Doğu Perinçek yazdı: Atatürk Cumhuriyetinin 121. maddesi
Yukarda 29 Temmuz 1931 tarihli Resmî Gazete’nin birinci sayfasını görüyorsunuz. 20 Temmuz 1931 tarihli 1850 sayılı kanunun adı: “İsyan mıntakasında işlenen ef’alin [fiillerin] suç sayılmayacağına dair kanun.”
Birinci madde bugünkü dille şöyle:
“Erciş, Zilan, Ağrı Dağı çevresinde vuku bulan isyanla bunu izleyen Birinci Müfettişlik Bölgesi ve Erzincan Pülümür kazası dahilinde yapılan takip ve uslandırma hareketleriyle ilişkili olarak 20 Haziran 1930’dan 1 Aralık 1930 tarihine kadar askerî kuvvetler, devlet memurları ve bunlarla birlikte hareket eden bekçi, korucu, milis ve halk tarafından isyanın ve bu isyanla ilgili olayların bastırılması emrinde gerek tek tek ve gerekse birlikte işlenmiş eylemler ve harekât suç sayılamaz.”
696 sayılı KHK’nın 121. Maddesi düzgün yazılmamış olmakla birlikte, yukardaki kanun metniyle aynı düzenlemeyi getirmektedir. Nitekim PKK, 1931 yılında çıkan kanun ile KHK 121. Maddenin her ikisinin de “katliamı meşrulaştıran kanunlar” olarak görüyor.
KHK 121. Madde, Kamu güvenlik görevlisi sıfatı taşımasalar veya kamu güvenliği görevi yapmasalar dahi, kişilerin 15 ve 16 Temmuz 2016 günlerinde darbe girişimini bastırma kapsamındaki eylemlerinin suç oluşturmayacağını öngörmüştür. PKK’nın terör saldırılarına karşı direnmek, nasıl suç oluşturmuyorsa, FETÖ darbesinin bastırılmasına katılmak da, amacı aşmamak şartıyla suç oluşturmuyor.
Aslında KHK 121. Maddeye gerek yoktu. TCK 25. Maddenin açık hükmü nedeniyle darbenin bastırılması kapsamındaki eylemler zaten suç değildir. Meşru savunma, yalnız insanın kendisini ve başkalarını savunmak değildir. Cumhuriyeti, vatanı ve milleti savunmak da, meşru savunma kapsamındadır ve aynı zamanda görevdir.
FETÖ DARBESİNE SICAK BAKANLAR
Bir kısım ilericilerimiz, halkın 1930 Ağrı ve Pülümür isyanlarının bastırılması kapsamındaki eylemlerinin suç oluşturmayacağı yönündeki düzenlemeyi yerinde buluyorlar. Ancak 15 Temmuz darbesine gelince, tutumları değişiyor.
Oysa Cumhuriyete, millete ve vatana karşı suç açısından, 1920’li ve 1930’lu yılların gerici ve bölücü kalkışmaları ile 15 Temmuz 2016 darbesi arasında fark yoktur.
1930’un hatıralarında Cumhuriyetçi olup, 2016’ya gelince Cumhuriyet yıkıcılığını hoş görenler var.
Sorun, FETÖ Darbesine sıcak bakışlardadır. O sıcak bakışlılar, 121. Maddeyi anlamak istemiyorlar. Anlamaları için, ABD emperyalizmine karşı mücadelenin bir vatandaş görevi olduğunu kavramaları gerekiyor. O zaman sıcak bakışın adresi değişir, darbeye karşı çıkan kitleleri severler.
AMERİKANCI DARBENİN BASTIRILMASINA ÜZÜLENLER
15 Temmuz 2016 gecesi kimilerinin balkonlara ve sokaklara fırlayıp slogan attıklarını ve telefonlarla birbirlerini kutladıklarını herkes biliyor. O tavırda olanlar, hapishaneleri boşaltmak için Ankara’dan İstanbul’a yapılan yürüyüşlere de katıldılar. Onlara göre, 15 Temmuz darbesi nedeniyle ve FETÖ bağlantısı iddiasıyla tutuklananlar “mağdur.” Yalnız FETÖ mensupları mı, PKK terör örgütü bağlantısıyla tutuklananlar da “mağdur.”
DARBEYE KARŞI HAREKETE GEÇEN KİTLELERİ SUÇLU GÖRENLER
Herkesin bildiğini açıkça konuşmak gerekir. Türkiye’de 15 Temmuz darbesinin bastırılmasına üzülen bir kesim var. Bu kesim, o gece darbeye karşı harekete geçen kitleleri de hep suçlu gördü. Onlardan hep kuşkulandı Onları hep öteki saydı. Halkın ABD’nin kafeslerini kırmasından hiç hoşlanmadı.
Darbenin bastırılması amacını aşan eylemlerden söz etmiyoruz. Hiçbir kanun maddesi, teslim olan askeri kayışla döveni suçsuz görmez. Hakaret de, darbeyi bastırma kapsamında değildir. Bu eylemlerde bulunanlar, ister kamu görevlisi olsun, isterse sıradan vatandaş suçludur. 121. Madde onları kurtarmıyor ve kurtarmaz. Çünkü madde, suç oluşturmayan eylemi tanımlamış, darbeyi bastırma kapsamıyla sınırlamış. Yine suç oluşturmayan eylemin zaman sınırı da belli: 15-16 Temmuz 2016 günleri.
Kanundaki ifade bozukluğunu tartışmıyoruz. O bozukluğu ilk ortaya koyan, Vatan Partisidir. Ancak ifade ne kadar bozuk olursa olsun, 121. Madde, hiç kimseye suç işleme özgürlüğü getirmiyor. Ya da FETÖ dostu çevrelerin yaydığı gibi, “sivillere ceza dokunulmazlığı” getiren bir hüküm yok.
AKP İKTİDARINA HAYAT ÖPÜCÜĞÜ VERİYORLAR
Sözde ilericilerimiz, FETÖ darbesine karşı mücadele mevzisinde değillerdir ve daha kötüsü o mevziyi AKP’ye bırakmışlardır. AKP’ye karşı mücadele adına FETÖ darbecilerinin ve PKK’nın konumlarını paylaşıyorlar. Her olayda bu tavrı tekrar tekrar görüyoruz. O kadar ki, 15 Temmuz Darbesine karşı harekete geçen kitleleri aşağılamak, onlarla alay etmek, onları düşman görmek, sözde ilericilerimiz arasında çok yaygın hale geldi. O kadar ki, “15 Temmuz gazileri” kavramı ile “Pusuda bekleyen eli satırlı yobaz” kavramını buluşturanlar var. FETÖ ile ruhsal ortaklık dediğimiz budur.
15 Temmuz Darbesine bir türlü cepheden karşı çıkmayanlar, o darbe başarısız kaldı diye hâlâ üzüntü duyanlar, AKP iktidarının en güçlü destekçileri konumundalar.
AKP yönetimi artık inişe geçmiştir ve iktidarda kalma şansını yitirmektedir. Artık her olay, AKP için iniş nedeni haline gelmektedir. Ne var ki, FETÖ ve PKK ile aynı duyguları paylaşan sözde muhalifler, AKP iktidarına hayat öpücüğü veriyorlar. Şu anda AKP’nin onlardan daha etkili bir destekçisi yok. Baltasını bileyen yobaza ne hacet, AKP iktidarını ayakta tutmak için FETÖ ve PKK dostu ilericilerimiz gibisi var mı?
Doğu Perinçek
Aydınlık/Rota