TSK ağır bastı
Hükümetin TBMM’ye yolladığı tezkerede, PKK ve IŞİD’in yanı sıra Suriye rejimi de hedef alındı. Tezkereyle Türkiye’ye yabancı silahlı kuvvetlerin gelmesi için izin ve hükümete geniş bir yetki verilmesi isteniyor
Hükümetin TBMM’ye yolladığı tezkerede, PKK ve IŞİD’in yanı sıra Suriye rejimi de hedef alındı. Tezkereyle Türkiye’ye yabancı silahlı kuvvetlerin gelmesi için izin ve hükümete geniş bir yetki verilmesi isteniyor
Hükümet’in önceki gün TBMM’ye yolladığı tezkerede, PKK ve IŞİD’in yanı sıra Suriye rejimi de hedef alındı. Tezkereyle Türkiye’ye yabancı silahlı kuvvetlerin gelmesi için izin istendi. Tezkerede, TSK’nın yurtdışına gönderilmesi ve Türkiye’ye gelecek yabancı silahlı kuvvetlerin hangi kapsamda ve ne şekilde kullanılacağı konusunda Hükümet’e geniş bir yetki verilmesi isteniyor.
TEK METİNDE BİRLEŞTİRİLDİ
Hükümet, geçen yıllarda ayrı ayrı çıkarılan Suriye ve Irak tezkereleri tek bir metinde birleştirilerek önceki gün TBMM’ye yolladı. Başbakan Davutoğlu başkanlığında yapılan Bakanlar Kurulu toplantısında Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel’in brifinginin ardından, tezkere için ayrı bir toplantı düzenlendi. Öncek gün akşam satlerinde TBMM’ye gönderilen tezkerede öne çıkan başlıklar şöyle:
- Türkiye’nin Irak ve Suriye sınırları boyunca, bu iki ülkedeki güvenlik boşluğu nedeniyle ortaya çıkan ulusal güvenliğe yönelik tehdit ve riskler,
- BM kararları çerçevesinde üstlenilmek zorunda olunan uluslararası sorumluluk,
- IŞİD, PKK ve diğer terör örgütlerinin artan tehdidi,
- Suriye rejiminden kaynaklanan tehdit,
- TSK’nın yurtdışına gönderilmesi,
- Yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’ye gelmesi.
HÜKÜMET’E GENİŞ YETKİ
“Bakanlar Kurulu Prensip Kararı” başlığı ile sunulan Tezkere’de, şöyle dendi:
“Türkiye’nin ulusal güvenliğine yönelik terör tehdidi ve her türlü güvenlik riskine karşı uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri almak, Irak ve Suriye’deki tüm terörist örgütlerden ülkemize yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek ve kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı güvenliğinin idame ettirilmesini sağlamak, kriz süresince ve sonrasında hasıl olabilecek gelişmeler istikâmetinde Türkiye’nin yüksek menfaatlerini etkili bir şekilde korumak ve kollamak, gelişmelerin seyrine göre ileride telafisi güç bir durumla karşılaşmamak için süratli ve dinamik bir politika izlenmesine yardımcı olmak üzere hudut, şümul, miktar ve zamanı hükümetçe takdir ve tayin olunacak şekilde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gerektiği takdirde sınır ötesi harekât ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi ve aynı amaçlara yönelik olmak üzere yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması, bu kuvvetlerin hükümetin belirleyeceği esaslara göre kullanılması ile risk ve tehditlerin giderilmesi için her türlü tedbirin alınması ve bunlara imkân sağlayacak düzenlemelerin hükümet tarafından belirlenecek esaslara göre yapılması için, Anayasa’nın 92. maddesi uyarınca TBMM’den bir yıl süreyle izin istenilmesi, Bakanlar Kurulu’nca 30 Eylül 2014 tarihinde kararlaştırılmıştır.”
Tezkerede yabancı silahlı kuvvetlerin miktarı belirsiz olması dikkat çekerken, hem Türkiye’ye yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’ye gelişiyle ilgili düzenlemeler hem de TSK’nın yurtdışına gönderilmesi konusunda Hükümet’e geniş bir yetki verildi.
ULUSLARARASI SORUMLULUK
Tezkere’nin gerekçesinde, Türkiye’nin güney kara sınırları boyunca ulusal güvenliğine dönük risk ve tehditlerin, son dönemde yaşanan gelişmeler neticesinde ciddi biçimde arttığı belirtilerek, şu ifadelere yer verildi:
“Irak’ın kuzey bölgesinde silahlı PKK terör unsurları varlığını sürdürmektedir. Öte yandan, Suriye ve Irak’ta diğer terör unsurlarının sayısı ve ortaya koydukları tehditte de önemli artış gözlenmektedir. Nitekim bu nedenle, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, 2170 (2014) ve 2178 (20I4) sayılı kararlarıyla, Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü ve bağımsızlığını teyit etmiş, bu ülkelerdeki terör faaliyetlerini kınamış, IŞİD ve benzeri terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı BM üyesi tüm ülkelere 1373 (2001) sayılı BM Güvenlik Konseyi kararı ve uluslararası hukuk çerçevesindeki sorumluluklarına uygun şekilde gerekli tedbirleri alma çağrısında bulunmuştur. (...) Irak ve Suriye’deki güvenlik boşluğundan kaynaklanan tehdit ve tehlikelere karşı ilave tedbirler almamız, ulusal güvenliğimizin gereği olduğu kadar uluslararası hukuktan kaynaklanan bir yükümlülüğümüz haline de gelmiştir.”
ŞAM'I IŞİD'LE BAĞLIYOR
Tezkerede, ayrıca Suriye rejiminin hedef alınması ve adı verilmeden IŞİD ile Şam yönetimi arasında bir bağlantı olduğunun ileri sürülmesi başka dikkat çekici bir nokta:
“Esad rejiminin desteği ve işbirliği sayesinde Suriye’deki faaliyetleri için uygun zemin bulan söz konusu terörist grupların, eylemlerini Irak’a da taşıyarak bu ülkeyi kaos ortamına ve istikrarsızlığa sürüklemiştir. Dolayısıyla Suriye rejimi kaynaklı tehditlerin kapsamı, terör tehlikesiyle birlikte genişlemiş; bölgesel ve uluslararası barış, güvenlik ve istikrara yönelik ciddi bir tehdit haline gelmiştir.”
HEDEF SURİYE YÖNETİMİ
Tezkerede ayrıca, Suriye rejiminden Türkiye’nin ulusal güvenliğine yönelik saldırılar olduğu iddia edildi: “Suriye rejiminin balistik füzeler dahil olmak üzere ağır silahlarla yapmakta olduğu saldırıların yol açtığı tahribat ağırlaşmakta, ülkemizi hedef alan saldırgan politikaları sürmektedir”.
Ayrıca Suriye rejiminin, elinde bulundurduğu kimyasal silah stokları ve üretim tesislerinin imha sürecini BM Güvenlik Konseyi Kararına uygun şekilde sonuçlandırmadığı ve rejimin kimyasal silah kullandığı ileri sürülerek, “Bunun yanında rejimin 200 binden fazla insanı konvansiyonel silahlarla öldürmüş olması, ülkemizin ulusal çıkarlarına yönelik tehdit düzeyini göstermektedir” ifadeleriyle doğrudan Suriye yönetimi hedef alındı.
Askerin hassasiyetleri öne çıktı
Hükümetin gönderdiği Suriye ve Irak’a yönelik tezkere, bugün TBMM Genel Kurulu’nda görüşülecek. Ankara’daki güvenlik ve siyasi kaynaklar, tezkereyi, askerin hassasiyetlerinin gözeltildiği bir tezkere olarak yorumladı. Askerin şu konularda hassas olduğu, gerek Aydınlık tarafından gerekse de bazı basın yayın organları tarafından gündeme getirilmişti:
- Sınır güvenliği kesinlikle sağlanmalı ve sınırların esnekleştirilmesine karşı önlem alınmalı.
- Başta PKK ve IŞİD olmak üzere Irak ve Suriye’nin kuzeyindeki terör örgütlerine karşı mücadele edilmeli.
- Üsler kesinlikle operasyonel amaçlı kullandırılmamalı, üsler ve hava sahası sadece insani yardım için açılmalı.
Tezkerede, üsler konusuna hiç yer verilmezken, tezkere ve gerekçelerinde sınır güvenliği ve PKK-IŞİD başta olmak üzere terör örgütleriyle mücadele vurgusu öne çıktı.
Asker ayrıca, PKK ile mücadelenin gerek yurt içinde gerekse Irak ve Suriye’de de önemine dikkat çekiyordu. Tezkereye, PKK isim olarak eklenerek, bu beklentinin de karşılandığı dile getiriliyor.
KÜRT KORİDORU HASSASİYETİ
Askerin bu çerçevede Kürt koridoru konusunda da hassas olduğu ve bölgedeki ülkeleri bölecek bir uygulamaya karşı tavrı olduğunu Aydınlık gündeme getirmişti. Aydınlık’ın ulaştığı bilgilere göre, askerin bu konuda tavrını belirlemesinin devlet kademesinde de etkili olduğu, devlet yetkililerinin “Kürt koridorunun nasıl engelleneceği” konusunda toplantılar yaptığı öğrenildi. Kaynaklar, “Devlet yetkililerinde Ayn el-Arap’taki gelişmelerden sonra Kürt Koridoru’nu nasıl engelleriz hassasiyetinin arttığı”nı belirtiyor.
Güvenlik uzmanı Mete Yarar, hükümet ile askerin tehdit algılamasının örtüştüğünü belirtirken, “Şu anda oluşan koalisyonun hedefi Beşar Esad değil. Bu tezkerenin amacı spesifik bir hedefe, yani IŞİD’e yönelmiş durumda. Irak boyutunda da PKK var” dedi.
Ceyhun Bozkurt
Aydınlık