına yapılacak herhangi bir askeri girişim saldırı olarak görülecektir. Türk Ordusu da olsa ABD Ordusu da olsa Suudi Arabistan Ordusu da olsa bu bir saldırı niteliği taşımaktadır.
“TSK ve Suriye Ordusu birlikte çözer”
Türkiye devletinin TSK’yı ABD tarafından yönetilen terör gruplarının bataklığa sokmasında hiçbir kazancı olmayacaktır. Çünkü Türk sınırında Suriye devleti haricinde hiç bir taraf güvenliğini temin edemez. Türk devletinin terör gruplarıyla ortak çalışması Afganistan’da gelişen olaylara benzeyen bir sonuca kavuşacağı açıktır. Bunun için Türk Hükümeti Suriye Hükümeti ile resmi kurumlarıyla irtibata girerek iki orduyu ortak operasyonlara sokabilir. Pakistan, önce Kaide’ye destek çıkmıştı bunun sonucunda Kaide Pakistan içindeki bölgeleri hedef almaya başladı.
Dokuz yüz kilometlerik sınırdan söz ettiğimizde bahsedilen güvenliği terör grupları sağlayamayacaktır. Bunun için silah desteğinin kesilmesi ve terör akımını durdurarak bu grupları bütünüyle zayıflatarak Suriye Ordusu’nun ilerlemesi sınır kontrollerini güvenli hale geitrecektir. Bu noktada siyasi çıkarlar söz konusu değildir.
“Terör ihracı dursun sorunlar çözülecek”
Türkiye Hükümeti Suriye kuzeyinde nüfuz sağlayacağını düşünüyorsa onun hatalı olduğunu belirtmek isterim. Bu şekilde nüfuz sahibi olunamaz. İki ülke arasındaki ilişkiler hükümet kurumları aracılığıyla gerçekleşir. Terör gruplarıyla gerçekleşemez.
Son dönemlerde Suriye ortamında dolaşan mafya örgütleri katiller ve cinayet şebekeleri ortalığı bulandırdığını hepiöiz görmekteyiz. Türk hükümeti bunlarla anlaşarak bu kargaşayı kendi ülkesine transfer etmekten başka bir getiri sağlamayacaktır. Fakat Türk Hükümeti Suriye Hükümeti’nin kurumlarıyla direkt olarak irtibat kurduğunda terörle ortak iş yapmadığını gösterecek bölgede güvenliği ve son olarak Suriye Ordusu’nun ilerlemesini kolaylaştırmış olacaktır. Sonuç olarak burada kimin üstünlük sağladığı veya kim kimi yendiği önemli değildir. Önemli olan Türk ulus güvenliğini tehdit eden etkenler olunca o etkenleri bir an önce ortan kaldırmaktır. Diğer amaçların tamamı bu süreçte son damlasına kadar yok oldu.
Mehmet Kıvanç/ Suriye
ulusalkanal.com.tr