Milli ekonominin temeli 90. yılda ne hale geldi!
Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO), 43. Dönem 3. Danışma Kurulu toplantısı Tekirdağ’da yapıldı.
Yusuf Yavuz
Türk tarımının içinde bulunduğu durumun değerlendirildiği toplantının sonuç bildirgesinde tarım ve gıda sisteminin giderek uluslar arası sermayenin çıkarları doğrultusunda şekillendiğine dikkat çekilerek, Türkiye’nin gıda egemenliğinin çokuluslu şirketlerin güdümüne girdiği öne sürüldü. Cumhuriyet’in 90. yılının kutlandığı anımsatılan bildirgede, “ülkemizde izlenen tarım politikaları nedeniyle, kendine yetmeye çalışan bir ülke olma durumundan hızla uzaklaşılmakta, net tarım ithalatçısı ülke konumuna gelinmektedir” denildi.
GIDA EGEMENLİĞİ ÇOK ULUSLU ŞİRKETLERİN GÜDÜMÜNE GİRİYOR
25-27 Ekim tarihleri arasında Tekirdağ’da gerçekleştirilen Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO), 43. Dönem 3. Danışma Kurulu toplantısının ardından yayınlanan sonuç bildirgesinde, Türk tarımında özellikle 2000 yılından itibaren IMF ve Dünya Bankası tarafından uygulatılan neo-liberal politikalarla tarımsal destekleme sisteminin bütünlüğünün bozulduğuna işaret edilerek, “Tarım Satış Kooperatifleri işlevsiz hale getirilerek çiftçi örgütlenmesi zayıflatılmış, 2002 2013 yılları arasındaki 12 yılın 9’unda tarım ürünleri dış ticareti net açık vermiştir. Tarım gıda sistemi giderek uluslararası sermayenin çıkarları doğrultusunda şekillenmekte ve ülkemizin gıda egemenliği çokuluslu şirketlerin güdümüne girmektedir” görüşüne yer verildi.
TARIM ARAZİLERİ KADERİNE TERK EDİLDİ
İşlenen tarım arazilerinde 2000 sonrası dönemde 2,5 milyon hektarı aşkın daralma olduğuna dikkat çekilen bildirgede, bunun neoliberal dönemin diğer önemli göstergesi olduğuna işaret edilerek, toplam işlenen tarım alanlarının 2000’den 2012’ye yüzde10 oranında daralarak 26,4 milyon hektardan 23,8 milyon hektara gerilediği belirtildi. Piyasa dinamikleri çerçevesinde tarım arazilerinin başka sektörlerin kullanımına tahsis edildiği vurgulanan bildirgede, küçük üreticinin ise artan maliyetler nedeniyle üretimden vazgeçtiği, böylece tarım arazilerinin de kaderine terk edildiği kaydedildi.
ÇİFTÇİYE LÜKS YATLARDAN 2,5 KAT PAHALI MAZOT SATILIYOR
Son üç yıldır pamuk, aspir ve zeytinyağındaki cüzi artışlar hariç yağ bitkileri, hububat, yemeklik dane baklagiller ve yaş çay yaprağına verilen destekleme primlerinde artış yapılmadığının altı çizilen sonuç bildirgesinde, 2013 yılı itibarıyla ekmeklik buğdayın ton başına alım fiyatının 720 TL olarak açıklandığına dikkat çekilerek, şöyle denildi: “Son 10 yıllık dönemde TMO’nun buğday alım fiyatları 1,9 kat artmıştır. Buna karşılık kimyasal gübre fiyatlarındaki ortalama artış 3,2 kat, mazot fiyatlarındaki artış ise 3 kat olmuştur. Lüks yatlara ve gemilere rafineri çıkış fiyatı üzerinden verilen akaryakıt, çiftçiye yaklaşık 2,5 kat daha fazla fiyatla satılmaktadır. Çiftçilere verilen akaryakıt desteği akaryakıt fiyatı giderinin yüzde 10’unu bile bulamamaktadır. Bunun yanı sıra 2013 yılı için öngörülen toplam tarımsal destek miktarı, çiftçinin kullandığı mazotun vergisini bile karşılamaktan uzaktır.”
İşte ZMO’nun sonuç bildirgesinden Türk tarımının durumuna ilişkin satır başları…
AYÇİÇEĞİNDE FİYAT DÜŞTÜ ÜRETİMDE DE DÜŞÜŞ BEKLENİYOR
2012 yılında ayçiçeğinde ton başına 1.500 TL fiyat açıklayan TRAKYABİRLİK’in bu yıl ise ton başına 1.170 lira fiyat belirlediği vurgulanan bildirgede, girdi maliyetlerinin artmasına karşılık ürün fiyatının düşmesinin çiftçinin büyük tepkisine neden olduğu belirtildi. Bu gelişme doğrultusunda gelecek yıl ayçiçeği üretiminin önemli ölçüde düşmesinin beklendiğine dikkat çekilen sonuç bildirgesinde, “Ayçiçeğinde rekor üretime karşılık, 2013 yılının ilk 7 ayında yağlı tohum ve türevleri ithalatıyla, sıvı yağ-margarin ihracatı arasında 1,6 milyar dolarlık açık oluşmuştur. Bu dönemde 2,2 milyar dolarlık ithalata karşılık, ihracat 600 milyon dolarda kalmıştır” görüşüne yer verildi.
FINDIK BU YIL YÜZLERİ GÜLDÜRDÜ
Az sayıda alıcı ve buna karşılık 400 bin üreticisi olan fındık piyasasında, yüksek rekolte söylentileri ile oluşan fiyat düzeyi, fındık üreticisinin değil, tüccarın - ihracatçının yüzünü güldürmüştür. Fındık konusunda eklenmesi gereken bir başka önemli konu ise; 2000 sonrası uygulanan Dünya Bankası programları çerçevesinde üretim alanlarının daraltılması istenilen fındığın en yüksek ihracat geliri sağlamaya devam etmesidir. Nitekim 2012- 2013 ihracat sezonunda 301 bin ton fındık ihracatı yapılmış olup; bu rakam Cumhuriyet tarihinde fındık ihracatı bakımından bir rekordur.
ÇAY ÜRETİCİSİ ÖZEL SEKTÖRÜN İNSAFINDA
Fiyat belirlemesi yapılırken üreticinin söz hakkının olmadığı çayda, 2013 yılı ÇAYKUR alım fiyatı toplamda 135 kuruş/kg olarak açıklanmıştır. Özel sektör açısından çayın fiyatı bu yıl da serbest (!) olmuş; özel sektör 70-90 kuruşa çay almaya devam etmiştir.
ŞEKER PANCARI NBŞ KISKACINDA
Şeker üzerindeki politikalar bir yandan şekerpancarı üreticisi ve şeker fabrikalarını tehdit ederken, diğer yandan dışa bağımlılığı ortaya koymaktadır. Açılan ve kazanılan birçok davaya ve uyarılarımıza rağmen, Nişasta Bazlı Şeker (NBŞ) kotasının uluslararası şirketlerin dayatmaları ile artması, şeker konusundaki olumsuzlukları artırdığı gibi mısır ithalatını da artırıcı bir etken olmaktadır.
PAMUK ÜRETİCİSİ YÜKSEK GİRDİYLE BOĞUŞUYOR
Girdi maliyetlerinin yüksek olmasına karşılık pamuk fiyatının aynı oranda artmaması nedeniyle zarar eden üretici pamuk ekiminden uzaklaşarak, farklı ürünlere yönelmektedir. Pamuk üreticisinin de sorunu verimlilik değil birçok tarım ürününde olduğu gibi yüksek girdi maliyetleridir.
TARIM SİGORTASI (TARSİM) ARAZİLERİN YÜZDE 20’SİNDE KALDI
Tarım sigortaları uygulaması çiftçi ve ülke tarımının güvencesi açısından önemli görülmektedir. Tarım Sigortaları uygulaması zorunluluk arz etmesine rağmen beklenen düzeyin altında kalmış ve henüz tarımsal alanların ancak yüzde 15-20’sinde uygulanır haldedir. Çiftçilerin tarım sigortası uygulamasına daha fazla katılımını sağlamak için, özellikle TARSİM-üretici uyuşmazlığında itirazları değerlendirebilecek Hakem Heyetleri’nin oluşturulması özellikle yerelden talep edilmektedir.
YAŞ SEBZE-MEYVEDE SÜREÇ ÜRETİCİ ALEYHİNE İŞLİYOR
Taze meyve-sebze pazarlamasında üreticiler sattığı ürünün bedelini alamama gibi durumlarla sıkça karşılaşmaktadır. Ticaret Kanunu’nda yapılan değişiklikle çekin işlevsizleşmesi bu sorunun daha da artmasına neden olmuştur. Bunu giderecek bir pazarlama-satış sisteminin oluşturulması üretici güveni açısından önem taşımaktadır. On binlerce ailenin geçim kaynağı olan tütün üretiminde sözleşmeli üretim modeline dönülmesi ile birlikte üretici tek taraflı sözleşme koşullarını kabul eder hale gelmiştir. Firmalar-tüccar ve üretici arasında ortaya çıkan uyuşmazlık durumları üretici aleyhine işlemektedir. Bundan dolayı bu sorunun üzerine eğilecek ciddi ve bağımsız hakem heyetlerine gereksinim vardır.
HAYVANCILIK: ÜRETİCİ 1 LİTRE SÜTLE 1 KİLO YEM ALAMAZ HALE GELDİ
Son zamanlarda yeniden gündeme gelen kırmızı et sorununun en önemli nedenlerinden biri yüksek girdi maliyetleridir. Üretici hem bu nedenle, hem de ithalat politikaları nedeniyle maliyetin altında fiyatlarla hayvan satışı yapmak zorunda kalmıştır. Bu durum binlerce hayvan üreticisinin iflasına yol açmış ve ‘sıfır faizli’ kredilerle kurulan birçok besi işletmesi de el değiştirmiş veya kapanmıştır. Öte yandan süt üreticisi sattığı 1 litre çiğ sütle 1 kilo yem alamaz hale getirilmiştir. Hayvancılıkta uygulanan politikalar hayvan üreticisine darbe vururken, tüketiciyi de cezalandırmaktadır. Hayvancılıkta şirket tarımını öne çıkaran politikalar terk edilerek, mevcut üreticileri daha iyi duruma taşıyacak uygulamalara geçilmeli, var olan imkânlar bu ülkenin üreticileri için kullanılmalıdır.
Türkiye’de tarımsal üretime ilişkin istatistiklerin güvenilir ve doğru bir zemine oturtulamamış olması, iktidarlara istatistikler üzerinde tasarrufta bulunma imkânı sağlayabilmekte; yetersizlik ve hatalar gündeme gelmektedir. Hayvan varlığında ve hayvansal üretimde popülâsyonun belirli bir dönemde biyolojik olarak artamayacağı kadar büyük rakamlar ortaya çıkmakta ve bu durum kuşku ile izlenmektedir.
TARIMSAL DANIŞMANLIK BEKLENEN KATKIYI GETİRMEDİ
Tarımsal ilaç, gübre gibi tarımsal girdilerin Ziraat Mühendisleri dışında meslek grupları tarafından da satılması veya bu konudaki girişimler, bir yandan Ziraat Mühendisliği mesleğini, diğer yandan da güvenilir tarımı, tüketici sağlığını tehdit etmektedir. Tarımsal danışmanlık uygulaması ülke tarımına beklenen katkıyı getirmekten uzak kalmaktadır. Tarımsal yayım için gerekli eğitimlerin yetersiz olması tarımsal danışmanların etkililiğini kısıtlamakta, bir yandan da çiftçinin beklediği tarımsal bilgiye erişmesini geciktirmektedir.
Son yıllarda Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı personel alımlarında Ziraat Mühendisleri, Su Ürünleri Mühendisleri, Balıkçılık Teknolojisi Mühendisleri ve Tütün Teknolojisi Mühendisleri sayılarının, ülkemiz tarımının potansiyeli dikkate alındığında, diğer meslek gruplarına göre az tutulması, ZMO tarafından kaygıyla izlenmektedir.
BÜYÜKŞEHİR YASASI İLE KIRSAL NÜFUS YÜZDE 10’UN ALTINA İNDİ
6 Aralık 2012 tarihinde çıkarılan ‘Büyükşehir Yasası’ ile il sınırları Büyükşehir Belediye sınırları haline gelmiş ve idari açıdan kır nüfusu yüzde 10’un altına inmiştir. Büyükşehir Yasası’nın kır nüfusunun refahı, yaşam maliyeti ve tarım arazileri ile doğal kaynakların amaç dışı kullanımı konusunda getireceği belirsizlikler kaygı ile izlenmektedir. Odamız, bu konuda yerel yönetimleri duyarlı davranmada uyarıcı bir görev üstlenecektir.
KÜÇÜK ÜRETİCİLİK VE KÖYLÜLÜK HIZLA TASFİYE EDİLİYOR
Küçük üreticilik ve köylülük ülkemizde hızlı bir tasfiye sürecindedir. Buna karşılık AB’de küçük üreticiliği ve aile işletmeciliğini destekleme, özendirme yeni politika aracı olarak daha fazla dikkate alınmaktadır. Ülkemizde de buna uygun politikaların geliştirilmesi ve bu konuda duyarlı olunması, gıda güvencesi ve sağlıklı tüketim açısından önemlidir.
CUMHURİYETİN 90. YILINDA TARIM İTHALATÇISI OLDUK
Sonuç olarak; Cumhuriyet’in 90. yılını kutladığımız ülkemizde, izlenen tarım politikaları nedeniyle, kendine yetmeye çalışan bir ülke olma durumundan hızla uzaklaşılmakta, net tarım ithalatçısı ülke konumuna gelinmektedir. Yanlış uygulamalar nedeniyle Odamız çatısı altında örgütlü mühendislik dallarının tarımsal üretimdeki ağırlığı giderek azaltılmakta ve geleceğe ilişkin belirsizlikler daha da artmaktadır. Ziraat Mühendisleri Odası, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da ülke tarımının kendi dinamiklerinin önceliği ile gelişmesi, çiftçinin refahı ve sağlıklı üretim ile tüketim konularındaki duyarlılığını ortaya koyacak ve bu hassasiyetini artırarak devam ettirecektir.
ulusalkanal.com.tr